SON DAKİKA

logo

Gazipaşa’da trafik kazası:3 yaralı

Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde hafif ticari araçla motosikletin çarpışması sonucu meydana gelen kazada 3 kişi yaralandı.

Kaza, sabah saat 08.30 sıralarında D-400 karayolu üzerinde meydana geldi. Gazipaşa’dan Anamur istikametine doğru seyir halinde olan Murat Ö. (44) idaresindeki 07 MMN 33 plakalı hafif ticari araçla, Anamur’dan Gazipaşa istikametine doğru seyir halinde olan Tolga G. (32) idaresindeki 07 ANN 292 plakalı motosiklet çarpıştı. Kazada hafif ticari araç sürücüsü Murat Ö. ile yanında yolcu olarak bulunan Azime Ö. ve motosiklet sürücüsü Tolga G. yaralandı. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine, olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahaleleri olay yerinde yapılan yaralılar, Gazipaşa Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Güney Jandarma Karakol Komutanlığı kazayla ilgili tahkikat başlattı.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.03.30 21:54:11
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






“İLİŞKİSİ İYİ GİTMEYEN İNSANLARIN TRAFİKTE KAZA YAPMA RİSKİ ARTIYOR”

Psikoterapist Dr. Timur Harzadın, Radyo Trafik ortak yayınında ilişkisinde mutsuz olanların trafik kazası yapma riskinin fazla olduğunu söyledi. Harzadın ayrıca motosiklet kullanıcılarının alzheimer olma riskinin de düştüğünü belirtti.

Radyo Trafik’te yayınlanan “Burcu Coşkunseda ile MotoKask” programına bu hafta Psikoterapist Dr. Timur Harzadın konuk oldu. Aynı zamanda bir motosiklet sürücüsü olan Harzadın, eşleri ya da sevgilileriyle sorunlu bir ilişki yaşayan insanların, trafikte araç kullanırken kaza yapma olasılığının daha fazla olduğuna dikkat çekti. Dr. Timur Harzadın, son yıllarda görülme sıklığı artan alzheimer hastalığının, motosiklet kullanan kişilerde görülme oranının az olduğunun altını çizdi.

 

“İLİŞKİNİN NASIL GİTTİĞİ GÜNLÜK HAYATA DA YANSIR”

 

Psikoterapist Dr. Timur Harzadın, özel hayatımızda yaşadığımız ilişkilerimizin sürüşümüze de etkisi olduğuna vurgu yaparak, “Beynimiz enerjisinin büyük bir kısmını romantik ilişkilere harcıyor. Eşiniz ya da sevgilinizle ilişkiniz iyi gidiyorsa, bunu hayatınızın diğer kısımlarına aktarabiliyorsunuz. İyi ilişkiye sahip olan insanların iş hayatı da başarılı olabiliyor. Sürüş konusunda da sıkıntı yaşamıyorlar. Bir insanın ilişkisi iyi gitmiyorsa hayatına da olumsuz yansır. Araç kullananlar insanların kaza yapma olasılığı artar. Konsantrasyon eksikliği yaşanmasından dolayı yola odaklanmakta zorluk yaşanabilir. Bu yüzden insanların ilişkilerini nasıl yaşadıkları önemlidir.” açıklamasını yaptı.

 

“ZİHNİMİZ KARIŞIKKEN YOLA ÇIKMAYALIM”

 

İnsan psikolojisinin kötü olmasının trafikte de bir takım riskler taşıdığını belirten Dr. Timur Harzadın, !Zihnimde işimle ilgili problemler yaşarken, araç kullanırken o anda önüme bir şey çıktı. Anında tepki vermem gerekirken karmaşık zihin nedeniyle geç tepki veriyorum ve kaza yapma riskim artıyor. Bu şekilde yola çıkan insanlar hem kendini, hem trafikteki diğer insanları riske atabiliyor. Zihnimiz karışıkken yola çıkmamak daha doğru bir yol olacaktır. Mümkünse kendimizi yatıştırdıktan sonra trafiğe çıkmalıyız. Bu sürekli hale geliyorsa profesyonel destek almalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.

 

“MOTOSİKLET KULLANICILARININ ALGILARI DAHA FAZLA”

 

Motosiklet sürücülerinin kendilerini rahat, iyi, sakin, dingin hissettiklerini söylediklerini belirten Psikoterapist Dr. Timur Harzadın, bunun nedenleri üzerine düşünmeye başladığını belirterek, “Rüzgar, özgürlük hissi insanda bir rahatlık sağlıyor. Motorun titreşimi vücudunuzdaki kötü duyguları boşaltıyor. Motosiklet, otomobil sürmek gibi değil. Otomobil süren kişinin aklı başka yerlere gidebiliyor. Motosiklet sürücüleri, sadece sürüşe odaklandıkları için günlük hayatta da daha kolay olaylara odaklanabiliyor. Motosiklet sürücüleri direkt uzağa baktıkları için, kendilerini ve hayatı da gözlemleyebiliyorlar. Bu insanların algıları ve geleceği görme yetileri daha fazla oluyor.” ifadelerini kullandı.

