SON DAKİKA

logo

ŞENAY GÜRLER, ANTALYALILARI MEST ETTİ

Akra Talks Sahnesi bu kez oynadığı her rolüyle bizi kendine hayran bırakan; Türk sinema, tiyatro, televizyon oyuncusu ve sunucusu Şenay Gürler’i ağırladı.

Akra Talks’un 56. programına konuk olan Şenay Gürler; Akra Hotels’te sevenleriyle bir araya gelerek ‘Türk Sineması ve Tiyatrosu’ hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

 

Değişen ve dijitalleşen dünyamızda sinemanın ve tiyatronun geleceğine dair gerçekleştirilen sohbette; dijitalleşmenin ve dijital platformlarda gerçekleştirilen projelerin oyunculara farklı alternatifler sunduğundan bahsetti. Oyunculuk kariyeri boyunca dizi, sinema ve tiyatro performanslarıyla seyirci karşısına çıkan Gürler; ‘Farklı senaryolar ile çok daha güzel projeleri deneyimleyebiliyoruz’ dedi.

 

Dijitalleşmenin avantajlarının yanı sıra dezavantajlarının da bulunduğunu dile getiren başarılı oyuncu, özellikle pandemi dönemi sonrasında sinema sektörünün, birçok sektör gibi krize girdiğini de sözlerine ekledi. Dijital platformalar üzerinden daha fazla alternatifimizin olduğu bir film dünyasına geçiş yapmamızla, sinema salonlarının izleyici kitlesi üzerinde ciddi bir düşüş yaşandığını üzülerek belirten Gürler; bu durumun tiyatro için geçerli olmadığını söyleyerek, bir sinema salonunda film izlemenin büyüsünün çok farklı olduğunu ve en kısa sürede de sektörün eski canlılığına kavuşacağına inandığını da dile getirdi.

 

‘Ben Türkan Saylan’ oyunu için Antalya’ya gelen Şenay Gürler; söyleşi sırasında Türkan Saylan’ın ne kadar savaşçı ve umut dolu bir kadın oluşundan etkilendiğini, ülkemizde güçlü kadın imajının sinema ve dizi sektörlerinde de senaristler tarafından daha fazla desteklenmesi gerektiğine vurgu yaptı.

 

Ayrıca Türkan Saylan’ı canlandırmaktan ve bu projede olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduğunu da sözlerine ekleyen Gürler; hayatın bize yaptığı bazı sürprizleri olduğu gibi kabul etmemizi ancak istediklerimiz için mücadeleden de vazgeçmemizi vurguladı.

 

Söyleşi Gürler’in sevenlerin sorularına verdiği samimi cevaplarla sona erdi.

 

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.01.23 08:41:05
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






4 gün önce taşındığı evde depreme yakalandı, 47 yakınını kaybetti

4 gün önce taşındığı evinde depreme yakalanan ve 47 yakınını kaybeden yüzde 42 engelli İbrahim Ezici, yaşadığı acıları Burdur’da unutmaya çalışıyor.
6 Şubat’ta meydana gelen depremin üzerinden 54 gün geçmesine rağmen yaşanan acılar hala sıcaklığını koruyor. Depremde yakınlarını kaybeden depremzedeler bir yandan hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeye çalışırken, bir yandan da kaybettikleri yakınlarının yaslarını tutmaya devam ediyor.
Depreme 4 gün önce taşındığı Malatya’da yakalanan ve Burdur’daki Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Safahat Öğrenci Yurdunda eski yaşamına dönmeyi bekleyen İbrahim Ezici de onlardan biri. Yeni taşındığı evde depreme yakalanan ve Burdur’da kaldığı yurtta eski yaşamına dönmeyi bekleyen Ezici, o anları, "Biz normalde Adana’da oturuyorduk, Malatya’ya taşındık. Malatya’da beşinci günümde deprem oldu. Eşyalarımızı bile yerleştirmemiştik eve. Birinci depremde uyuyorduk. Felaket bir sarsıntı ile uyandık. Evden nasıl kaçtığımızı bile hatırlamıyorum. Ayağımıza terlik bile giymemişiz. Dışarıda çok fazla kar vardı, çok soğuktu. Dışarıda ateş yaktık bekledik. Biraz bekledikten sonra tekrar içeri girdik. Tam eve girdiğimiz an tekrar sallandı. Sarsıntı ile tekrardan kaçtık, ondan sonrasını hatırlamıyorum. O gün bu gündür ev ne halde, orası ne halde bilmiyoruz. Ama o evden nasıl çıktığımızı bilmiyorum. Ayağımda engelim var. Evden kaçarken düştüm. Hala sırtımda ağrısı devam ediyor. 6 gün orada dışarıda kaldık, sonra buraya geldik. Burası olmasaydı ne yapardık bilmiyorum" sözleri ile anlattı.
Aslen Adıyamanlı olan ve Adana’da yaşayan Ezici, Malatya’ya kendi kültürlerine daha yakın olduğu için taşındığı anlattığı konuşmasında, "Biz Malatya’ya oğlum ve eşim ile gitmiştik. Malatya’da benim kimsem yoktu. Adana’dan Malatya’ya kültür olarak da mesafe olarak da daha yakın olduğu için taşındık. Adana büyük şehirdi, çocuğum orda heba olsun istemedim. Ben emekliyim, oğlum da Adana’da ASKİ’de (Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi) çalışıyordu. Bazı nedenlerden dolayı işten çıkmıştı. Biz de dedik oğlan işten çıktı, bu devirde iş bulmak da zor. O yüzden Adana’da ki evimizi satıp Malatya’ya taşındık. Orada da başımıza bu felaket geldi” dedi.

