SON DAKİKA

logo

AESOB Başkanı Dere: “Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar bütün esnafımızın sorun ve taleplerini dinliyoruz”

Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, Korkuteli sanayi sitesi esnafı ile bir araya gelerek, "Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar bütün esnafımızın sorun ve taleplerini dinliyoruz” dedi.
Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere ve Korkuteli İnşaatçılar, Elektrikçiler, Sıhhi Tesisatçılar ve Doğramacılar Esnaf Odası Başkanı Ünal Ersan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile birlikte Korkuteli Sanayi Sitesinde bulunan oda üyelerine yönelik düzenlenen kahvaltı programına katıldı.

"Her türlü yetkili merciye aktarıyoruz"
AESOB Başkanı Adlıhan Dere, oda üyelerinin sorun ve taleplerini dinleyip çözüm önerileri hakkında değerlendirmelerde bulundu. Başkan Adlıhan Dere esnafların taleplerini yetkili kurumlara aktaracağını belirterek; “Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’mize bağlı merkez ve ilçelerde olmak üzere toplam 75 odamız ve 104 bini aşkın üyemiz var. Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar bütün ilçelerimizde dükkan dükkan dolaşarak esnaflarımızın sorun ve taleplerini dinliyor, başta valimiz, büyükşehir belediye başkanımız, kaymakamlarımız ve belediye başkanlarımız olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlara ve her türlü yetkili merciye aktarıyoruz. Bugün de burada Korkuteli Sanayi Sitesi’nde bulunan oda üyesi esnaflarımızın sorun ve taleplerini dinleye geldim. Korkuteli İnşaatçılar Elektrikçiler Sıhhi Tesisatçılar ve Doğramacılar Esnaf Odası Başkanımız Sayın Ünal Ersan ile de sık sık bir araya geliyor, siz değerli üyelerimiz için iş birliği halinde gece gündüz demeden çalışıyoruz. Daha önceki oda ziyaretlerimizde de oda başkanlarımız ve yönetim denetim kurulu üyelerimiz tarafından bizlere iletilen talepleriniz vardı. Elektrikçi esnaflarımızın abonelik veri giriş kayıt sistemi hususunda sorunlar yaşadığınızı söylemiştiniz. Bugün de burada ayrıca eski sistem olan ETS Sisteminden TYS sistemine geçiş eğitimi verilecek” dedi.

Korkuteli İnşaatçılar Elektrikçiler Sıhhi Tesisatçılar ve Doğramacılar Esnaf Odası Başkanı Ünal Ersan ise; “Adlıhan Başkanım her zaman Korkuteli’ne geliyor ve birlikte esnaflarımızı işyerlerinde ziyaret ediyoruz. Bu sefer başkanım sanayi sitesi esnaflarımızla da bir araya gelerek kahvaltı vermek istedi. Oda üyelerini toplayalım birlik olalım dedi. Adlıhan Başkanım 7-24 saat esnafın her zaman yanında Biz kendisini ne zaman arasak ulaşabiliyoruz. Her türlü sorunumuzda bize destek oluyor, çözüm için gerekli çalışmaları yapıyor. Oda Başkanı olarak ben de sizin adınıza önemli bir durumda kendisine iletiyorum. Şu anda da başkanımızı sizin yanınıza getirdik. Sorularınız varsa sorun taleplerinizi söyleyin” Şeklinde konuşmalarına yer verdi.
Kahvaltı programımızın ardından Korkuteli İnşaatçılar, Elektrikçiler, Sıhhi Tesisatçılar ve Doğramacılar Esnaf Odası Topraklama Eğitimi Sertifika Töreni gerçekleştirildi.

Korkuteli İnşaatçılar, Elektrikçiler, Sıhhi Tesisatçılar ve Doğramacılar Esnaf Odası’nın düzenlemiş olduğu Topraklama Eğitimini başarıyla tamamlayan oda üyesi 47 esnafa sertifikaları Korkuteli Kaymakamı Sezgin Üçüncü, AESOB Başkanı Adlıhan Dere, Oda Başkanı Ünal Ersan ve CK Akdeniz Elektrik A.Ş. Yetkilileri tarafından takdim edildi. Ve CK Yetkilileri tarafından 59 oda üyesi elektrikçi esnafa ETS Sisteminden TYS sistemine geçiş aşamasında eğitimler verildi.
AESOB Başkanı Adlıhan Dere; “Hizmet içi eğitime önem vererek üyelerimizin görevlerini yerine getirirken her türlü bilgi birikim ve donanıma sahip olmasına özen gösteren Oda Başkanım Ünal Ersan’ı ve beraberinde yönetim denetim kurulu üyelerini bu güzel çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Ayrıca odamız tarafından düzenlenen bu eğitimlere düzenli olarak katılarak başarıyla tamamlayan üyelerimizi de kutluyor, meslek hayatlarında başarılar diliyorum” dedi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.02 17:01:29
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






