SON DAKİKA

logo

Sağlıklı kolesterol için 7 altın kural

Yüksek kolesterol seviyelerinin kalp hastalığı riskini artırabildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, sağlıklı kolesterol için 7 altın kuralı anlattı.
Kolesterol, kanda bulunan mumsu bir madde olarak biliniyor. Vücudun sağlıklı hücreler oluşturmak için kolesterole ihtiyacı olurken,..

Yüksek kolesterol seviyelerinin kalp hastalığı riskini artırabildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, sağlıklı kolesterol için 7 altın kuralı anlattı.
Kolesterol, kanda bulunan mumsu bir madde olarak biliniyor. Vücudun sağlıklı hücreler oluşturmak için kolesterole ihtiyacı olurken, yüksek kolesterol seviyeleri kalp hastalığı riskini artırabiliyor. Yüksek kolesterol nedeniyle kan damarlarında yağ birikintileri gelişebiliyor. Bu birikintiler büyüyor ve atardamarlardan yeterli kanın akması zorlaşıyor. Bazen bu birikintiler aniden kırılabiliyor ve kalp krizine ya da felce neden olan bir pıhtı oluşturabiliyor. Yüksek kolesterol kalıtsal olsa da genellikle sağlıksız yaşam tarzı seçimlerinin sonucu olarak gelişiyor. Sağlıklı bir diyet, düzenli egzersiz ve ilaç tedavisi yüksek kolesterolü düşürmeye yardımcı olabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, kolesterol hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.

“Kolesterolü vücut şekerden üretir veya besinlerden direkt alır"
Kolesterolün vücutta hücrelerin inşasında, hormon yapımında, safra oluşumunda yer alan çok önemli bir özelleşmiş yağ olduğunu belirten Şahin, “Kolesterolü vücut şekerden üretir veya besinlerden direkt alır. Karaciğerin orkestra şefliğinde karmaşık bir metabolizma sonucunda işlev görmeye başlar. Karaciğer ve vücudun diğer kısımları arasında lipoprotein denilen moleküler vasıtası ile kanda taşınır. Kan tahlilinde görülen total kolesterol, LDL, HDL ve trigliserit değerleri bu lipoproteinlerdir” dedi.
HDL damar duvarından karaciğere kolesterolü taşıdığını sözlerine ekleyen Şahin, “HDL değeri yüksekliği kişinin damarlarından karaciğere bolca kolesterol taşındığı anlamına gelir. Bu hastanın damar tıkanıklığı riski daha azdır. LDL karaciğerden damar duvarına (aslında tüm dokulara) kolesterol taşındığını gösterir. Eğer LDL kolesterol yüksek ise karaciğerden damarlara bolca kolesterol taşınıyordur yani kişinin damar tıkanıklığı riski yüksektir” açıklamasına yer verdi.

“50-70 ideal değer”
Çok yüksek değerler istisna olmak kaydıyla kolesterol tek başına damar tıkanıklığı yapmadığını açıklayan Şahin, “Modern çağımızda stres, hareketsizlik, kirli hava, gıdaların kirlenmesi ve besleyiciliğinin azalması, doğadan kopuş gibi faktörler ılımlı kolesterol yüksekliğinde dahi damar tıkanıklığının başlamasına ve ilerlemesine neden olmaktadır. İnsan dışında hiçbir memeli hayvanda LDL kolesterol 50-70’i geçmez. Modernite öncesi avcı toplayıcı topluluklarda 50-70 arasındadır ve bu topluluklarda pek damar tıkanıklığı görülmez. Aterosklerotik hastalardaki ilaç tedavisinin hedefi kolesterol değerlerini bu aralıkta tutmaktır” diye konuştu.

