Fibromiyalji 25-55 yaşlarında ve kadınlarda daha sık görülüyor
Fibromiyalji hastalığı olan kişilerin birinci derece yakınlarında hastalığın görülme sıklığı arttığını belirten Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, “Uyku bozuklukları, düşme ya da motorlu araç kazası gibi büyük fiziksel travmalar, bir yakının kaybedilmesi gibi ruhsal travmalar, bazı viral hastalıklar, roma..
Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümünden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, hareketsiz yaşamın kronik ağrı ve yorgunluk sendromu olarak da bilinen “Fibromiyalji Sendromu” hakkında bilgi verdi ve tedavisi için tavsiyelerde bulundu. Fibromiyaljinin vücutta ağrı ve hassasiyetin yanı sıra yorgunluk ve uyku sorunlarına neden olan kronik bir hastalık olduğunu belirten Güçlü, “Fibromiyaljiye neyin sebep olduğu tam olarak bilinmiyor ancak uyku bozuklukları, düşme ya da motorlu araç kazası gibi büyük fiziksel travmalar, bir yakının kaybedilmesi gibi ruhsal travmalar, bazı viral hastalıklar, romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi bazı romatizmal hastalıklar fibromiyalji oluşmasını tetikleyebiliyor. Hastalığı olan kişilerin birinci derece yakınlarında hastalığın görülme sıklığı artıyor” dedi.
“Ekonomik düzey yükseldikçe görülme sıklığı da artıyor”
“Fibromiyalji sendromu; kaslarda yaygın ağrı ve hassasiyet, uyku bozukluğu, yorgunluk, halsizlik ve sabah tutukluğu ile kendini gösteren kronik yumuşak doku romatizmal ağrı sendromudur” diyen Güçlü, “Sendromun en önemli özelliği vücudun belli noktalarında aşırı hassasiyet olmasıdır. Uzun süreli ağrı ve özürlülüğe yol açan hastalıklar arasında fibromiyalji sendromu iş gücü kaybı açısından ön sıralarda yer almaktadır. 25-55 yaşlarında ve kadınlarda daha sık olmakla birlikte hastalık erkeklerde ve çocukluk döneminde de görülebilmektedir. Eğitim ve ekonomik düzeyi ortalamanın üzerinde olan kişilerde daha sık görülmektedir” sözlerine yer verdi.
"Vücudun daha çok kullanılan boyun ve bel bölgesinde daha yoğun hissedilir"
Güçlü fibromiyaljide görülen belirtiler şu şekilde sıraladı:
“Vücudun her yerinde ağrı ve sertlik. Yorgunluk, bitkinlik. Depresyon ve kaygı. Uyku sorunları. Düşünme, hafıza ve konsantrasyon ile ilgili problemler. Migren dahil baş ağrıları. Bel ve bölgesinde daha çok hissediliyor. Ağrı ve yaygın ağrı fibromiyalji sendromunda en sık görülen şikayettir. Ağrılar, vücudun daha çok kullanılan boyun ve bel bölgesinde daha yoğun hissedilir. Omuz, dirsek, diz ve ellerde de ağrı olabilir. Hastalar vücudunun bir tarafının diğer taraftan daha çok ağrıdığını ifade eder. Hastalığın nedeni bilinmemektedir. Uyku bozuklukları, düşme ya da motorlu araç kazası gibi büyük fiziksel travmalar, bir yakının kaybedilmesi gibi ruhsal travmalar, bazı viral hastalıklar, romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi bazı romatizmal hastalıklar hastalığın oluşmasını tetikleyen faktörlerdir.”
"11 bölgede ağrının tespit edilmesi tanı koydurucudur”
Güçlü, Fibromiyalji şikayetlerini arttıran durumları ise şöyle açıkladı:
“Yorgunluk, yüksek çalışma temposu, psikolojik gerginlik, gribal enfeksiyonlar, gürültü, uzun süre oturma ya da uzun süre ayakta durma, tekrarlayan hareketler.”
