SON DAKİKA

logo

Cumhurbaşkanımızın eşinden PATARA’ya özel ilgi

Mitolojik öykülerde su perisi Lykia ile birlikte Apollon’un oğlu Paturus’un kurduğu belirtilen, Likya Birliği’nin oy hakkına sahip 16 şehrinden biri olan , Büyük İskender’in kuşattığı kentler arasında yer alan ve Romalılar ile Bizanslılar döneminde önemli bir ticaret merkezi olan Patara, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ı ağırladı.

İçinde bulunduğumuz 2020 Patara Yılı olarak ilan edilirken, Emine Erdoğan sosyal medya hesaplarından 
“2020 #PataraYılı vesilesiyle Patara kumsalını ziyaret ettik. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan deniz kaplumbağaları, kıyı ve deniz ekosistemi için hayati öneme sahipler. Onları korumak için denizlerimizi temiz tutmalı, her türlü atıktan arındırmalıyız.”
“Bir zamanlar Akdeniz’in dünyaya açılan kapısı olan ve dünyanın en eski meclis binasının bulunduğu Patara antik kentini de ziyaret etmek mümkün oldu. Arkeologların özverili çalışmaları ile, binlerce yıllık mirasa sahip çıkıldığını görmek sevindiriciydi.”
“Rehabilitasyon merkezlerimizde tedavi edilmiş yaralı kaplumbağalarla birlikte Patara, Likya ve Belkıs adını verdiğimiz üç kaplumbağayı maviliklere uğurladık. Sırtlarına takılan çipler üzerinden yolculuklarını takip edip, karşılaştıkları tehlikeleri yakından öğrenebileceğiz.”
“Her 1000 yavrudan sadece bir tanesi yetişkinliğe erişiyor ve denizlerde tehlikelerle dolu bir sabır yolculuğu yapıyor. Bu kumsalın en eski sakinleri olarak, bir gün yavrularını bize emanet etmek üzere yine bu kumsala gelecekler. Yaşam alanlarını korumak, onlara olan borcumuzdur” paylaşımlarında bulundu. 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2020.08.21 07:01:23
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Madde bağımlıları ilaçsız tedavi olup, meslek sahibi olarak normal hayatlarına dönüyor

Isparta’da Uyuşturucu, Bağımlılıklarla ve Alkolizmle Mücadele Derneği’nin (UYUMDER) kurmuş olduğu iyileştirme merkezine gelen madde bağımlısı kişiler; at bakıcılığı, kütüphane, hobi bahçesi, ahşap ve demir atölyesi, oyun salonu ve su terapisi gibi birçok etkinlik sayesinde ilaçsız tedavi oluyor. Merkezde 8 yılda 500’den fazla genç, madde bağımlılığından kurtularak normal hayatlarına meslek sahibi olarak döndü.
Uyuşturucu, Bağımlılıklarla ve Alkolizmle Mücadele Derneği ilaçsız rehabilitasyon yöntemiyle madde bağımlısı gençlere umut oluyor. 51 dönüm araziye kurulan olan merkezde at çiftliği, kütüphane, hobi bahçesi, ahşap ve demir atölyesi, oyun salonu ve havuz gibi birçok etkinlik alanı bulunuyor. Her dönem Türkiye’nin birçok ilinden sayılı kişi kabul eden merkezde madde bağımlısı kişiler, kurs, etkinlik ve farklı aktivitelerle rehabilite oluyor. Merkezin hizmet verdiği 8 yıllık süreçte 500’e yakın genç madde bağımlığından kurtularak, meslek sahibi oldu.
UYUMDER Başkan Yardımcısı Yaşar Erbil, 2014 yılında kurulan derneğin Türkiye’de uyuşturucu bağımlılıklarının üzerine kurulan ilk dernek olduğunu belirterek, “51 dönüm arazide 2018 yılında rahmetli Mustafa Kaya’nın binamızı yaptırmasıyla biz buraya yerleştik. Toplamda 500’e yakın gencimiz rehabilite oldu” dedi. Dernekte tedavi gören kişilerin rehabilite süreçlerinden bahseden Erbil, “Öncelikle çocuklarımızın yoksunluk dediğimiz kriz aşaması var. Oradaki yoksunluk süreci bittikten sonra vücut temizliği daha sonra hayata adaptasyon kurslarımız var. Atabey Halk Eğitim Merkezi çerçevesinde yaklaşık 12 kursumuz var. Özellikle ağaç şekillendirme, oyma ve boyama sanatı olan kamelya, piknik masası yaparak bütün kurumlara ve kooperatiflere gönderiyoruz. Hem çocuklarımız akşama kadar burada vakit geçiriyor, hem de derneğimize gelir amaçlı burada imkanlar sunuyoruz. Burası sabah 9’da başlayıp akşam 5’e kadar sürüyor” dedi.

