SON DAKİKA

logo

Erken teşhis ameliyattan kurtarıyor

Omurganın farklı nedenlere bağlı olarak sağa ya da sola doğru eğrilmesi ve kendi etrafında dönmesi olarak tanımlanan skolyoz, ergenlik çağına giren her yüz çocuktan 3’ünde görülüyor.  Eğriliğin 10-20 derece arasında olduğu dönemde kız ve erkeklerde eşik oranlarda tespit edilen skolyoz, 30 derece ve üzeri eğriliğe ulaştığında ise kızlarda büyüme hızına bağlı olarak 7 kat daha fazla gelişiyor. Küçük yaşlarda başlayan skolyoz tedavi edilmezse kalp ve akciğerlerde ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu nedenle ilerleyen skolyozun erken dönemde mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor! Acıbadem  Bakırköy Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Özkoçak, erken tanı sayesinde skolyoz ve ona bağlı ek sorunlar ortaya çıkmadan tedavi şansının yakalanabildiğine işaret ederek, “Skolyozun erken tanısı için ebeveynlerin çocuklarını 9 yaşından 16 yaşına kadar, her altı ayda bir düzenli olarak kontrol etmeleri büyük önem taşıyor. Zira eğrilik derecesi ilerlemeden uygulanan egzersiz ve korse yöntemleri sayesinde skolyozun tedavisi ameliyat gerekmeden mümkün olabiliyor” diyor. 

 

Egzersiz ve korse ameliyatı önleyebiliyor

Skolyozun tedavi planında ‘Cobb açısı’ denilen eğriliğin derecesi büyük önem taşıyor. Omurga eğrilikleri değerlendirmesinde röntgen grafileri ya da daha düşük radyasyon oranına sahip EOS (3D İskelet Sistemi Görüntüleme) yöntemi kullanılıyor. Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Özkoçak, günümüzde skolyozların çoğunun egzersiz ve korse uygulamalarıyla tedavi edilebildiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Skolyozda 0-20 derece eğriliklerde egzersiz tedavisi ile gözlem yeterli geliyor. Eğrilik 20-40 derece arasında ise egzersizin yanı sıra korse uygulaması da gerekirken, 40-45 dereceye ulaştığında cerrahi yönteme başvuruluyor. Skolyozu olan çocukların yaklaşık yüzde 0,1-0,3’ü gibi çok az bir kısmında deformitenin cerrahi olarak düzeltilmesine ihtiyaç duyuluyor.” 

 

Üç tip skolyoz var

Genellikle çocukluk çağında görülse de yaşamın her döneminde ortaya çıkabilen skolyoz, 3 gruba ayrılıyor. En sık görülen skolyoz türünün ‘idiopatik’ diye ifade edilen, ‘sebebi bilinmeyen’ skolyoz tipi olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Özkoçak, “İkinci sıklıkta kas veya sinir hastalıklarına bağlı gelişebilen nöromusküler skolyoz görülüyor. Diğer sık görülen tip ise anne karnındaki bebeğin gelişimi sırasında omurga anomalilerine bağlı olarak gelişen “doğumsal skolyozdur” diyor. 

 

Özellikle üç belirtisi çok önemli!

Skolyoz 0-20 derece arasında olduğunda dışarıdan dikkat çekmezken, 20-40 dereceye ulaştığında, çıplak vücuda bakıldığı zaman fark edilebiliyor. Skolyozun pek çok belirtisi olsa da özellikle üç belirtiye çok dikkat etmek gerekiyor. Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Özkoçak, ebeveynlerin asla gözden kaçırmamaları gereken sinyalleri şöyle sıralıyor: 

  • Bir omzun diğerinden daha yüksek olması
  • Belin bir tarafının içeriye doğru oyuk iken diğer tarafının dışarı doğru çıkması veya daha dolgun görünmesi
  • Arkadan bakıldığında ve çocuk omurgasını yere paralel hale gelene kadar öne eğildiğinde; sırtın bir tarafının diğerine göre daha yüksek görünmesi. Buna “hörgüç” görüntüsü deniyor. 

Diğer belirtileri

  • Yana doğru eğrilik, anormal kamburluk ya da içe doğru anormal eğrilik
  • Anormal uzun kollar veya bacaklar
  • Birbirine eşit olmayan omuzlar, bel ya da kalçalar
  • Bacaklara göre gövdenin orantısız kısa olması
  • Sırtta cilt anormallikleri: Tüylenme artışı, gamzeler, renk değişiklikleri

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.06.29 14:07:22
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Subaşı: Faselis'ten elinizi çekin

İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, TBMM’de Orman Kanunu’nda yapılan değişiklerle ilgili Kanun Teklifini sert bir dille eleştirdi.

 Maden ve taş ocakları orman varlığını yok etti.

