KEPEZ BELEDİYESİ PARK VE BAHÇELER MÜDÜRLÜĞÜ
Deri kanserindeki artış alarm veriyor
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, cilt kanserine yakalananların sayısındaki artışa dikkat çekerek, Antalya’da haftada artık 4-5 vaka gördüklerini söyledi. Prof. Dr. Ömer Özkan ise güneşin etkisine ve bağışıklık sistemindeki değişikliklere dikkat çekti.
Akdeniz Üniversitesi’..
Akdeniz Üniversitesi’nde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan’ın katılımıyla alanında uzman hekimlerin ve asistan hekimlerin katıldığı melanoma bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, "BRAF+Adjuvan Melanom Tedavisinde Plastik Cerrahinin Rolü: Cerrahi Yaklaşımın Tedavideki ve Eksizyon Kriterleri" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Deri kanseri sıklığı arttı
Toplantıda Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın yaptığı tespit dikkat çekti. Cilt kanseri sayısındaki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, “Özellikle Antalya genelinde ben asistanken hafta bir görürken veya hiç görmezken bu vakaları şu an haftada 4-5 görüyoruz. Bunu merak ediyorum, bence deri kanseri (melanom) artışları incelenmeli" ifadelerini kullandı.
İlk şüpheli güneş etkisi
Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan ise artışta güneşin etkisine dikkat çekti. Prof. Dr. Özkan, “Bunda ozon tabakasının incelmesi ile insanların güneşten gelen UV ışınlarından daha fazla etkilendiği düşünülmektedir. Güneş ışığına maruz kalma deri kanseri oluşumunda en önemli sebeplerdendir. Yine bu nedenle deri kanseri en sık olarak baş, boyun, kollar gibi en fazla güneş gören bölgelerde gelişir. Açık tenliler, kolay çillenme olanlar, çok fazla sayıda nevüsü (beni) olanlar, nevüs boyut ve şeklinde değişiklik olanlar, ailesinde deri kanseri bulunanlar, çok fazla güneş ışığına maruz kalanlar,
iyileşmeyen yarası olan hastalar, radyoaktif ışın tedavisi alanlar daha çok risk taşımaktadır” dedi.
"İmmün sistemi değişmesi etkili olabilir"
Ancak vücutta güneş olmayan birçok yerde de melanomun göründüğünü söyleyen Prof. Dr. Ömer Özkan, “Bu tespit de güneşe bağlamaktan ziyade daha çok immün (bağışıklık) sistemiyle ilgili bir şey gibi geliyor. Yediğimiz, içtiğimiz, yaşantımız immün sistemimizi etkiliyor. Artışta insanların immün sistemindeki değişiklik de etkili olabilir. Bildiğimiz mikrobiyal bir hastalık değil ama bakteri, virüs gibi anında kendisini değiştirebiliyor bence” ifadelerini kullandı.
Ciltteki değişikliğe dikkat
Deri kanserlerinin çok geniş bir spektrumda karşımıza çıkabildiklerini söyleyen Özkan, “Vücutta oluşan farklı lezyonlardan da kanser açısından şüphelenilmesi gerekmektedir. Bunlar pembe renkli küçük bir kitle şeklinde veya çukur şeklinde, beyaz renkli, üzeri pullu veya kabuklu biçimde, iyileşmeyen yara biçiminde de ortaya çıkabilmektedirler. Deride sonradan oluşan bu tür farklı lezyonların değerlendirilmesi gerekir. Daha önceden var olan bir nevüste ise sonradan ortaya çıkan büyüme, asimetri, kenar düzensizliği, renginde, kıllanmasında farklılık, kanama ve kaşıntı, kızarıklık ve kabuklanma dikkatten kaçmamalı ve kanserleşme açısından değerlendirilmelidir. Bu değişikliklerin olması benlerin cerrahi olarak çıkarılıp patolojide incelenmesi için sebep olarak kabul edilir” ifadelerini kullandı.
Erken teşhisin önemi
Bazal hücreli kanser (BCC), skuamöz hücreli kanser (SCC), malign melanoma (MM) ismiyle üç tipi olduğunu söyleyen Özkan, “BCC; en sık olarak görülen deri kanseri tipidir. İlerlemesi yavaştır, yıllar sürebilir, lokal olarak etrafındaki dokuya yayılır, metastaz yapmaz. SCC; sık rastlanan diğer bir deri kanseri tipidir. Dudaklar, yüz ve kulaklarda sık rastlanır. Hem etrafındaki dokulara doğru lokal olarak ilerleyerek hem de lenf bezleri yolu ile uzak organlara kadar yayılabilir. Erken teşhis önemlidir. Erken teşhis ile tamamen tedavi edilmesi mümkün iken tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eder. MM; daha nadir görülen ancak deri kanserleri arasında en tehlikeli tiptir. Erken teşhis çok önemlidir, sadece erken evrede tespit edilirse tam olarak tedavi edilebilir. Bu sebeple vücutta MM şüphesi olan lezyonların gecikmeden biyopsi alınarak değerlendirilmesi önerilmektedir” şeklinde konuştu.
