SON DAKİKA

logo

Antalya’da denizde fenalaşan İsveçli turist kıyıya ulaşmayı başardı ancak kurtarılamadı

Antalya’nın Manavgat ilçesinde serinlemek için girdiği denizde fenalaşan 68 yaşındaki İsveçli erkek turist hayatını kaybetti. Turistin denizden çıkmaya çalıştığı anlar güvenlik kamerasına yansırken, yakınları cenazenin başında gözyaşı döktü.
Olay, Side’de bir plajda meydana geldi. Edinilen bil..

Antalya’nın Manavgat ilçesinde serinlemek için girdiği denizde fenalaşan 68 yaşındaki İsveçli erkek turist hayatını kaybetti. Turistin denizden çıkmaya çalıştığı anlar güvenlik kamerasına yansırken, yakınları cenazenin başında gözyaşı döktü.
Olay, Side’de bir plajda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, eşi ve arkadaşlarıyla birlikte Side’de kaldıkları otelden küçük plaja gelen Stig Vesterberg, serinlemek için denize girdi. Denizde yürüyerek yaklaşık 30 metre ilerleyen Vesterberg, bir anda fenalaşmaya başladı. Geri dönmeye çalışan ve kıyıya 2-3 metre mesafeye kadar gelen turist, orada yere yığıldı. Denize giren bir başka turistin kıyıya gelen İsveçli turisti görmesiyle Vesterberg, sudan dışarı çıkarıldı. İlk olarak yardımına olay yerinin yakınında bulunan otelin cankurtaranı ve sağlık görevlisi koşarken, olay yerine gelen 112 Sağlık ekibi yaptığı kontrolde turistin yaşamını yitirdiğini belirledi. Eşi ve arkadaşları yaşananları yaşlı gözlerle takip ederken, talihsiz turistin cenazesi otopsi yapılmak üzere cenaze aracına alınarak Manavgat Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Yaşananlar plajdaki güvenlik kameralarına da anbean yansıdı. Kayalık bölgeden denize giren turistin biraz yürüdüğü, sonra yüzerek geri dönmeye çalıştığı, kıyıya birkaç metre kala ise batıp çıkmaya başladığı anlar kayıt altına alındı.
68 yaşındaki İsveçli turist Stig Vesterberg’in eşiyle birlikte 12 Ağustos tarihinde tatil için Side’ye geldikleri, 26 Ağustos Cumartesi günü ülkelerine dönecekleri öğrenildi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.21 17:07:25
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Antalya İl Başkanı Düzen’den “Emekli maaşı ve uyuşturucu” eleştirisi