 Subaşı; “Phaselis Antik Kenti'ni de Antalya olarak korumakta kararlıyız. Ben buradan Phaselis'ten elinizi çekin” dedi.

….

 İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı,422 sıra sayılı -Orman Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik öngören- 8'inci maddesi hakkında İYİ Parti’nin görüşlerini açıkladı. Subaşı, Yasa teklifinde ormanları koruyan hükümlerin olmamasını eleştirerek, “Antalya'da ormanlarımızda serbestçe faaliyet gösteren maden ocakları ve taş ocakları yüzünden orman varlığımızın önemli bir bölümünü kaybediyoruz” dedi. Subaşı, Phaselis’de yaşanan kanunsuz uygulamaları da eleştirerek, “Phaselis Antik Kenti'ni de Antalya olarak korumakta kararlıyız. Ben buradan Phaselis'ten elinizi çekin” diye konuştu.

 Hasan Subaşı, konuşmasına hükümetim orman politikasını eleştirerek başladı ve “Hükûmetin, iktidarın, tarıma, hayvancılığa önem vermediğini biliyoruz. Bugün artık insanlarımız ekmek kuyruklarındadır, tarım ve hayvancılık da artık yok sayılmaktadır, yine ormanlarımıza da değer verilmediği aşikârdır. Onun için, iktidar, 2018 yılında önem vermediği iki konuyu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığını birleştirmiş, Tarım ve OrmanBakanlığı hâline getirmiş ve ‘İki yarımdan bir bütün elde edelim’ mantığını gütmüştür. Oysa bizim hem orman varlığımız hem de arazi varlığımız bu vatan parçasının en önemli değerleridir. Bu çok değerli arazi varlığımıza ve orman varlığımıza gerekli özeni göstermek zorundayız” dedi.

 Ormanları koruma çabası yok

Söz konusu Kanun teklifinde orman varlığımızı korumaya dönük bir tek hükme rastlamadıklarına dikkat çeken Hasan Subaşı, Antalya'da, geçen yıl yaşanan orman yangınları nedeniyle Gündoğmuş, Manavgat ve Alanya'da neredeyse varlığımızın yüzde 48'ini kaybetmiş olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

 Orman varlığımızı kaybediyoruz

“İhmaller nedeniyle yeterli donanım olmaması, helikopter ve uçağımızın olmaması nedeniyle yangınları söndürmek için gerekli önlemler maalesef alınamamıştı. Öte yandan Antalya'da ormanlarımızda serbestçe faaliyet gösteren maden ocakları ve taş ocakları yüzünden yine orman varlığımızın önemli bir bölümünü kaybediyoruz. Bu fotoğrafta da görüldüğü gibi, güzel bir orman tepesinde 20'ye yakın taş ocağı neredeyse orman varlığının yarısını kaplamış ve gerçekten bunları rehabilite etmek de son derece zorlaşmıştır. Bir de böyle önemli bir tahribat yaşamaktayız”

 Phaselis Antik Kenti'nde tehlike çanları çalıyor

İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, konuşmasının son bölümünde Phaselis Antik Kenti'nde oynanan oyuna dikkat çekti. Bir yanda Orman varlığımızı tahrip ederken, sıranın yine ormanlarımız içinde çok değerli koylarımıza geldiğini söyleyen Subaşı, “Hatta antik kentlerimizde de otel yapılmak istenmiş ve halkın tepkileri nedeniyle geri adım atmışlarsa da yine yeni ve daha büyük oyunlar oynanıyor” dedi.

 Sözde Kıyı Yolu Düzenlemesi!..

Dünya güzeli, dünya mirası, üç bin yıllık Phaselisis Antik Kenti'nde, çivi daha çakmanın yasak olduğu birinci derece doğal sit alanında ‘kıyı yolu düzenlemesi’ adı altında, koruma kurulundan alınmış izin nedeniyle 85 bin metrekarelik tesisin yapımına başlandığına dikkat çeken Hasan Subaşı, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Phaselis Koylarında, alanında yapılmakta olan tesisler birinci derece koruma alanında ve maalesef 6863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 65'inci maddesinin amir hükmüne rağmen fiziki müdahale bile iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasını öngörürken bu inşaata, bu tesislere 30 Ocak 2023 tarihinde alelacele yapılmış bir ihaleyle başlamıştır. Mimar ve mühendis odaları gerekli davayı açmış ve halkın duyarlılığıyla, bu konuda başlayan tepkilerle Antalya bundan haberdar olmuştur ama inşaatlar da hâlen böyle bir yasa hükmüne rağmen devam etmektedir. Tabii, bu inşaatlar yapılırken antik kentin kalıntıları büyük ölçüde zarar görmekte, yine ‘Caretta’ların yuvaları da önemli ölçüde zarar görmektedir. Phaselis Antik Kenti'ni de Antalya olarak korumakta kararlıyız. Ben buradan Phaselis'ten elinizi çekin”

 

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.03.22 19:18:27
Son Düzenlenme Tarihi :





Elinize ne geçiyor ?

