SON DAKİKA

logo

"Plastiksiz Kıyılar, Plastiksiz Sular Projesi" Konyaaltı Sahili’nde başladı

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) ve Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) iş birliği ile başlatılan, Uluslararası Koruma Kolektifi’nin TCEF programı çerçevesinde desteklenen, kıyı ve denizlerimizdeki plastik kirliliğine dikkat çekmeyi amaçlayan "Pla..

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) ve Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) iş birliği ile başlatılan, Uluslararası Koruma Kolektifi’nin TCEF programı çerçevesinde desteklenen, kıyı ve denizlerimizdeki plastik kirliliğine dikkat çekmeyi amaçlayan "Plastiksiz Kıyılar, Plastiksiz Sular Projesi"nin açılışı Konyaaltı Sahili’nde yapıldı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin çevre ve doğa dostu çalışmaları bünyesinde Konyaaltı Plajı’nda ev sahipliğini yaptığı, Türkiye Çevre Eğitim Vakfı ve Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) iş birliği ile yürütülen ’Plastiksiz Kıyılar, Plastiksiz Sular Projesi’nin tanıtımı için Konyaaltı EKDAĞ Sosyal Tesisleri’nde etkinlik düzenlendi. 24 Temmuz-5 Ağustos tarihleri arasında anket, sergi, yarışma gibi farkındalık oluşturacak çeşitli etkinlikler ile sürdürülecek proje Konyaaltı ve Serik Boğazkent plajlarında gerçekleşecek.

Plastik, izmarit, bebek bezine dikkat çektiler
Projede, yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerinden 45 gönüllü çevreci öğrencinin katılımıyla Konyaaltı Sahili’nde yapılan temizlikte çok sayıda plastik, izmarit, kağıt, karton, cam ve metal gibi çöpler toplandı. Toplanan çöpler türlerine göre ayrılarak farkındalık oluşturmak adına plajda sergilendi. Konyaaltı Sahili EKDAĞ Sosyal Tesisleri’nde açılan stantta vatandaşlar, plastik atıklar ve deniz çöpleri hakkında bilgilendirildi, tek kullanımlık plastiklere alternatif ürünleri görme fırsatı yakaladı.

Büyükşehir her gün 30 ton çöp topluyor
Plastiğin kıyı ve deniz ekosisteminin en büyük problemlerinden biri olduğuna dikkat çeken Antalya Büyükşehir Belediyesi Belediye Başkan Danışmanı Lokman Atasoy, “Yapılan araştırmalarda deniz çöplerinin yaklaşık yüzde 90’ının plastik kaynaklı olduğu ortaya çıktı. Her gün on binlerce kişinin geldiği dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’nde de Büyükşehir Belediyesi ekipleri 24 saat esaslı, 110 kişilik ekibiyle hafta içi günde 30 ton, hafta sonu ise günde 50 ton çöp topluyor. Yani günde ortalama 3 kamyon çöp toplanıyor. Deniz çöpleri ile mücadele konusunda Büyükşehir Belediyesi’nin dere atık kapanları, hayalet ağlar yani atık balıkçı ağları toplama, deniz süpürgesi gibi projeleri bulunuyor. Bunların yanı sıra kıyıların korunmasına yönelik deniz araçlarının denetimi, istilacı türlerle mücadele, Mavi Bayraklı plaj sayısının artışı gibi çalışmaları var” diye konuştu.

“Plastik kirliliğine dikkat çekmek istiyoruz”
Plastiksiz Kıyılar, Plastiksiz Sular Projesi’ne önem verdiklerini ifade eden Atasoy, şunları söyledi:
“Bu projeyle her yıl artan plastik kirliliğinin tüm Akdeniz’deki kıyı ekosistemini tehdit etmesine dikkat çekmek istiyoruz. Tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli, daha az atık ve daha az plastik tüketimi için çaba harcamalıyız. Proje bünyesinde burada anket çalışması, çocuklara özel etkinlikler, temel çevre bilinci ve ekoloji eğitimleri verilecek.”

