SON DAKİKA

logo

Kırtasiye malzemeleri satın alınacaktır

KEPEZ BELEDİYESİ DESTEK HİZMETLERİ MÜDÜRLÜĞÜ

Kırtasiye Malzemeleri alımı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu maddesine göre açık ihale usulü ile ihale edilecektir. 

 Basın İlan Kurumu’nun ilan portalı ilan.gov.tr’de yer alan ilana göre İhale 07.02.2022 - 10:00'da Teomanpaşa Mahallesi Yeşilırmak Caddesi No:4 Kepez/ANTALYA adresinde yapılacaktır. * detaylar için TIKLAYIN



Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2022.01.10 19:46:27
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Uzm. Dr. Erol: "Menüye siz karar verin, ne kadar yiyeceğine çocuk karar versin"

(İHA) - Bebeklerin ek gıdaya alıştıktan sonra ne kadar yemek istediklerine kendilerinin karar vermesi gerektiğini belirten Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinden Uzm. Dr. Murat Çağlar Erol, "Bebekler ek gıdaya alıştıktan sonra günlük alım miktarını genellikle kendileri ayarlar. Bu durum çocuğun yaşamı boyunca geçerli olacak kurallardan biridir. Menüye siz karar verin, ne kadar yiyeceğine çocuk karar versin" dedi.
Ek gıdaya geçiş döneminde bebeklerin ihtiyaçlarına uygun ek gıdaların seçilmesinin ve hazırlanmasının büyük önem taşıdığını dile getiren Uzm. Dr. Murat Çağlar Erol, bebeklerin gelişme ve sindirim sistemlerine uygun beslenme ipuçları hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Erol, anne sütünün önemine ve ek gıdaya geçiş dönemine değindi.

“En önemli besin anne sütü”
Anne sütünün öneminin altını çizen Uzm. Dr. Erol, “Bebeklerin beslenmesinde yerine koyulamayacak en önemli besin anne sütüdür. Her bebek anne sütünden mümkün olduğunca faydalanmalı, anneler ve bakım verenler bu konuda desteklenmelidir. Bebeğin ilk 6 ayında sadece anne sütü hem sıvı hem kalori ihtiyacını karşılayabilecek kadar zengin içeriğe sahiptir. Bu dönemde demir ve D vitamini ile desteklenmenin dışında ek bir besin kaynağına genelde ihtiyaç duyulmamaktadır. Bazı özellikli durumlarda hekiminiz tarafından ek gıdalara başlamanız 4-6 ay arasındaki dönemde önerilebilir, fakat erken başlansa da temel kurallar hep aynıdır” ifadelerini kullandı.

“Ek gıda ile tanışmada aç olduğu dönem beklenmeli”
Bebeklerin ek gıda ile tanışma serüvenine değinen Uzm. Dr. Murat Erol, “6. aydan itibaren yavaş yavaş bebeğinizi ek gıdalar ile tanıştırmaya başlayabilirsiniz, bebeğe vereceğiniz tüm gıdalar temiz, taze ve katkısız olmalıdır. Kimyasal koruyucu içeren konserve ve katkı maddeli yiyecekler verilmemelidir. Bebek için her öğün mümkün olduğunca taze olarak hazırlanmalı, oda sıcaklığında uzun süre bekletilmeden tüketilmelidir. Bu dönemde ek gıdaları artırırken, anne sütünün devamlılığını sağlamaya özen gösterilmelidir. Bebeği ek gıda ile tanıştırmak için aç olduğu bir dönem beklenmeli, anne sütünün üzerine denenmemelidir. Miktar az başlanıp giderek artırılmalıdır. Öğünlere tuz ve şeker eklenmemelidir” diye konuştu.

“Sevmediği besinleri yemesi için zorlamayın”
Bebeklerin sevmedikleri besinler için zorlanamaması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Erol, “Sevmediği bir besini yemesi için zorlamayın. Bebeklerin de tat duyusu olduğu, onların da bazı besinlerin tadını sevmeyebileceği akıldan çıkarılmamalıdır. 6’ncı, 7’nci aylarda mevsim sebzeleri ve meyveleri başlangıç basamağı olmalıdır. Her defada tek bir yeni besine başlanması ve 3 gün artan miktarlarda denenmesi gerekir. Dördüncü gün daha önce denenenler verilirken yeni bir ek besine daha başlanır. Ek besinler çocuk açken, emzirme öncesi, günde bir ya da iki öğün sunulmaya başlanır ve sonra yavaş yavaş iki öğün tamamen doldurulur” şeklinde konuştu.

