SON DAKİKA

logo

Güneydoğu’da turizm için yeni rotalar talebi

(İHA) - TURSAB Mezopotamya Bölge Temsil Kurulu Başkanı Serdar Baturay, turizmde belirlenecek yeni rotalar arasına Şırnak’ın İdil, Cizre ve Mardin’in Savur ilçelerinin eklenmesini istedi.   
  Türkiye Seyehat Acentaları Birliği (TURSAB) Bölge Temsil Kurulu Başkanlar toplantısı TURSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın başkanlığında Antalya’da gerçekleştirildi. 
  TURSAB’a bağlı 37 temsil kurulu başkanın yer aldığı toplantıda, bölge temsil kurulu başkanları kendi bölgelerinde yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini dile getirdi. 
  Yapılan toplantıda Diyarbakır ve bölgede turizm ile ilgili talep ve önerilerini dile getiren TURSAB Mezopotamya Bölge  Temsil Kurulu Başkanı Serdar Baturay, turizmde özellikle yeni rotaların belirlenmesi , konaklama süreleri ve tarihi alanların  alt yapılarının iyileştirilmesi gerektiğini dile getirdi. 
  Başkan Baturay, “Mezopotamya bölgemizde yeni turizm rotası belirlenirken bu rotaya İdil, Cizre ve Savur’unda eklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle de diğer bölgelerimizde  yer alan bölge temsil kurullarımızın Bölgemize tanıtım gezileri planlanması istiyoruz’’ dedi. 

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.05.05 17:47:16
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Bu belirtiler varsa sizde eksik olabilir!