“Banka kartı büyüklüğünde plastik yiyoruz”
TÜRÇEV Mavi Bayrak Programı Ulusal Koordinatörü Almila Kından Cebbari de, denizlerdeki kirliliğin asıl sebebinin kıyılara bilinçsizce atılan çöpler olduğuna dikkat çekerek, “Mavi Bayraklı Konyaaltı Sahili’ndeyiz ama her gün buradan tonlarca çöp toplanıyor. Peki, bu çöpler nereden geliyor? Bu çöplerin kaynağını araştırıyoruz. Gençlerin enerjisini de yanımıza alarak halk plajlarında en çok tespit ettiğimiz kirlilik çeşidi olan plastikler konusunda bilinçlendirme çalışmalarını bu proje ile yapıyoruz” dedi.
Ekolojik Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Canbolat da plastiklerin ekosistem ve insanlar üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söyleyerek, “Haftada bir tane banka kartı büyüklüğünde mikro plastik tüketiyoruz. Yine yediğimiz balıklar ile vücudumuza giren mikro plastikler plasenta aracılığıyla bebeğe geçiyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.07.26 17:15:21
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






’Suyun Dansı’ sergisi sanatseverlerin beğenisine sunuldu

Mersin Büyükşehir Belediyesinin bu yıl 2.’sini gerçekleştireceği ‘Uluslararası Tarsus Festivali’ bünyesinde, Mersinli Ressam ve Tarsus’a Değer Katanlar Kurulu (TADEKA) üyesi Sema Tüfekçi’nin ikinci sergisi olan ‘Suyun Dansı’ resim sergisi sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sulu boya eserlerinden oluşan ‘Suyun Dansı’ resim sergisi, 14 Ekim’e kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
Mersin Güzel Sanatlar Akademisi’nde gerçekleştirilen serginin açılışına Ressam Sema Tüfekçi ve yakınları, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü ve Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger, İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Kemal Zorlu, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’na bağlı Kent Katılım Toplu Şube Müdürü Çağan Coşkuner ve sanatseverler katıldı.

“Sanat, duyguların aktarımıdır”
Serginin açılışında konuşan sanatçı Sema Tüfekçi, desteklerinden dolayı Mersin Büyükşehir Belediyesi ve TADEKA üyelerine teşekkür etti. Tüfekçi, “Bazen içim sıkılır, evde duramam, kendimi dışarı atmak isterim ve yürürüm. Güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek, yağmur yağdığında toprağın kokusunu hissetmek, suyun şırıldayan sesini işitmek, dalgaların kumda yok oluşunu izlemek, bir çiçeği koklamak, derin sularda yüzmek, dans ve müzik beni rahatlatır ve huzur verir. Oysaki toprak yok oluyor. Asırlık ağaçlar kesiliyor, su kirleniyor. Küresel ısınma her şeyi değiştiriyor. İnsanlar zehirleniyor, çocuklar ölüyor. Doğadaki her türlü güzellik fırçanın konusu olduğu halde, yok olmaya doğru gidiyor. Bu da bana çok büyük bir acı veriyor” dedi. Sanatı kendi ifadeleriyle tanımlayan Tüfekçi, “Sanat, duyguların aktarımıdır. Doğadaki tüm renkler beni büyülüyor. Beni büyüleyen bu güzellikleri, sizlerle de paylaşmak istedim. Günlük hayatın sıkıntılarından biraz uzaklaştırıp, sizlere de bu güzel duyguları aktarabiliyorsam ne mutlu bana” şeklinde konuştu.

