SON DAKİKA

logo

Muhtarların arkasına SIĞINAN BAŞKAN !

1980 yılında Milliyet Gazetesi’nde GAZETECİLİK mesleğine adım attığım ilk günden itibaren bugüne kadar ki süreçte çok başkan gördüm. Gördüm derken resimlerde ya da yolda falan değil...Düzenledikleri basın toplantılarında, çalıştığım gazete ya da gazetelerimi ziyaretlerinde, toplantılarda, vatandaşı dinlerlerken, esnafları dolaşırken, meclis toplantılarında.

    Bir örnek vereyim, İYİ Parti’den. Bugünün milletvekili Hasan Subaşı 1989 yılında belediye başkanı olduğu zaman kendi özel Renault marka aracı ile gerçekleştirdiği ev ziyaretlerinin birini Yüksekalan Mahallesi’nde gerçekleştirmiş ve o ziyarette gazeteci olarak ta sadece ben bulunmuş ve ziyareti haber yapmıştım. Rahmetli Yener Ulusoy’un aday olduğu süreçte seçim çalışmalarını gazeteci bir arkadaşımın babası yürütürken ben GAZETECİ’ydim. Sırasıyla yine rahmetli Metin Kasapoğlu, Bekir Kumbul, Menderes Türel ve  Mustafa Akaydın döneminde de aktif olarak bu mesleği yapıyordum, şimdi ki başkan Muhittin Böcek döneminde de yapmaya devam ediyorum.
    Antalya, büyükşehir statüsünü kazanınca merkezde beş ilçe belediyesi kurulmuş ve ben ilk başkanlarından son başkanlarına kadar gazeteci olarak onlarla birlikte çalışma (habercilik açısından) imkanı olmuştur, olmaya da devam ediyor.
    Elmalı’da bile Hüseyin İnce, Hüseyin Altıntaş,  rahmetli Hüseyin Yapıcı ve Ümit Öztekin  dönemlerinde gazeteci olarak onlarla tanışma, görüşme, toplantılarına katılma imkanı bulmuşumdur, onları aileleri kadar yakın tanımışımdır.
    Ama onca tanıdığım başkandan hiçbirini bir kişinin, bir kurumun arkasına sığındığını görmemişimdir. Elmalı Belediye Başkanı Halil Öztürk,  muhtarların arkasına sığınan bir başkan olarak tarihe geçmiştir, hayırlı olsun.

******
    Gazeteciliğin ilk kuralı cesaretli olmaktır.
    Çünkü eleştirdiğiniz, yanlışlarını kamuoyuna duyurduğunuz, beceriksizliklerini gün ışığına çıkardığınız  kişi ve kurumlardan hiçbir zaman olumlu tepki almazsınız, çoğu zamanda hedef tahtası haline getirilirsiniz. 
    En yakın bir örnek ;Elmalı Belediye Başkanı Halil Öztürk. 
    2 Ekim 2019 günü sosyal medya hesaplarımızdan önce “Karapınar’da Mangal Partisi mi ?”, ardından “Hem de eşli” ve son olarak ta “Öğretmenevi’nde ciğer ziyafeti mi ?” paylaşımlarında bulundum.
    İsim vermedim.
    Meğer o mangal partisine eşiyle katılan tek kişi Halil Öztürk’müş.
    Kendisine de ifade ettim, “bana telefon açan Elmalı protokolünün eşleriyle orada olduğunu söyledi, ben ne senin, ne de kimlerin katıldığını bilmiyorum. Bana sakin bir dille Erkin oraya eşiyle katılan sadece bendim deseydin, isim vermeme rağmen yine de senden özür dilerdim” dememe rağmen...
    Bir meclis toplantısı öncesi...
    Kapıyı kapattırdı...
    Meclis salonunda bulunan ve görüntü alınan kameranın da kapatılmasını istedi..
    Hışımla yerinden kalktı...
    Yanıma gelip, bağırıp çağırmaya başladı.
    Hakaretlerde bulundu.
    Beni belediyeye sokmamakla tehdit etti..
    Hatta daha da ileri giderek “bundan sonra görüşürüz” dedi..
    Mehmet Çetin araya girdi, Öztürk’ü yanımdan uzaklaştırdı, onu ve beni sakinleştirmeye çalıştı.
    Bir başka zaman “ hadi gir bakalım girebilirsen belediye” ifadesini de kullandı.
    Peki ne mi oldu ? Bu tehditvari konuşmanın gerçekleşmesinden sonraki ilk belediye meclis toplantısını izlemek üzere TEK BAŞIMA Elmalı Belediyesi’ndeydim.