“Menüye siz karar verin, ne kadar yiyeceğine çocuk karar versin”
Ek gıdaya alıştıktan sonra günlük alım miktarını genellikle bebeklerin kendilerinin ayarladığını vurgulayan Uzm. Dr. Erol, şu bilgileri paylaştı:
“Bu durum çocuğun yaşamı boyunca geçerli olacak kurallardan biridir. Menüye siz karar verin, ne kadar yiyeceğine çocuk karar versin. Ek gıdalarla birlikte bebeğinize su verme zamanı da gelmiştir. Suyu gün içinde arada bir teklif edin. İstemiyorsa gereksinimi yoktur. Bebeğinize verdiğiniz içme suyunu mümkünse 10 dakika kaynatın ve soğuduktan sonra verin. Kaynatılmış suyu cam şişede saklayın. Su öğün sonrası bebeğe verilir, bu ağız içi hijyeni açısından da katkı sağlar.”

“8 ve 12. ay arası beslenme”
8. ve 12. ay aralarında artık bebeğini anne sütünü kesmeden pütürlü gıdalara başlama zamanı olduğuna dikkat çeken Dr. Erol, “Bebek 8 aylık olduktan sonra parmakları ile kıskaç yapabilir ve lokmayı ağzına götürebilir. Bu aylarda parmakla yemenin desteklenmesi önemlidir. Çorbalara nohut, bulgur, bezelye, kuru fasulye mercimek, kıyma eklenerek zenginleştirme yapılmalıdır. Yumurta sarısına, kıyma içeren sebze çorbasına, beyaz etli balıklara, köfteye, tuzu alınmış pastörize peynire ve beyaz tavuk etine iyice ufalamak koşuluyla başlayabilirsiniz” açıklamasında bulundu.

“Bebeğiniz sizinle birlikte yemek yemeli”
Bebeklerin artık öğünlerini aile üyeleri ile birlikte yemelerine gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Erol, “Bebeğinizin öğünlerini yavaş yavaş çeşitlendirin. Yedinci ayından sonra tel süzgeçten vazgeçin. Yemeklerini çatalla ezerek verin. Dokuz ay civarında küçük lokmalar halinde yumuşak besinleri vermeye başlayabilirsiniz. Dokuzuncu ayla birlikte çocuğunuzun sofrada sizinle oturmasını ve elleriyle yemesini destekleyin. Bu aylarda taklitle öğrenme çok fazladır ve siz yemek yerken öğreneceği çok şey vardır. Bu nedenle bebeğiniz de sizinle birlikte yemek yemeli, size yavaş yavaş sofra arkadaşı olmalıdır” dedi.

“Yeni gıdalarla karşılaşmak bebeğin sindirim sistemi için bir testtir”
Yeni gıdaların bebeklerin sindirim sistemi için bir test olduğundan bahseden Uzm. Dr. Erol, “Bir yaşa doğru sizin yediğiniz tüm besinleri birkaç istisna dışında yiyebilir. İnek sütünü ve sütle hazırlanmış muhallebileri doktorunuz tarafından önerilmediği sürece on sekizinci aya kadar vermemek daha uygundur. Yeni gıdalarla karşılaşmak bebeğin sindirim sistemi için bir testtir, beklenmedik durumlar ve özellikle alerji ile karşılaşmanız halinde çocuk hekiminizin görüşünü almanız çok önemlidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.04.15 14:37:34
Son Düzenlenme Tarihi :





67 yıl sonra gelen şehitlik

1956 yılında Hatay’da askerlik görevini yaptığı sırada tifo hastalığı yüzünden hayatını kaybeden Jandarma Er Osman Nazmi Er, ağabeyinin açtığı dava sonunda 67 yıl sonra şehit olarak kabul edildi.

