SON DAKİKA

logo

Tarihi mahalledeki ahşap ev alev alev yandı

Antalya’nın tarihi Balbey Mahallesi’nde kullanılmayan tek katlı yarı ahşap ev, çıkan yangında kullanılmaz hale geldi. Mahalle muhtarı sürekli çıkan yangınlara tepki gösterdi.
Muratpaşa ilçesi tarihi Balbey Mahallesi 433. Sokak’taki kullanılmayan tek katlı yarı ahşap evden henüz belirlenemeyen bir nedenle alevler yükselmeye başladı. 112 Acil Çağrı Merkezine yapılan ihbar üzerine olay yerine Antalya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekiplerinin yanı sıra, polis ekipleri de sevk edildi. Polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi alırken, itfaiye ekipleri ise alevlere müdahale etti. Alevlerin yandaki evlere sıçramaması için yoğun çaba sarf eden ekipler, yaklaşık bir saat süren çalışmayla yangını söndürdü. Yangında ev kullanılamaz hale geldi.
Balbey Mahalle Muhtarı Abdullah Uyaroğlu, iki gün önce sit alanındaki Haşim İşcan Mahallesi’ndeki aynı yapıda yangın çıktığını ve aynı sonu paylaştıklarını söyledi.

"Mahalle yanacaktı"
Her iki mahallede sürekli yangınların çıktığını ve ne yapacaklarını şaşırdıklarını dile getiren Uyaroğlu, “Bir an önce çare bulunması lazım, yıkılacaksa yıkılsın. Mahallenin hali ortada. Hurda depolama alanı oldu mahalle. Belki kablo yakıyorlardı, yangın kontrolden çıktı. Allah’tan içeride kimse yoktu. Yandaki konak ve mahalle yanacaktı” dedi.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.04.28 14:04:00
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Büyükşehirde, “Modern Fotoğrafta Bilim, Seyahat ve Doğa” sergisi

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde 3 Çek bilim insanı ve fotoğrafçının eserlerinin yer aldığı ‘‘Modern Fotoğrafta Bilim, Seyahat ve Doğa” konulu fotoğraf sergisi açıldı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi, Çek Cumhuriyeti Büyükelçiliği ve Antalya Fahri Konsolosluğu iş birliğinde gerçekleştirilen “Modern Fotoğrafta Bilim, Seyahat ve Doğa’’ isimli fotoğraf sergisi Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Fuaye Alanı’nda açıldı. Serginin açılışına Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Tuncer, Çek Cumhuriyeti Büyükelçiliği Müsteşarı Martin Bro, Dışişleri Bakanlığı Antalya Temsilcisi Büyükelçi Deha Erpek, Çek Cumhuriyeti Antalya Fahri Konsolosu Yeliz Gül Ege ve çok sayıda davetli katıldı.
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Tuncer, serginin açılış kurdelesini davetliler ile birlikte kesti. Cansel Tuncer ve beraberindeki heyet daha sonra sergiyi gezdi. 3 Çek bilim insanı, kAşif ve fotoğrafçının eserlerinin sergilendiği sergide, Çek Cumhuriyeti’nin doğal güzellikleri yanı sıra, Orta Doğu’nun güzel manzaralarını ile birlikte Himalaya dağları, elektron mikroskobu ile mikro dünyadan fotoğraf manzaraları yer alıyor. 50 seçkin fotoğrafın yer aldığı sergi davetlilerden büyük beğeni aldı.
"Sanatseverlere davet"
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Tuncer, sergide dünyanın değişik bölgelerinin yer aldığı fotoğrafları keyifle incelediklerini böyle güzel bir sergiye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, tüm sanatseverleri sergiyi gezmeye davet etti.
Çek Cumhuriyeti Antalya Fahri Konsolosu Yeliz Gül Ege ise Çek Cumhuriyeti’nden 3 fotoğrafçının eserlerinin yer aldığı serginin Ankara ve Kayseri’den sonra Antalya’da açıldığına dikkat çekerek, “Sergide birçok turizm destinasyonundan fotoğraflar yer alıyor. Sergiyi gezince dünyayı geziyormuşsunuz gibi güzel bir iz bırakıyor. Modern fotoğrafçılık sanatı ile doğanın güzelliklerini bir araya getirmiş olmaları ilgimi çekti” dedi.
Sarka Bejdova, Petr Jan Juracka ve Lukas Synek isimli 3 bilim insanı ve fotoğrafçının eserlerinin sergilendiği sergi 25- 28 Nisan tarihlerinde Antalya Büyükşehir Belediyesi Fuaye Alanı’nda, 29 Nisan- 12 Mayıs tarihleri arasında ise AKM Fuaye Alanı’nda sanatseverlerle buluşacak.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.04.25 15:45:53
Son Düzenlenme Tarihi :





Sorumluluk almak, kişinin kendine yaptığı en büyük yatırım!