“Sanatçıların sanatseverlerle buluşmasını çok önemsiyoruz”
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü ve Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger ise Büyükşehir Belediyesi olarak bu tür çalışmaları oldukça önemsediklerine değinerek, “Biz bu etkinliğin içerisinde yer alıyor olmaktan, destek vermekten dolayı çok mutluyuz. Sanatçılarımızın her şekilde desteklenmesini, şehrimizin bu kadar başarılı sanatçılarının da Mersinli sanatseverlerle buluşmasını çok önemsiyoruz. Buna özel bir hassasiyet gösteriyoruz. Bu anı yaşadığımız, Sema Hanım’ın bu güzel eserlerini izleyebilme şansımız olduğu için de çok mutluyum” dedi.
Tarsus’a Değer Katanlar Kurulu ve Mersin’e Değer Katanlar Kurulunun, bu tür etkinliklerin hayata geçmesinde büyük rolü olduğuna da dikkat çeken Özdülger, “Kent Katılımı ve Sivil Toplum İlişkiler Şube Müdürlüğümüz, bu anlamda çok güzel çalışıyor. Onların da çok emeği var. Bu birlikteliği hep beraber yaşamak, Mersin Büyükşehir Belediyesinin bu tür etkinliklerde sanatı, sanatçıyı destekleyen etkinliklerinde bir arada olduğuna şahit olmak, buna bizim vesile olduğumuzu görmek, bizi daha çok teşvik ediyor ve çok mutlu ediyor” ifadelerini kullandı.

“Amacımız, kentin kültür-sanat politikalarını oluşturmada fikir sunmak”
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığına bağlı Kent Katılım Toplu Şube Müdürü Çağan Coşkuner de, “Hem TADEKA hem MEDEKA’nın ortak amacı, Mersin’in kültür ve sanat konusunda kent politikalarını oluşturma ile ilgili çok değerli fikirler sunmak. Bu fikirlerin de bu mekanlarda gerçekleştiğini görmek, bizler için çok gurur verici” dedi. Sergiye katılan sanatseverlerden Şengül Carus ise “Sema Hanım güzel fikirlerini ve hayata olan bakışını tablolarına yansıtmış. Bunu hepimizin bir şekilde görmesi ve bir şekilde yansıtması gerekiyor. Şu anda dünyamızın o kadar kötü bir evresini yaşıyoruz ki. Bence bu güzellikler orada açan bir çiçek. Bizim bunu büyütmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.10.07 20:01:45
Son Düzenlenme Tarihi :





Kurubaş :Devletin 1 TL’lik teşvikiyle çiğ süt fiyatının 3.50 TL olmalı dedi ve ekledi: Elimizdeki ürünü satamazsak inekler mezbahaya gider

Elmalı ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve Elmalı Ziraat Odası Başkanı Salih Kurubaş, devletin 1 TL’lik teşvikiyle çiğ süt fiyatının 3.50 TL olması gerektiğini söyledi. Gerek pandemiden kaynaklı turizmin daralması nedeniyle gerekse alım gücünün azalması nedeniyle süt ve süt ürünleri tüketiminde düşüş olduğunu bildiren Kurubaş, “Şu an ürünümüzü satamıyoruz. Elimizdeki ürünü satamazsak inekler mezbahaya gider” dedi. Kurubaş, yerel yönetimlerin süt alımı yaparak üreticiyi destekleyebileceğini söyledi.

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ile Antalya Tarım Konseyi (ATAK) işbirliğinde 1 Haziran Dünya Süt Günü öncesinde “Sürdürülebilir Süt Politikası, Sağlıklı Gelecek” başlıklı çevrimiçi program düzenlendi. Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın moderatörlüğünde düzenlenen toplantıya, Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Küçükçetin, Eskişehir Mahmudiye Çifteler Han İlçeleri Süt Üreticileri Birliği Başkanı Güner Özer, Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi ve Hayvancılık Kooperatifleri Antalya Birliği (HAYKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Simav, Tüm Süt, Et ve damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, Elmalı ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve Elmalı Ziraat Odası Başkanı Salih Kurubaş katıldı. ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, hayvancılık politikalarının sürdürülebirliğinin sağlanmasında sütün önemini vurgularken, 1 Haziran Dünya Süt Günü öncesinde sütü konuşmak için sektör temsilcilerini bir araya getirdiklerini belirtti. Çandır, konuklara katılımları nedeniyle teşekkür etti.