******
    Muhtarlar konusuna gelince... 
    Kıbrıs gezisini eleştirdim ama gezi güncelliğini kaybettiği için ısıtıp birileri önüme getirmedikten sonra da gazeteme  taşımıyorum.. 
    Hemen belirteyim Kıbrıs gezisi ile yazdıklarıma, eleştirilerime 60 muhtardan sadece 4’ü yorum yaptı.  Bunlardan biri “ gazetecisin elbette eleştireceksin, sözüm sana değildi” dedi. Birisi çok kızgındı,  konuştuk niye tepki gösterdiğini anlattı sonuçta bugün kendisiyle yakın iki dost olduk...
    İki muhtarın sosyal medyadan yaptığı yorumlara ise cevap vermedim.
******
    Muhtarlar Derneği’ne tahsis edilecek yer ile ilgili ise eleştirdiğim konu tahsis değil, tahsisin zamanlamasıydı.  Halil  Öztürk’e “Madem tahsis edecektin, o halde neden sözkonusu yeri önceden ihaleye çıkardın, belediyenin kasasından az da olsa fazla para çıkmasına sebep oldun ?” diye sordum.
    Böyle bir tahsise karşı olmak mümkün mü ?
    Nitekim yazımda Muhtarlar Derneği’nin Elmalı’nın ilk STK’sı olduğunu belirterek tahsis edilen yeni yerlerinin hayırlı olması temennisinde bulundum.
    Başkan Salih Ergül yazımın bu bölümünü atlamış ...
    Halil Öztürk aklı sıra beni muhtarlarla karşı karşıya getirecek. Üstelik birde beni kışkırtıyor. Neymiş, cesaret edip meclis toplantısına katılmamışım.
    Halbuki unutmuş olsa gerek; Kıbrıs gezisi eleştirilerimin hemen sonrasında gerçekleşen ve muhtarların bu gezi sebebiyle başkana plaket verdiği meclis toplantısını yerinde takip etmiştim... 
    Meclis toplantısının bitiminde Muhtarlar Derneği’nin çiçeği burnunda Başkanı Salih Ergül’ü aradım, haziran ayı toplantısının yapıldığı derme çatma salonda bende olsaydım sizin yani  muhtarların sözlü ya da filli saldırılarına mı maruz kalacaktım? diye sordum.
    Olur mu öyle dedi...
    Olmayacağını ben de biliyorum. 
    Bu arada Halil Öztürk bilmiyor,  benden öğrensin. Muhtarlar Derneğinin mevcut hizmet binası İkiz Kule altında bulunuyordu ve Hüseyin Altıntaş döneminde tahsis edilmişti.

******
    Neymiş şimdiye kadar şahsına yöneltilen hiçbir yazıdan, ne gazeteden, ne televizyondan ne etkilenmiş, ne de cevap vermiş... 
    Veremezsin ki...Şahsınla ilgili ya da şahsının başında olduğu belediye ile ilgili gazetemde yayınladığım, sosyal medyada paylaştığım haber, eleştiri, köşe yazım, hepsi belgeye dayalı, dolayısıyla gerçeklik payı yüzde 100. 
    Gerçek olan bir şeye yalan diyemezsin, biliyorsun dediğin an bu kez belgeleriyle yazarım.
    Bu arada kin tutmuyormuş. Bunu ayrı bir zamanda değerlendireceğim, özelikle bana karşı nasıl kin güttüğünü ispatlarıyla  kamuoyuna sunacağım. 
******
    Bana soru soruyor: Elmalı’ya ne hizmet ettin ?  ve ardından da ekliyor  “Para karşılığında ne aldınız, ne sattınız ? Hangi yazıları yazdınız ?
     Elmalıların yeri geldi dili, yeri geldi gözü oldum. Onların sorunlarından başta sen olmak üzere ilgili kişi ve kurumların haberdar olmasını ve bu sorunların çözümlenmesini sağladım, sağlamaya da devam ediyorum.
    Yetmez mi ?

