2012 yılında ekibiyle göreve geldikleri zaman ortaklarına kredi kullandıramayan, red grubu olarak adlandırılan 7 nci risk grubunda yeralan, kooperatifin değil bankanın kredi kullandırdığı ve takip oranının yüzde 100 olduğu kooperatifi yönetimiyle birlikte 6 ay içinde önce banka kontrollü,1 yıl sonra ise kooperatif aracılığıyla kredi kullandırmaya başlayan Elmalı Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Asım Tan, Şubat 2023’te yapılacak genel kurulda sağlık sorunları nedeniyle aday olmayacağını açıkladı.
Bugün, Elmalı Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifini en üst kategoride yeralmasını sağlayan Asım Tan’ın tekrar aday olmayı düşünmemesi kredi ve kefalet ortakları tarafından üzüntüyle karşılanırken, “Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Çünkü, mecazi anlamla kapısına kilit vurulan kooperatifi ayağa kaldırdı. Kooperatifin bugünkü durumuna gelmesinde çok emeği geçti. Umarız Şubat 2023’te bayrağı devir alanlar daha da zirveye bu bayrağı dikerler, kooperatifi daha da güçlü yaparlar” dediler.
Acılı anne terk etmediği deprem bölgesinde arkadaşlarına destek oluyor
Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen Hatay’da, deprem nedeniyle iki çocuğu ve annesini kaybeden depremzede kadın, kendi acısını bir kenara bırakarak depremi yaşayan arkadaşlarına umut ışığı oluyor. Tedavisi sonrası deprem bölgesine dönen acılı anne Elçin Ezer, hem Hatay’ı hem de depremzede arkadaşlarını terk etmiyor.
Hatay’ın Antakya ilçesinde iki çocuğu Mertcan Ölmez (13) ve Nazlı Ölmez (8) ile annesi ve babasıyla beraber depreme evde yakalanan Elçin Ezer, enkaz altından 96 saat sonra sağ kurtarıldı. Annesi ve iki çocuğunu depremde kaybeden Ezer, yaşadığı tüm acılara rağmen hayattan kopmadı. Tedavisi sonrası hemen deprem bölgesine gelen Ezer, kendi imkanlarıyla edindiği çadırda kalarak depremi yaşayan arkadaşlarına umut olmaya çalışıyor. Arkadaşlarını ve deprem bölgesini terk etmeyen Ezer, zaman zaman evinin bulunduğu bölgeye de giderek annesi ve iki çocuğunun kokularını duyduğunu söyledi.
“Depremin biteceğini ve buradan çıkabileceğimizi düşündük”
Depremin olduğu gece hiç uyumadığını ve deprem sırasında çocuklarını uyandırdığını söyleyen acılı anne Elçin Ezer, “Deprem gecesi zaten hiç uyumamıştım. Bir şeyler olacağını zaten hissetmiştim. Cumartesi ve Pazar çocuklar çok mutlu bir şekilde yaşadılar o günlerini. Kendi odamızda yakalandık. Kızım yanımda yatıyordu. Oğlum kendi yatağında. Annem de bizimleydi. 04.05’te telefonu elimden bıraktım. Kızım o gece bana ‘Anne beni sararak uyur musun’ demişti. Kızımı sardım sarsıntıyla kalktım. Annemi uyandırdım. Annem çocukları uyandırmamı söyledi. İkisini de uyandırdım. Oğlum bilinçli bir şekilde ‘Anne telefonları alır mısın’ dedi. Depremin biteceğini ve buradan çıkabileceğimizi düşündük” dedi.
“Kızım bana ‘Anne ölmek istemiyorum’ dedi”
Yaklaşık 50 saniye sonra binanın yıkıldığını söyleyen Ezer, “50. saniyede tavanın üzerine çöktüğünü hissettim. Kızımın elini tutuyordum. Oğlum ve annem koridorda yakalandı. Kızımla irtibat kuruyordum. ‘Anne iyi misin’ diyordu. ‘Kızım nefesini yorma’ diyordum. Sadece parmak temasıyla iletişim kuruyorduk. Yağmuru üzerimizde hissettik. Kızım ilk önce bana ‘Anne ölmek istemiyorum’ dedi. Ben onu sakinleştirmeye çalışıyordum. ’Bizi buradan çıkaracaklar’ diye teselli ediyordum. ‘Anne seni çok seviyorum’ dedi. ‘Ben de seni çok seviyorum ama nefesini tüketme’ dedim. Üçüncüsünde ‘Anne ben ölürsem sakın ağlama, üzülme’ dedi. Birinci günün akşamına kadar da kızım yaşadı” diye konuştu.