"Egzersiz kolesterolün damara ’yapışmasını’ da azaltır"
Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, sağlıksız kolesterol riskini artırabilecek faktörleri ise şu şekilde sıraladı:
“Yanlış beslenme; çok fazla doymuş yağ veya trans yağ yemek, sağlıksız kolesterol seviyelerine neden olabilir. Trans yağlar genellikle paketlenmiş atıştırmalıklarda veya tatlılarda bulunur. Ancak şeker ve işlenmiş tahıl ürünleri kolesterolün yüksekliğinin daha yaygın bir sebebidir. Obezite; 30 veya daha yüksek bir vücut kitle indeksine (VKİ) sahip olmak, yüksek kolesterol riskine yol açar. Egzersiz eksikliği; egzersiz, vücudun ’iyi’ kolesterolü olan HDL’sini artırmaya yardımcı olur. Egzersiz yapılmadığı takdirde HDL düşük çıkmaktadır. Egzersiz ’kötü’ kolesterol olan LDL’yi de düşürür. Egzersiz kolesterolün damara ’yapışmasını’ da azaltır. Sigara içmek; sigara içmek, ’iyi’ kolesterol olan HDL seviyesini düşürebilir. Alkol; çok fazla alkol almak toplam kolesterol seviyesini artırabilir. Yaş; küçük çocuklarda bile sağlıksız kolesterol olabilir, ancak 40 yaşın üzerindeki kişilerde çok daha yaygındır. Yaşlandıkça, karaciğer LDL kolesterolü daha az uzaklaştırabilir hale gelir.”

“Yumurta kolesterolün düşmanı değil”
Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bugüne kadar kolesterol ile ilgili söylenen bilimsel beslenme önerilerinin yanlış çıktığı yine bilimsel yöntemler ile öğrenilmiştir. Yumurta, tereyağı gibi ürünler kolesterol yüksekliğine neden olduğu için beslenmeden çıkarılırken sonrasında bu kararın olumsuz sonuçları görülmüş ve ölçülü tüketimin bir zararının olmadığı belirtilmiştir. Şeker, işlenmiş gıdalar hedef tahtasına oturtulmuştur. Sağlıklı beslenme planı oluşturmak yüksek kolesterolü düşürdüğü gibi, damar tıkanıklığı gelişiminin de önüne geçmede yardımcı olur.”
Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, kolesterol değerlerinin sağlıklı düzeyde kalmasını sağlamak için şu önerilerde bulundu:
“Meyve, sebze ve tam tahılları içeren yüksek lifli bir beslenme programı uygulayın. Kırmızı eti azaltın ve haftada 1-2 kez balık tüketin. Fazla kilolarınızdan kurtulun ve sağlıklı kilonuzu koruyun. Sigarayı bırakın. Haftanın çoğu gününde en az 30 dakika egzersiz yapın. Alkolü ölçülü tüketin. Stres yönetimine özen gösterin.”

"Yüksek kolesterol sinsice ilerliyor”
Yüksek kolesterol birikerek damar tıkanıklığı yaptığı için aşikar hale gelmesinin uzun sürdüğünü belirten Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, “Kolesterol damarlarda birikirken tıkayıcı hale gelinceye kadar belirti vermez. Bu nedenledir ki uzun süredir kolesterolü olan hastalar kendilerinde bir şikayet olmadığını iletirler. Kalp krizi, felç veya bacak damar tıkanıklığı geliştikten sonra da kolesterole müdahale edilmesi istenen iyileşmeyi sağlayamamaktadır” sözlerine yer verdi.

“Kişiye özel tedavi planı gerekiyor”
“Kolesterolde ilaç kullanımı tamamen kişiye özel olmalıdır. Hastanın riskine, hayat tarzı değişikliğine uyumuna göre bir plan yapılması gerekir” diyen Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Damar tıkanıklığı bir kez oluştu ise kolesterol düşürücü bir veya birden fazla ilaç tedavide yer almalıdır. Çünkü 2017 yılında 2 milyon insanın 10 yıl boyunca takibiyle yapılan çalışmada, kolesterolün düşük olmasının kalp krizi ve felç gibi hastalıkların tekrarlamasını ciddi şekilde azalttığı ve ömrü uzattığı gösterilmiştir.”
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.31 10:48:04
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Serebral Palsili çocukların yaşam konforunu artırmak mümkün