3 aydır devam eden ağrıları göz ardı etmeyin uyarısında bulunan Güçlü, “Fibromiyalji teşhisinin konulması çok da kolay değildir; çünkü hastalığa özgü bir laboratuvar testi yoktur. Ancak altta yatan romatoid artrit, lupus gibi başka hastalıklara da eşlik edebilir. Bu nedenle biyokimya ve kan tahlilleri istenmeli ve tiroit fonksiyon testleri yaptırılmalıdır. Tetkikler altta yatan bir hastalık yok ise genellikle normal olarak bulunur. Radyolojik tetkikler diğer hastalıkları dışlamak için yapılabilir. En az 3 aydır devam eden yaygın ağrı olması ve vücudun belli bölgelerine (önceden tanımlanmış 18 hassas nokta) bası uygulandığında 11 bölgede ağrının tespit edilmesi tanı koydurucudur” dedi.
Lokal enjeksiyonlara başvuruluyor
Güçlü, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Fibromiyalji sendromu tedavisinde kullanılan ilaçlar; ağrıyı azaltmak, yorgunluğu gidermek, uykuyu düzenlemek ve depresyonu tedavi etmek amacıyla kullanılır. Bu hedefle başta antidepresanlar ve ağrı kesiciler olmak üzere uyku düzenleyiciler ve kas gevşetici ilaçlar kullanılır. Bunu dışında hassas noktalar üzerine lokal enjeksiyonlar da yapılabilir.”
Fibromiyalji tanısından sonra uygulanması gerekenleri anlattı
Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, fibromiyalji tanısından sonra uygulanması gerekenleri şöyle anlattı:
“Egzersiz, yumuşak doku romatizmalarında tedavi ve korunma yöntemidir. Özellikle gevşeme egzersizleri, germe egzersizleri, kardiovasküler kondüsyon egzersizleri, düşük yoğunlukta yürüyüş, yüzme ve bisiklete binme, su aerobiği gibi aktiviteler faydalıdır. Hastalara yatmadan önce uykuyu etkileyecek alkol, sigara, çay, kola, kahve gibi maddeleri alınmamaları önerilir. Fizik tedavi uygulamalarında ise sıcak uygulama, derin ısıtıcılar ve ağrı kesici özelliği olan elektriksel stimülasyon ve masaj ile olumlu sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca kaplıca kürleri önerilir. İklimin fibromiyalji gelişiminde etkisi yoktur, ancak soğuk ve nemli hava fibromiyalji sendromunda şikayetleri artırır. Sıcak ve kuru havada, masaj ve yapılan spor aktivitelerinde semptomlarda azalma görülür.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.17 13:52:38
Son Düzenlenme Tarihi :
Sorumluluk almak, kişinin kendine yaptığı en büyük yatırım!
Sorumluluk duygusu, insanın hayata adapte olmasını sağlayan bir duygu. Öyle ki henüz bir yaşından itibaren eğitimle çocuğa kazandırılması gereken bir özellik. Gerek ilişkilerde gerekse mesleki alandaki sorumluluk alabilmenin yaşamda çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sorumluluk alabilme kapasitesinin kişinin gücünü oluşturduğunu ve kişiyi başarıya götürdüğünü söyledi. Tarhan, sorumluluk almanın kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırım olduğunu da kaydetti.