Antalya’dan gelen eski eşinin sayesinde enkazdan çıkarıldığını ifade eden Ezer, “Maalesef oğlum ve annem ilk düştüklerinde can vermişlerdi. Ben onları hiç görmedim. Çıkarıldıklarında da yoktum. Çok zor bir geceydi. Enkaz altında geçen günlerin nasıl geçtiğini sabah ve akşam ezanıyla anlıyordum. Dördüncü gün çıkabildim enkazdan. Sabah ezan okundu. Biri bana adımla hitap ediyordu. Ben elime taş alarak ses yaptım. Bana seslenen Antalya’dan gelen eski eşimdi. Kızımı sordu. ’Kızım yanımda öldü’ dedim. Oğlumu sordu. ‘Hiç duymadım sesini’ dedim. Ekipleri getireceğini beni çıkaracağını söyledi. Sabah ezanından sonra çalışmaya başladılar. 13.15’te beni çıkarabildiler” dedi.
“Ben enkaza gittiğimde sanki çocuklarımın kokusu varmış gibi hissediyorum”
Çocukları ve annesinin cenazesine katılamadığını belirten Ezer, “Ben kızımın, oğlum ve annemin mezarını Antakya’ya gelene kadar görmedim. Cenazelerine katılamadım. Ben 40. günde geldim Antakya’ya. 31 Mart’ta babamı Adana’da hastanede bırakıp buraya geldim. Enkaz yığını da olsa insan memleketinde huzur buluyor. Çünkü çocuklarımın, annemin burada olduğunu biliyorum. Evet zor, acı. Ben yürümeye çıktığımda ayaklarım beni istemsiz bir şekilde enkaza götürüyor. Hiçbir şeyim yok. Evim yok. Ama ben enkaza bile gittiğimde sanki çocuklarımın kokusu varmış gibi hissediyorum” dedi.
“Babam yanımda olursa acım hafifler”
Babasının enkazdan 16 saat sonra çıkarıldığını ancak şu an Adana’da tedavi gördüğünü söyleyen Ezer, babasını da yanına alarak konteynerde kalmak istediğini söyledi. Şu an çadırda kalan Ezer, “Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Biz burada felaketi, kıyameti yaşadık. Dilerim bir daha olmaz insanlarımız da ders alsın. Kimse kimseyi üzmesin. İki dakikaya sığdı bütün hayatımız. Şimdi çadırda kalıyorum. 28 Şubat’ta yaptığım konteyner başvurusunun sonuçlanmasını bekliyorum. Dilerim sonuçlanır. Hayatta kalan tek varlığım babam. Babam da enkazda kaldı 16 saat sonra çıkarıldığını söylediler bana. Bütün aileyle beraber yaşıyorduk. Zaten ayağından engeli vardı. Hastanede şu an bakım altında ama yanımda olursa acım hafifler. Şu an konteyner başvurumun sonuçlanmasını bekliyorum” diye konuştu.
“Ben gözyaşlarımı tutamıyorum ama o benden daha metin duruyor”
Arkadaşı Rahşan Atahan ise, acılı anne Elçin Ezer’e destek olmaya çalıştığını ancak gözyaşlarını tutamazken, Ezer’in kendisinden daha güçlü olduğunu söyledi. Rahşan Atahan, “Bana teyze diyen iki çocuğu kaybettim ben. Elçin’in çocuklarını. Enkazda kalmadık ama sarsıntı nedeniyle çocuklarım da yaralandı. Kayıplarımız çok. Dostlarımız, anılarımız gitti. Hayatımız 1,5 dakikada alt üst oldu. Ben onu asla anlayabileceğimi düşünmüyorum. Çok inanılmaz feci bir kayıp. Elimden gelen her şekilde destek olmaya çalışıyorum ama bakıyorum kimi zaman o benden daha güçlü duruyor. Ben gözyaşlarımı tutamıyorum ama o benden daha metin duruyor. Çok daha dayanıklı. Umut oluyor” dedi.
