SON DAKİKA

logo

Üçte iki personel dört dörtlük hizmet

Muratpaşa Belediyesi, 13 Mart tarihinde yayımlanan, kamu kurum ve kuruluşlarında salgın döneminde çalışma koşullarını düzenleyen Cumhurbaşkanlığı genelgesi sonrası personelinin yaklaşık üçe birini izne ayırırken hizmetlerini de aksatmadan sürdürüyor.

Sağlık Bakanlığı’nın 11 Mart’ta Türkiye’deki korona virüs vakasının doğrulamasının ardından 13 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle 60 yaş üstü ile kronik rahatsızlığı olanların idari izne ayrılmasını öngörmüştü. Toplam 2 bin 887 personeli bulunan Muratpaşa Belediyesi’nin 961 çalışanı da bu genelge kapsamında idari, yıllık, mazeret ve sıhhi izne ayrıldı.

Korona virüsle mücadele kapsamında kriz masası oluşturan ve olası senaryoları uygulamaya başlayan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, bu süreçte, bütçe ve personeli tek havuzda toplayıp Temizlik İşleri ve Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’nü güçlendirdi. Diğer birimlerden 168 personel Temizlik İşleri ve Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü bünyesine katıldı. Temizlik İşleri Müdürlüğü dezenfeksiyon, Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü de aşevi ve gıda dağıtımı çalışmalarını uyguladı.

15 Mayıs 2020 tarihi itibariyle bin 926 personeli görev başında olan Muratpaşa Belediyesi, bu süreçte 1 milyon yıkanabilir yüzde yüz pamuk maskeyi kapı kapı ilçe yaşayanlarına, kendi ürettiği yaklaşık 60 bin siperlikli maskeyi riskli meslek gruplarına dağıttı.

Tüm ilçeyi iki kez dezenfekte eden Muratpaşa Belediyesi, olası gıda krizine dikkat çekebilmek için de 70 dönüm alana mısır ekti. Bunlarla yetinmeyen Muratpaşa Belediyesi, dijital demokrasi platformu komsumeclisi.com üzerinden komşu destek kampanyası başlattı ve Ramazan ayında aşevinden 3 bin 100 kişiye günlük sıcak yemek servis etti.

Sorumluluk alanındaki oturma gruplarını sosyal mesafeli hale getiren Muratpaşa Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için iki günlük özel kortej ve Anneler Günü için özel etkinlikler düzenledi. Muratpaşa Belediyesi, tüm bu çalışmaları görevi başında olan bin 926 kendi personeliyle gerçekleştirdi.


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2020.05.19 10:14:10
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Başkan Esen, Konyaaltı'nda sele dikkkat çekti

Yerel seçim sürecinde Doyran Mahallesi’nde tanıştığı 96 yaşındaki bir vatandaşın 60’lı yıllarda yaşanan bir sel felaketinden bahsettiğini söyleyen Esen, ‘’Nereye kadar su bastı diye sorduğumda, ‘gözünün gördüğü her yer sular altında kalmıştı’ diye yanıt verdi.’’ dedi.

Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, KONYSİAD’ın düzenlediği Mart ayı toplantısına katıldı. Deprem felaketi sonrasında bölgede yaşadıklarını katılımcılar ile paylaşan Esen, bölgede karşılaştığı manzarayı anlatırken göz yaşlarına hakim olamadı. Esen’in konuşması salonda bulunanlara da duygusal anlar yaşattı. Konyaaltı bölgesinde yaşanabilecek doğal afetler için alınması gereken önlemlerle ilgili de kaydeden Esen, Konyaaltı için en büyük risklerden birinin sel felaketi olduğunu aktardı. Yerel seçim sürecinde Doyran Mahallesi’nde tanıştığı 96 yaşındaki bir vatandaşın 60’lı yıllarda yaşanan bir sel felaketinden bahsettiğini söyleyen Esen, ‘’Nereye kadar su bastı diye sorduğumda, ‘gözünün gördüğü her yer sular altında kalmıştı’ diye yanıt verdi.’’ dedi.

KORKUNÇ SONUÇLARI OLABİLİR

60 yıldır gerçekleşmeyen sel felaketinin meydana gelmesi durumunda korkunç sonuçların ortaya çıkabileceğinin altını çizen Başkan Esen, “Konyaaltı’ndaüç büyük su yolu var; Karaman Çayı, Göksu Çayı ve Çandır Çayı. Bu üç çay 60’lı yıllarda Konyaaltı’nı sular altında bırakmış’’ şeklinde konuştu. Karaman, Göksu ve Çandır çaylarının kenarlarına sel sularına engel olacak yükseklikte ve sağlamlıkta sedde duvarlar yaparak felaketler için önlem alınabileceğini vurgulayan Esen, ‘’Bu, Konyaaltı için hayati derecede öneme sahip bir konu. Bu konuda Konyaaltı Belediyesi olarak yetki bizde mi? Hayır, değil. Ama biz de bu işin paydaşlarından biri olmalıyız. Devlet Su İşleri ve Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Konyaaltı’nda yaşanabilecek bir sel felaketi ile ilgili önlem almalıyız.’’ dedi.