ANSİAD'DAN SEÇİM DEĞERLENDİRMESİ

2023 Türkiye genel seçimleri, 14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28. döneminde 600 milletvekilinin belirlenmesi ile gerçekleşmiştir. 2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu aynı gün gerçekleşmiş olup ikinci tura kalan seçim 28 Mayıs 2023’te Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ile sona ermiştir. 

Öncelikle Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD)’ın, bağımsız bir sivil toplum örgütü olduğunu bir kez daha kamuoyuna hatırlatmayı bir görev olarak görüyoruz ve ANSİAD olarak bugünden itibaren Türkiye’nin seçim havasından çıkması ve hızlı bir reform döneminin başlaması gerektiğini düşünerek bu basın açıklamasını 29.05.2023 Pazartesi günü (bugün) sizlerle paylaşıyoruz. 

“Önerilerimiz siyaset üstü niteliktedir”

Türkiye, uzun, yorucu, gergin bir seçim sürecini nihayet tamamlamış bulunmaktadır. Önerilerimizi seçim sonucunu bilmeden hazırladık, çünkü bizim önerilerimiz siyaset üstü niteliktedir, ayrıca demokrasi seçimden ibaret olmadığı gibi, devletlerin ve milletlerin kaderi de seçim sonuçlarına bağlı değildir. Milli bir devletin politikaları seçime, kişilere göre değişemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel politikaları da Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu meclisin çizdiği laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkelerinden sapamaz. ANSİAD olarak bizim söylemlerimiz, çizgimiz de her zaman bu yöndedir, değerlendirmelerimizi de döneme göre değil, derneğimiz tüzüğünde yer alan ilkelerimize göre yaparız. 

Seçimler ülkenin gelecek vizyonunun, sorunların ve çözümlerin fikir tartışması süreçleridir ve bu tür seçimler ülkeye fayda sağlar. Ancak, Türkiye’de seçimlerde fikir, sorun ve çözüm tartışması yapılamamıştır. Oysa insanlığın geleceğinin küresel ısınmaya, küresel ısınmaya bağlı büyük küresel güçlere, yapay zeka teknolojilerine bağlı olduğu, 50-60 yıl sonra hiçbir devletin tek başına sorunları çözemeyeceği bir dünyada bizim ülke olarak dünyada ses getirecek mesajlar vermemiz gerekirdi. 

“Seçim atmosferi ve siyasi gerginliklerin ekonomideki faturası artmaktadır” 

Seçimlerde beklenen İstanbul depremini, 21. yüzyıl sorunlarını, endüstri 4.0’ı, yapay zekanın geleceğini, Türk eğitim sisteminin ve milyonlarca çalışanın teknolojik değişime nasıl ayak uyduracağını, şehirlerimizin geleceğini, yeşil ve dijital dönüşümü teknolojileri konuşmalıydık. Çünkü dünya böyle giderse 2053’de dünyamız bugünkü dünya olmayacak, bugün konuşulan şeyler konuşulmayacak. Biz geleceği konuşmadığımız gibi, 10 yıldan bu yana özel sektör olarak konuştuğumuz, artık konuşmaktan vazgeçtiğimiz yapısal reformları da konuşamadık. Enflasyonu, cari açığı, döviz meselesini, konut sorununu, deprem bölgesini konuşmadık. Bunun yerine erken emeklilik gibi vaatlerle ve başka konularla dolu bir dönem geçirdik. Oysa artık bekleyecek zaman kalmamıştır. Sürekli seçim atmosferi ve siyasi gerginliklerin ekonomideki faturası artmaktadır. 

Bu noktadan hareketle ülkemizin üç eksenli bir toparlanma politikasını hızla yaşama geçirmesi için artık kaybedecek gününün kalmadığını hatırlatmak istiyoruz.  Birinci eksen demokrasimizin ve hukuk devleti temellerinin güçlendirilerek, toplumsal kutuplaşmanın giderilmesi ve ulusal birliğimizin sevgi, saygı ve 
uzlaşma kültürüyle sağlanmasıdır. Demokrasilerde seçimler toplum için hayati bir mesele olmamakta, hükümetlerin değişmesi kimsenin yaşamını değiştirmemekte, bu nedenle gerginlik de yaşanmamaktadır. Maalesef ülkemizde seçim gerginliği toplumu daha fazla ayrıştırmış ve kutuplaştırmıştır. Oysa kutuplaşma bir milletin millet olma özelliğini bile ortadan kaldırır. 