“Yüreği çok geniş ama acısının tarifi yok”
Elçin Ezer ile çadır kentte tanıştığını söyleyen Mehtap Yılmaz da, “Yüreği çok geniş ama acısının tarifi yok. Ben onu yakın bir zamanda tanıdım çadırda. Kaybettiklerimiz kadar çok güzel dostluklarımız oldu. Kader arkadaşıyız. Hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ben burada hayvanlar için kalıyorum. Hayvanlarla ilgili gönüllülerden destek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Hatay’ın Antakya ilçesinde iki çocuğu Mertcan Ölmez (13) ve Nazlı Ölmez (8) ile annesi ve babasıyla beraber depreme evde yakalanan Elçin Ezer, enkaz altından 96 saat sonra sağ kurtarıldı. Annesi ve iki çocuğunu depremde kaybeden Ezer, yaşadığı tüm acılara rağmen hayattan kopmadı. Tedavisi sonrası hemen deprem bölgesine gelen Ezer, kendi imkanlarıyla edindiği çadırda kalarak depremi yaşayan arkadaşlarına umut olmaya çalışıyor. Arkadaşlarını ve deprem bölgesini terk etmeyen Ezer, zaman zaman evinin bulunduğu bölgeye de giderek annesi ve iki çocuğunun kokularını duyduğunu söyledi.
“Depremin biteceğini ve buradan çıkabileceğimizi düşündük”
Depremin olduğu gece hiç uyumadığını ve deprem sırasında çocuklarını uyandırdığını söyleyen acılı anne Elçin Ezer, “Deprem gecesi zaten hiç uyumamıştım. Bir şeyler olacağını zaten hissetmiştim. Cumartesi ve Pazar çocuklar çok mutlu bir şekilde yaşadılar o günlerini. Kendi odamızda yakalandık. Kızım yanımda yatıyordu. Oğlum kendi yatağında. Annem de bizimleydi. 04.05’te telefonu elimden bıraktım. Kızım o gece bana ‘Anne beni sararak uyur musun’ demişti. Kızımı sardım sarsıntıyla kalktım. Annemi uyandırdım. Annem çocukları uyandırmamı söyledi. İkisini de uyandırdım. Oğlum bilinçli bir şekilde ‘Anne telefonları alır mısın’ dedi. Depremin biteceğini ve buradan çıkabileceğimizi düşündük” dedi.
“Kızım bana ‘Anne ölmek istemiyorum’ dedi”
Yaklaşık 50 saniye sonra binanın yıkıldığını söyleyen Ezer, “50. saniyede tavanın üzerine çöktüğünü hissettim. Kızımın elini tutuyordum. Oğlum ve annem koridorda yakalandı. Kızımla irtibat kuruyordum. ‘Anne iyi misin’ diyordu. ‘Kızım nefesini yorma’ diyordum. Sadece parmak temasıyla iletişim kuruyorduk. Yağmuru üzerimizde hissettik. Kızım ilk önce bana ‘Anne ölmek istemiyorum’ dedi. Ben onu sakinleştirmeye çalışıyordum. ’Bizi buradan çıkaracaklar’ diye teselli ediyordum. ‘Anne seni çok seviyorum’ dedi. ‘Ben de seni çok seviyorum ama nefesini tüketme’ dedim. Üçüncüsünde ‘Anne ben ölürsem sakın ağlama, üzülme’ dedi. Birinci günün akşamına kadar da kızım yaşadı” diye konuştu.
Antalya’dan gelen eski eşinin sayesinde enkazdan çıkarıldığını ifade eden Ezer, “Maalesef oğlum ve annem ilk düştüklerinde can vermişlerdi. Ben onları hiç görmedim. Çıkarıldıklarında da yoktum. Çok zor bir geceydi. Enkaz altında geçen günlerin nasıl geçtiğini sabah ve akşam ezanıyla anlıyordum. Dördüncü gün çıkabildim enkazdan. Sabah ezan okundu. Biri bana adımla hitap ediyordu. Ben elime taş alarak ses yaptım. Bana seslenen Antalya’dan gelen eski eşimdi. Kızımı sordu. ’Kızım yanımda öldü’ dedim. Oğlumu sordu. ‘Hiç duymadım sesini’ dedim. Ekipleri getireceğini beni çıkaracağını söyledi. Sabah ezanından sonra çalışmaya başladılar. 13.15’te beni çıkarabildiler” dedi.