 

MOTOSİKLET KULLANMANIN GÜNLÜK YAŞAMA ETKİSİ

 

“5 yıl sonra hayatın nasıl olacağını bazı insanlar düşünür, bazı insanlar düşünmez.” diyen Dr. Harzadın,   “Motosiklet sürücüleri sürekli ufuk çizgisine baktığı için bu tarz şeylere daha yatkın oluyor. Beynimiz, bir şeyi iyi yapıyorsak, bunu bir süre sonra hayatımıza da yansıtmamızı sağlıyor. Dengede durmak zorunda oldukları için günlük hayatta küçük kazaların önüne geçebiliyorlar.” şeklinde konuştu.

 

“MOTOSİKLET SÜREN BİRİNİN ALZHEİMER OLMA İHTİMALİ ÇOK DÜŞÜK”

 

Timur Harzadın, motosiklet sürmenin kişisel gelişim olarak da kullanılabileceğini belirtti. Motosiklet kullanmanın sosyal ve ruhsal anlamda birçok faydasının olduğunu kaydeden Dr. Harzadın, “Motosikletin kendine temas etmek, yeni insanlar tanımak, zorluklara dayanmak gibi faydaları var. Denge kurmak zorunluluğundan dolayı beynimiz çok aşırı çalışıyor. Sürekli beyin çalıştığı için yeni bağlantılar kuruluyor. Motosiklet süren birinin alzheimer olma ihtimali de çok düşük.” sözlerini sarf etti.

 

“KENDİNE ZARAR VERMEK İÇİN DE TEHLİKELİ ARAÇ KULLANANLAR VAR”

 

Araç kullanmanın bir başka psikolojik boyuntundan bahseden Dr. Harzadın, çarpıcı ifadeler kullandı:

 

“Aşırı ruhsal problem yaşayan insanlar da daha riskli araç kullanıyor. “Ölsem de kurtulsam” düşüncesi olanlar, bunu kendi kendilerine yapmaktan korktukları için tehlikeli şekilde araç kullanarak kendilerine zarar vermeye çalışıyor. Bu düşünceye sahip insanların motosiklete binmemelerini, psikolojik destek almalarını öneriyorum.”

 

TRAFİKTE NEDEN ÖFKELİYİZ?

 

Psikoterapist Dr. Timur Harzadın, trafikte neden öfkeli davranıldığına ilişkin ise, “Trafiğe çıktığında insanlar kendi iç dünyasına dönmeye başlıyor. Bazı insanlar normalde sakinken trafiğe çıktığında daha gergin, öfkeli olabiliyor. Beynimiz trafikte bazı duyguları üretmeye, ya da onlarla bağ kurmaya başlıyor. Bu duygudan kurtulmanın yollarından biri, bu duyguyu diğer insanlara aktarmak. Tehlikeli araç kullanırken başkalarını öfkelendirmek insanları rahatlatabiliyor. Daha derin bakarsak, iç dünyamızdaki duyguları başkalarına transfer ediyoruz, bunlar da çocukluktan gelen duygular.” diye konuştu. - İnternetten dinlemek için:http://radyotrafik.com/izmir   * Haber: Hakan TAŞYARAN

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2022.06.03 08:43:33
Son Düzenlenme Tarihi :





Uzmanı meme protezi yaptırmadan önce bilinmesi gerekenleri anlattı

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gazi Kutalmış Yaprak, “Meme büyütme ameliyatları tüm dünyada yapılan estetik amaçlı ameliyatlarda birinci sırada yer almaktadır. Meme büyütme, memenin hacminin artırılması ve şeklinin değiştirilmesi operasyonudur. Şekil değişimi meme protezleri veya yağ enjeksiyonu, çeşitli sentetik madde enjeksiyonu ve doku kaydırma yöntemleri ile sağlanabilmektedir. Dünyada meme büyütme ameliyatlarında tercih edilen ilk yöntem, silikon protezler kullanılarak yapılan silikonlu meme büyütme ameliyatıdır” dedi.
Medical Park Adana Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gazi Kutalmış Yaprak, meme protezi ameliyatlarında merak edilenleri anlattı. Op. Dr. Yaprak, ergenlikle beraber meme gelişimi olmayan veya meme hacmi istenilen boyuta ulaşmayan kişilerin yanı sıra, meme hacminde azalma yaşayan veya meme hacminin artık daha büyük olmasını isteyenlerin bu işlemleri yaptırmak için bir plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanına başvurabileceklerini söyledi.

“Tedavi yöntemine hekimle karar verilmeli”
Günümüzde bilgi kirliliğinin fazla olması nedeniyle kişinin tedavi için işinde yeterli olan bir plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanına başvurarak muayene olduktan sonra uygulanacak yönteme birlikte karar vermelerinin ilk ve en önemli adım olduğunu dile getiren Op. Dr. Yaprak, “Bu görüşme sonucu seçilen yöntem yağ veya sentetik madde enjeksiyonu ise hacim miktarı ve seans sayısı belirlenerek gerçekleştirilecektir” açıklamasında bulundu.

