SON DAKİKA

logo

Haydi hanımlar pedal çevirmeye

Kepez Belediyesi, bisiklet sürmeyi bilmeyen hanımlara özel uzman öğretici eşliğinde ücretsiz bisiklet kursu düzenliyor.

‘Kadın güçlü olursa, toplum güçlü olur’ mottosuyla kadınlara yönelik her türlü hizmet çalışmasını önemseyen Kepez Belediyesi, şimdi de bisiklet sürmeyi bilmeyen hanımlara bisiklet sürmeyi öğretecek.  Kepez Belediyesi, ‘Haydi Pedal Çevirmeye’ bisiklet kursu ile hanımların hem çocukluk hayallerini gerçekleştirecek, hem de onları daha hareketli bir hayata dahil etmiş olacak. Ücretsiz olarak düzenlenecek ve 10 yaş üstü isteyen herkesin katılabileceği bisiklet kursunun kayıtları başladı. Ramazan Bayramı sonrası uzman öğretici eşliğinde gerçekleştirilecek bisiklet kursu, Hasan Doğan Stadı’nda düzenlenecek. Bisiklet kurslarına katılmak isteyen hanımlar, detaylı bilgiyi 326 62 23 nolu telefon numarasından alabilecek.  

Bisikletli bir yaşam bize neler kazandırır?

Dünya Sağlık Örgütü yetişkinler için haftada ortalama 150 dakika orta şiddetli fiziksel aktivite öneriyor. Bisiklet sürmekse günlük fiziksel aktivitenin karşılamanıza yardımcı olur. Fiziksel hareketsizlik yüzde 21 oranında meme ve kolon kanserine, yüzde 27 oranında diyabete sebep oluyor. Haftada 3 saat bisiklet sürme kalp hastalıkları riskini yüzde 50 azaltıyor. Günde 30 dakika bisiklet süren kadınların meme kanserine yakalanma oranı bisiklet sürmeyenlere oranla daha düşük.

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2021.04.20 13:59:00
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Prof. Dr. Bozkırlı: “Kilo vermenin temelinde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yatıyor”

Obezite tedavisindeki kilo verme sürecinin temelinde “sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının” yer aldığını vurgulayan Endokrinolog Prof. Dr. Emre Bozkırlı, “İnanılmaz olarak lanse edilen tedavi yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Zararsız-bitkisel olduğu iddia edilen ancak içeriği bilinmeyen takviye ürünleri hayati risk oluşturabilir” uyarısında bulundu.
Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, kısaca “vücutta sağlığı bozacak düzeyde anormal veya aşırı yağ dokusu birikimi” şeklinde tanımladığı obezitenin, son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı giderek artan ciddi bir halk sağlığı problemi olarak karşımıza çıktığını söyledi.
Prof. Dr. Bozkırlı, modern yaşam tarzı ile birlikte yenilen-içilenlerin işlenmiş, yüksek kalorili gıdalara kayması ve toplumun giderek hareketsiz bir yaşam tarzına yönelmesinin bu durumun temel sorumlusu olduğunu ifade etti. Hastalığın başta hipertansiyon, diyabet, kan yağlarında yükseklik gibi metabolik bozukluklar olmak üzere, kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi problemleri, karaciğer yağlanması, sırt-kalça ve diz eklem problemleri ve hatta birçok kanser türü ile olan yakın ilişkisi bulunduğunun altını çizdi. Bütün bu olumsuz tablolarda kilo vermeyle çok anlamlı düzelme sağlanabildiğini, bu nedenle toplum genelinde farkındalık oluşturma ve obeziteyle savaşın önemli olduğunu dile getirdi.

“Tedavinin temeli sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz”
Prof. Dr. Bozkırlı, hastalığın tedavisinde öncelikle, kilo problemi yaşayan bireylerin bu konuda deneyimli bir hekim tarafından değerlendirilmesi ve bu durumu açıklayacak altta yatan başta hormonal hastalıklar olmak üzere sağlık problemleri yönünden tetkik edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Kilo vermeye engel durumlar yönünden uygun doktor önerilerinin alınması sonrasında tedavinin temelinde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının yer aldığını vurguladı.
Yaşam tarzı değişikliği haricinde günümüzde obezite tedavisinde doktor kontrolünde kullanılabilecek zayıflama ilaçları mevcut olup, önerilere uyan hastalarda yüz güldürücü sonuçlar elde edildiğini belirten Prof. Dr. Bozkırlı, “Bütün bu yöntemlerin haricinde, ileri düzeyde kilo problemi olan hastalardan yapılan değerlendirmeler sonrası uygun olduğu gösterilen bir kısmında da obeziteye yönelik cerrahi girişimler kilo vermede faydalı olabilmektedir” dedi.