*******
    Ne demiştin, makamda üzerime yürürken....
    “Sen ilan için bana gelirsin”
    Çok şükür başkan koltuğuna oturduğun ilk günden bugüne kadar ki zaman diliminde başta bu konu olmak üzere bir kez bile kapısını çalmadım, telefon açmadım, araya adam koymadım.
    Demek ki neymiş, para için yazı yazmıyormuşum...
    Peki sen haberleri ve anketlerini hangi gazeteye, televizyona/televizyonlara ya da birilerine kaç para ilan ya da başka adlarla para ödeyerek yaptırdın/yazdırdın ?  

     * Erkin ÖZGÜNSÜR


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2022.06.05 22:47:20
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Depremin acı hikayesi: Eşi, iki çocuğu ve iki bacağını kaybetti

Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremde eşini, iki çocuğunu ve bacaklarını kaybeden Halil Yeşilli, protez bacakla tekrar yaşama tutunmak istiyor.
6 Şubat’ta meydana gelen ’asrın felaketi’ 11 ili etkiledi, 50 binden fazla can kaybı yaşandı. Depremin merkezi Kahramanmaraş’ta en çok can kaybının yaşandığı Ebrar sitesinden ise geriye acı hikayeler kaldı. Sitedeki dairesinde afette eşini, 3 ve 5 yaşlarındaki çocuklarını kaybeden 32 yaşındaki acılı baba Halil Yeşilli, iki bacağını enkazda bıraktı. Enkazdan 2 gün sonra ağır yaralı olarak çıkarılan Yeşilli, iki bacağını kaybetti ve tekrar ayağa kalkabilmek için protezle yaşama tutunmak istiyor.

"Bina sallanmadan direkt çöktü"
Yaşadıklarını anlatan Halil Yeşilli, "Özel bir bankada güvenlik görevlisiydim. Bu asrın felaketi Kahramanmaraş depreminde depremzede olarak hayata devam ediyorum şu an. Ebrar sitesinde D blokta 6. katta oturuyordum. Ben depremin olduğu o saatlerde ayaktaydım. Herhangi bir sallanma hissetmedim, bina direkt çöktü ve sallanma olmadı. Bu depremde eşimi ve iki çocuğumu kaybettim. İki ayağım ampute olarak kesildi ve şu anda protez sürecine girmek üzereyiz. Çalışma olasılığım, iş bulma imkanı ve maddi imkansızlıklardan dolayı yetkililerden protez desteği bekliyorum" dedi.
Protez için 200 bin TL ile 1 milyon lira arasında maliyet olduğuna dikkat çeken Yeşilli, şu anda ilgili kurumların bunun 20’lik kısmını karşıladığını, en kısa sürede tamamının karşılanarak kendi durumunda olanların da sorununun çözülmesini talep etti.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.30 17:28:50
Son Düzenlenme Tarihi :





