Beydağı Mangalevi’nin bulunduğu lokanta& park konsepti, Elmalı Belediyesi şirketi Ebton A.Ş tarafından ihaleye çıkarıldı. İhaleyi KDV dahil 215 bin lira yıllık bedel ödeyecek Hüseyin Korkmaz kazandı
Belediye Parkı içinde bulunan ve Elmalı Belediyesi Şirketi Ebton A.Ş.’nin o dönemdeki yönetimi tarafından Beydağı Mangalevi olarak düzenlenen Sultan Sofrası’nın eski yeri, 3 yıllığına ihaleye çıkarıldı. 4 kişi/firmanın katıldığı ihale yıllık KDV dahil 215 bin lira teklif eden Hüseyin Korkmaz adlı vatandaşta kalırken, sözkonusu kişi burayı lokanta & park konseptinde işletecek.
3 yıllığına sözkonusu lokanta ve parkı işletecek olan Hüseyin Korkmaz ilk yıl için ödeyeceği KDV dahil 215 bin lirayı 2 taksit halinde ilgili kuruma yatıracak. İlk taksit yer tesliminden itibaren 7 gün içerisinde ödeyecek.
‘Biz olmaya var mısınız ?’
“Biz Olmaya Var mısınız ? Farkındalık proğramı Elmalı’da protokol ve özel bireylerin katılımı ile gerçekleştirildi.
“Biz Olmaya Var mısınız ? Farkındalık proğramı Elmalı’da protokol ve özel bireylerin katılımı ile gerçekleştirildi. Cumhuriyet Meydanı’ndan yürüyüşle başlayan “Biz Olmaya Var mısınız ? Farkındalık proğramında kaymakam ve diğer protokol üyeleri törenin gerçekleşeceği belediye parkı önüne kadar yürüme engelli bireylerin tekerlekli araçlarını ittiler.
Burada düzenlenen törende özel bireyler adına bir konuşma yapan Fatoş Özkul, “Günlük yaşantınızda bizleri çoğunuz görmüşsünüzdür. Kimi zaman elimizdeki beyaz bastonla yürürken, kimi zaman söylemek istediklerimizi işaretlerle anlatmaya çalışırken, kimi zaman tekerlekli sandalye ile karşımıza çıkan engelleri aşmaya çalışırken hep görmüşsünüzdür. Şu yeryüzü üzerinde önümüze her türlü engel çıkabiliyor” dedi.
Bazılarımız hayata özel birey olarak geliyor, bazılarımız ise sonradan özel bireyler olabiliyor. Her ne şekilde olursa olsun bizlerin özel bireyler olarak yaşamını sürdürebilmesi bu toplumda oldukça zordur. Toplumların bizlere karşı davranışı o toplumun gelişmişliğini gösterir. Yani duyarlı ve mutlu bir toplum için bizlerin engellerini engel olarak görmekten ziyade bizleri de aranıza alabilirsiniz. Gözlerinizi bir süre kapalı tuttuğunuz zaman karanlıkta kalmak oldukça zordur. Ayağınızı incittiğiniz zaman 3-4 gün yürüyemez, acıdan duramazsınız. Peki ya bizler, nasıl dayanıyoruz bu zorluklara” diyen özel birey Fatoş Özkul, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yol boyunca giderken bile birçok meraklı bakışlar bizlerin canını o kadar çok acıtıyor ki; bazıları korkunç bir şey görmüş gibi gibi uzaklaşıyor. Bazıları da acaba bana zarar verir mi diye düşünüp yolunu değiştiriyor. Kim engelli olmak ister ki ? Bence hiç kimse. Ama saniyeler sonra ne olacağımız belli mi ? Bizlerin yaşadığı bu hayatı, sıkıntıları, zorlukları anlamak için bir engelli yakını ya da bir engelli olmak gerekmez. sadece gözlerinizi kapayın ve kendinizi bizim yerimize koyun. Muhakkak bir cevabı olmuştur, yüreğinizde. Gerçi anlatmakla, bilerek yaşamak arasındfaki farkı ancak yaşayarak anlamak gerekir.”
Fatoş Özkul, “Evet, gördüğünüz gibi sizlerden hiçbir farkımız yok. Hepimiz geziyor, hepimiz yemek yiyor, hepimiz aynı diziyi, filmi, maçı izliyoruz. Sadece sizlerden farkımız, özel bireyler olarak sizlerin yapabildiklerini başkasının yardımıyla yapıyor olmamız, hepsi bu. Uzun lafın kısası sizler görmeyene göz, duymayana kulak, yürüyemeyenlere ayak olmalısınız. Peki BİZ OLMAYA VAR MISINIZ ?” diyerek konuşmasını tamamladı. * Haber: İdris Taş- Fotoğraflar: Mehmet Büyükkal
Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2019.06.28 10:53:23
Son Düzenlenme Tarihi :
Antalya’da kadınlar 300 yıllık geleneklerini yaşatıp aile bütçelerine katkı sağlıyor
Antalya’nın İbradı ilçesi Ormana Mahallesi’nde yöreye özgü 300 yıllık gılamık dokuma sanatı yaşatılıyor. Ormanalı kadınlar dokuma tezgahlarında hem kültürlerini yaşatıyor hem de aile bütçesine katkı sağlıyor.
Geçmişi 300 yılı bulan ve Türkiye kültürel mirasında yeri olan gılamık dokuma sanatı ..
Antalya’nın İbradı ilçesi Ormana Mahallesi’nde yöreye özgü 300 yıllık gılamık dokuma sanatı yaşatılıyor. Ormanalı kadınlar dokuma tezgahlarında hem kültürlerini yaşatıyor hem de aile bütçesine katkı sağlıyor.