“Motivasyon kaybıyla yeniden kilo alınabilir”
Mevcut kilosundan memnun olmayan ve uzman kontrolünde kilo vermeye yönelik tedavilere başlayan hastalarda başlangıçtaki motivasyonla kilo kaybı yönünden büyük oranda başarı sağlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Bozkırlı, “Ancak hastalığın tedavisinde en önemli unsurlardan biri sürdürülebilirlik olup, hastaların büyük bir kısmı zaman içerisinde motivasyon kaybı ile yeniden kilo almaya başlayarak eski kilolarına dönmektedir. Bunun yanında tüm insanlarda kilo vermeyle birlikte vücudun savunma mekanizması olarak açlık hissini arttıran hormonlar artış gösterirken, tokluk hissine neden olan hormonlar azalmakta ve vücut metabolizma hızını yavaşlatarak yeniden kilo almaya yatkın hale gelmektedir” diye konuştu.

“Verilen kiloyu korumak daha zor”
Kilo vermeye kararlı hastaların uzman kontrolünde uygun önerilerle büyük oranda başarılı sonuçlar alabildiğine işaret eden Prof. Dr. Bozkırlı, “Ancak kilo vermek mi yoksa verilen kiloları korumak mı daha zor diye soracak olursak şunu bilmeliyiz ki verilen kilolar vücudun savunma mekanizmaları ve zaman içinde sağlıklı beslenme ve hareket alışkanlığının kaybı ile yeniden kilo alabilmektedir. Yani verilen kiloların korunması, baştaki kilo kaybına göre çok daha zor görünüyor. Verdiği kiloları koruyan hastalarımızın ortak özelliklerine baktığımızda; iradesi yüksek, diyet ve egzersiz disiplinini kaybetmeyen, sağlıklı beslenme ve hareketi günlük doğal yaşantıları haline getirmiş bireyler olduğunu görüyoruz” dedi.
Bu nedenle tedavinin olmazsa olmazının “ömür boyu devam ettirilmesi mümkün olmayan ağır diyetler ve aşırı egzersizlerden uzak durulması” olduğunu önemle vurgulayan Prof. Dr. Bozkırlı şunları söyledi: “Tedavinin yapı taşlarını yaşam boyu devam ettirilebilecek sağlıklı beslenme ve sağlıklı hareket alışkanlığının kazanılması oluşturmalıdır. Kilo problemi kısa sürede oluşmadığı, zaman içinde gerçekleştiği için kısa vadeli inanılmaz olarak lanse edilen tedavi yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Zararsız-bitkisel olduğu iddia edilen ancak içeriği bilinmeyen-doktor olmayan kişilerce önerilen takviye ürünlerin kullanımı gibi uygun olmayan girişimler hayati risk oluşturabilecek düzeyde sağlık problemlerine yol açabilmeleri nedeniyle dikkate alınmamalıdır.”
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.21 12:11:22
Son Düzenlenme Tarihi :





Hatay’da 40 yıllık emeği moloza dönen kadın, gözyaşlarına boğuldu

Depremde 40 yıllık birikimi enkaza dönen Hatice Gönültaş, 3 ay sonra geldiği evinin molozlarını görünce gözyaşlarına boğuldu.
6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen kent Hatay oldu. Kentin Antakya, Defne, Kırıkhan ve Samandağ ilçelerinde binlerce bina yıkıldı veya ağır hasar aldı. 60 yaşındaki Gönültaş, 40 yıllık birikimleriyle aldığı dairesini kiraya verip, Kırıkhan’da köy evinde yaşamaya başladı. Gönültaş’ın dairesinde kiracısının bulunduğu apartman 6 Şubat’taki depremde yıkıldı. Bir çok kişinin hayatını kaybettiği apartmanda Gönültaş, yeni evli Suriyeli bir çift olan kiracısına ulaşamadı. Aylar sonra mahallesine gelen Gönültaş, enkazı kaldırılan apartmanın molozlarını görünce gözyaşlarını tutamadı. Evinden sadece duvar parçalarının kaldığını dile getiren Gönültaş, kiracısı yeni evli Suriyeli çifti hatırlayınca yine hüzünlendi.

"Hatıralarım, arkadaşlarım yok"
Yaşadıklarını gözyaşları içinde anlatan Gönültaş, "Evimin depremde yıkıldığını öğrendim. Daha yeni evli bir kiracım vardı, bebekleri de olmuştu. Onlardan bir daha haber alamadım. Vefat ettiler herhalde. Depremle birlikte 40 yılık emeğimizde gitti. Her yer bom boş. Çok kötü bir duygu. Burada yaşayanlar artık yoklar. Çok güzel bir yerdi buralar hep umutla sevinçle heyecanla gelirdik. Burası bizim doğum büyüdüğümüz yer. Buralar eskiden çok güzeldi, kalabalıktı, doğup büyüdüğümüz yerlerdi. Şuan hatıralarım arkadaşlarım yok. Çocuklar yok. Hiç kimse yok. Allah kimseye yaşatmasın" diye konuştu.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.13 10:48:49
Son Düzenlenme Tarihi :