Saadet Partisi Antalya İl Başkanı Ramazan Düzen, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Düzen, “Ülkemizde ve Antalya’da değişmeyen bir gündem var. 7’den 77’ye herkes için öncelikli ve önemli, sosyal hayattan kültürel hayata, iç siyasetten uluslararası ilişkilere kadar hayatın her alanını etkileyen bir gündemi ekonomidir” dedi
Gündemdeki son gelişmeleri değerlendiren Düzen, Ülkemizde ve Antalya’mızda değişmeyen bir gündem var. 7’den 77’ye herkes için öncelikli ve önemli, sosyal hayattan kültürel hayata, iç siyasetten uluslararası ilişkilere kadar hayatın her alanını etkileyen bir gündemi ekonomi olduğunu açıklayarak; “Her nedense dizginlenemeyen veya dizginlenmesi istenmeyen enflasyon; sürekli artan hayat pahalılığı; sonuç, birbiri ardına gelen zamlar…
Durum böyle olunca; çarşıda-pazarda, evlerde, iş yerlerinde insanımızın sürekli olarak konuştuğu konular işte bu hayat pahalılığının ötesine bir türlü geçemiyor. Geçim derdine düşen vatandaş, başka hangi konuları konuşsun ki…  
İktidar da, muhtemelen ülkenin karşı karşıya bulunduğu halkımızın diğer hayati problemlerinin tartışılmasını engellemek için, insanımızı böyle bir geçim badiresinin içerisine bilinçli şekilde sürüklemiş gibi görünmektedir.
Peki, iktidar ve yönetim omuzlarına aldıkları bu ağır sorumluluğun farkında mıdır? Buna olumlu  cevap vermeyi herkes arzu ederdi, ancak maalesef bu mümkün değil.
Böyle bir sorumluluğun farkında olsalardı, milyonlarca emekli “7 bin 500 lira maaşla geçinebilir” diye akıl almaz bir anlayışa sahip olmazlardı!
Yine böyle bir sorumluluğun farkında olsalardı, 2-3 ay emeklilerimizi oyalayıp, sonra da şimdi “işin farkındayız”,  “bunu düzelteceğiz”, “bu hoş olmamış” söylemleriyle 2024 yılını işaret edip yaşlı, güçsüz, çalışma gücünü yitirmiş geniş bir emekli kesimin sefaletinden “mahalli seçimlerde oy devşirme” gayreti içinde olmazlardı!” dedi.
Düzen, Emeklilerini 7 bin 500 liraya mahkum etmek devletimize, ülkemize yakışıyor mu? diye İktidarı eleştirdi. 
Düzen, açıklamasını  şu ifadelerle noktaladı: “İktidarın bu tavrı ciddiyetten, samimiyetten, insaftan oldukça uzak bir tavırdır. İktidar bu durumu düzeltene kadar, yüzbinlerce insan ne acılar çekecek; ailesine, evladına, torununa küçük bir hediye bile alamamanın ne hazin duygularını yaşayacaktır, bunlar biliniyor mu? 
Temmuz ayında iktidarın, ekonomi yönetiminin aklı neredeydi? Sonra, neden hala beklenmektedir? En önemlisi, hatayı, haksızlığı, zulmü en kısa zamanda düzeltmek varken, beklenen şey nedir?    Tüm ısrarlara rağmen TBMM’nin devreye girmesi için neden 1 Ekim beklenmektedir?
1 Ekim’de devlet bütçesine sürpriz bir para gelecek de o mu beklenmektedir?
Hani “Alın teri kurumadan emeğin hakkını verin.” ilkesi? Sevgili Peygamberimiz (sav) böyle buyurmuyor mu? İktidara destek veren muhafazakar ve dindar kesim bu konularda neden sessiz kalmayı tercih ediyor?
Bu bir hak değil midir? Yüz binlerce emeklimizin yıllarca döktüğü alın terinin karşılığını vermek için hem de oy amacıyla aylarca bekletmek de neyin nesidir?
Cumhuriyetimizin 100. yılında, iktidarın o çok sevdiği sloganla, “Türkiye Yüzyılı”nda; emeklilerini 7 bin 500 lirayla yaşamaya mahkum eden bu politika, bu sessizlik, duymazlıktan gelmek  devletimize, ülkemize yakışıyor mu Allah aşkına?
Yine soruyorum, vatandaşlarımızın %90’ından fazlasını yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaya mahkum etmek gerçekten yakışıyor mu?
Gençlerini işsizliğe, emeklilerini ve çalışanlarını yoksulluğa, esnafını, çiftçisini borca mahkum etmek doğru bir şey mi?
Tarımda her geçen gün daha çok dışa bağımlı hale gelmek, binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip ülkemize yakışıyor mu?
Eğitimde ve sağlıkta gün be gün kalite kaybı yaşamak, umutsuzluk içine sürüklenmek  “Türkiye Yüzyılı” söylemleriyle çelişmiyor mu, Allah aşkına?
“İtibardan tasarruf olmaz.” anlayışını benimseyen bir iktidarın, vatandaşlarının “İnsanca Yaşam” standartlarından tasarruf etmeye çalışması, böylece vatandaşının itibarını düşünmemesi, hatta düşürmesi büyük bir çelişki değil midir? Bütün bu belirttiğimiz hususlar “Hikmet-i Hükümet” ile bağdaşır mı? 
Hayat pahalılığına, fahiş fiyat uygulayanların sebep olduğunu iddia eden bir iktidar, yine kendisinin vergi ve harçlarda fahiş artışlara gitmesi hangi mantıkla nasıl açıklanabilir ki?
İktidar, bir yandan millete kemer sıktırırken; diğer yandan kendisi kemer gevşetmeye devam ediyor. Çünkü, obez hale gelmiş bir insan gibi, iktidar da obezleşince başka türlü olmayacağını  herkes bilir.
İktidarın ahlak anlayışı, bilgisi ve söylemleri ile tutum ve davranışları arasında bir uyumsuzluk vardır. Sanki farklı merkezlerden komut alan iki organ arasındaki uyuşmazlık gibi. 
GENÇLERİMİZ BATAKLIĞA ÇEKİLİYOR
Sözün burasında akıllara ilk gelen konu nedir? Gençlerimizi bataklığa çeken, anne-babaları da perişan eden uyuşturucu illeti!
Maalesef son yıllarda bu konu, gençliğimizi tehdit eden en önemli konu haline gelmiştir.
Uyuşturucu madde kullanım yaşı lise, hatta ortaokul seviyelerine kadar inmiştir. Artık sadece birkaç muhitte değil, ülkemizin 81 ilinde, her mahalle ve sokakta yaygın hale gelmiş bulunmaktadır.
Bu işin şakası yok, ihmale gelecek tarafı da yok!
Terörle mücadele hangi ciddiyette ele alınıyorsa; uyuşturucu ile mücadele de bir o kadar ciddi olarak ele alınmalıdır.
Öyle 3-5 sokak satıcısını yakalayıp, birkaç ay içerisinde serbest bırakmakla bu iş çözüme kavuşmaz, kavuşturulamaz!
Limanlarımıza gelen gemilerde, emniyet güçlerimizce kaç ton uyuşturucu yakalandığına ilişkin henüz kamuoyuna bir bilgi verilmiş değildir. 
Bu gemilerin sahipleri kimlerdir? Nereden gelmişlerdir? Kimlerle, hangi kesimlerle  irtibatları vardır? Yakalanan bu adamların bırakılması için kimler ricacı olmuştur ve halen olmaktadır?
Bankaya para yatırdığı için, çocuğunu bir dershaneye gönderdiği için yüzlerce insanı 6-7 yıldır cezaevinde tutanlar, işinden edenler, irtibat ve iltisak gibi kavramlarla binlerce insana terörist damgası vuranlar, uyuşturucu tacirleri ile irtibat ve iltisakları olanlara hangi yaptırımları uyguladılar?
Gençlerimiz göz göre göre elimizden kayıp giderken, bugüne kadar hangi ciddi tedbirler alınmıştır? Gençlerimiz nasıl oldu da bu kadar kolay bir şekilde bu illete ulaşır hale getirildi, ya da getirilmesine müsaade edildi?
İşte her kademedeki okullar açılacak; okul önlerinde evlatlarımıza bu zehirleri satanlara karşı, aslında bu zehirleri binlerce kilometre öteden ülkemize getirenlere karşı, hangi somut adımlar atılacak, ne tür tedbirler alınacak, hep birlikte bakacak  ve göreceğiz.
Saadet Partisi olarak bu problemlerin ve tüm bu sorunların her zaman olduğu gibi ciddi takipçisi olacağız.” dedi.
* SP Basın