“Kalkınma ve demokrasi birbirinden ayrılmayan özdeş kavramlardır”

Ülke olarak demokrasinin seçimden ibaret olmadığını anlamalı ve demokratik kültürü ve kurumları güçlendirmeliyiz. Kalkınma ve demokrasi birbirinden ayrılmayan özdeş kavramlardır. Kalkınma, ekonomik büyüme ve milli gelir artışı değil, demokrasinin ve sosyal piyasa ekonomisinin, bütün bireylerin özgürlük ve mutluluğunu artırmasıdır. Kalkınma için üretim ve gelir artışı, fabrikalar, turizmin büyümesi yeterli olmamakta, beşeri sermaye yapısının ve kurumsal kültürün değişmesi gerekmektedir. 21. Yüzyılın dijital toplumu, geleneksel kültür ve kurumlarla değil, her tür farklılığı, aykırılığı kucaklayan, yenilikçi bilimsel kültürü özümsemiş, çoğulcu ve katılımcı kurumsal kültürle gelişmektedir. Farklı fikirlere saygı, düşünce ve ifade özgürlüğü, dünyadaki 7 milyar insanı cezbedecek nitelikte yaşam tarzı ve inanç özgürlüğü, 21. yüzyılda yaratıcı ve yenilikçi toplum ve ekonomi olmak, bölgesel ve küresel cazibe merkezi olmak için vazgeçilmez kuraldır. Bu yönde ilerleme olmadığı takdirde ülkeler orta demokrasi ve orta gelir tuzağından çıkamamaktadır.  Güçlü bir devlet ve millet olmanın ve devletin beka koşulunun demokrasi ve hukuk olduğu gerçeğinden hareketle bu konudaki eksikleri tamamlamalıyız. 

“Enflasyonun bu kadar yüksek olmasının nedeni belirsizliktir”

Hızla ele almamız gereken ikinci eksen ekonomide istikrarın sağlanmasıdır. Merkez Bankasının 2021 yılı sonundan itibaren faiz oranlarını gerçekçi olmayan bir düzeye indirmesi, liralaşma stratejisi altında kur korumalı mevduata bütçeden kaynak ayrılması ve döviz kurunun baskılanması sonucunda Türkiye’nin risk primi CDS, enflasyon, dış açık ve bütçe açığı artışları ekonomik istikrarı riske atmış bulunmaktadır. Düşük faiz uygulamasıyla son 17 ayda toplam TL krediler %130, taşıt kredileri %505, taksitli kredi kart bakiyesi %317, kurumsal kredi kartı bakiyeleri %277 artmıştır. Yüksek enflasyon ve düşük faiz herkesi kredi alarak enflasyondan kazanmaya yöneltmiş, tüketim artmış, ekonomide canlılık korunmuş, ancak bu canlanma ekonomide istikrardan vazgeçme pahasına gerçekleştirilmiştir. Enflasyon baz etkisiyle %40’lara gelmişse de ortalama enflasyon halen oldukça yüksektir ve döviz kuruyla birlikte yılın son çeyreğinden itibaren tekrar yükselme riski bulunmaktadır. Ülkemizde enflasyonun bu kadar yüksek olmasının nedeni belirsizliktir. Gelişmiş ülkelerde enflasyonun düşüşe geçmesinin nedeni merkez bankalarına olan güvendir. Bizde ise üretici ve tüccar 3 ay, 6 ay, 1 yıl sonra maliyetin ve fiyatın ne olacağını tahmin edemediği için fiyatı önden yüklemeli olarak yüksek tutmak zorunda kalmaktadır. Bu enflasyon kısır döngüsünden çıkmak zorundayız. Ülke olarak enflasyonla uzun dönemli büyümenin mümkün olmadığını, enflasyonun ekonomide verimliliği düşürdüğünü, verimsiz yatırımlara yol açtığını, sosyal adaleti, ticari ve sosyal ahlakı zayıflattığını, yani ekonomide kısa dönemli büyüme sağlasa da uzun dönemde büyümeyi aşağı çektiğini artık anlamak zorundayız. 