“Resmi belgeli olarak işlere yerleştirilip, iş sahibi oluyorlar”
Tedavi alan bireylerin hocalar ve eğitmenlerle birlikte dernekte birçok kursu aldıktan sonra iş imkanı sağlandığını belirten Erbil, “Aşçı yardımcılığı, aşçılık kursu, ağaç şekillendirme, oyma boyama sanatı, kaynakçılık, oksijen kaynakçılığı, gaz altı kaynakçılığı kursu, hayvan yetiştirme kursu, sportif ve kültürel faaliyetler olarak boks kursu, vücut geliştirme kursu, masa tenisi gibi eğitimler veriyoruz. Özellikle yakın çevre illerden çok başvuru oluyor. Iğdır’dan, Hakkari’den kardeşlerimiz geliyor. Son 2 aydır da Avusturya’dan ve Suriye’den maalesef kardeşlerimiz geldi. Burada bulunanlar çoğunlukla farklı illerden gelenler. Elimizden geldiği kadar başka canlar yanmasın, başka aileler ağlamasın diye burada hizmet veriyoruz” diye konuştu.

"Burada hem iş sahibi hem de rehabilite oluyorlar"
Tedavi süreçleri tamamlanan bireylerin resmi belgeli olarak meslek sahibi olduklarını vurgulayan Yaşar Erbil, “Gaz altı kaynakçılık kursu alan kaç tane yavrumuzu sağ olsun organize sanayiye yerleştirdik. Antalya’daki birçok otele aşçı yardımcısı ve aşçılık kursumuzu bitiren kardeşlerimizi yerleştirdik. Aynı zamanda ağaç ve mobilya sanatını bitirenler buradaki mobilyacılar çarşısında bu kardeşlerimizi işe aldılar. Ve tedavileri bittikten sonra onları yerleştirdik. Herhangi bir sıkıntıları olmasın diye devamlı kontrol altındalar. İl dışında olanlara telefonları ile ulaşıyoruz. Hem burada rehabilite oluyorlar hem de maddeye bulaşan yavrularımız resmi belgeli olarak işlere yerleştiriyorlar; burada hem iş sahibi hem de rehabilite oluyorlar” ifadelerini kullandı.

“Burada bağımlılıktan ’Asla kurtuluş yok’ gibi deyimler yok”
Yaklaşık 9 yıllık süreçte 500’e yakın gencin rehabilite olduğunu söyleyen Erbil, “Gidip de sonradan pişman olup gelen kardeşlerimizde var. Biz onları yine alıp yine rehabilite ediyoruz. Geldikleri süreçte bizim en az 6 aylık bir programımız var. Bunun 3 ayı vücut ve beyin temizliği. Diğer 3 ayda hayata adaptasyon dediğimiz kültürel ve sportif faaliyetler devam ediyor. Eğer kalmak isterlerse 6 aydan sonra eğitmen statüsüne geçiyor. Burada gençlerimizde telefon ve internet yok zorlu bir süreç kolay değil. Burada bağımlılıktan asla kurtuluş yok gibi deyimler yok. Bir kanser gibi erken teşhisle kurtulamayacakları hiçbir madde yok, buraya gelip arınıp hayatlarına devam ediyorlar” açıklamalarında bulundu.

“Burada herkes birbirini tedavi ediyor”
Dernek atölyelerinde mobilya, kaynak, güvercin yuvaları, tavuk kümesleri, hayvan barınakları, mantar çadırları ve kitap kafe gibi birçok seçeneğin olduğunu belirten Yaşar Erbil, “Burada herkesin belirli bir süreden sonra kabiliyetine göre burada eğitmenlerimiz yönlendiriyorlar. Burada gün yaşam alanlarının temizlikleriyle başlıyorlar ve daha sonra hocalarımız gözetiminde hastane programı olanlar hastaneye gidiyorlar. Birçoğu mobilya atölyesinde zamanını geçiriyor. Akşam bu sorumlulukları bittikten sonra sportif ve kültürel faaliyetlerle devam ediyorlar. Bunlar da masa tenisi, bilardo, dışarıda yüzme havuzu, içeride saunamız var, bunlara katılıyorlar. Müzik terapi ve su terapisi var. Haftada bir gün mehteran kursumuz var, Türkiye’nin ilk ve tek artık bağımsızlarından oluşan mehteran takımımız var. Buradaki eğitmenlerimiz de burada tedavi olan kişiler. Burada herkes birbirini tedavi ediyor” şeklinde konuştu.