Sorumluluk duygusu insanın hayata adapte olmasını sağlayan bir duygu olarak tanımlanıyor. Küçük yaştan itibaren bir kişinin hayatta yaptığı seçimler, kişiliği oluşturan temel ayaklardan birisidir. Sorumluluğun, yürümeye başladıktan sonra çocuğa öğretilmesi gereken bir eğitim alanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hayat yolunda giderken kişi, aldığı sorumluluklarla ya yukarıya doğru ya da ters yönde gidebilir. Kişinin iki sorumluluğu vardır. Bunlar ilişkilerdeki sorumluluğu ve sosyal sorumluluğudur. Bu sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Kişinin sorumluluk alabilme kapasitesi o kişinin gücünü de oluşturur. Devri yüksek arabalar nasıl hızlı giderse, insanın sorumluluk alma kapasitesi de onu başarıya götürüyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda sorumsuzluğun hatalı ebeveyn tutumlarından kaynaklandığını belirterek şunları söyledi:
Sorumluluk alan çocuk kendini değerli hissediyor
“İki yaşına gelmiş bir çocuğun kendi yemeğini yemeyi öğrenmesi onun bir sorumluluğudur. Hoşuna da gider. 2-3 yaşına geldikçe bazı kıyafetlerini kendi giymeye başlar. Ayakkabısını kendi giymeye çalışması önemlidir. Büyüdükçe, 4 yaş civarında, odasını, oyuncaklarını toplayabilmesi gerekir. Sorumluluk alan çocuk kendini değerli hissediyor. Özgüven gelişiyor ve bu tarz çocuklar hayata daha olumlu bakıyor, risk alabiliyor, kendi gemilerinin kaptanı olabiliyor, bireyselleşebiliyorlar. Aksine, sorumluluk almayan, sorumluluk azlığı olan kişiler hep yakınmacıdır. Her şeyi başkasından beklerler. Farkında olmadan diğer insanları kullanırlar.”
Anne baba çocuğa hem sorumluluk vermez hem de yakınır
Sorumsuzluğun çoğunun çocuk küçük yaştayken yapılan ebeveyn tutumu hatalarından kaynaklandığını söyleyen Tarhan, “Mesela çocuk elini yıkayacak, anne, ‘sen yıkayamazsın, gel ben yıkayayım senin elini’ diyor. Anne, çocuk hata yapar, üstünü başını su yapar diye düşünüyor. Oysa böyle durumlarda anne, ‘şu anda iyi yıkayamıyorsun ama sonradan bunu yaparsın’ tarzında çocuğa cesaret vermeli. Yemekten sonra sofrayı toplarken kendi tabağını götürmesine fırsat vermeli. Çocuk böyle sorumluluklar vererek büyütüldüğü zaman, sorumluluk duygusu gelişir. Anne baba çocuğa hem sorumluluk vermez hem de yakınır; ‘bu çocuk tembel oldu hiçbir şey yapamıyor’ der. Hâlbuki biz farkında olmadan şikâyet ettiğimiz şeye kendimiz sebebiyet veriyoruz. ‘Aman üzülmesin, zarar görmesin’ gibi duygularla yufka yürekli davranarak çocuğa sorumluluk vermedikçe onu tembelleştiriyoruz ve o çocuk hayatta zorlanıyor. Küçük yaştaki sorumluluklar küçük oluyor ama yaş ilerledikçe daha büyük sorun oluyor. Sorumluluk almayan çocukta, özgüven düşük oluyor. Çünkü okuldaki diğer arkadaşlarının yapabildiği bir şeyi o yapamıyor. Bunlar tutum, eğitim hatalarıdır.” dedi.
Bireysel sorumluluk kadar, mesleki sorumluluk da önemli
Sorumluluk almamanın mesleki alanda da sorunlara yol açtığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İş yerinde sorumluluk duygusu yüksek bireyler vardır. Bütün işler onda birikir. ‘O iyi yapıyor ona ver’ denir. Sorumluluktan kaçan kişiler ise tembel tembel oturur, işini yapmaz. Aslında bunları ayırt edebilmek yöneticilik becerisidir. Sorumsuz bir insan, konfor alanında kalıp hayatını rahat geçirebiliyorsa, bu tutum onu avantajlı hale getiriyorsa, burada bir adaletsizlik vardır. Bireysel sorumluluk kadar mesleki sorumluluk da önemlidir. Kişi gittiği yerde görevinin gereğini yapmıyorsa, hep işi başkalarına havale ediyorsa bu davranışının doğal sonucunu yaşaması gerekiyor.” dedi. Tarhan, “Sorumsuz kişiler iş odaklı değillerdir, patronu mutlu etmeye çalışırlar. Burada sorumluluk bilinci olan ile olmayanın ayırt edilmesi de yönetici basiretidir. Sorumsuz kişinin yanına kar kalmamalıdır.” dedi.