"Sattığım ev de, tutmak için baktığım evler de yerle bir olmuş"
Depremde sattığı evinde tutmaya çalıştığı evlerinde yıkıldığını söyleyen Ezici, “Adıyaman’da bir evim vardı, buraya gelmek için o evi ve Adana’da ki evimi satmıştım. Malatya’ya geldiğimde üç tane eve bakmıştık ama hoşumuza gitmediği için farklı bir ev tuttuk. Bu depremde Adıyaman’daki evim de burada baktığım üç ev de yıkılmış” sözleriyle, Allah’ın onları koruduğunu dile getirdi.
Kaldıkları yurttaki imkanlara da değinen depremzede İbrahim Ezici, “İki üç gün orada bir şey bulamadık ama bunu normal olarak karşılıyorum. Çünkü tek bir yer değil, 10 ilde meydana gelmişti bu deprem. Orada kar vardı, soğuk vardı, biz de kendimizi buraya attık. Allah’a şükürler olsun burada çok rahatım. Bize çok iyi bakıyorlar. Hem yurt müdürlerimize hem de Burdur halkına çok teşekkür ediyorum” diyerek minnettar olduğunu belirtti.

"Benim hiç yakınım kalmadı"
Depremde birçok yakınını kaybeden ve onların yasını tutan Ezici, “Ben bütün kayıplarımı Adıyaman’da verdim. Arkadaşlarımdan, akrabalarımdan 47 yakınımı kaybettim. Çocukluktan beri birlikte büyüdüğüm arkadaşlarımı, halamı, çocukları, torunlarını, dayım, çocukları, amcamın çocukları, ikinci dereceden birçok akrabamı kaybettim. Sayıyorum sayıyorum ama bitmiyor. Hala kayıp olan bir yakınım daha var. Kardeşim de Adıyaman’da yaşıyordu. Onların evleri hasar almış sadece. Şu an Adıyaman’da yurtta kalıyorlar. Hiç akrabam kalmadı anlayacağınız. Şimdi Adıyaman’a gideyim desem kapısını açıp evine gireceğim kimsem yok. Gidersem de annemin, babamın, kardeşimin mezarına gidebilirim, başka da yok" şeklinde konuştu.

"Yüzde 42 engelim sebebiyle malulen emekli olmuştum"
Depremde varını yoğunu kaybeden Ezici, “Ayağımda yüzde 42 engelim var. Yürümekte sıkıntı çekiyorum. Engelim nedeniyle malulen emekli olmuştum. Varımı yoğumu kaybettim. Bir tek emekli aylığım kaldı. Şimdi üç kişi onunla gücümün yettiği bir ev kiralayıp yaşamaya çalışacağız” dediği konuşmasında, artık ne Malatya’ya ne de Adıyaman’a döneceğini, başka bir şehirde bir ev kiralayıp orada yaşamına devam etmek istediğini belirtti.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.03.30 11:20:25
Son Düzenlenme Tarihi :





Çocuklarda alt ıslatma sorununa dikkat

Üroloji Uzmanı Op. Dr. Olcay Köse, çocukların gece altını ıslatma sorunuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. “Enürezis Nokturna” olarak adlandırılan bu durumun, 5 yaş altı çocuklar için normal olduğunu belirten Dr. Köse, yaşanan sorunların yüzde 97’sinin organik bir bozukluğa dayanmadığını vur..

Üroloji Uzmanı Op. Dr. Olcay Köse, çocukların gece altını ıslatma sorunuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. “Enürezis Nokturna” olarak adlandırılan bu durumun, 5 yaş altı çocuklar için normal olduğunu belirten Dr. Köse, yaşanan sorunların yüzde 97’sinin organik bir bozukluğa dayanmadığını vurguladı.

