Kepez Belediye Meclisi’nin Kasım ayı olağan toplantısı, Meclis Başkan Vekili Hatice Sütçü başkanlığında gerçekleşti. Divan başkanı Sütçü’nün yanısıra Divan katipliği görevlerini iki bayan meclis üyesi Elif Derya Canbulut ve Fatma Tutan üstlenince ortaya da güzel bir görüntü çıktı.
Meclis Başkanvekili Hatice Sütçü, olağan meclis toplantısını “olağanüstü” diyerek açarken, gündem maddelerinin oylanması sırasında da sık sık partilisi İsa Sarpdağ’dan sufre aldı. Sufre her ne kadar tiyatroda kullanılan bir terim olsa da, Sarpdağ’ın suflör gibi sık sık gündem maddelerinin oylanması öncesinde izleyeceği yolla ilgili Başkan Sütçü’ye hatırlatmada bulunması dikkatlerden kaçmadı.
* Erkin ÖZGÜNSÜR
Karnı burnunda ev hanımının tekvando aşkı
Antalya’da 4 çocuğunu ve kendisini tekvandoya kursuna yazdıran ev hanımı Seher Gözükızıl, 6 aylık hamile olmasına rağmen doktorundan ve antrenöründen aldığı olurla tekvando yapmaya devam ediyor. Karnının büyümesiyle tekvando kıyafetini giyemeyen kırmızı kuşaktaki Gözükızıl, farklı kuşaklardaki çoc..
Antalya’da 4 çocuğunu ve kendisini tekvandoya kursuna yazdıran ev hanımı Seher Gözükızıl, 6 aylık hamile olmasına rağmen doktorundan ve antrenöründen aldığı olurla tekvando yapmaya devam ediyor. Karnının büyümesiyle tekvando kıyafetini giyemeyen kırmızı kuşaktaki Gözükızıl, farklı kuşaklardaki çocuklarıyla beraber aynı salonda antrenman yapıyor. Bebeğinin son derece sağlıklı olduğunu ifade eden Gözükızıl, “Büyük oğlum kırmızı-siyahta, küçük oğlum kırmızıda, üçüncü oğlum beyazda, kızım sarıda, ben kırmızıdayım. Evde kuşağı olmayan sadece eşim var. Bebeğim ise doğuştan tekvandocu olacak” dedi.
Ev hanımlarına ayrı bir seans açan Kepez Belediyesi Spor Kulübü’nün Turgut Özal Spor Salonu’ndaki tekvando branşına 2 yıl önce yazılan 38 yaşındaki Seher Gözükızıl, spora olan tutkusuyla herkesin takdirini topluyor. Ev hanımlarının da spor yapabileceğini göstermek için tekvandoyu tercih eden 4 çocuk annesi Gözükızıl; 6 yaşındaki kızı, 8, 11 ve 13 yaşlarındaki 3 oğluyla aynı kursta tekvando eğitimi aldırıyor. Kırmızı kuşağa kadar ilerleyen ve karnındaki 6 aylık bebeğiyle kendi kuşağındaki sınava giren Gözükızıl, gereken tüm hareketleri yaparak sınavını geçti. Doktor oluru ve Baş Antrenör Derya Uyankaya’nın belirttiği programa göre hareket eden azimli ev hanımının hedefi ise siyah kuşakta iki kez ‘dan’ yapmak.
“Doktor ve antrenörün kontrolünde yapıyorum”
Şu anda 6’ncı ayı bitirdiğini ve doktor kontrolünde antrenmanlarını sürdürdüğünü belirten Seher Gözükızıl, kilosunun fazlalaşması üzerine tekvando kıyafetlerini giyemediğini söyledi. Antrenörünün şu anda kendisine sadece kol teknikleri, yürüyüş ve nefes alma programları çerçevesinde planlama yaptığını aktaran Gözükızıl, “Tedirginliğim yok, çünkü en başından bu yana doktor ve antrenörün kontrolünde yapıyorum. Bebeğin gelişimi gayet normal. Nefes egzersizlerimi tam olarak yapabildiğim için beni çok rahatlatıyor” dedi.