Lise çağı çok geç…
Lise çağına gelmiş bir çocuk için, “odası darmadağın” diye şikâyet etmenin yersiz olduğunu ifade eden Tarhan, “Artık çok geç… Çocuklar yürümeye başladıktan sonra ilk sorumluluk alacağı şey döke saça da olsa yemeği kendisi yemesini sağlamaktır. Odasını toplamasını, eşyaları yerine koymasını, evcil hayvan varsa ona yardımcı olmasını öğretmek çok önemlidir. Ebeveynler, daha küçük yaşta odasını toplamayı, okul çantasını hazırlamayı birlikte yapıp, daha sonra ona yaptırıp yanında gözlemci olarak bulunmalı. Çocuk güzel şeyler yaptığı zaman, ebeveyn takdir ve övgüyle yaklaşırsa çocuk bir şeyler yapar. Annenin babanın övgüsü, çocuklara en büyük sembolik ödüllerdir ve onlara bir hediye almaktan daha etkilidir.” dedi.
Kişiliği değil, çabaları övelim
Çocuğun kişiliğinin değil, yaptığı iyi davranışların ve çabalarının övülmesi gerektiğini belirten Tarhan, “İyi davranışları översek, çocuğun o davranış dokuları gelişir ve daha çok yapmaya çalışır. Kişiliğini översek, ‘ben nasılsa değerli birisiyim’ der ve sorumluluktan kaçar. Onun için eleştirirken de yanlış davranışlarını eleştirelim, kişiliğini eleştirmeyelim. Çocuğa örnek olmak da önemlidir. Bir anne baba evde sorumlulukları paylaşıyorsa çocuk onu gözlemler. Çocuklar söyleneni değil de daha çok hal ve davranışları modelliyor. Çeşitli fırsatlar verilip o fırsatın sonucunda çocuğun seçimine saygı duyulmalı. Mesela, paylaşmak istemediği bir oyuncağı varsa anne baba çocuğun hakkına saygı göstermeli. ‘Çocuğum, bu oyuncak senin, oyuncağını paylaşmama hakkın var ama sen paylaşırsan da o arkadaşını mutlu edersin, o da sana başka oyuncağını verebilir’ tarzında büyük insan gibi konuşup, anlatmak ancak büyük insan davranışı beklememek gerekiyor.” dedi.
Ağır disiplin boyun eğmeyi öğretiyor
Katı kuralları olan veya ağır disiplin olan ailelerde çocuğun sorumluluk almayı öğreniyor gibi göründüğünü, fakat aslında sorumluluk almayı değil, boyun eğmeyi öğrendiğini kaydeden Tarhan, “O çocuk korkuyla itaat ediyor ve ergenlikten sonra tam tersini yapabiliyor. Hâlbuki sorumluluk dışsal motivasyonla değil, içsel motivasyonla, kendiliğinden olmalı. Bunun için de yaptığı işin önemini anlaması, zihnini anlamlandırması lazım. ‘Şunun için bunu yapıyorum. Bu, bunun için önemli’ diye yaptığı sorumluluğu gerekçeleriyle birlikte bilirse, çocuk içsel motivasyon kazanıyor. Yönetimlerde en çok rastladığımız şey dışsal motivasyondur. Hep böyle söyleyerek iş yaptırırsınız insanlara, kendiliğinden harekete geçmezler. Böyle insanların yönetimi çok zordur. Tembeldirler, üşengeçtirler, mesela iş kazalarının çoğunluğu bu kişiler yüzünden olur. İşi ihmal ediyor, yangın çıkıyor. Yolda bir çukur bırakıveriyor, trafik kazası oluyor. Onun için kişinin sıfır hata ihtimalini düşünerek, mesleki sorumluluk ile hareket etmesi gerekiyor. İşyerinde de kalite yönetiminde en önemli şey, kişilerdeki sorumluluk ile ilgili bir bilgilendirmenin doğru yapılması, ikincisi takip sisteminin olmasıdır. Bunun için devamlı geri bildirim sistemi vardır.” diye konuştu.