1956 yılında Hatay’da askerlik görevini yaptığı sırada tifo hastalığı yüzünden hayatını kaybeden Jandarma Er Osman Nazmi Er, ağabeyinin açtığı dava sonunda 67 yıl sonra şehit olarak kabul edildi.
Antalya’nın Serik ilçesinde yaşayan Nazmi Can, yaklaşık 7 yıl boyunca abisi Osman Nazmi Can’ın şehitlik hakkı kazanması için mücadele etti. Şehit abisinin asker arkadaşlarından ölümü hakkında bilgi aldıktan sonra ilk olarak Hatay’daki kabrini ziyaret etti. Her yıl motosikleti ile ziyaret ettiği şehit abisinin şehitlik hakkı kazanması için hukuki yollara başvurdu. 1956 yılında tifo hastalığına yakalanan abisi J. Er Osman Can’ın şehitlik hakkı kazanması haberini almasıyla bir tarafının buruk, bir tarafının sevinçli olduğunu belirten demir ustası Can, "Abim için ödenecek nakdi tazminatı Hatay’daki depremzedelere bağışlamak istiyorum. Çünkü Hatay, 67 yıldır abimin mezarına ev sahipliği yaptı” dedi.
Nazmi Can, “Abim Osman Nazmi Can, 1956 yılında Hatay 121. Alay Komutanlığında görev yaptığı sırada rahatsızlanmış. Hastalıktan dolayı yattığı hastanede vefat etmiş. Daha sonra Hatay askeri mezarlığına defnetmişler. Bununla ilgili 2017 yılında kabrini buldum ve mezarını yaptırdım. Abimin Taşağıl Mahallesinde iki asker arkadaşı vardı. Onlardan bilgi aldım nasıl vefat ettiği ile ilgili. Bu bende takıntı yaptı. 1956 yılında çok büyük bir sıcak olmuş. Kaldığı bölükte gıda zehirlenmesi olmuş. Vücudu hastalığa yenik düşmüş ve tifo hastalığına yakalanmış. Antakya hastanesinde Hemşehrisi aynı zamanda asker arkadaşı 1 ay başında kalmış. Daha sonra vefat ediyor ve asri mezarlığa defnediliyor." dedi.
2017 yılında arşivleri araştırdığını ve mezarın yerini bulup yaptırdığını söyleyen Nazmi Can, "Ailemdeki şehitlerimiz adını yaşatmak için Manavgat’ın Taşağıl mahallesinde babamdan kalan yere çeşme yaptırdım. 2019 yılında kardeşi şehit olan Avukat İsmail Kılıç ile görüştüm. Benden abimin ölüm raporunu, eski kimlik ile askeriyede kullandığı tüfek ve kasatura numaralarını istedi. Ankara’ya giderek dava açtık. 2022 yılında davayı kaybettik ve istinafa taşıdık. Geçen hafta avukatım beni aradı ve sevindirici haberi verdi. Bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bütün hasta olarak ölen şehitlerimizin davalarını kazanmasını diliyorum. 67 yıl sonra abinin şehitliği kabul oldu. Bir tarafım buruk, bir tarafım sevinçli. Çünkü 7 yıl boyunca çok mücadele verdim. 3 gündür çok mutluyum. Bu davayı kazandığımız için nakdi tazminat hakkımız olacak. Biz 5 kardeşiz. Benim hakkıma düşen pay ile Kur-an okutup bir kısmını da Hatay’daki depremzedelere bağışlamak istiyorum. Çünkü 67 yıl abimin mezarına ev sahipliği yaptı” şeklinde konuştu.
Avukat İsmail Kılıç ise tifonun bakteriyel bir enfeksiyon olması, Nazmi Can’ın bu hastalığa askerlik görevini yaparken yakalanmış olması,hastalığın askerlik gibi toplu yaşama alanlarında buluşacı olması, ölüm tarihi ve günün koşulları gibi koşullar göz önüne alındığında müteveffanın şehit sayılması durumunun çok bariz olarak ortada olduğunu söyledi.5434 sayılı Kanun’un 45. Maddesinin bu durumu tartışmaya yer veremeyecek nitelikte düzenlediğine dikkat çeken Kılıç, "Verilen bu karar ile Nazmi Can askerlik görevini yaparken hastalanarak hayatını kaybettiği için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi tarafından 5434 sayılı kanun un 45 maddesi kapsamında kesin olarak şehit sayılmıştır. Bu karar 67 yıl sonra bir askerimizin şehit sayılması sonucunu doğurduğu gibi bu şekilde hayatını kaybeden askerlerimiz bakımından da emsal nitelikte bir karardır" dedi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.10.15 13:54:31
Son Düzenlenme Tarihi : 2023.10.15 13:54:50