“Ben enkaza gittiğimde sanki çocuklarımın kokusu varmış gibi hissediyorum”
Çocukları ve annesinin cenazesine katılamadığını belirten Ezer, “Ben kızımın, oğlum ve annemin mezarını Antakya’ya gelene kadar görmedim. Cenazelerine katılamadım. Ben 40. günde geldim Antakya’ya. 31 Mart’ta babamı Adana’da hastanede bırakıp buraya geldim. Enkaz yığını da olsa insan memleketinde huzur buluyor. Çünkü çocuklarımın, annemin burada olduğunu biliyorum. Evet zor, acı. Ben yürümeye çıktığımda ayaklarım beni istemsiz bir şekilde enkaza götürüyor. Hiçbir şeyim yok. Evim yok. Ama ben enkaza bile gittiğimde sanki çocuklarımın kokusu varmış gibi hissediyorum” dedi.
“Babam yanımda olursa acım hafifler”
Babasının enkazdan 16 saat sonra çıkarıldığını ancak şu an Adana’da tedavi gördüğünü söyleyen Ezer, babasını da yanına alarak konteynerde kalmak istediğini söyledi. Şu an çadırda kalan Ezer, “Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Biz burada felaketi, kıyameti yaşadık. Dilerim bir daha olmaz insanlarımız da ders alsın. Kimse kimseyi üzmesin. İki dakikaya sığdı bütün hayatımız. Şimdi çadırda kalıyorum. 28 Şubat’ta yaptığım konteyner başvurusunun sonuçlanmasını bekliyorum. Dilerim sonuçlanır. Hayatta kalan tek varlığım babam. Babam da enkazda kaldı 16 saat sonra çıkarıldığını söylediler bana. Bütün aileyle beraber yaşıyorduk. Zaten ayağından engeli vardı. Hastanede şu an bakım altında ama yanımda olursa acım hafifler. Şu an konteyner başvurumun sonuçlanmasını bekliyorum” diye konuştu.
“Ben gözyaşlarımı tutamıyorum ama o benden daha metin duruyor”
Arkadaşı Rahşan Atahan ise, acılı anne Elçin Ezer’e destek olmaya çalıştığını ancak gözyaşlarını tutamazken, Ezer’in kendisinden daha güçlü olduğunu söyledi. Rahşan Atahan, “Bana teyze diyen iki çocuğu kaybettim ben. Elçin’in çocuklarını. Enkazda kalmadık ama sarsıntı nedeniyle çocuklarım da yaralandı. Kayıplarımız çok. Dostlarımız, anılarımız gitti. Hayatımız 1,5 dakikada alt üst oldu. Ben onu asla anlayabileceğimi düşünmüyorum. Çok inanılmaz feci bir kayıp. Elimden gelen her şekilde destek olmaya çalışıyorum ama bakıyorum kimi zaman o benden daha güçlü duruyor. Ben gözyaşlarımı tutamıyorum ama o benden daha metin duruyor. Çok daha dayanıklı. Umut oluyor” dedi.
“Yüreği çok geniş ama acısının tarifi yok”
Elçin Ezer ile çadır kentte tanıştığını söyleyen Mehtap Yılmaz da, “Yüreği çok geniş ama acısının tarifi yok. Ben onu yakın bir zamanda tanıdım çadırda. Kaybettiklerimiz kadar çok güzel dostluklarımız oldu. Kader arkadaşıyız. Hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ben burada hayvanlar için kalıyorum. Hayvanlarla ilgili gönüllülerden destek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.04.15 12:08:20
Son Düzenlenme Tarihi :
Sıcak havada burun kanaması tehlikenin habercisi olabilir
Sıcak havada burun kanamasına dikkat edilmesi gerektiğine değinen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Arslanhan, "Başlıca burun kanaması nedenleri arasında, burun travması, yüksek basınçlı burun spreylerinin kullanımı, mukoza içi kuruluklar, kronik sinüzit, alerjik rinit ile kan hastalıkları, kafa içi tümörler ve hipertansiyondur" dedi.