Tedavi yöntemleri
Güncel tedavi seçenekleri arasında cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapinin yer aldığını söyleyen Özkan, “Tedavi cerrahi işlemle kanserin vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Tedavinin kapsamı kanserin yerine, büyüklüğüne ve başka organlara yayılım olup olmamasına göre değişmektedir. Eğer küçük bir lezyon ise lokal anestezi ile sadece lezyonun çıkarılması yeterlidir. Eğer yayılım varsa daha geniş olarak lezyonun bulunduğu alanın çıkarılması, bazen kalan boşluğu doldurmak için doku nakli yapılması, radyoterapi ya da kemoterapotik ilaçlarla antikanser tedavisi gerekebilmektedir” şeklinde konuştu.
Toplantıda Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca "BRAF+ Adjuvan Melanom Hastalarında Tafinlar+Mekinist Tedavisi" başlıklı, Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Akman "BRAF+ Adjuvan Melanom Tedavisinde Dermatolojinin Rolü: Dermatolojik Muayene ve Ben Taramasının Önemi" başlıklı sunumlar gerçekleştirdi. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca, “Malign melanom ülkemizde ve dünyada görülme insidansı artan kanserler içerisinde yer almakta olup, bu agresif seyirli cilt kanserine erken dönemde yakalanan hastalarda 5 yıllık sağkalım sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. O yüzden kişiler ciltlerinde meydana gelen her türlü değişiklikte vakit kaybetmeden dermatoloji ve plastik cerrahi polikliniklerine başvurmaları gerekmektedir. Malign melanom isimli agresif seyirli cilt
kanseri çok hızlı yayılan bir cilt kanseri olmasına rağmen önce 2010 yılında akıllı hedefe yönelik tedavilerin daha sonra 2015 yılında immunoterapi tedavilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu ilaçlar bu kanser türünde çok aktif bir şekilde kullanılmakta, hastalarımız açısından da yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır” dedi.
Akdeniz Üniversitesi bünyesinde yer alan onkoloji merkezinde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın kanser tedavisine verdiği önem neticesinde kurulan onkoloji genetik inceleme laboratuvarında malign melanom hastalarının önce genetik olarak ayrıntılı incelemesi yapılıp (NGS yöntemi ile), ardından uygun olan hastalara akıllı hedefe yönelik ilaç ya da immunoterapi ilaçları verildiğini söyleyen Karaca, “Merkezimizde de bu ilaçlar uzun zamandır uygulanmakta olup, yapılan başarılı nakiller ile organ naklinde dünyada sayılı merkezler arasında gösterilen üniversitemiz kanser hücrelerinin ayrıntılı genetik incelenmesine yönelik yapılan yatırımlar ile baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı onkoloji alanında da en yeni tedavilerin uygulandığı sayılı merkezler arasında yer edinmiştir” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.06.14 10:58:53
Son Düzenlenme Tarihi :
Çocuklarda görülen kasık fıtığının 8 belirtisi
Çocuk Cerrahisi Prof. Dr. Osman Zeki Karakuş, çocuklarda görülen kasık fıtığının 8 belirtisini sıraladı.
Kasık fıtığı, karın içeriğinin alt karın duvarındaki zayıf bir alandan dışarı doğru çıkması olarak adlandırılıyor. Kasık fıtığı her 100 çocuktan 1-4’ünde görülüyor. Erken doğan bebeklerde i..
Kasık fıtığı, karın içeriğinin alt karın duvarındaki zayıf bir alandan dışarı doğru çıkması olarak adlandırılıyor. Kasık fıtığı her 100 çocuktan 1-4’ünde görülüyor. Erken doğan bebeklerde ise her 100 çocuktan 10’unda gelişebiliyor. Erkeklerde yaklaşık yüzde 10, kızlarda yüzde 30 oranında iki taraflı oluşabiliyor. İki taraflı kasık fıtıkları farklı zamanlarda iki ameliyata neden olabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Osman Zeki Karakuş, çocuklarda görülen kasık fıtığı ve tedavisi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.
Kanalın doğumdan sonra kapanmış olması gerekiyor
Kasık fıtıklarının genel olarak daha çok erişkinlerde görülen direkt ve daha çok çocuklarda görülen indirekt tipleri olduğunu belirten Karakuş, “Erkeklerde testislerin, kızlarda ise rahmi asan bağların geçtiği bir kasık kanalı bulunur. Karınla kasık arasında bulunan bu kanalın doğumdan sonra kapanmış olması gerekir. Bu kanalın açık kalmasına bağlı olarak bağırsakların ya da diğer karın içi organların bu kanala girmesine kasık fıtığı denmektedir” dedi.