Halk arasında magnezyum eksikliği olarak bilinen hipomagnezemi, sıklıkla gözden kaçan bir sağlık sorun olarak biliyor. 
Sağlıklı beslenen çoğu insanın magnezyum eksikliği yaşadığının tahmin edildiğini ve yapılan çalışmalara göre bireylerin yüzde 75'inde önerilen alım miktarlarının karşılanmadığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Magnezyum eksikliği, çoğu zaman vücuttaki magnezyum seviyeleri oldukça düşük olana kadar kendini göstermediği için çok zor teşhis edilebilir. Magnezyum eksikliğinin nedenleri değişebilir. Yetersiz ve dengesiz beslenmek önemli bir unsur olmakla birlikte bazı hastalıklar nedeniyle de vücuttan magnezyum atımı ve magnezyum kaybı gerçekleşebilir. Magnezyum kaybıyla ilişkili sağlık sorunları arasında diyabet, zayıf emilim, kronik ishal, çölyak hastalığı ve kemik sendromu yer alıyor” dedi. 
Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, magnezyum eksikliğinin 7 önemli belirtisini paylaştı:
1. KAS AĞRILARI VE KRAMPLAR
Ağrı, titreme veya kas krampları magnezyum eksikliğinin önemli belirtilerinden biri. Eksiklik, nöbetlere veya konvülsiyonlara da neden olabilir. Kullanılan magnezyum takviyeleri, yetersiz bireylerde kas seğirmelerini ve krampları hafifletebilirken, magnezyum takviyelerinin yaşlı erişkinlerde kas krampları için daha az etkili bir tedavi olabileceği bildiriliyor. 
İstemsiz kas seğirmelerinin stres veya çok fazla kafein tüketmek gibi başka birçok nedeni de olabilir. Ayrıca bazı ilaçların yan etkisi, nöromiyotoni veya motor nöron hastalığı gibi nörolojik hastalıklar belirti olarak baş gösterebilir. Ara sıra seğirmeler normal olsa da belirtiler devam ederse doktora başvurulmalı.
2- RUHSAL BOZUKLUKLAR
Zihinsel bozukluklar magnezyum eksikliğinin bir başka olası sonucudur. Bunlar zihinsel uyuşma veya duygu eksikliği ile karakterize olan ilgisizliği de içeriyor. Buna ek olarak, yapılan bazı çalışmalar düşük magnezyum düzeylerinin artmış depresyon riski ile ilişkili olduğunu kanıtlıyor. Yapılan çalışmalar magnezyum takviyelerinin anksiyete bozuklukları olan kişilerde etkili olduğunu gösteriyor.
3. OSTEOPOROZ
Osteoporoz, zayıf kemikler ve artmış kemik kırığı riski ile karakterize bir hastalık. Osteoporoz riski çeşitli faktörlerden etkilenir. Bunlar yaşlılık, egzersiz eksikliği ve D ve K vitaminlerinden eksiklik olarak sıralanabilir. Magnezyum eksikliği osteoporoz için bir risk faktörüdür. Eksiklik kemikleri doğrudan zayıflatabilir, ancak aynı zamanda kemiklerin ana yapı taşı olan kalsiyumunun da kan seviyelerini düşürebiliyor.
4. YORGUNLUK VE KAS ZAYIFLIĞI
Fiziksel veya zihinsel yorgunluk ya da halsizlik ile karakterize edilen bir durum olan yorgunluk, magnezyum eksikliğinin bir başka belirtisi. Herkes zaman zaman yorulabilir. Bu tipik olarak, sadece dinlenmeniz gerektiği anlamına gelir. Bununla birlikte, şiddetli veya kalıcı yorgunluk bir sağlık sorununun işareti olabilir. Yorgunluk spesifik olmayan bir semptom olduğu için, başka semptomlar eşlik etmedikçe sebebini tanımlamak imkansızdır.
Magnezyum eksikliğinin başka bir önemli işareti de miyastenia ismiyle de bilinen kas zayıflığıdır. Bilim insanları, zayıflığın, magnezyum eksikliğiyle ilişkili bir durum olan kas hücrelerindeki potasyum kaybından kaynaklandığına inanıyorlar. Bu nedenle, magnezyum eksikliği yorgunluğun veya zayıflığın olası nedenlerinden biridir.
5. YÜKSEK TANSİYON
Yapılan çalışmalar, magnezyum eksikliğinin kan basıncını artırabileceğini ve kalp hastalığı için güçlü bir risk faktörü olan yüksek tansiyonu artırabildiğini gösteriyor. Araştırmalarda düşük magnezyum seviyelerinin veya magnezyumdan yetersiz ve dengesiz beslenmenin kan basıncını artırabileceğini düşündürüyor. 
Bazı incelemeler, magnezyum takviyelerinin, özellikle yüksek tansiyonu olan yetişkinlerde kan basıncını düşürebileceği sonucuna varıyor. Özetlemek gerekirse magnezyum eksikliği kan basıncını, bu da kalp hastalığı riskini artırabilir.
6. ASTIM
Magnezyum eksikliği ciddi astımı olan hastalarda görülebilir. Ek olarak, astımı olan bireylerde magnezyum seviyeleri sağlıklı insanlardan daha düşük olma eğilimindedir. Bilim insanları, magnezyum eksikliği olduğu durumlarda akciğerlerin solunum yollarını kaplayan kaslarında kalsiyum birikmesine neden olabileceğini öne sürüyor. Bu da solunum yollarını daraltır ve nefes almayı zorlaştırır.
7. DÜZENSİZ KALP ATIŞI
Magnezyum eksikliğinin en ciddi belirtileri arasında kalp aritmisi veya düzensiz kalp atışı bulunuyor. Aritmi semptomları çoğu durumda hafiftir. Genellikle hiçbir semptomu yoktur. Bununla birlikte, bazı insanlarda, kalp atışları arasında duraklamalar olan kalp çarpıntısına neden olabilir. Magnezyum takviyeleri bazı aritmi hastalarında semptomları azaltabilir.
YETERLİ MAGNEZYUM NASIL ALINIR ?
Magnezyum açısından en zengin kaynaklar tohumlar ve fındıklardır ancak tam tahıllar, fasulye ve yeşil yapraklı sebzelerdir. 100 gram bademde 270 mg, kabak çekirdeğinde 262 mg, bitter çikolatada 176 mg, yer fıstığında 168 mg, patlamış mısırda 151 mg magnezyum bulunuyor. Bir avuç (28.4 gram) badem, günlük magnezyum alım miktarının yüzde 18'ini sağlıyor. 
Diğer büyük kaynaklar arasında keten tohumu, ayçiçeği tohumu, chia tohumu, kakao, kahve, kaju fıstığı, fındık ve yulaf bulunuyor. Düzenli olarak fındık, tohum, tahıl veya fasulye gibi bol miktarda magnezyum açısından zengin bütün yiyecekler yemeye özen gösterilmeli.
Bu gıdalar diğer sağlıklı besin maddelerinden de yüksektir. Bu besinleri diyete eklemek yalnızca magnezyum eksikliği riskinizi azaltmakla kalmaz, öte yandan genel sağlığı da artırabilir.