Sorumluluk duygusu, insanın hayata adapte olmasını sağlayan bir duygu. Öyle ki henüz bir yaşından itibaren eğitimle çocuğa kazandırılması gereken bir özellik. Gerek ilişkilerde gerekse mesleki alandaki sorumluluk alabilmenin yaşamda çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sorumluluk alabilme kapasitesinin kişinin gücünü oluşturduğunu ve kişiyi başarıya götürdüğünü söyledi. Tarhan, sorumluluk almanın kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırım olduğunu da kaydetti.  

Sorumluluk duygusu insanın hayata adapte olmasını sağlayan bir duygu olarak tanımlanıyor. Küçük yaştan itibaren bir kişinin hayatta yaptığı seçimler, kişiliği oluşturan temel ayaklardan birisidir. Sorumluluğun, yürümeye başladıktan sonra çocuğa öğretilmesi gereken bir eğitim alanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hayat yolunda giderken kişi, aldığı sorumluluklarla ya yukarıya doğru ya da ters yönde gidebilir. Kişinin iki sorumluluğu vardır. Bunlar ilişkilerdeki sorumluluğu ve sosyal sorumluluğudur. Bu sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Kişinin sorumluluk alabilme kapasitesi o kişinin gücünü de oluşturur. Devri yüksek arabalar nasıl hızlı giderse, insanın sorumluluk alma kapasitesi de onu başarıya götürüyor.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda sorumsuzluğun hatalı ebeveyn tutumlarından kaynaklandığını belirterek şunları söyledi:  

Sorumluluk alan çocuk kendini değerli hissediyor

“İki yaşına gelmiş bir çocuğun kendi yemeğini yemeyi öğrenmesi onun bir sorumluluğudur. Hoşuna da gider. 2-3 yaşına geldikçe bazı kıyafetlerini kendi giymeye başlar. Ayakkabısını kendi giymeye çalışması önemlidir. Büyüdükçe, 4 yaş civarında, odasını, oyuncaklarını toplayabilmesi gerekir. Sorumluluk alan çocuk kendini değerli hissediyor. Özgüven gelişiyor ve bu tarz çocuklar hayata daha olumlu bakıyor, risk alabiliyor, kendi gemilerinin kaptanı olabiliyor, bireyselleşebiliyorlar. Aksine, sorumluluk almayan, sorumluluk azlığı olan kişiler hep yakınmacıdır. Her şeyi başkasından beklerler. Farkında olmadan diğer insanları kullanırlar.” 

Anne baba çocuğa hem sorumluluk vermez hem de yakınır 

Sorumsuzluğun çoğunun çocuk küçük yaştayken yapılan ebeveyn tutumu hatalarından kaynaklandığını söyleyen Tarhan, “Mesela çocuk elini yıkayacak, anne, ‘sen yıkayamazsın, gel ben yıkayayım senin elini’ diyor. Anne, çocuk hata yapar, üstünü başını su yapar diye düşünüyor. Oysa böyle durumlarda anne, ‘şu anda iyi yıkayamıyorsun ama sonradan bunu yaparsın’ tarzında çocuğa cesaret vermeli. Yemekten sonra sofrayı toplarken kendi tabağını götürmesine fırsat vermeli. Çocuk böyle sorumluluklar vererek büyütüldüğü zaman, sorumluluk duygusu gelişir. Anne baba çocuğa hem sorumluluk vermez hem de yakınır; ‘bu çocuk tembel oldu hiçbir şey yapamıyor’ der. Hâlbuki biz farkında olmadan şikâyet ettiğimiz şeye kendimiz sebebiyet veriyoruz. ‘Aman üzülmesin, zarar görmesin’ gibi duygularla yufka yürekli davranarak çocuğa sorumluluk vermedikçe onu tembelleştiriyoruz ve o çocuk hayatta zorlanıyor. Küçük yaştaki sorumluluklar küçük oluyor ama yaş ilerledikçe daha büyük sorun oluyor. Sorumluluk almayan çocukta, özgüven düşük oluyor. Çünkü okuldaki diğer arkadaşlarının yapabildiği bir şeyi o yapamıyor. Bunlar tutum, eğitim hatalarıdır.” dedi. 