Halk arasında beyin felci olarak bilinen serebral palsi, çocuklarda görülmekte ve doğumdan önce, doğumda ya da doğumdan sonra herhangi bir sebeple beyin dokusundaki hasara bağlı ortaya çıkmakta. 
Bu hasar hiçbir zaman “tamamen” iyileşmemektedir ancak iyi rehabilitasyon uygulamaları ile hastalar bağımsız bir yaşam kurabilir, eğitim alabilir ve sosyal rollerine devam edebilir. 
Memorial Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ümit Dinçer, serebral palsi ve fizik tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Erken doğan bebeklerde sık görülüyor
Serebral palsi bir çocuğun doğumdan önce, doğumda ya da doğumdan sonra herhangi bir sebeple beyin dokusunda gelişen hasarlar sebebiyle oluşan ilerleyici olmayan bir beyin hastalığıdır. Çocuklarda beyin felci olarak da tanımlanır. Etken beynin oksijenizasyon sorunu, enfeksiyonlar, kanamalar, ağır sarılık, genetik veya nörolojik hastalıklar olabilir. Hastalığın genel karakteri ilerleyici olmamasıdır. Yani sabit, permanent denilen bir beyin hasarından bahsedebiliriz. Ancak hastalığın vücudun periferindeki yani kollarda, bacaklarda ya da sistemler üzerindeki etkileri değişkenlik gösterebilir. En önemli problemlerden biri kas fonksiyonları üzerindeki etkileridir. 
Beyin hasarına bağlı olarak kas güçsüzlüğü, spastisite (istemsiz kas gerginliği),  distoni (istemsiz hareketler) ve ataksi (denge bozukluğu) dediğimiz tablolarla kendini gösterebilir. Her ne kadar beyindeki hasar sabit olsa da bu sayılan tablolarda bazen artış, bazen azalma yaşanabilmektedir. Bu yönüyle dinamiktir ancak beyin hasarı yönüyle dinamik değildir.
Risk gruplarına dikkat
En fazla erken ve düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelmiş olan çocuklarda görülmektedir. Yani prematüre ve 1.5 kg’ın altında doğmuş olan çocuklarda serebral palsi görülme ihtimali diğer çocuklardan çok daha yüksektir ancak her şeyiyle normal dünyaya gelmiş çocuklarda da serebral palsi görülebilmektedir.
Çocuğunuzu iyi gözlemleyin
Serebral palsinin erken ortaya çıkan belirtileri çocukların gelişim evrelerini izlenerek görülebilmektedir. Bir çocuk doğduktan 3 ay sonra en geç baş kontrolünü yapabilmeli, 9 ay sonra oturabilmeli, 12-14. aylarda yürüyebilmelidir. Eğer bir çocuk 5-6. aylarda hala baş kontrolünü sağlayamıyorsa, 8. ve 9. aylarda oturamıyorsa, 1 yaşına geldiğinde adımlama ya da sıralama fonksiyonlarını kazanamamışsa bu çocuklarda bir problem olduğunu düşünmeliyiz. Çoğul gebelik, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, kordon dolanması gibi doğum esnasında zorluklar yaşanması durumuna fonksiyon kazanımlarındaki gecikmeler de eklendiğinde çocuğun serebral palsi olma ihtimalinden şüphelenilir.
Tanıda geç kalınmaması önemli
Serebral palsi tanısı şüphelenmekle başlar. Dolayısıyla ilk bulgular ailede veya takiplerini yapan çocuk hastalıkları uzmanının şüphelenmesi ile başlar. Sonra Pediatrik Nöroloji uzmanları tarafından önce çocuktaki motor, nörolojik ve mental gelişimdeki sorunlar değerlendirilir. Bazı klinik değerlendirmelere eşlik eden MR incelemeleri ile beyindeki hasarlar tanınabilir. Nihayetinde belli bir aşamaya gelmiş ve ilerleyici olmayan beyin hasarı netleşirse serebral palsi tanısı klinik olarak da netleşir. Ancak ailelerin izleyebileceği yol şu olabilir. Eğer çocuk çoğul gebelikten biriyse yani ikiz ya da üçüz bebekten biriyse, düşük doğum ağırlığı ile doğmuşsa, erken doğmuşsa (özellikle 28. haftadan önce) ve motor gelişim evrelerinde gecikme varsa bu çocuk geç kalınmadan çocuk nörolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Modern tedavi uygulamalarından faydalanın