Muratpaşa ve Deşemaltı Belediyeleri’nin destekleriyle Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezleri (ASSİM) Çevre Komitesi’nin Antalya’nın doğal su kaynaklarından Kırkgöz Göleti’nde yapılan sualtı ve çevre temizliğinde tek bacağı kırılmış masa, tuğladan kapıya inşaat atıkları, çam şişeler, plastik atıklar ve çok daha fazlası çıkartılmış ya da toplandı..

Lara Sahili’ndeki mavi bayraklı Ekdağ tesislerine ait sahil bandında Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikte; cam, plastik, metal, maske ve izmarit gibi çöpler toplanmakla kalmamış, farkındalık oluşturmak amacıyla da  ayrıştırılarak sahilde sergilendi.
Çevreye karşı son derece duyarsız olunmasının nedeni ne ?  
Adam ya da kadın, çocuk ya da genç elindeki  çöpü sokağa atıyor, koronadan korunmak amacıyla taktığı maskeyi denize fırlatıyor. Dükkanını süpürüyor, pisliğini kaldırımın kenarına yığıyor. Parkta oturduğu bankın çevresinde çekirdek kabuğu dağı oluşturuyor. Kendince işe yaramaz ne varsa, ya denize atıyor ya da yol kenarına. İnşaat atıkları küçük tepeler halinde boş bulunan her yerde.
Kullanılan tarım ilaçlarının boş kapları tarlaların kenarında, su kanallarının başında..Hatta ekinin ya da sebzenin yanıbaşında.
Eğitim diyeceğim de...Hadi çocukları eğittik, bilinçlendirdik. Ya büyükler...Onları ne yapacağız, onları nasıl çevre kirliliğine karşı duyarlı hale getirteceğiz ? Elindekini gelişi güzel sokağa, kaldırıma, sahile, parka atmamayı öğreteceğiz?
Ceza bence tek çözüm. 
Para cezası da değil. 
Eline süpürge verip sokak sokak temizlik yaptıracağız, kendisi gibi çevreye karşı son derece duyarsız olanların gelişigüzel sağa-sola attıklarını onlara temizlettireceğiz. 
Karayollarının kenarlarında ise özellikle pet şişelerden geçilmiyor.  Karayolalrı sürekli temizletmekten ya da temzilendikten kısa bir süre sonra pet şişe deposuna dönmesinden bıkmış ki, kısa aralıklarla peşpeşe iki tabela ile sürücüleri ve araç içinde bulunanları pet şişe başta çöplerini yol kenarına atmamaları konusunda uyarıcı tabelalar koyuyor.
Bir değil, kısa aralıkla iki uyarıcı tabela...Sürücü ya da yolcu duyarsız ki,o tabela yazılanı yorumlayacak kapasite de olsa, zaten elindeki çöpü karayolunun kenarına fırlatmaz.
Sahi elinize ne geçiyor, çöpünüzü gelişi güzel atmakla ?
******
Birde kağıt toplayıcı meselesi var. Bazılarının ekonomiye katkı sağlıyor dediği kağıt toplayıcıları. Ama sadece kağıt toplamıyorlar, çöp bidonlarından pet şişe, teneke, plastik ne bulurlarsa topluyorlar.
Bunu yaparkende genelde ev hanımlarının çöp torbasının içinde biriktirdikleri ve ağızlarını bağlayarak kendileri, eş ya da çocukları veya apartman görevlileri tarafından çöp bidonlarına atılan çöplerin poşetlerini yırtıyorlar. Hatta bazen o poşetleri almak için çöpleri çöp bidonuna boşaltıyorlar.
Yani kağıt toplayıcıları geri dönüşüme materyal bulurken, bir yandan da çevre kirliğine  neden oluyorlar, hatta sağlık açısından tehdit oluşmasına aracılık ediyorlar.
Kötü koku, sinek....
Yırttıkları ve boşaltıkları o poşetlerle bir bakıma haşerenin de yaşam ve üreme alanı bulmasını sağlıyorlar.
*******
Semt pazarlarını hiç, pazarcı tezgahını topladıktan sonra gördünüz mü ? Görmediyseniz, görmenizi tavsiye etmem. Naylon poşetleri, sebze ve meyva atıkları...
Adeta pazar alanı kaplamış..
Sanki şehir çöplüğü...
Gelin semt pazarlarında tezgah açanlara çevre temizliği bilincini aşılamaktan işe başlayalım...
Sonra da genele yayalım...

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2021.09.20 06:23:09
Son Düzenlenme Tarihi :