Her zaman fark edilemeyebilir
Prof. Dr. Osman Zeki Karakuş, fıtığın doğumdan hemen sonra kasık bölgesinde ve testislerin bulunduğu torbada şişlik olarak fark edilebileceğine işaret ederek, “Doğumda ortaya çıkmayan ancak sonrasında ıkınma, öksürme, ağlama ve yüksekten atlama gibi karın içi basıncı artıran aktiviteler sırasında aniden oluşan kasıkta şişlik olarak fark edilebilir. Kasık kanalına giren bağırsakların kasıkta sıkışması ile inkarsere herni denilen boğulmuş fıtık ortaya çıkar. Bu durumda kasıkta sert ve sürekli ağrılı bir şişlik gelişir. Çocukta sürekli bir kasık ağrısı, hareket kısıtlılığı ve zaman geçtikçe şişlikte morarma gibi renk değişikliği görülür. Bebeklerde sürekli ağlama, huzursuzluk, bacaklarını karnına çekme, emmeme ve kusma şikayetleri görülebilir. Kasık fıtığı her zaman görülemeyebilir. Bu nedenle ailenin kasıkta şişlik gördüğünde hemen fotoğrafını çekmesi teşhiste çok önemlidir” ifadelerine yer verdi.
8 belirti
Karakuş, dinlenme ile düzelen ağrı ve rahatsızlık hissi, kasıklarda ağırı veya basınç, çıkıntı yerinde yanma, bebeklerde huysuzluk ve beslenme güçlüğü, mide bulantısı ve kusma, ateş, kırmızı veya soluk mavi-gri renkte ve BARİZ şekilde hassas olan bir şişlik, çocuğunuz ağladığında boyutu değişmeyen bir şişlik gibi şikayetlerin kasık fıtığı belirtisi olabileceğini söyledi.
“Ameliyat dışında bir tedavisi yok”
Tedavi yöntemlerine de değinen Karakuş, “Öncelikle kasık fıtığının ameliyatla onarım dışında ilaçla ya da başka bir yöntemle tedavisi yoktur. Her ne kadar acil olmasa da bağırsakların ya da kızlarda yumurtalık ve tüplerin kanala girip boğulmanın ne zaman ortaya çıkacağı belli olmadığından mümkün olan en kısa zamanda ameliyat yapılmalıdır. Fıtık boğulduğu zaman bağırsaklarda ya da kızlarda yumurtalık ve tüplerde kangrene kadar giden bir hasar oluşabilir. Bu da kangren olan organların karna girilerek çıkarılmasına neden olan daha büyük bir ameliyatla sonuçlanır. Boğulmaya bağlı olarak erkeklerde testislerin kan akımı duracağı için testislerde de kangren görülmesi ihtimali artmaktadır” diye konuştu.
“Diğer tarafta fıtık olup olmadığını anlamak önemli”
Prof. Dr. Osman Zeki Karakuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ameliyat klasik yöntemde şişliğin olduğu tarafta kasıkta yaklaşık 2-3 cm’lik bir kesi ile yapılmaktadır. Kanala kadar girilip açıklık dikişlerle bağlanarak kapatılmaktadır. Bu yöntemde diğer tarafta fıtık olup olmadığını anlamak için farklı girişimler gerekmektedir. İki taraflı fıtık varsa ameliyattan sonraki bir dönemde diğer tarafta da kasık fıtığı ortaya çıkarak ikinci bir ameliyatı gündeme getirir.”
Kamerayla girilerek ameliyat yapılabiliyor
Tedavi yöntemleri hakkında bilgiler vermeyi sürdüren Karakuş, “Diğer bir yöntem ise genellikle iki ya da üç aletle uygulanan laparoskopik denilen kapalı yöntemle kasık fıtığı onarımıdır. Sadece göbekten kameralı tek aletle girilerek karın içerisinden kasık kanalı, dikişlerle kapatılmaktadır. Bu yöntemin avantajları her iki kasık kanalı görülebildiğinden iki taraflı fıtığın aynı ameliyatta onarılabilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca göbek içerisinden daha küçük bir kesi ile yapıldığından görünür bir iz olmadan, daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme süresi ile tamamlanabilmektedir” dedi.
"Çocuk aynı gün taburcu olabiliyor"
Kasık fıtığı ameliyatı günübirlik bir ameliyat olduğunu da aktaran Prof. Dr. Karakuş, “Öncesinde genel olarak standart ameliyat hazırlıkları gerektirmekle birlikte ameliyat sonrası yaklaşık 4-6 saatlik bir takibin ardından aynı gün evine gidebilmektedir. Ameliyat sonrası bariz ağrı ve hareket kısıtlılığı çocuklarda pek görülmemekte, ek ilaç ve diğer tedaviler gerekmemektedir. Ameliyatla onarılmasına rağmen kasık fıtığının tekrarlama olabilecek vardır. Ancak uygun yöntemle ve usulüne uygun yapılmış bir kasık fıtığının tekrarlama olabilecek binde 3’ten azdır” dedi.