DEPREM İÇİN YENİ ÖNLEMLER

Konyaaltı Belediye Meclisi’nde alınan kararla fore kazık sistemini zorunlu hale getirdiklerini hatırlatan Esen, ‘’Sadece fore kazık sistemi yeterli değil. Zemindeki suyun binaya gelip beton ve demiri çürütemeyeceği bir önlem lazım. Bunun için de yalıtımın sağlam ve dikkatli yapılması lazım’’ dedi. Esen, bir sonraki mecliste bu konuyla ilgili belli zemin tipleri için bohçalama ve yalıtımın zorunluluğu konusunu gündeme getireceklerini aktardı. Deprem bölgesinde yaşanan barınma sorununa da dikkat çeken Başkan Esen, 500 bin adet geçici barınma evinin önümüzdeki kışa kadar mutlaka halledilmesi gerektiğini, eğer yapılamıyorsa vatandaşlara bir an evvel konteyner evler verilmesi gerektiğini belirtti. Gelecek kışa kadar çadırda kalan kimsenin kalmaması gerektiğini belirten Esen, ‘’Kim ne derse desin o bölgenin kışını çadırda geçiremezsin. Mutlaka konteyner evlerinin olması lazım. Allah insanlığa bir daha bu şekilde acılar yaşatmasın.’’

 

 

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.03.15 13:14:45
Son Düzenlenme Tarihi :





‘Coğrafi işaret’ almak ÖNEMLİ ama kolay. ‘Coğrafi İşaret’ alınan ürünü arttırmak, paketlemek, tanıtmak ve pazarlamak zor.

ATSO Başkanı Davut Çetin ile ATB Başkanı Ali Çandır’ın önem verdiği konulardan biri Antalya’nın geleneksel ürünlerine ‘coğrafi işaret” almak. COĞRAFİ İŞARET; kısaca belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret. Nitekim bugüne kadar Antalya’nın ‘Alanya Avokadosu’, ‘Alanya Gülüklü Çorba’, ‘Alanya Yenidünya’, ‘Antalya Bergamut Kabuğu Reçeli’, ‘Antalya Kabak Tatlısı’, ‘Antalya Serpme Börek’, ‘ Antalya Piyazı’ ‘ Antalya Tavşan Yüreği Zeytini’, ‘ Antalya Turunç Kabuğu Reçeli’, ‘Döşemealtı El Halısı’, ‘Finike Portakalı’, ‘Korkuteli Karyağdı Armudu’ ve ‘ Manavgat Altın Susamı’ coğrafi işaretine kavuştu.

Ama artık bu konunun belediyelere bırakılmasının zamanı geldi. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası ve Antalya Ticaret Borsası bu işin yolunu açtı, yolculuk bundan sonra belediyelerle devam etmeli.
Kaldı ki; YÖREX basın toplantısında ATB Başkanı Ali Çandır konuşmasının bir bölümünde “Coğrafi işaretli ürünlerde kalite sorunu yaşanmıyor. Kaliteden ziyade miktar sorunu var. Üreticinin birlikte örgütlenerek ürünün etrafında ortak paketleme, ortak pazarlama, tanıtımı alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor” derken, bence de kapı kapı dolaşılıp ‘coğrafi işaret’ belgesini dağıtıncaya kadar, ATSO, ATB hatta AESOB coğrafi işaret kazanan ya da kazanacak olan bazı ürünler üzerinde yoğunlaşmalı, o ürünlerin sadece Türkiye pazarına değil, dünya pazarına sunulması konusunda fikir üretmekten daha da öteye giderek üretimin arttırılmasına yönelik maddi açıdan bile gerekeni yapması gerekir,diye düşünüyorum.
Son haftalarda, özellikle belediyelerin girişimleriyle özellikle kadın üreticilerin örgütlendiği bir gerçek. Ama aynı şeyi paketleme, pazarlama ve tanıtım konusunda söylemek ise zor. İşte bu noktada ATSO, ATB ve AESOB devreye girmeli, hiç olmazsa birkaç ürünü tanıtımıyla, pazarlamasıyla ve özellikle de üretimiyle de ön plana çıkarmalı.
Ali Çandır başkan yine konuşmasının bir bölümünde “Fransa’nın Rokfor peynirinin başardığını Akseki’nin Çimi peyniri, Elmalı’nın Söğle peyniri de başarsın istiyoruz” derken, ben de o zaman Çimi ya da Söğle peynirinden işe başlanamaz mı ?  diye soruyorum..
Elbette bu yazıyı kaleme almadan Elmalı Belediyesi Kültür Müdürü Durmuş Altan’ın bilgisine başvurdum. Şunları paylaşmak isterim.
1- Söğle peynirinin ortalama yıllık üretimi 1-1,5 ton.
2- Özelliği  keselere basıldıktan sonra, katılaşan peynirler rende ile parçalanır, elle ufalanır ve tuzlanır. 4-5 yaşında yeni kesilmiş bir keçinin derisinin içine sıkı bir şekilde tepilir, çuvaldızla dikilir. En üstte tuz bırakılır, bozulmaması için. Antik dönemden kalma kuyularda 4 ay süresince bekletilir. Ve daha sonra da kuyulardan çıkartılıp satışa sunulur.
3- Geçen yılki üretilen Söğe Peynirinin kilosu 100 liradaydı. Birkaç yıl önce 30 lira dolaylarında olduğunu özellikle hatırlatmak isterim. Şunuda ayrıca vurgulamak isterim ki, geçen yılın Söğle Peyniri yerinde 1 ay içinde satıldı. Yani kısa sürede YOK satıyor. 
4- Antalya’da bazı yerlerde Söğle Peyniri adı altında 50 liradan satılan peynir çakma, yani gerçek Söğle Peyniri değil.
5- Keçi sütü işin özü. Yayla önemli. Keçi sayısı ve iklim üretimle doğrudan ilgili. Yani üretim öncesinde keçi sayısının arttırılması lazım. 
Sonuç olarak; ‘Coğrafi işaret’ almak ÖNEMLİ ama kolay. ‘Coğrafi İşaret’ alınan ürünü arttırmak, paketlemek, tanıtmak ve pazarlamak zor.  * Erkin ÖZGÜNSÜR

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2021.10.15 09:01:10
Son Düzenlenme Tarihi :