Serebral palsili hastalarda pek çok problem eşlik edebilir. En önemlisi kas ve kas koordinasyonunu ilgilendiren motor becerilerde yaşanan sorunlardır. Dolayısıyla süreçte en önemli şey rehabilitasyon perspektifiyle bakmaktır. Yani çocuğun başını kontrol edebilir, yürüyebilir, oturabilir ve ayakta durabilir hale getirmek için yapılacak olan rehabilitasyon çalışmalarıdır. Ancak hastalığın ağırlığına bağlı olmak üzere çocuklarda başka nörolojik problemler de olabilir. Örneğin, epileptik ataklar, yutma güçlüğü, solunum ya da otonomik problemler vb. eşlik edebilir. Bu eşlik eden problemler de usulünce tedavi edilmelidir. İlerleyen zamanlarda tedaviye eşlik etmesi gereken uygulamalardan bazıları ortopedik operasyonlardır. 
Yani çocukta kas iskelet sistemi ve ekstremitelerde yani uzuvlarda (kalça, diz, ayak bileği ve ayak) bazen spastisite adı verilen şiddetli kas gerginliklerinin belirlediği deformiteler söz konusu olabilir. Bu tablolar eğer rehabilitasyon ve ortez (yardımcı tıbbi cihazlar) ile kontrol edilemez ise ortopedik cerrahi uygulamalarıyla ortadan kaldırılması gerekebilir. 
Ancak her serebral palsili aynı semptom ve bulgularla doğmaz. Dolayısıyla her çocuğun ihtiyacı onun için yapılacak olan özel değerlendirme ve tedavilerle bertaraf edilmelidir. Hatta temel rehabilitasyon uygulamaları dahi bireyselleştirilmelidir.
Temel amaç motor gelişim aşamalarını tamamlamak ve beceri düzeyini arttırmaktır. Tedavinin ekseni Fizyoterapi yani rehabilitasyondur. Özel rehabilitasyon uygulamaları nörogelişimsel destek sağlarken, spastisitenin sebep olduğu tabloların tedavisinde ortez, yardımcı cihazlar, botulinum toksin ( botoks) ve medikal tedaviler kullanılabilir. Bir fizyoterapistin birebir çalışması ile giden rehabilitasyon çalışmalarında zaman zaman sofistike cihazların (ileri teknoloji cihazları. Robotlar vs.)  kullanımı da söz konusu olabilir. Denge, kas güçlendirme çalışmaları için havuz tedavileri, hippoterapi gibi alternatifler de kullanılabilir.
Çocuğun yaşam kalitesi artırılıyor
Beyindeki lezyon tamamen ortadan kalkmaz. Ancak ilgili sorunlar iyi rehabilitasyon uygulamalarıyla ortadan kaldırılabilir. İyileşmeden kasıt şudur: Hastalar tutulum şekillerine bağlı olmak üzere özellikle hemiplejik ve diplejik olan çocuklar normal gelişimlerini geç de olsa yakalayabilirler, yürüyebilirler, okula gidebilirler, öğrenim hayatlarını tamamlayabilirler, meslek sahibi olabilirler ve sosyal rollerini tamamen oynayabilirler. Tetraplejik olanlarda yani hem kol hem bacak tutulumu olanlarda gerek mental gerekse fiziksel olarak gecikmeler kalıcı olabilir. Dolayısıyla onlardaki beklentiler biraz daha düşüktür. Ancak tam kür yani tamamen iyileşme maalesef bu hastalıkta söz konusu değildir. Amaç mevcut durumda maksimum bağımsızlık seviyesine çıkabilmektir.
* MEMORİAL BASIN

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.07.23 15:26:07
Son Düzenlenme Tarihi : 2023.07.23 15:26:33





Çadırı alevlere teslim olan depremzede aileye devletin şefkat eli

Hatay’ın Samandağ ilçesinde kaldıkları çadır yanan depremzede aile, kaymakamlık tarafından konteyner eve yerleştirildi.
Samandağ ilçesi Kuşalanı Mahallesi’nde depremzede ailenin kaldığı çadırda yangın çıktı. Yangın itfaiye ekipleri tarafından söndürülürken, çadır kullanılamaz hale geldi. Depremzede aile çadırları yandığı için sokakta kaldı. Samandağ Kaymakamı Emre Dündar, gecenin geç saatlerinde yaşanan olay üzerine talimat vererek aileye konteyner verilmesini sağladı. Konteynere geçen aile kaymakama teşekkür etti.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.10 19:35:12
Son Düzenlenme Tarihi :