Geri bildirim içsel motivasyonu geliştirir
Tarhan, ailede çocuğa doğru şekilde geri bildirim verilmesinin önemine ilişkin şunları söyledi: “Örneğin çocuğa sofrayı toplama görevi verdiniz, ancak çocuk bunu yapmadı. Burada sofrayı toplarken çocuğa, ‘Niye toplamadın, orada tembel tembel oturuyorsun, ben burada çalışıyorum’ demek yerine ‘sofrayı toplarken bana yardım etmediğini gördüm, bunun nedenini anlamak isterim. Bak sofrayı toplarken ben yoruldum, yorulduğum zaman da seninle oynamaya vakit bulamayabilirim’ derse, çocuk hem yaptığı işin sonucunun kendisine de dokunacağını öğrenmiş olur, hem de bu olumsuz sonuç ile yüzleşmiş olur. ‘Neden’ diye sorulduğu zaman, gerekçeleri ile birlikte nedenini anlatmak, anlamlandırmak için çocukta içsel motivasyon gelişir. Anne babanın böyle durumlarda çocuğa uygun bir dil ile bunu hatırlatabilmesi önemlidir.”
Sorumluluk almak kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırımdır
Sorumluluk duygusu olan kişiler, gittikleri her yerde kolay uyum sağlarlar, kendileri ile daha barışık olurlar ve sorumluğu bir yük olarak görmezler diyen Tarhan, “Sorumluluk almak kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırımdır. Çocuk sorumluluk almayı değil de suçlamayı öğrendiyse dersi zayıf olduğu zaman hocayı suçlar. Suçlama doğu toplumlarında çok yaygın maalesef, yani öz bilinç, öz eleştiri yerine dış nedene bağlama, kendini suçlama yerine başkasını suçlama sık görülüyor. Çocuklara sorumluluk öğretmek için, kendi davranışının doğal sonucunu yaşatmak daha önemlidir. Bir şey yapmadığı zaman, doğal sonucunu yaşasın, onu devamlı anne baba telafi etmesin. Bedel ödesin, bir şeyi kırsın, bozsun, oyuncağını kaybetsin ama bunun sonucunda oradaki küçük bir kayıp, ileride daha büyük kayıpları da önlemiş oluyor.” dedi.
“Sorumluluk almak biraz yüktür, zahmetlidir ama sonuçları güzeldir” diyen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şu tavsiyelerle tamamladı:
“Bütün iş, sorumluluk hakkı verilen çocukta, ‘Benim seçim hakkım var, bu ailede ben değerliyim’ duygularını kazandırmaktır. Bu sorumluluğun en büyük özelliği de beceri geliştirmektir. Sorumluluk almak biraz yüktür, zahmetlidir ama sonuçları güzeldir. Bu şuna benzer; ekersiniz, biçersiniz, bu zahmettir ama mahsul zamanı geldiği zaman mahsulünüzü alırsınız. Bütünsel çalışırsınız, notunuzu alırsınız, rahatlarsınız. Hayatta da böyle sorumluluklar var, kişisel gelişimde de böyledir. Bunun için muhakkak fırsatlar oluşturmak gerekiyor. Kişiye hak vereceğiz, seçim hakkı olan kişi gerçekler ile yüzleşecek ve sorumluluk alacak, o sorumluluk alıp başarmanın tadını küçük başarılar ile tadacak. Sorumluluk alıp küçük başarılarda mutlu olan bir çocuk, ileride daha büyük başarılarda sorumluluk da alır. Böyle durumlarda ‘annem babam benim arkamda’ da demesi önemlidir.” -Faselis Bsn.