“Diğer insanlar da kurtulabilir benim gibi”
UYUMDER derneğine 2020 yılında gelerek 8 aylık tedavi sürecini başarıyla tamamlayan 25 yaşındaki Hüseyin Eğridir, 3 yıldır dernekte eğitmen olduğunu belirterek, “Başta biraz zorlandım. Zor bir süreçten geçtim. Ama cefa olmadan sefa olmaz, bunları zorlanarak başarmaya çalıştık ve başardık. Şu an gayet iyiyim ve burada eğitmenim. Tüm öğrencilere yardımcı oluyorum. Severek yapıyorum, gönüllü olarak kaldım burada. Diğer insanlar da kurtulabilir benim kurtulduğum gibi. Biraz zor oluyor ama başarabiliriz hep beraber. Başarılamayacak hiçbir şey yok. Ben bu bağımlılıktan kurtularak örnek olarak da kalmayı tercih ettim. Çok memnunum. 8 ay kaldım. Başta tedavi sürecinde sauna tedavisi aldım. Çalışma programları olsun nasıl davranacağım, dışarıya nasıl hazır olacağımız, konuşma programları, beyin dersi hepsini baştan sona tamamladım. Dışarıdakilere söylemek istediğim tedaviyi denemelerini tercih ederim. Zor bir şey değil. Başta zorlanabiliriz ama başaramayacak hiçbir şey yok. Tedaviye gelmelerini tavsiye ederim” dedi.
Muğla Köyceğiz’den tedavi olmak için gelen 45 yaşındaki Osman Gedik, ortalama 30 yıllık bir bağımlılık süreci olduğunu belirtti. Süreç içerisinde AMATEM gibi değişik tedavi sistemleri yaşadığını fakat başarılı olamadığını belirten Gedik, “Bir buçuk yıldan beri buradayım, temizim ve rahatım. 6 aylık zaman zarfı içinde tedavi bitmiş oluyor ve diğer arkadaşlar kalmak istediklerinde eğitmen olarak kalabiliyor ve ben de kaldım. Çünkü 30 yıllık bağımlılık 3 ayda bitecek değildi. Onun için buradayım. En azından burası rahat ve kendimizde kaybettiğimiz duyguları tekrar kazanmaya başlıyoruz ve kendimizi daha iyi ifade ediyoruz. Diğer arkadaşlar da en büyük faktör benim görüşümce kendi istemesi lazım, kaybettiklerinin farkına varması lazım. Biz de bu şekilde arkadaşların görmemiş olduğu konuları resimleri göstermeye çalışıyoruz. Bizim en büyük avantajımız bu. En azından biz kendimiz yaşadık. Buraya gelenleri yargılamadan ve yadırgamadan eğitmeye çalışıyoruz. Sadece biz bağımlılar değil, örneğin alkollü trafiğe çıkmak yasak, o da bir suç. Yani bizi toplumdan dışlamak yerine kazanmaları daha iyi olur diye düşünüyorum” diye konuştu.

“Maddelerle dertleştim, onlarla savaştım”
Bağımlılık yaşayan bireyler için ilk temasın çok önemli başlama sebebi olduğunu belirten Gedik, “Örneğin merak veya bazı kişilere kendimizi kanıtlamak o ortama girmek bilmediğin bir şeyi tanımak, tanıdığın zaman vazgeçilmiyor, bağımlılık yapıyor. O ortamdan uzak durmak gerekiyor. Bundan uzak durmak için aile ve arkadaşlarımızı iyi seçmemiz lazım, kendimizi ifade edebileceğimiz arkadaşlar seçmemiz lazım. Ben kendimi örnek verirsem ben kendi üzüntümü de, mutluluğumu da ifade edememişim. Alkol ve diğer maddelerle dertleştim, onlarla savaştım, dünyam küçüldükçe küçüldü. Burada bunun farkına varıyorsun ve kaybettiğin değerleri kazanıyorsun sağlık, zaman gibi. Çok büyük kavramların burada anlamını önemsiyoruz” şeklinde konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.07.27 17:24:02
Son Düzenlenme Tarihi :





Akademisyenlere patent uyarısı: “Tezlerinizi mutlaka korumaya alın”

"Patent" ve "faydalı model" konusunda başarılı çalışmalarıyla bilinen Girişimci ve Ticarileştirme Uzmanı Kübra Gökduman, Alanya Üniversitesi Teknoloji Transferi Ofisinin (Alanya TTO) düzenlediği çevrim içi seminerde; patent, faydalı model ve tasarım modelleri başvuruları hakkında bilgiler aktardı. Akademisyenlerin yoğun ilgi gösterdiği çevrim içi seminerde, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu anlatıldı. Akademisyenlere telif, marka, endüstriyel tasarım, coğrafi işaret ve patent ve başvurularının nasıl yapılması gerektiğini anlatan Kübra Gökduman, başvuru sırasında sık yapılan hatalara da değindi.