Geçmişi 300 yılı bulan ve Türkiye kültürel mirasında yeri olan gılamık dokuma sanatı yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılıyor. Kadınlar dokuma tezgahlarında peştamal, masa örtüsü, şal, perde gibi ürünler üretiyor. Dokuma işi yapan ev hanımı Hacer Parmaksız, 13 yıl önce öğrendiği dokuma sanatını severek yaptığını söyledi. Kendisinin Ormana’da doğup büyüdüğünü ve bu sanatın atalarından kaldığını söyleyen Parmaksız, “Ben dokumayı 2010 yılında Ormana’da açılan kursa katılarak öğrendim. 13 yıldır ise severek gayretle devam ediyorum. Tabii ki zorlukları vardır. Sabır isteyen bir iştir. Fakat severek yapıyoruz. Gılamıklı dokuma bizim kültürel mirasımızdır. Bunu yaşatmaya gayret gösteriyoruz ve devam ediyoruz” dedi.
Dokuma sanatını sürdüren Hülya Kocakulak, dokumayı 2 yıl önce öğrendiğini ve severek yaptığını söyledi. Dokumanın gerçekten el emeği göz nuru olduğunu söyleyen Kocakulak, “Atalarımızdan gelen geleneğimizin canlı kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. Dokuma hassas bir iştir. Bu iş zor ama severek yapıyoruz. Ellerimiz, kollarımız, bütün vücudumuz çalışıyor. Ürettiğimiz ürünleri satarak aile bütçemize katkı sağlıyoruz. Ormana’da dokuma sanatı unutulmaya yüz tutmuştu. Bu 300 yıllık geçmişi olan dokuma geleneğini yaşatmaya çalışıyoruz. Bu işi sevmezsen yapamazsın. Kendini dokumaya adapte edersen çok güzel ürünler çıkarabiliyorsun” diye konuştu.
Dokuma öğretmeni Feride Canbaş, Ormana Mahallesi’nde dokuma öğretmeni olarak görev yaptığını söyledi. Dokuma sanatının Ormana Mahallesi’nde 300 yıllık, belki daha da fazla bir geçmişe sahip olduğunu söyleyen Canbaş, “Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yeniden canlandırmak üzere başlatılan bir proje ile bu sanatı yeniden ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ormana Mahallesi’nde eskiden bütün evlerde dokuma tezgahlarında dokuma işi yapılmaktaymış. Teknoloji ilerledikçe zaman içerisinde bu sanat yok olmaya başlamış ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş. Ormanalı hayırseverlerin destekleriyle biz yeniden gılamık dokuma başlayarak bu sanatı canlandırmaya başladık. İnsanlara dokumayı öğreterek bu kültürü nesilden nesille aktarmak istiyoruz” diye konuştu.
Geçmişi 300 yılı bulan ve Türkiye kültürel mirasında yeri olan gılamık dokuma sanatı yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılıyor. Kadınlar dokuma tezgahlarında peştamal, masa örtüsü, şal, perde gibi ürünler üretiyor. Dokuma işi yapan ev hanımı Hacer Parmaksız, 13 yıl önce öğrendiği dokuma sanatını severek yaptığını söyledi. Kendisinin Ormana’da doğup büyüdüğünü ve bu sanatın atalarından kaldığını söyleyen Parmaksız, “Ben dokumayı 2010 yılında Ormana’da açılan kursa katılarak öğrendim. 13 yıldır ise severek gayretle devam ediyorum. Tabii ki zorlukları vardır. Sabır isteyen bir iştir. Fakat severek yapıyoruz. Gılamıklı dokuma bizim kültürel mirasımızdır. Bunu yaşatmaya gayret gösteriyoruz ve devam ediyoruz” dedi.
Dokuma sanatını sürdüren Hülya Kocakulak, dokumayı 2 yıl önce öğrendiğini ve severek yaptığını söyledi. Dokumanın gerçekten el emeği göz nuru olduğunu söyleyen Kocakulak, “Atalarımızdan gelen geleneğimizin canlı kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. Dokuma hassas bir iştir. Bu iş zor ama severek yapıyoruz. Ellerimiz, kollarımız, bütün vücudumuz çalışıyor. Ürettiğimiz ürünleri satarak aile bütçemize katkı sağlıyoruz. Ormana’da dokuma sanatı unutulmaya yüz tutmuştu. Bu 300 yıllık geçmişi olan dokuma geleneğini yaşatmaya çalışıyoruz. Bu işi sevmezsen yapamazsın. Kendini dokumaya adapte edersen çok güzel ürünler çıkarabiliyorsun” diye konuştu.
Dokuma öğretmeni Feride Canbaş, Ormana Mahallesi’nde dokuma öğretmeni olarak görev yaptığını söyledi. Dokuma sanatının Ormana Mahallesi’nde 300 yıllık, belki daha da fazla bir geçmişe sahip olduğunu söyleyen Canbaş, “Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yeniden canlandırmak üzere başlatılan bir proje ile bu sanatı yeniden ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ormana Mahallesi’nde eskiden bütün evlerde dokuma tezgahlarında dokuma işi yapılmaktaymış. Teknoloji ilerledikçe zaman içerisinde bu sanat yok olmaya başlamış ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş. Ormanalı hayırseverlerin destekleriyle biz yeniden gılamık dokuma başlayarak bu sanatı canlandırmaya başladık. İnsanlara dokumayı öğreterek bu kültürü nesilden nesille aktarmak istiyoruz” diye konuştu.