İstilacı dikenli zehirli deniz kestanesi popülasyonunda toplu ölümler yaşanıyor

Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Gökoğlu, kayalık alanlarda turizm sezonunda ciddi yaralanmalara neden olan istilacı dikenli zehirli deniz kestanelerinin popülasyonunda ciddi azalma olduğunu bildirdi. Gökoğlu, daha önce koloni olarak görüntüledikleri bölgelerde kestanelerin olmadığını ve toplu ölümlerin yaşandığına dikkat çekti.
Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonu konumundaki Antalya sahillerinde son yıllarda zehirli dikenlere sahip istilacı tür deniz kestanelerinin yoğunluğu gözlemleniyordu. Süveyş Kananı aracılığıyla Akdeniz kıyılarına gelen istilacı zehirli türün özellikle Antalya’da hızla popülasyonu artıyordu. Bu popülasyonu Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Gökoğlu ve öğrencileri yaptıkları eğitim dalışlarında sık sık görüntüledi. Özellikle falezler, kayalık ve taşlık bölgelerde koloni halinde görüntülenen dikenli zehirli deniz kestanelerinin, son günlerde toplu şekilde öldükleri görüldü. Gökoğlu ve ekibi kestanelerin koloni halinde yaşadıkları yerde olmadıkları, bulabildikleri kestanelerin ise ellerinde öldüğünü belirtti.
Kızıldeniz orjinli uzun dikenli deniz kestanesinin Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz’e geçen türlerden biri olduğunu kaydetti.
Akdeniz’de ilk önce Kaş daha sonra Konyaaltı bölgesinde tespit edildiğini dile getiren Gökoğlu, “Hızlı bir şekilde yayılıp Marmara Denizi’ne kadar girip dağılımını batıya doğru genişletti. İtalya’ya kadar ulaştı. Bu türün bu kadar hızlı çoğalması ilginçti. Denize girenler için risk oluşturuyordu. Dalganın olmadığı yerde ayağın basıldığı yere kadar yükselebilen bir türdü. Kayalık olmayan bölgeler için risk yoktu ama kayalık olan alanlarda ayağa batma riski vardı. Öldürücü değil ama acı veren bir zehir içeriyordu. Son zamanlarda türün çok yoğun görüldüğü Konyaaltı falez başlangıcında olmadığını gördük” dedi.

"Koloni halinde yaşadıkları yerlerde ölümler"
Deniz kestanesiyle ilgili Bodrum Sahillerinde toplu ölümlerinin olduğu bilgisine ulaştıklarını aktaran Gökoğlu, “Kemer Üç Adalar bölgesinde de ölümlerin olduğunu gördük. Antalya’da yaşanan fırtınanın ardından ulaşabildiğimiz bir kaç bireyin ölmek üzere olduğunu gördük. Son dalışımızda bir tane dahi deniz kestanesi göremedik. Konyaaltı falezler altında yaklaşık 15 dönümün üzerinde alanı taradık bir tane bile kestaneye ulaşamadık. Kayaların altına baktık, kestanenin yaşayabileceği tüm yerleri inceledik. Daha önce o bölgede koloni halinde yaşıyorlardı. O kadar çoklardaki belirli alanı kaplamışlardı. Son dalışımızda bir tane bile göremedik” diye konuştu.

"Ölüm nedenleri"
Deniz kestanelerinin toplu ölümleri hakkındaki düşüncelerini paylaşan Gökoğlu, “Fırtınadaki dalga ve akıntı nedeniyle dikenleri etkilenmiş olabilir. Bunun yanında viral bir salgın olabilir. Bir parazit, bakteriyel bir hastalık olması da çok güçlü bir neden. Bu tür canlılar yeni bir ortama geçtiği zaman çok çabuk kırılganlaşabilirler. Bunun nedenlerini araştıracağız. Sıçan Adası etrafında da bir araştırma yaptık, orada da ölümler vardı. Turizm açısından güzel haber, risk kalktı. İşgalci bir türün şuan riski kalkmış gibi görünüyor. Bodrum ve Ege tarafına da bakmak lazım. Bizim kıyılarımızda şuan yok denecek kadar az, çok büyük ölümler var. Bu ölümlerin nedenini bulup raporlamalıyız” ifadelerine yer verdi.
Aralıklarla bölgeleri incelemeye devam edeceklerini belirten Gökoğlu, izlenimleri paylaşacaklarını sözlerine ekledi.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.04.13 11:20:50
Son Düzenlenme Tarihi :