 

Moderatör Ali Ekber Yıldırım, toplantıya süt içerek başladı. Sağlıklı gelecek için sağlıklı bir süt üretim sisteminin oluşturulması gerektiğini kaydeden Yıldırım, yılbaşından bu yana hayvancılığın en önemli girdisi yem fiyatının 8 defa artmasına karşın süt fiyatının yerinde saydığına dikkat çekti. Enflasyon kaygısıyla süt fiyatında hep sıkıntı yaşandığını söyleyen Yıldırım, sütün durumunu konuşmak üzere toplantının organize edildiğini belirtti.

 

SAĞLIKLI NESİL İÇİN SÜTE ULAŞIM SAĞLANMALI

Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Küçükçetin, Dünya Süt Günü’nün sütün tüketimini artırmak ve faydalarına dikkat çekerek farkındalık yaratmak için her yıl kutlandığını belirtti. Kalsiyum, fosfor, protein bakımından zengin olan temel gıda olan sütün tüketilmesinin insan sağlığı için önemini vurgulayan Küçükçetin, ülkemizde süt tüketiminin yetersizliğine dikkat çekti. Kişi başı yıllık süt tüketiminin İrlanda’da 125 kilogram, Almanya’da 53 kilogram iken Türkiye’de 40 kilogram olduğunu bildiren Küçükçetin, “Süt tüketiminde geçmişe göre daha iyi durumdayız ama bu miktar artırılmalı” dedi. İstanbul’da yapılan bir anketin sonuçlarını paylaşan Küçükçetin, katılımcıların yüzde 67’sinin süt içme alışkanlığının olmadığını, süt içmeyenlerin yüzde 64’ünün ise neden içmediğini bilmediğini kaydetti. Ankete katılanların yüzde 51’inin süt fiyatını pahalı bulduğunu söyleyen Küçükçetin, süt içme alışkanlığının yüzde 79’unun okul öncesi dönemde kazanıldığına dikkat çekti. Küçükçetin, süt tüketimini teşvik edici en önemli aracın medya çalışmaları olduğunu belirtirken, “Sağlıklı nesiller yetiştirmek istiyorsak, topluma süt içme alışkanlığı kazandırmalıyız, süte ulaşımı sağlamalıyız. Süt fiyatları tüketimin önünde önemli bir engel olabileceği öngörüsüyle sütün fiyatlandırılması konusuna dikkat edilmeli. Okul sütü projeleri ülke çapında ve uzun süreli devam etmeli” dedi.

 

7 ÜYEDEN BİRİ İŞİ BIRAKTI

Eskişehir Mahmudiye Çifteler Han İlçeleri Süt Üreticileri Birliği Başkanı Güner Özer, hayvancılıkta küçük üreticinin her geçen gün kan kaybettiğini söyledi. Hayvancılığın sürdürebilmesi için üreticinin para kazanması gerektiğini vurgulayan Özer, “Süt fiyatı belirlendiği günden bu yana yeme yüzde 69 zam geldi. Sadece son 15 günde yeme 3 defa zam geldi ama süt fiyatı aynı kaldı. Ulusal Süt Konseyi süt fiyatını belirliyor ama girdilere müdahale etmiyor. Elektrik, işçilik, mazot, gübre, yem fiyatı sürekli artarken süt fiyatı sabit kalınca üretici enflasyonun altına eziliyor. Süt fiyatına müdahale ediliyorsa maliyetlere de müdahale edilmeli. Süt yem 1.3 pariteye sabitlenmeli. Herhangi bir tarafın artması ya da düşmesi halinde bunların birlikte hareket ediyor olması sürdürülebilirliğin temelini oluşturacaktır” diye konuştu. Güner Özer, yem süt paritesinin 1.3 olduğu düşünüldüğünde çiğ süt fiyatının 2.80 TL değil 3.50 TL olması gerektiğini kaydetti. Para kazanamayan üreticinin işini bıraktığını söyleyen Özer, “Son 6 içinde bünyemizdeki 478 üyeden 73 işletme şartlara dayanamayarak işi bıraktı. Bunu Tarım Bakanlığı’na rapor ettik” dedi.