Yaz mevsiminde burun kanamaları vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bunun altında ise genellikle sıcak ve kuru havanın burnun mukus tabakasını kurutması ve bunun sonucunda kılcal damarların tahriş olması geliyor. Ancak bazen “Aşırı sıcaklardandır” denilerek önemsenmeyen burun kanamalarının altında ciddi hastalıkların da yatabildiği bildirildi.
Medline Adana Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Arslanhan, burun kanamalarının yüzde 90’ının hafif seyirli olup genellikle kendiliğinden geçtiğini ancak yaklaşık yüzde 10’unun ise tansiyon yükselmesi gibi ciddi sorunların habercisi olabileceğine dikkat çekerek önemli bilgiler verdi.
Kanamanın nedenleri değişiyor
Dr. Arslanhan, "Mukoza adı verilen ve burun boşluğunun iç yüzeyini kaplayan tabaka damar yönünden zengindir ve yüzeye yakın olduğundan dış ortamla teması fazladır. Burnumuz bu yüzden bazen kolayca kanayabilir. Başlıca burun kanaması nedenleri arasında, burun travması, burun içerisine parmak veya yabancı cisim sokulması, yüksek basınçlı burun spreylerinin kullanımı, mukoza içi kuruluklar, kronik sinüzit, alerjik rinit ile kan hastalıkları, kafa içi tümörler ve hipertansiyondur" ifadelerini kullandı.
Yaz aylarında hipertansiyon hastalarının uzun süre sıcağa maruz kalmaları sonucu tansiyonlarının yükselme eğilimine girebildiğini anlatan Dr. Arslanhan, “Hipertansiyona bağlı burun kanamalarında kanama öncesinde sıklıkla baş ağrısı gelişir ve ensede zonklama hissedilir. Vücut, yüksek kan basıncını tolere edemezse beyin damarlarındaki basıncı düşürmek için burundaki kılcal damarlar çatlar. Bu durum vücudun ürettiği geçici bir çözümdür. Bu nedenle kan basıncının zaman kaybetmeksizin uygun tedaviler ile düşürülmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Klimalar ortam havasını kurutuyor
Sıcaktan korunmak için klimaların kullanılması sonucunda solunan havanın kuruması, burun mukozasında da kurumaya ve dolayısı ile damarlarda çatlaması sonucu kanamaya sebep olabilir” diyerek sözlerini sürdüren Dr. Arslanhan, böyle bir olay yaşanmaması için klima kullanılan odada pencerelerin bir miktar açılarak ortam havasının nemlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Burun kanamasından korunmak için kuruluk hissedildiğinde burun mukozasını nemlendiren damlaların kullanılabileceğini ve bol miktarda sıvı tüketilmesini öneren Arslanhan, “Ayrıca burun temizleme sırasında kuvvetli sümkürme hareketinden kaçınmak gerekir. Bunun yanı sıra özellikle hipertansiyon hastalarının havanın çok sıcak olduğu günlerde mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamaları uygun olur” şeklinde konuştu.
Burun kanamasında yapılması gerekenlere dikkat
Burun kanamalarının ‘ön burun kanaması’ ve ‘arka burun kanaması’ olarak ikiye ayrıldığını belirten Dr. Arslanhan, “Burnu besleyen damarların burun deliğine yaklaşık 1 santim uzakta olması sebebiyle, travma, cisim veya parmak sokulması gibi lokal nedenlerle oluşan kanamalar ön burun kanamaları olarak tanımlanır ve tedavisi genellikle basit müdahaleler ile gerçekleştirilir” diyerek böyle bir durumda yapılması gerekenleri sıraladı.
Arslanhan,"Kanaması olan hastayı dik bir şekilde oturtun ve sakinleştirin. Hastanın başını hafifçe öne eğerek kanın yutularak mideye gitmesini engelleyin.Tampon yapmak için herhangi bir maddeyi (pamuk, gazlı bez vb.) burnun içine sokmayın. Burun kanatlarını baş ve işaret parmaklarınızla 5 dakika süre ile sıkın. Kanamasının devam etmesi veya kanın ağızdan gelmesi halinde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun" önerisinde bulundu.