“Bebeğim doğuştan tekvandocu olacak”
Gözükızıl, kendisiyle birlikte 4 çocuğunun da tekvando kursunda antrenman yaptığını aktararak, “Büyük oğlum kırmızı-siyahta, küçük oğlum kırmızıda, üçüncü oğlum beyazda, kızım sarıda ben kırmızıdayım. Bebeğim ise doğuştan tekvandocu olacak. Evde kuşağı olmayan sadece eşim. Evde çocuklarım sürekli kendi aralarında çalışıyorlar. Evde sürekli bir müsabaka var” ifadelerini kullandı.
“İmkanları varsa gelsinler”
Hedefinin siyah kuşakta 2 kez dan yapmak olduğunu da belirten Gözükızıl, ev hanımlarına da, “Ellerinde imkanları varsa buyursunlar gelsinler. Burada hem sosyalleşiyorlar hem sporlarını yapıyorlar. Spor yapmanın bedenlerine kattıkları faydaları gördükten sonra zaten bırakamazlar. Ama önemli olan ilk adımı atmaları” sözleriyle seslendi.
“Annemle gurur duyuyorum”
Gözükızıl’ın çocukları da annelerini sonuna kadar destekliyor ve güveniyor. 11 yaşındaki Muhammed Emin Gözükızıl, “Ailecek tekvandocuyuz, kendimizi savunmayı öğreniyoruz”, 13 yaşındaki Duran Erol, “Doğacak kardeşimin benim gibi bir sürü dalda spor yapmasını istiyorum” diye konuşurken, 8 yaşındaki Baran da, “Annemle gurur duyuyorum. Ben de siyah kuşak olmak istiyorum. Anneme de çok güveniyorum, o da siyah kuşak olacak” ifadelerini kullandı.
“Yeni bebeğimizi de ailemize dahil edeceğiz”
Baş antrenör Derya Uyankaya ise düzenli, azimli sporcusunun doktor kontrolü altında antrenmanlara katıldığını belirterek, “Şu an sadece kol teknikleri çalıştırıyorum, ufak yürüyüşler ve sık sık dinlenme gerçekleştiriyoruz. Doktorumuzun müsaade ettiği sürece antrenmanlarımıza devam ediyoruz. Yeni bir bebeğimiz daha geliyor, onu da tekvando ailemize dahil edeceğiz inşallah” diye konuştu.
Ev hanımlarına ayrı bir seans açan Kepez Belediyesi Spor Kulübü’nün Turgut Özal Spor Salonu’ndaki tekvando branşına 2 yıl önce yazılan 38 yaşındaki Seher Gözükızıl, spora olan tutkusuyla herkesin takdirini topluyor. Ev hanımlarının da spor yapabileceğini göstermek için tekvandoyu tercih eden 4 çocuk annesi Gözükızıl; 6 yaşındaki kızı, 8, 11 ve 13 yaşlarındaki 3 oğluyla aynı kursta tekvando eğitimi aldırıyor. Kırmızı kuşağa kadar ilerleyen ve karnındaki 6 aylık bebeğiyle kendi kuşağındaki sınava giren Gözükızıl, gereken tüm hareketleri yaparak sınavını geçti. Doktor oluru ve Baş Antrenör Derya Uyankaya’nın belirttiği programa göre hareket eden azimli ev hanımının hedefi ise siyah kuşakta iki kez ‘dan’ yapmak.
“Doktor ve antrenörün kontrolünde yapıyorum”
Şu anda 6’ncı ayı bitirdiğini ve doktor kontrolünde antrenmanlarını sürdürdüğünü belirten Seher Gözükızıl, kilosunun fazlalaşması üzerine tekvando kıyafetlerini giyemediğini söyledi. Antrenörünün şu anda kendisine sadece kol teknikleri, yürüyüş ve nefes alma programları çerçevesinde planlama yaptığını aktaran Gözükızıl, “Tedirginliğim yok, çünkü en başından bu yana doktor ve antrenörün kontrolünde yapıyorum. Bebeğin gelişimi gayet normal. Nefes egzersizlerimi tam olarak yapabildiğim için beni çok rahatlatıyor” dedi.