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.08.24 12:42:10
Son Düzenlenme Tarihi :





Adanalı hayırsever gül serası kurdu, gelirini çocuklara bağışladı

Adana’da kurulan gül serasında işsiz kadın ve gençler istihdam ediliyor. Serayı kuran Ogün Sever Okur, elde edilen gelirin yüzde 25’inin ihtiyaç sahibi çocuklar için harcanacağını söyledi.
Adana’da küçükken 6 yıl çadırda yaşayan Ogün Sever Okur (31), şimdi kendisini çadırda yaşayan çocuklara ve ihtiyaç sahibi ailelere adadı. ‘Ogün Abi Çocuk Derneği’ni kurup onların ’ağabeyi’ olan Okur, sosyal medyadan da topladığı bağışlarla son yıllarda binlerce aileye ulaştı. Okur, son olarak da merkez Yüreğir ilçesine bağlı Pekmezli Mahallesi’nde gül serası kurdu. 10 dönüm alana kurulan serada köydeki işsiz kadın ve gençler istihdam edilmeye başlandı. İlk gül hasadının ekim ayında yapılması planlanan seranın gelirinin yüzde 25’inin de ihtiyaç sahibi çocukların masrafları için kullanılacağı belirtildi. Ayrıca dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocuklar için ‘çocuk evi’ kurmayı da planlayan Okur, seradan gelecek gelirle bu projeyi de hayata geçirmek için çalışacağını ifade etti.

“Gelirle çocuk evi yapacağım”
İhlas Haber Ajansı muhabirine bilgi veren Ogün Sever Okur, 10 dönüm seranın pilot olduğunu, devamının geleceğini belirterek, “Her gün buradaki işe göre çalışan sayısı değişiyor. Biz buranın gelirinin yüzde 25’ini çocuklara aktaracağız. Kurulma amacımız çocuklar için. Buradan sağlık sorunu yaşayan çocuklar ve sokakta yaşayan çocuklar için gelir sağlamaya çalışacağım. O çocuklara bir ‘çocuk evi’ yapmak istiyorum. İnşallah böyle devam edeceğiz” dedi.
Serada çalışan Emine Şenol (40), “Güzel bir gelir oldu buradaki kadınlar ve gençler için. Ben oğlumu kursa göndermek istiyordum ancak maddi olarak zorlanıyorduk. Şimdi en azından oğlumun kurs parasını burada kendim kazanıyorum, o da gidebiliyor” ifadelerini kullandı.
Pekmezli Mahallesi Muhtarı Celal Güngördü ise, “Buranın kurulma amacı gelirlerin bir bölümünü çocuklara dağıtmak. Ayrıca uzağa gidip çalışamayan gençler ve kadınlar burada gelip çalışıyor. Böyle bir iş olanağı sağlandığı için çok memnunum. Böyle yerlerde iş adamları ve hayırseverlerin bu tarz seralar kurması işsizliğin önüne geçecektir” diye konuştu.

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.06.30 17:01:17
Son Düzenlenme Tarihi :