“Merkez Bankasının döviz rezervini tüketmiş olması ekonomiyi bir döviz krizi riskiyle karşı karşıya bırakmıştır”

Merkez Bankasının döviz rezervini tüketmiş olması ekonomiyi bir döviz krizi riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Dövizin sabit tutulması için kullanılan yöntemler piyasada birden fazla kur oluşmasına ve ciddi sıkıntı ve güvensizliğe yol açmıştır. Yüksek enflasyona rağmen döviz kurunun baskılanması ihracatımızı olumsuz etkilemektedir, nitekim Nisan ayı ihracatımız %17 düşmüştür. Döviz kurunu baskılamak için teşvik edilen kur korumalı mevduata bütçeden faiz ödenmesi doğru ve adaletli olmadığı gibi, sürdürülebilir de değildir. Faiz ve döviz konusunda günlük kararlar banka sistemini aşırı derecede zorlamaktadır. Piyasada faizler de artık bankaya ve kişiye bağlı çok sayıda faiz bulunmakta ve faiz oranları her gün değişmektedir. Eğer mevcut politika sürdürülürse döviz hesaplarına, döviz işlemlerine katı sınırlamalar getirilmesi, yani döviz ve sermaye kontrolü sistemine tam geçiş gerekecektir. Ancak bu tür sabit kur sistemi bu döviz rezerviyle sürdürülemez, ayrıca Türkiye’yi dünya finans sisteminden uzaklaştırır ve yabancı sermayeyi iyice caydırır. 


Her durumda eğer bir programla güven sağlanmaz ve piyasada kontrol kaybedilirse, hatta mevcut politika programsız biçimde birden bırakılırsa faiz ve dövizdeki hareket ekonomide sarsıntı yaratır, banka bilançoları kötüleşir ve kur şoku, yeni enflasyon şokuna dönüşür.  Dolayısıyla bu durumdan yeni, güçlü, güvenilir bir istikrar programı ile çıkılması zorunludur. 

“Merkez Bankası bağımsız davranarak enflasyonla mücadele programı açıklamalı”

Merkez Bankası bağımsız davranarak, yeni bir para politikasıyla enflasyonla mücadele programı açıklamalı ve faiz oranında aşamalı artış sürecini başlatmalıdır. Şu anda %60’a varan piyasa faizleri, çoklu faiz ortamının varlığı Merkez Bankası politika faizini anlamlı olmaktan çıkarmıştır. Gerçekçi olmayan düşük faiz kredi hacmi kontrolüyle ancak yürütülmektedir. Faiz ve kur fiyattır, piyasada oluşur, gerçekçi olmayan fiyatlar sürdürülemez ve ekonomiyi zayıflatır. Gerçekçi olmayan ve bütçe ödemesine dayalı düşük faiz, verimsiz yatırımı ve tüketimi teşvik ettiği için doğru uygulama değildir. Bütçeden faiz ödemesine dayalı kur korumalı mevduattan birden ve mağduriyet yaratarak değil, aşamalı olarak vazgeçilmelidir. Enflasyon ve fiyat beklentilerini çıpalamak için enerji, un, yem, gübre gibi temel girdi fiyatlarında vadeli fiyatlar açıklanmalı ve buna göre bir sübvansiyon sistemi uygulanmalıdır. 

Ekonomide hızla ele alınması gereken bir konu bütçe açığıdır. Maalesef  EYT gibi uygulamalar, kamuda kadro artışları ve deprem nedeniyle ortaya çıkan harcamalar bütçe açığını artırmıştır, artıracaktır. Dört aylık bütçe açığı 380 milyar liraya yükselmiştir, yıl sonuna kadar 1,5 trilyon liraya ulaşması mümkündür. Bu bütçe açığı zaten yüksek ve adaletsiz olan ÖTV ve KDV artışlarıyla azaltılmaya kalkılırsa enflasyon artacak ve geçim sorunu artacaktır. Bu nedenle mutlaka el atılması gereken alan kayıtdışı ekonomidir. Kayıtdışı ekonomi devletin vergi gelirini azaltmakta, SGK açığını artırmakta, haksız rekabete yol açmakta ve verimsiz işletmeleri yaşatırken  reel sektörde verimli işletmeleri zayıflatmaktadır. Kayıtdışı ekonomiyi azaltmadıkça Türkiye orta gelir tuzağından çıkamaz. Dolayısıyla bütçeye gerekli kaynak artık sadece ve sadece kayıtdışı ekonomi olmak zorundadır. Bunun için vergi sistemi reformu yapılmalı, ücretlilerin vergi yükü düşürülmeli, istihdam üzerindeki prim yükü düşürülmeli ve böylece reel sektörün de eli rahatlamalıdır. 