Yaz mevsiminde burun kanamaları vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Bunun altında ise genellikle sıcak ve kuru havanın burnun mukus tabakasını kurutması ve bunun sonucunda kılcal damarların tahriş olması geliyor. Ancak bazen “Aşırı sıcaklardandır” denilerek önemsenmeyen burun kanamalarının altında ciddi hastalıkların da yatabildiği bildirildi.
Medline Adana Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Arslanhan, burun kanamalarının yüzde 90’ının hafif seyirli olup genellikle kendiliğinden geçtiğini ancak yaklaşık yüzde 10’unun ise tansiyon yükselmesi gibi ciddi sorunların habercisi olabileceğine dikkat çekerek önemli bilgiler verdi.
Kanamanın nedenleri değişiyor
Dr. Arslanhan, "Mukoza adı verilen ve burun boşluğunun iç yüzeyini kaplayan tabaka damar yönünden zengindir ve yüzeye yakın olduğundan dış ortamla teması fazladır. Burnumuz bu yüzden bazen kolayca kanayabilir. Başlıca burun kanaması nedenleri arasında, burun travması, burun içerisine parmak veya yabancı cisim sokulması, yüksek basınçlı burun spreylerinin kullanımı, mukoza içi kuruluklar, kronik sinüzit, alerjik rinit ile kan hastalıkları, kafa içi tümörler ve hipertansiyondur" ifadelerini kullandı.
Yaz aylarında hipertansiyon hastalarının uzun süre sıcağa maruz kalmaları sonucu tansiyonlarının yükselme eğilimine girebildiğini anlatan Dr. Arslanhan, “Hipertansiyona bağlı burun kanamalarında kanama öncesinde sıklıkla baş ağrısı gelişir ve ensede zonklama hissedilir. Vücut, yüksek kan basıncını tolere edemezse beyin damarlarındaki basıncı düşürmek için burundaki kılcal damarlar çatlar. Bu durum vücudun ürettiği geçici bir çözümdür. Bu nedenle kan basıncının zaman kaybetmeksizin uygun tedaviler ile düşürülmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Klimalar ortam havasını kurutuyor
Sıcaktan korunmak için klimaların kullanılması sonucunda solunan havanın kuruması, burun mukozasında da kurumaya ve dolayısı ile damarlarda çatlaması sonucu kanamaya sebep olabilir” diyerek sözlerini sürdüren Dr. Arslanhan, böyle bir olay yaşanmaması için klima kullanılan odada pencerelerin bir miktar açılarak ortam havasının nemlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Burun kanamasından korunmak için kuruluk hissedildiğinde burun mukozasını nemlendiren damlaların kullanılabileceğini ve bol miktarda sıvı tüketilmesini öneren Arslanhan, “Ayrıca burun temizleme sırasında kuvvetli sümkürme hareketinden kaçınmak gerekir. Bunun yanı sıra özellikle hipertansiyon hastalarının havanın çok sıcak olduğu günlerde mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamaları uygun olur” şeklinde konuştu.
Burun kanamasında yapılması gerekenlere dikkat
Burun kanamalarının ‘ön burun kanaması’ ve ‘arka burun kanaması’ olarak ikiye ayrıldığını belirten Dr. Arslanhan, “Burnu besleyen damarların burun deliğine yaklaşık 1 santim uzakta olması sebebiyle, travma, cisim veya parmak sokulması gibi lokal nedenlerle oluşan kanamalar ön burun kanamaları olarak tanımlanır ve tedavisi genellikle basit müdahaleler ile gerçekleştirilir” diyerek böyle bir durumda yapılması gerekenleri sıraladı.
Arslanhan,"Kanaması olan hastayı dik bir şekilde oturtun ve sakinleştirin. Hastanın başını hafifçe öne eğerek kanın yutularak mideye gitmesini engelleyin.Tampon yapmak için herhangi bir maddeyi (pamuk, gazlı bez vb.) burnun içine sokmayın. Burun kanatlarını baş ve işaret parmaklarınızla 5 dakika süre ile sıkın. Kanamasının devam etmesi veya kanın ağızdan gelmesi halinde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun" önerisinde bulundu.