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.08.01 10:31:32
Son Düzenlenme Tarihi :





Dr. Uçar: “Her 17 çocuktan birinde besin alerjisi var”

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, tüm dünyada da alerjik hastalıkların salgın gibi yaşandığını, Türkiye’de de her 17 çocuktan birinin besin alerjisi yaşadığını belirterek, “5 yaşından sonra yapılacak test ile çocukların neye alerjisi olduğu kolaylıkla bulunabiliyor” dedi.
Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, modern yaşamın getirdiği çevre kirliliği, daha fazla kimyasal maddeye maruz kalma, aşırı hijyenik ortamlarda yaşama gibi etkenlerin alerjik hastalıkların görülme sıklığını hiç olmadığı kadar artırdığına dikkat çekerek, “Ülkemizde besin alerjisinin görülme sıklığı yüzde 6. Yani her 17 çocuktan biri besin alerjisi yaşıyor. Ayrıca çocukluk çağı astımına yakalanma oranı da yüzde 6-15 arasında. Tüm dünyada da alerjik hastalıkların salgın gibi yaşandığını söylemek mümkün” dedi.
Alerjiyi, vücudun savunma sisteminin, sağlıklı bireylerin reaksiyon vermediği maddelere karşı aşırı reaksiyon vermesi olarak tanımlayan Dr. Uçar, alerjilerin genellikle besin alerjisi, alerjik nezle, ilaç alerjisi başlıklarında toplandığını ifade etti. Kişinin savunma sisteminin, bir alerjenle karşılaştığında ona karşı IgE antikoru üreterek onu hafızasına aldığını belirten Dr. Uçar, “Böylece alerjenle tekrar karşılaştığında onu tanıyor ve hızla reaksiyon veriyor. Bu reaksiyonlar genellikle deride kızarma, kaşıntı, cilt döküntüsü, aksırma, tıksırma, kusma gibi şikayetler olurken bazı alerjiler, ölümcül sonuca yol açabilen anaflaktik şoklara da neden olabiliyor” diye konuştu.

“Saman nezlesi 3-4 ay kadar sürüyor”
Alerjik nezlenin genellikle ağaç, çimen, çalı polenlerine, küf mantarlarına, çeşitli hayvanlara ve ev tozu akarlarına karşı geliştiğinin altını çizen Dr. Uçar, polen nedeniyle oluşan saman nezlesinin 3-4 ay kadar sürdüğünü de söyledi.
Alerjinin nedenleri arasında genetik yatkınlığın yanı sıra her geçen gün artan çevre sorunlarını, hava kirliliğini, iklim değişikliğini, ekolojik ortamın ve hava kalitesinin bozulmasını sayan Dr. Uçar tüm bu etmenlerin alerjen yoğunluğunu artırdığını dile getirdi. Kum fırtınası ve kasırga gibi hava faaliyetleri ile polenlerin uzun mesafelere taşınabildiğini belirtirken astım ve alerjinin, modernleşme ile ilgili olduğu gerçeğini de anımsattı.

“Egzamadan alerjik astıma pek çok türü var”
Alerjinin genetik olarak kendinden sonraki kuşağa aktarılan bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Dr. Uçar, alerjinin yaşamın ilk yıllarında daha çok gıda ve cilt ile ilgili ortaya çıktığını, egzama ya da diğer ismiyle atopik dermatitin ise bebeklikten itibaren büyük sorun oluşturduğunu dile getirdi. Gıda ve beslenmenin, alerjik bebeklerde önemli bir sorun olduğunun altını çizen Dr. Uçar, “Ancak zamanla ve yaşla gıda alerjisinde azalma görülebiliyor. İlkokula doğru solunum yolu alerjileri yani alerjik nezle (rinit), sinüzit ve astım/bronşit ön plana geçiyor. Egzamalıların yaklaşık yüzde 70’i alerjik rinit ve astıma eğilimli oluyor. Tabii bunun tersi de doğru” dedi.

“Kesin tanı alerji testi ile konuluyor”
Çocukların alerjik olup olmadıklarını öğrenmenin eskisine göre daha kolay olduğuna değinen Dr. Uçar, kanda alerji düzeylerinin yüksek olması ve deri testinin, alerji konusunda kesin sonuç verdiğini söyledi. Alerjiden şüphe edilen çocuklarda hangi testlerin uygulanacağına karar verilmesi gerektiğini belirten Dr. Uçar, “Şunu özellikle belirtmek gerekiyor ki her alerjik hastalıkta istenecek testler farklı. Sonucun etkinliği için test yapılan çocuğun 5 yaşından büyük olması da önem taşıyor. Yeni tedavi yöntemleri sayesinde alerjik çocukların ömür boyu ilaç kullanmasına gerek kalmayabiliyor” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.20 21:38:37
Son Düzenlenme Tarihi :