“Eğitim sistemimizin de artık köklü bir şekilde değişmesi gereklidir”

Rekabetçi bir ekonomi için enerji piyasamızın, bilişim sektörümüzün, finans piyasamızın, lojistik sistemimizin, organize sanayi bölgelerinin, tarımsal yönetim sistemimizin, yerel yönetim sistemimizin tümüyle gözden geçirilmesi ve kurumsal reform adımları atmamız gereklidir. 20. Yüzyıl kültürü ve kurumlarıyla 21. Yüzyıla ayak uyduramayız. 21. Yüzyıl dijital toplumu, kurumların kapsayıcı, şeffaf, bağımsız, katılımcı olması anlamına gelmektedir. Dijitalleşme teknoloji kullanmak değil, teknoloji üreten kültürü yaratmaktır. Dolayısıyla eğitim sistemimizin de artık köklü bir şekilde değişmesi gereklidir. 21. Yüzyıl için İngilizce bilen, kodlama ve yazılım bilen, yaratıcı ve yenilikçi bir genç nesile ihtiyacımız var. Bunun için sadece teknik liseler açmak yetmez, ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim sistemini değiştirmek de yetmez. Genç, yaşlı, çalışan, emekli tüm toplum yaşam boyu öğrenme kültürü, üretim kültürü kazanmalıdır. Bütün kurumlar ve şehirler insana öğreten, herkesi üretim sürecine katan yerler olmalıdır. 21. Yüzyıl ekonomisinde artık sanayi, tarım, ticaret, turizm ayrı ayrı faaliyet alanları değildir, her sektörün entegre olduğu sanayi üretimiyle hizmetin iç içe geçtiği bir ekonomidir. Artık kimyadan tarıma, sağlıktan elektroniğe her sektör derin bilimsel araştırma yenilikleriyle hızla değişecektir. 

Kentlerde dikey ve topraksız tarım, kentlerde üç boyutlu üretim mahalle içine girecektir. Buna göre bir kültür ve eko sistem kurmalıyız ki geleceğin ekonomisinde ilerleme kaydedebilelim. Böyle bir ekonomiyi 
günümüzdeki gibi merkezi bakanlık politika ve uygulamalarıyla yönetemeyiz. Yerelden ulusala uzanan, yerel ekonomiye dayalı katılımcı bir sisteme geçmeli, bunun kültür ve kurumlarını yaşama geçirmeliyiz. 

“Deprem bölgesinin yeniden inşasında acil ilerleme sağlamamız gerekiyor”
 
Acil olarak ilerleme sağlamamız gereken üçüncü eksen deprem bölgesinin yeniden inşası ve İstanbul başta olmak üzere beklenen depremlere hazırlıktır. Öncelikle, seçim süreci içerisinde Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili birçok konunun unutulmuş olmasının normal kabul edilemeyeceğini de belirtmek isteriz. 

50 binden fazla vatandaşımızın yaşamına mal olan depremde herkesin kendi sorumluluğunu üstlenmesi ve ayrıca bütün sorumluların hesap vermesi gerektiğini daha önce de belirtmiştik. Ancak, seçim süreci maalesef deprem konusundaki duyarlılığın azalmasına yol açmıştır. Deprem yıkımında sorumluluğu bulunan müteahhitlerle ilgili yasal süreçler başlatılmış, ancak belediyelerin ve diğer kurumların sorumluluğu konusu henüz konuşulmaya başlanmamıştır.  Depremden sonra bir basın toplantısıyla düşünce ve önerilerimizi paylaşmıştık.  Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen beklenen depreme karşı gerekli hazırlıkların neden yapılmadığı ve deprem sonrası müdahalede neden bu kadar eksik kalındığı hususunda bir sorgulama yapılmamıştır. Deprem bölgesinde konut yapımları başlamıştır, inşaat yaparken bir yandan bölge ekonomisinin uzun vadeli bir plana göre ayağa kaldırılması, yatırımların bölgeye çekilmesi için kapsamlı bir planlama yapılmalıdır. Konut değil, kent inşa etmemiz gerektiğini, bölgesel kalkınma stratejisine göre yeni üretim merkezleri kurulmasını da önermiştik.  