 

SÜT BİTERSE ET KRİZİ ÇIKAR

ATB Yönetim Kurulu Üyesi ve HAYKOOP Başkanı Hüseyin Simav, Antalya’da yıllık 400 bin ton süt üretildiğini, bunun sadece 150 bin tonunun kayıt altında sanayiciye ulaştırıldığını kaydetti. Antalya’da günlük 90 ton sokak sütünün sağlıksız koşullarda satışa sunulduğunu söyleyen Simav, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin sağlıklı sütü vatandaşa ulaştırma konusunda çalışma yürüttüğünü, bunun sevindirici olduğunu kaydetti. Süt tüketimini artıracak kampanyalara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Hüseyin Simav, bunun Tarım Bakanlığı kanalıyla ülke genelinde yapılmasını talep etti. Simav, okul sütü programının devam etmesini istedi. Kuraklığın bu yıl büyük sorun olarak hayvancılığı da olumsuz etkileyeceğini kaydeden Simav, daha önce kendi kaynaklarıyla yemini üreten küçük üreticinin kuraklık nedeniyle bu yıl sıkıntı yaşayacağı uyarısında bulundu. Simav, “Ciddi tedbirler alınmazsa girdi maliyetlerine dayanamayan küçük aile işletmelerinin büyük çoğunluğu sonbaharda son nefesini verip, hayvancılığı bırakacak. Devlet süte acil teşvik vermeli. Yem süt paritesi 1.3 olacak şekilde teşvik verilmeli. Süt biterse 17 ay sonra et krizi çıkar” öngörüsünde bulundu. Simav, aile işletmelerinin kırsalın ayakta kalması için ve işsizliğin önündeki çok önemli bir yapı olduğunu bu yapının yaşatılması gerektiğini ifade etti.

 

SANAYİCİ TARIMIN ÖNEMİNİ KAVRADIĞI ZAMAN KALKINABİLİRİZ

Tüm Süt, Et ve damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, girdi fiyatlarının kontrol dışı yükseldiğini belirtirken, süt fiyatının girdi fiyatlarıyla baş edemediğini kaydetti. Kooperatiflerin büyük sanayici ile çiğ süt üzerinden rekabet edemeyeceğini, sütü yöresel ürünlere çevirerek rekabet edebileceğini söyleyen Solakoğlu, “Türkiye’de 200’e yakın yöresel peynir çeşidi var. Yöresel ve coğrafi işaretli ürünlerin katma değeri yüksek. Bu potansiyel değerlendirilmeli. Tüketicinin alım istemi artırarak küçük üretici satışını artırabilir. Bakanlık da bu konuyu teşvik etmeli” dedi. Yem ve sütte 1.3 paritenin başa baş nokta olduğunu kaydeden Solakoğlu, üreticiyi teşvik etmek için 1.5 paritesinin sağlanması gerektiğini vurguladı. “Türkiye’nin sanayileşmesi için tarımda kalkınması şarttır” diyen Solakoğlu, Türk sanayicisinin tarımın önemini kavradığı zaman kalkınmanın sağlanabileceğini ifade etti. “Tarım adeta açık hava kumarhanesine döndü” diyen Solakoğlu, bir sene para eden soğanın ertesi sene para etmediği için sürüldüğünü anımsattı. Solakoğlu, “Artık kaybedecek zamanımız yok. Tarımda gerekli adımları atmalıyız” dedi.

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2021.06.01 09:08:25
Son Düzenlenme Tarihi :