Bireysel sorumluluk kadar, mesleki sorumluluk da önemli 

Sorumluluk almamanın mesleki alanda da sorunlara yol açtığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İş yerinde sorumluluk duygusu yüksek bireyler vardır. Bütün işler onda birikir. ‘O iyi yapıyor ona ver’ denir. Sorumluluktan kaçan kişiler ise tembel tembel oturur, işini yapmaz. Aslında bunları ayırt edebilmek yöneticilik becerisidir. Sorumsuz bir insan, konfor alanında kalıp hayatını rahat geçirebiliyorsa, bu tutum onu avantajlı hale getiriyorsa, burada bir adaletsizlik vardır. Bireysel sorumluluk kadar mesleki sorumluluk da önemlidir. Kişi gittiği yerde görevinin gereğini yapmıyorsa, hep işi başkalarına havale ediyorsa bu davranışının doğal sonucunu yaşaması gerekiyor.” dedi. Tarhan, “Sorumsuz kişiler iş odaklı değillerdir, patronu mutlu etmeye çalışırlar. Burada sorumluluk bilinci olan ile olmayanın ayırt edilmesi de yönetici basiretidir. Sorumsuz kişinin yanına kar kalmamalıdır.” dedi.

Lise çağı çok geç… 

Lise çağına gelmiş bir çocuk için, “odası darmadağın” diye şikâyet etmenin yersiz olduğunu ifade eden Tarhan, “Artık çok geç… Çocuklar yürümeye başladıktan sonra ilk sorumluluk alacağı şey döke saça da olsa yemeği kendisi yemesini sağlamaktır. Odasını toplamasını, eşyaları yerine koymasını, evcil hayvan varsa ona yardımcı olmasını öğretmek çok önemlidir. Ebeveynler, daha küçük yaşta odasını toplamayı, okul çantasını hazırlamayı birlikte yapıp, daha sonra ona yaptırıp yanında gözlemci olarak bulunmalı. Çocuk güzel şeyler yaptığı zaman, ebeveyn takdir ve övgüyle yaklaşırsa çocuk bir şeyler yapar. Annenin babanın övgüsü, çocuklara en büyük sembolik ödüllerdir ve onlara bir hediye almaktan daha etkilidir.” dedi. 

Kişiliği değil, çabaları övelim

Çocuğun kişiliğinin değil, yaptığı iyi davranışların ve çabalarının övülmesi gerektiğini belirten Tarhan, “İyi davranışları översek, çocuğun o davranış dokuları gelişir ve daha çok yapmaya çalışır. Kişiliğini översek, ‘ben nasılsa değerli birisiyim’ der ve sorumluluktan kaçar. Onun için eleştirirken de yanlış davranışlarını eleştirelim, kişiliğini eleştirmeyelim. Çocuğa örnek olmak da önemlidir. Bir anne baba evde sorumlulukları paylaşıyorsa çocuk onu gözlemler. Çocuklar söyleneni değil de daha çok hal ve davranışları modelliyor. Çeşitli fırsatlar verilip o fırsatın sonucunda çocuğun seçimine saygı duyulmalı. Mesela, paylaşmak istemediği bir oyuncağı varsa anne baba çocuğun hakkına saygı göstermeli. ‘Çocuğum, bu oyuncak senin, oyuncağını paylaşmama hakkın var ama sen paylaşırsan da o arkadaşını mutlu edersin, o da sana başka oyuncağını verebilir’ tarzında büyük insan gibi konuşup, anlatmak ancak büyük insan davranışı beklememek gerekiyor.” dedi. 

 

Ağır disiplin boyun eğmeyi öğretiyor

Katı kuralları olan veya ağır disiplin olan ailelerde çocuğun sorumluluk almayı öğreniyor gibi göründüğünü, fakat aslında sorumluluk almayı değil, boyun eğmeyi öğrendiğini kaydeden Tarhan, “O çocuk korkuyla itaat ediyor ve ergenlikten sonra tam tersini yapabiliyor. Hâlbuki sorumluluk dışsal motivasyonla değil, içsel motivasyonla, kendiliğinden olmalı. Bunun için de yaptığı işin önemini anlaması, zihnini anlamlandırması lazım. ‘Şunun için bunu yapıyorum. Bu, bunun için önemli’ diye yaptığı sorumluluğu gerekçeleriyle birlikte bilirse, çocuk içsel motivasyon kazanıyor. Yönetimlerde en çok rastladığımız şey dışsal motivasyondur.   Hep böyle söyleyerek iş yaptırırsınız insanlara, kendiliğinden harekete geçmezler. Böyle insanların yönetimi çok zordur. Tembeldirler, üşengeçtirler, mesela iş kazalarının çoğunluğu bu kişiler yüzünden olur. İşi ihmal ediyor, yangın çıkıyor. Yolda bir çukur bırakıveriyor, trafik kazası oluyor. Onun için kişinin sıfır hata ihtimalini düşünerek, mesleki sorumluluk ile hareket etmesi gerekiyor. İşyerinde de kalite yönetiminde en önemli şey, kişilerdeki sorumluluk ile ilgili bir bilgilendirmenin doğru yapılması, ikincisi takip sisteminin olmasıdır. Bunun için devamlı geri bildirim sistemi vardır.” diye konuştu. 