Konut üretim sistemi değişmeli 

Konut üretim sistemimizin, arsa ve arazi yönetim sistemimizin değişmesi gerektiğini de   ifade etmiştik. Mevcut durumda konut üretim sistemi verimsiz, maliyeti yüksek, şeffaf olmayan, kayıtdışılığın fazla olduğu, yerel demokrasiyi zayıflatan bir sistemdir. Türkiye’nin tasarruflarını ve kaynağını israf eden, gelir dağılımında adaleti bozan sistemin ekonomik, siyasi, sosyal etkileri olumsuzdur. Bu sistemle konut maliyetleri aşırı yükselmiş ve konuta erişim neredeyse imkansız hale gelmiştir.  Türkiye’nin konut üretiminde teknoloji, tasarım, enerji gibi her boyutta yeniliklerle yeni bir yol açması gereklidir.

Bu vesile ile yeniden seçilen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve tüm milletvekillerimizi tebrik eder, seçim sonuçlarının vatana ve millete hayırlı olmasını dileriz.  -ANSİAD  BSN.

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.05.29 14:32:15
Son Düzenlenme Tarihi :





Zihinsel engelli depremzede, Antalya'da evlendirilme vaadiyle 82 bin 500 lira dolandırıldı

(İHA) -  Kahramanmaraş'ta zihinsel engelli bir depremzedenin, internette tanışarak telefonla konuştuğu bir kadın üzerinden evlendirme vaadiyle bilgileri alındı, bankadan kredi çekilmek suretiyle 82 bin 500 TL'si dolandırıldı. Dolandırılan engelli gencin, bankaya bu parayı faiziyle 170 bin TL olarak ödeyeceği öğrenildi.  
  İddiaya göre, Kahramanmaraş’ta yaşayan yüzde 72 zihinsel engelli 27 yaşındaki Ökkeş Göl, internette tanıştığı bir kadın ile telefonla görüştü. Kadının kendisine para yatırması istediğini kabul eden Göl, ulaşım için önce bin TL gönderdi. Kimlik ve banka bilgilerini de gönderen Göl, hesabından 82 bin 500 TL kredi çekilerek dolandırıldı.  
  Herhangi bir geliri olmadığı için parayı ödeyecek ekonomik durumunun da bulunmadığını aktaran Ökkeş Göl, "İnternette bir kadın ile tanıştım bana Kahramanmaraş'a geleceğini söyledi, yol parası istedi ben de bankaya gidip bin lira para çekip kendisinin ibanına yolladım. Sonra benden hesap bilgilerimi istediler ben de verdim. Sonra benim hesabımın üzerinden kredi çekmişler mağdurum. Ben bu kişilerin yakalanmasını istiyorum. Parayı ödeme gücüm yok maddi durumum yok. Babam çadırda kalıyor ben konteynerde kalıyorum. Evimiz barkımız yok. Zihinsel engelliye banka nasıl kredi veriyor diyenler de var. Benim derdim mutlu yuva kurmaktı ve hayalim evlenmekti o da olmadı" dedi. 
 
  "Dolandırdık" diyerek telefonu kapatmışlar 
  Ökkeş Göl’ün yakın arkadaşı Ahmet Paçacı ise, "Kendisini Antalya’dan evlendirilme vaadiyle kandırmışlar. İnternet bankacılığı üzerinden şifreleri alınmış ve 82 bin 500 lira gibi bir kredi kullanılmış. Ayrıca özel bir bankanın bu arkadaşımıza 5.51 faiz oranı ile kredi kullandırıp 170 bin 744 lira geri ödemesini talep ediyor. Bizlere yeri geldiğince teferruatlı olan kredi arkadaşımıza 10 dakikada nasıl kullandırılmış. Arkadaşımızın yüzde 72 zihinsel engelli raporu var. İşi ve maaşı yoktur. Sistem üzerinden hesabının açıldığı günden beri hesabına ciddi bir para girişi çıkışı olmamış. Arkadaşımızın babası depremzede ve evini kaybetti, çadır kentte kalıyor, anneannesi de konteyner kentte kalıyor. Bu arkadaşımızın bu parayı karşılayacak hiçbir şekilde gücü yoktur. Gerekli yerlere şikayette bulunduk. Karşı taraftan hiçbir şekilde cevap alamadık, 'dolandırdık' deyip telefonu suratımıza kapattılar" diye konuştu.  

Kaynak : BİK.GOV.TR
Ekleme Tarihi : 2023.06.04 14:34:42
Son Düzenlenme Tarihi :