“Protez şekli ve boyutu önemli”
Silikon implant ile büyütme yöntemine karar verilmesi durumunda protez şekli ve boyutu seçiminin öne çıktığını dile getiren Op. Dr. Yaprak, “Meme protezleri çok çeşitlidir. Yüzeylerine, şekillerine, dolumlarına, tabanlarına ve yüksekliklerine, içindeki maddeye göre çok farklı şekillerde ve içeriklerde protezler bulunmaktadır. Genel olarak yüzey yapısına göre pürtüklü ve düz yüzeyli şekillerine göre damla şeklinde yani üst kısmı basık, alt kısmı daha yuvarlak protezler ve yuvarlak şekilli protezler, dolumlarına göre tam dolu ve tam dolu olmayan damla protezlerde uzunluklarına göre kısa-orta-uzun yüksekliklerine göre basık, orta, yüksek ve çok yüksek olabilen, markaya göre taban çapları farklı, içinde jel veya serum olan farklı özelliklerde protezler mevcuttur. Birçok seçenek olması sebebiyle hastanın kendi başına karar vermesi çok zordur. Bu nedenle mutlaka plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanı hekim tarafından kişinin muayene edilmesi ve onun yönlendirmesiyle bu kararın verilmesi ameliyat sonrası memnuniyet açısından oldukça önem arz etmektedir” dedi.

“Meme protezinde merak edilen sorular”
Meme protezi kararı verildikten sonra hastaların aklına birçok soru geldiğini ifade eden Op. Dr. Yaprak, "Kesi nereden olacak? İz kalır mı? Kas altı mı, kas üstü mü? Ağrım çok olur mu? Emzirebilir miyim? Normal hayatıma ne zaman dönebilirim?” gibi soruların ilk sıralarda geldiğini belirtti. Yaprak, “Öncelikle meme protezi uygulamalarında en çok tercih edilen ve benim de tercih ettiğim kesi yöntemi, izin meme alt kıvrımına gizlendiği, meme alt kıvrımına uygulanan ve protezin buradan yerleştirildiği kesidir. Koltuk altı ve meme başı etrafından yapılan kesilerle de protez yerleştirilme işlemi uygulanabilir. İz konusunda ise ciltte yapılan tüm kesiler sonrası oluşan izler ne yazık ki kalıcıdır. Tam olarak kaybolması mümkün değildir. Ancak başlangıçta kırmızı ve belirgin olan kesi izlerinin rengi birkaç ay içinde tamamen açılarak cilt rengine dönüşecek, ancak dikkatlice bakıldığında görülebilecek bir hale gelecektir. Zaten bu iz meme altı kıvrım içinde ve tamamen bikini içinde kalacağından asla dışarıdan görünür olmayacaktır” açıklamasında bulundu.

“Amaç ameliyat izinin belli olmaması”
Protezin kas üstü mü kas altı mı yerleştirilmesi kararında ise dikkat edilen noktanın kişinin halihazırdaki meme dokusu miktarı olduğunun altını çizen Yaprak, “Meme dokusu çok az olan ya da çok zayıf kişilerde silikon meme protezleri kas altına konulmaktadır. Aksi halde protezin kenarları çok belirgin olmakta ve protez ameliyatı geçirdiğiniz belli olmaktadır. Öte yandan bir miktar meme dokusu varsa protezler deri altına konulabilir. Amaç ameliyat olduğunuz belli olmayacak kadar doğal bir sonuç elde etmektir. Bu nedenle hangi yöntemin uygulanacağına muayene sırasında karar verilmektedir. Ameliyat sonrası ağrı kas altı olan hastalarda bir miktar fazla olmakla birlikte bu ağrı, ağrı kesiciler ile kontrol altında tutularak bir iki gün içerisinde sonlanacaktır. Meme büyütme ameliyatlarının süt kanalları ile bir ilgisi yoktur. Bu nedenle hamilelik öncesi güvenle yapılabilir. Doğum ve süt verme dönemlerinde bir sorun oluşmamaktadır” ifadelerini kullandı.
"Meme büyütme ameliyatları en erken kaç yaşında yaptırılabilir?" sorusuna dikkat çeken Yaprak, meme gelişiminin 17 yaşına kadar devam ettiğini, bu yaştan itibaren tüm bireylerin meme büyütme ameliyatı yaptırabileceğini kaydetti.

Meme büyütme ameliyatlarında iyileşme süreci
Meme büyütme ameliyatları sonrası bir hafta süreyle dinlenme süreci gerekebileceğini sözlerine ekleyen Yaprak, “Başlangıçta biraz şişlik ve morluklar olacaktır. İyileşme süreci 3. günden sonra başlamaktadır. Bir miktar ağrı olmakla birlikte sıradan ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilir. Hasta ortalama bir hafta on gün gibi bir süre sonrasında normal yaşantısına dönebilmektedir. Ancak yüzme, tenis oynama gibi ağır sporlara başlamak için 1,5-2 ay gibi bir zaman geçmesi gerekmektedir. Meme büyütme ameliyatlarında en önemli nokta hasta hekim iletişimi olup, bu işlemin mutlaka alanında yeterli bir plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanı tarafından yapılması gerekmektedir” diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.27 15:26:03
Son Düzenlenme Tarihi :