OFM Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Köse, "Eğer 5 yaşını bitirmiş bir çocuk gece uykusunda idrar kaçırıyorsa buna gece altını ıslatma (Enürezis Nokturna) denir. Bu yaştan önce çocukların gece altını ıslatmasının normal kabul edilmesinin nedeni, çocuklarda sinirsel (nörolojik) olgunluğun bu yaşta tamamlanmamış olmasıdır. Beş yaşındaki çocukların yüzde 15’i gece altını ıslatma sorunu yaşayabilir. Bu oran 10 yaşında yüzde 7’ye, 12 yaşında yüzde 3’e, ve 15 yaşından sonra yüzde 1’e düşer" şeklinde açıklama yaptı.

“Çocukların yüzde 15’i altını ıslatabilir”
Çocuklarda gece idrar kontrolünün kazanılmamış olması durumuna "Primer Enürezis Nokturna" denildiğini ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Olcay Köse; tedavi gerektiren durumların organik bir nedenle ilişkili olduğunu aktardı, 5 yaş altı çocuklarda tedavi uygulanmaması gerektiğini belirtti. OFM Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Olcay Köse; “Beş yaşını bitirmiş bir çocuğun gece uykusunda idrar kaçırması durumuna gece altını ıslatma denir. Bu yaşa kadar çocukların sinirsel olgunluğunun tamamlanmadığı göz önüne alınmalıdır. Beş yaşındaki çocukların yüzde 15’i gece altını ıslatabilir. Bu oran 10 yaşında yüzde 7’ye, 12 yaşında yüzde 3’e ve 15 yaşından sonra yüzde 1’e düşer. Primer Enürezis Nokturna, çocuğun hiçbir zaman gece idrar kontrolünü kazanamamasını ifade ederken, Sekonder Enürezis Nokturna, çocuğun 5 yaşını bitirdikten sonra en az 6 ay boyunca kuru dönem yaşadığını belirtir” diye konuştu.

"Tedavi soruna göre şekilleniyor"
Gece alt ıslatma konusu hakkında yapılan birçok araştırma olduğunu belirten Dr. Köse, hastalığın tanısına ilişkin, "Genetik faktörler, uyku sorunları, organik nedenler (işeme bozuklukları, idrar kanalı darlıkları, idrar yolu enfeksiyonları, anatomik bozukluklar), hormonal sorunlar gibi çeşitli etkenler neden olabilir, ancak vakaların yüzde 97’sinde organik bir neden bulunmamaktadır. Enürezis Nokturna tanısını koymak için ilk adım, gece altını ıslatmanın yanı sıra çocuğun gündüzleri de idrar kaçırması, idrar yaparken zorlanma, ağrı hissi, kabızlık gibi şikâyetlerin olup olmadığını sorgulamaktır. Hasta öyküsü, muayene ve tetkiklerle altta yatan nedenleri belirleyip tedaviyi şekillendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

"Tedavi, hekim, aile, çocuk üçgeniyle mümkün"
Köse, çocuk ve ailelerin uzman hekime problemi tüm detaylarıyla anlatması gerektiğini, bu durumun teşhis ve tedavide kritik önem taşıdığını aktardı. Her yıl vakaların yüzde 15’inin kendiliğinden düzeldiğine dikkat çeken Op.Dr. Köse; “Her yıl vakaların yüzde 15’inin kendiliğinden düzeldiğini unutmamak önemlidir. Hijyen faktörleri, ailelerin çocuklarının sağlığı konusundaki kaygıları, gece idrar kaçırmanın psikolojik bir neden olmadığını ancak doğru yönetilmezse çocukta psikolojik etkilerinin olabileceğini anlamak ve nedenleri açıklığa kavuşturmak önemlidir. 5 yaş altı çocuklara tedavi uygulanmamalıdır. Çocukta altta yatan organik bozukluk mevcutsa tedavi edilmelidir. Onun dışında 5 yaşından büyük çocuklarda motivasyonel yöntemler, mesane egzersizleri, ilaç gibi tedavi yöntemlerimiz bulunmaktadır. Hangi tedavinin hangi yaş grubunda uygulanması gerektiği ve çocukta psikolojik etkilerinin en aza indirilmesi aslında tedavinin ana şemasını oluşturmaktadır. Bu durum hekim-aile-ve çocuk üçgeninde uyumlu bir süreç yönetimi ile mümkündür” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.20 15:02:21
Son Düzenlenme Tarihi :