“Bebeğim doğuştan tekvandocu olacak”
Gözükızıl, kendisiyle birlikte 4 çocuğunun da tekvando kursunda antrenman yaptığını aktararak, “Büyük oğlum kırmızı-siyahta, küçük oğlum kırmızıda, üçüncü oğlum beyazda, kızım sarıda ben kırmızıdayım. Bebeğim ise doğuştan tekvandocu olacak. Evde kuşağı olmayan sadece eşim. Evde çocuklarım sürekli kendi aralarında çalışıyorlar. Evde sürekli bir müsabaka var” ifadelerini kullandı.
“İmkanları varsa gelsinler”
Hedefinin siyah kuşakta 2 kez dan yapmak olduğunu da belirten Gözükızıl, ev hanımlarına da, “Ellerinde imkanları varsa buyursunlar gelsinler. Burada hem sosyalleşiyorlar hem sporlarını yapıyorlar. Spor yapmanın bedenlerine kattıkları faydaları gördükten sonra zaten bırakamazlar. Ama önemli olan ilk adımı atmaları” sözleriyle seslendi.
“Annemle gurur duyuyorum”
Gözükızıl’ın çocukları da annelerini sonuna kadar destekliyor ve güveniyor. 11 yaşındaki Muhammed Emin Gözükızıl, “Ailecek tekvandocuyuz, kendimizi savunmayı öğreniyoruz”, 13 yaşındaki Duran Erol, “Doğacak kardeşimin benim gibi bir sürü dalda spor yapmasını istiyorum” diye konuşurken, 8 yaşındaki Baran da, “Annemle gurur duyuyorum. Ben de siyah kuşak olmak istiyorum. Anneme de çok güveniyorum, o da siyah kuşak olacak” ifadelerini kullandı.
“Yeni bebeğimizi de ailemize dahil edeceğiz”
Baş antrenör Derya Uyankaya ise düzenli, azimli sporcusunun doktor kontrolü altında antrenmanlara katıldığını belirterek, “Şu an sadece kol teknikleri çalıştırıyorum, ufak yürüyüşler ve sık sık dinlenme gerçekleştiriyoruz. Doktorumuzun müsaade ettiği sürece antrenmanlarımıza devam ediyoruz. Yeni bir bebeğimiz daha geliyor, onu da tekvando ailemize dahil edeceğiz inşallah” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.07.21 11:24:20
Son Düzenlenme Tarihi :
Hobi olarak başladığı işini şimdi dünyaya pazarlıyor
Yıllar önce hobi olarak başladığı taş toplama ve işleme sanatını ticarete döken Mustafa Kemal Koca, hobisini ve sevdasını ticarete dönüştürüp, değerli taşları dünyanın farklı ülkelerine pazarlıyor.
Yıllar önce bulduğu bir değerli taş sonrası kendisine bir hobi edinen Mustafa Kemal Koca, daha sonra taşçılığı bilimsel olarak sorgulamaya ve taşların insanlar üzerindeki etkilerini bilimsel olarak araştırmaya başladı. Bilimsel araştırmaları sonucu bulduğu taşların insan psikolojisi ve sağlığı açısından faydasının bulunduğunu öğrenen Koca, hobisini ticarete dönüştürüp, il il gezerek bulduğu değerli taşları işleyerek bu alanda ticarete başladı.
Çıkarttıkları taşları e-ticaret yöntemi ile satmaya başlayan Koca, bu taşları özellikle yurtdışına pazarlarken, taşları satın alan kişilerin yüzde 90’ının enerjisine ve şifasına inandıkları için aldıklarını ifade etti.
“Dünyanın her tarafına gönderiyoruz”
Türkiye’nin her tarafında değerli taşların peşinde koştuklarını ifade eden Koca, “Aslında çocukluktan başlayan bir meraktı ama ilk başladığı yer polis memuru iken doğuda görev yaptığımda Mardin’de oldu. Orada araştırdığımız taşlar bizi buraya kadar getirdi. Kahramanmaraş’a da geldiğimde de volkanik bacalarda yaptığım araştırmalarda bulduğum taşı kırdığımda içinden çıkan kristaller ve o açığa çıkan enerji bizi bizden aldı. Biz tek bir taşla başladık sonra şu an yurtdışına dünyanın her yerine taş göndermeye başladık. İşlenmiş ya da ham halde taşları dünyanın her tarafına gönderiyoruz ve dünyanın her yerinden bize gelen taşlar var” dedi.