Patentin önemi
Akademisyenlere telif ve patent konusunda farkındalık kazandıran Girişimci Kübra Gökduman; akademisyenlerin yazdığı tezlerin fikri mülkiyet ortamında takip edildiğini söyledi. Akademisyenlerin yazdığı tezlerin mutlaka koruma altına alınması gerektiğine vurgu yapan Gökduman, patentle korunamayan ve buluş niteliğinde sayılan unsurların ne olduğu konusunda detaylı bilgiler aktardı. Akademisyen, personel ve rektörlük arasındaki buluş bildirim sürecine değinen Gökduman, “Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, keşifler, bilimsel teoriler, matematiksel yöntemler bilginin sunumu, bilgisayar programları, zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler buluş niteliğinde sayılmaz. Bu yöntemler patentle değil, telif hakkı ile korumaya alınır. Bitki çeşitleri ve hayvan türlerine ilişkin biyolojik işlemler, insan veya hayvan vücuduna uygulanacak teşhis yöntemleri, cerrahi işlemler, insan bedeninin öğelerden birinin keşfi, insan veya hayvan klonlama ve genetik kimlik değiştirme patentle korunamaz. Neden paten almalısınız? Çünkü patent ile bilgi hırsızlığının, kopyalanmanın önüne geçilir. Rakiplerinize karşı sizi güçlü yapar. Patent aldığınızda, buluşun başkası tarafından üretilmesi ve satılmasının önüne geçilir. Teknolojik lisanslama ve birçok fırsatlardan faydalanırsınız. Özellikle akademisyenler için patent başvuruları çok önemli. Çünkü, patent başvurusunda bulunan akademisyenlerin doçentlik başvurularının hızlı sonuç almasına ve puanlarının artmasına yardımcı olur” ifadelerini kullandı.

Akademisyenlere patent uyarısı
Patent başvurularında sürecin; patent başvuru, şekli inceleme, inceleme raporu, yayın ve tescil şeklinde ilerlediğini söyleyen Kübra Gökduman, şu ifadelerle bilgilendirmeye devam etti:
“Akademisyenlere önemli ricamız, bir yayın yapmadan önce ilgili yayın birimine mutlaka patent bildirimini yapmanız gerekiyor. Kaleme alınan yayının patente konu olup olmayacağının mutlaka uzman bir kişiye sorularak öğrenilmesi gerekiyor. Çalışan Buluşları Kanunu’na göre; akademisyen, personel ve öğrenci fark etmeksizin öğrencilerin de ortada bir buluş varsa, tezleri dahi olsa bunu bildirmeleri gerekiyor. Tez ve çalışmalar ilerlerken, akabinde patent çalışmaları arka planda devam edebilir. Patent alınan yapılan çalışmalarda hocaların ve öğrencilerin tezlerinin telife konup olup olmadığı çevrim içi ortamlarda takip edilmektedir. Dolayısıyla bir mağduriyet yaşamamanız için akademisyenlere ait tezlerin mutlaka koruma altına alınması şart. Diyelim ki siz bir yayın yaptınız ve bunun patent başvurusunu yapmayı unuttunuz. Böyle bir durumda rüçhan süresi dediğimiz bir hak var. Bir yıl içerisinde bu yayının patent başvurusunu yapabilirsiniz. Yayın, tez fark etmeksizin çalışmaların ilgili patent ofislerine bildirilmesi gerekiyor."

"Patent akademik kariyeri geliştirmek için önemli"
Alanya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Güner, akademisyenlerde patent farkındalığının artırılmasına önem verdiklerini söyledi. Akademisyenlerin buluş değeri ve kariyeri için patent farkındalığının kritik önem taşıdığını söyleyen Güner, "Akademisyenler, yaptıkları buluşları patentle koruma altına alarak bilgi hırsızlığı ve kopyalamaya karşı korunabilirler. Patent aldıklarında, buluşlarının başkası tarafından üretilmesi ve satılması önlenir ve rakiplerine karşı daha güçlü bir konuma sahip olurlar. Ayrıca, lisanslama ve devir fırsatları ortaya çıkar. Özellikle patent başvurusu yaparak buluşlarını koruma altına alan akademisyenler akademik yükseltilme kriterlerinde avantaj sağlayabilirler. Sonuç olarak, patent almak akademisyenlerin yaptıkları araştırmaların ve buluşların değerini korumak ve kariyerlerini geliştirmek için önemlidir. Bu nedenle Alanya Üniversitesi olarak, Teknoloji Transfer Ofisimizde patent, faydalı model farkındalığın oluşması için eğitimlerimize devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.03.23 14:17:09
Son Düzenlenme Tarihi :