Geri bildirim içsel motivasyonu geliştirir

Tarhan, ailede çocuğa doğru şekilde geri bildirim verilmesinin önemine ilişkin şunları söyledi: “Örneğin çocuğa sofrayı toplama görevi verdiniz, ancak çocuk bunu yapmadı. Burada sofrayı toplarken çocuğa, ‘Niye toplamadın, orada tembel tembel oturuyorsun, ben burada çalışıyorum’ demek yerine ‘sofrayı toplarken bana yardım etmediğini gördüm, bunun nedenini anlamak isterim. Bak sofrayı toplarken ben yoruldum, yorulduğum zaman da seninle oynamaya vakit bulamayabilirim’ derse, çocuk hem yaptığı işin sonucunun kendisine de dokunacağını öğrenmiş olur, hem de bu olumsuz sonuç ile yüzleşmiş olur. ‘Neden’ diye sorulduğu zaman, gerekçeleri ile birlikte nedenini anlatmak, anlamlandırmak için çocukta içsel motivasyon gelişir. Anne babanın böyle durumlarda çocuğa uygun bir dil ile bunu hatırlatabilmesi önemlidir.” 

Sorumluluk almak kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırımdır 

Sorumluluk duygusu olan kişiler, gittikleri her yerde kolay uyum sağlarlar, kendileri ile daha barışık olurlar ve sorumluğu bir yük olarak görmezler diyen Tarhan, “Sorumluluk almak kişinin kendisine yapmış olduğu en büyük yatırımdır. Çocuk sorumluluk almayı değil de suçlamayı öğrendiyse dersi zayıf olduğu zaman hocayı suçlar. Suçlama doğu toplumlarında çok yaygın maalesef, yani öz bilinç, öz eleştiri yerine dış nedene bağlama, kendini suçlama yerine başkasını suçlama sık görülüyor. Çocuklara sorumluluk öğretmek için, kendi davranışının doğal sonucunu yaşatmak daha önemlidir. Bir şey yapmadığı zaman, doğal sonucunu yaşasın, onu devamlı anne baba telafi etmesin. Bedel ödesin, bir şeyi kırsın, bozsun, oyuncağını kaybetsin ama bunun sonucunda oradaki küçük bir kayıp, ileride daha büyük kayıpları da önlemiş oluyor.” dedi. 

“Sorumluluk almak biraz yüktür, zahmetlidir ama sonuçları güzeldir” diyen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şu tavsiyelerle tamamladı:

“Bütün iş, sorumluluk hakkı verilen çocukta, ‘Benim seçim hakkım var, bu ailede ben değerliyim’ duygularını kazandırmaktır. Bu sorumluluğun en büyük özelliği de beceri geliştirmektir. Sorumluluk almak biraz yüktür, zahmetlidir ama sonuçları güzeldir. Bu şuna benzer; ekersiniz, biçersiniz, bu zahmettir ama mahsul zamanı geldiği zaman mahsulünüzü alırsınız. Bütünsel çalışırsınız, notunuzu alırsınız, rahatlarsınız. Hayatta da böyle sorumluluklar var, kişisel gelişimde de böyledir. Bunun için muhakkak fırsatlar oluşturmak gerekiyor. Kişiye hak vereceğiz, seçim hakkı olan kişi gerçekler ile yüzleşecek ve sorumluluk alacak, o sorumluluk alıp başarmanın tadını küçük başarılar ile tadacak. Sorumluluk alıp küçük başarılarda mutlu olan bir çocuk, ileride daha büyük başarılarda sorumluluk da alır. Böyle durumlarda ‘annem babam benim arkamda’ da demesi önemlidir.” -Faselis Bsn.


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.05.14 11:13:01
Son Düzenlenme Tarihi :