“Kahramanmaraş jeolojik olarak zengin bir il”
Kahramanmaraş’ın taşları, taş camiasında konuşulur durumda olduğunu dile getiren Koca, “Kahramanmaraş jeolojik olarak da gemolojik da çok zengin bir ilimiz. Fakat bilinmeyen bir tarafı var ki gemolojik olarak çok değerli taşlar var. Bunlardan birincisi granattır ve dünyanın pek çok kültüründe bunun enerjisinin çok yüksek olduğu için tercih edilir ve kullanılan bir taştır. Bu taşın Kahramanmaraş’ta çok büyük rezervi vardır ve aynı zamanda Kahramanmaraş’ta genç dönem yakutlar var. Bunlar da enerji ve şifa olarak çok tercih edilir çünkü tam olgunlaşmış gem kalitesi yüksek yakutlar oldukça pahalı olduğu için Kahramanmaraş’taki genç dönem yakutlar fiyat ve işleme açısından daha kolay olduğu için çok tercih edilir. Genç dönem amatistler var, çokça sulu jeotlar var, kristal kuartzlar var. Bunlar bizim tespit ettiklerimiz ama yeni tespit ettiklerimiz baklava desenli aragonit taşı var, bunlar da çok önemli ve çok özel. Ama Kahramanmaraş bu anlamda bilinmiyor” diye konuştu.
“Taşların frekansı ve enerjileri çok önemli”
Bilimde ve dinde taşların faydalarına ve şifalarına yönelik bilgiler var olduğunu söyleyen Koca, “İnsanların yüzde 95’i dünyada ve ülkemizde taşı enerji ve şifası için alıyorlar. Bu ilaç tavsiyesi değildir, biz kadimdeki kullanımı ve bugünümüzdeki kadim toplumlardaki kullanıma bakarak yazılı olan Osmanlı’da 83’e yakın taşların enerji ve şifası ile ilgili yazılı eserler var, işte İbn-i Sina ve Zekeriya Razi’nin eserlerine yer verilen bilgiler var. Biz bunlara dayanaraktan taşların içerisindeki mineral yapısı ve bugün modern eczacılıkta nerede kullanılıyor ve günümüzdeki o uyuşmayı araştırdık. Bunlarla ilgili doktor tedavisine ek olarak verdiğimiz taşlar var. Ben bir egzama hastasıydım, uzun süre geçmeyen bir egzamam vardı ve buna ek olarak kendimde kullandım çünkü bilgisi vardı. Bu hastalık geçti mi, geçmedi ama çok rahatlattı. Özellikle psikolojik olarak sıkıntıya düşmüş çok insan var aslında bu insanların kullandığı taşlar bu kişinin o psikolojik rahatsızlığının zihin alanında olduğu obsesyon olduğu, aslında hepsinin kafasında olduğunun farkına varmasına vesile oluyor. Taşların buradaki frekans ve enerjileri çok önemli tabi ki yine bunu psikologlar eşliğinde yapıyoruz tek başımıza yapmıyoruz. Çünkü bir doktor değiliz, verdiklerimiz de ilaç değil. Ama elde ettiğimiz başarılara yüzde ile bakılırsa, bunların doktorlar ve akademisyenler tarafından da araştırılması gerek” şeklinde konuştu.
Yıllar önce bulduğu bir değerli taş sonrası kendisine bir hobi edinen Mustafa Kemal Koca, daha sonra taşçılığı bilimsel olarak sorgulamaya ve taşların insanlar üzerindeki etkilerini bilimsel olarak araştırmaya başladı. Bilimsel araştırmaları sonucu bulduğu taşların insan psikolojisi ve sağlığı açısından faydasının bulunduğunu öğrenen Koca, hobisini ticarete dönüştürüp, il il gezerek bulduğu değerli taşları işleyerek bu alanda ticarete başladı.
Çıkarttıkları taşları e-ticaret yöntemi ile satmaya başlayan Koca, bu taşları özellikle yurtdışına pazarlarken, taşları satın alan kişilerin yüzde 90’ının enerjisine ve şifasına inandıkları için aldıklarını ifade etti.
“Dünyanın her tarafına gönderiyoruz”
Türkiye’nin her tarafında değerli taşların peşinde koştuklarını ifade eden Koca, “Aslında çocukluktan başlayan bir meraktı ama ilk başladığı yer polis memuru iken doğuda görev yaptığımda Mardin’de oldu. Orada araştırdığımız taşlar bizi buraya kadar getirdi. Kahramanmaraş’a da geldiğimde de volkanik bacalarda yaptığım araştırmalarda bulduğum taşı kırdığımda içinden çıkan kristaller ve o açığa çıkan enerji bizi bizden aldı. Biz tek bir taşla başladık sonra şu an yurtdışına dünyanın her yerine taş göndermeye başladık. İşlenmiş ya da ham halde taşları dünyanın her tarafına gönderiyoruz ve dünyanın her yerinden bize gelen taşlar var” dedi.
“Kahramanmaraş jeolojik olarak zengin bir il”
Kahramanmaraş’ın taşları, taş camiasında konuşulur durumda olduğunu dile getiren Koca, “Kahramanmaraş jeolojik olarak da gemolojik da çok zengin bir ilimiz. Fakat bilinmeyen bir tarafı var ki gemolojik olarak çok değerli taşlar var. Bunlardan birincisi granattır ve dünyanın pek çok kültüründe bunun enerjisinin çok yüksek olduğu için tercih edilir ve kullanılan bir taştır. Bu taşın Kahramanmaraş’ta çok büyük rezervi vardır ve aynı zamanda Kahramanmaraş’ta genç dönem yakutlar var. Bunlar da enerji ve şifa olarak çok tercih edilir çünkü tam olgunlaşmış gem kalitesi yüksek yakutlar oldukça pahalı olduğu için Kahramanmaraş’taki genç dönem yakutlar fiyat ve işleme açısından daha kolay olduğu için çok tercih edilir. Genç dönem amatistler var, çokça sulu jeotlar var, kristal kuartzlar var. Bunlar bizim tespit ettiklerimiz ama yeni tespit ettiklerimiz baklava desenli aragonit taşı var, bunlar da çok önemli ve çok özel. Ama Kahramanmaraş bu anlamda bilinmiyor” diye konuştu.
“Taşların frekansı ve enerjileri çok önemli”
Bilimde ve dinde taşların faydalarına ve şifalarına yönelik bilgiler var olduğunu söyleyen Koca, “İnsanların yüzde 95’i dünyada ve ülkemizde taşı enerji ve şifası için alıyorlar. Bu ilaç tavsiyesi değildir, biz kadimdeki kullanımı ve bugünümüzdeki kadim toplumlardaki kullanıma bakarak yazılı olan Osmanlı’da 83’e yakın taşların enerji ve şifası ile ilgili yazılı eserler var, işte İbn-i Sina ve Zekeriya Razi’nin eserlerine yer verilen bilgiler var. Biz bunlara dayanaraktan taşların içerisindeki mineral yapısı ve bugün modern eczacılıkta nerede kullanılıyor ve günümüzdeki o uyuşmayı araştırdık. Bunlarla ilgili doktor tedavisine ek olarak verdiğimiz taşlar var. Ben bir egzama hastasıydım, uzun süre geçmeyen bir egzamam vardı ve buna ek olarak kendimde kullandım çünkü bilgisi vardı. Bu hastalık geçti mi, geçmedi ama çok rahatlattı. Özellikle psikolojik olarak sıkıntıya düşmüş çok insan var aslında bu insanların kullandığı taşlar bu kişinin o psikolojik rahatsızlığının zihin alanında olduğu obsesyon olduğu, aslında hepsinin kafasında olduğunun farkına varmasına vesile oluyor. Taşların buradaki frekans ve enerjileri çok önemli tabi ki yine bunu psikologlar eşliğinde yapıyoruz tek başımıza yapmıyoruz. Çünkü bir doktor değiliz, verdiklerimiz de ilaç değil. Ama elde ettiğimiz başarılara yüzde ile bakılırsa, bunların doktorlar ve akademisyenler tarafından da araştırılması gerek” şeklinde konuştu.