SON DAKİKA

logo

Muratpaşa'dan Çekya'nın Prag 6 Belediyesine son öneri

Başkan Uysal, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Çekoslovakya’nın ilk cumhurbaşkanı Tomas Garrigue Masary adına Türk-Çek dostluk parklarının iki ilçede kurulmasını önerdi.

Antalya Muratpaşa Belediyesi, Çekya Prag Türk Büyükelçiliği’nin Cumhuriyetin 100’üncü yılı anısına bir parka Atatürk anıtı yerleştirme talebini reddeden kardeş kenti Prag 6 Belediyesi’ne, karşılıklı olarak iki ülkenin kurucu liderlerinin adını taşıyan Türk-Çek dostluk parklarının kurulmasını önerdi. Belediye, Büyükelçi Egemen Bağış’la koordinasyon içinde yürüttüğü süreçten sonuç alamazsa kardeş kent protokolünü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik iftiralar nedeniyle sona erdirecek.  

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü kuruluş yılı ansına Çekya Prag Türk Büyükelçiliği, ağustos ayında elçilik binasının da bulunduğu Ankara Caddesi'ndeki parka Atatürk heykeli koymak istedi. Talep, Prag 6 Belediye Meclisi’nce reddedildi. Gerekçe olarak 1915 olayları gösterildi. Büyükelçi Egemen Bağış, karara tepki gösterirken konuyla ilgili sürecin henüz tamamlanmadığını söyledi.

Gelişmeler üzerine Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Eylül 2022’de Prag Büyükelçisi Egemen Bağış’ın da eşlik ettiği törenle kardeş kent olduğu Prag 6 Belediye yönetimine hitaben mektup yazdı. Uysal, kararın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e iftira niteliği taşıdığını ve derhal gözden geçirilmesini istedi. Uysal, aksi takdirde kardeş kent protokolünün tek taraflı feshedileceğini bildirdi.

Görüşmeler Büyükelçi Bağış’la koordinasyon içinde devam ederken Başkan Uysal, yeni bir öneri sundu. Başkan Uysal, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Çekoslovakya’nın ilk cumhurbaşkanı Tomas Garrigue Masary adına Türk-Çek dostluk parklarının iki ilçede kurulmasını önerdi.

Uysal’ın önerisi, Prag 6 Belediye Meclisi’nce değerlendirilecek. Aksi yönde bir karar daha alınması durumunda kardeş kent protokolünü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik iftiralar nedeniyle sona erdirecek.   *Muratpaşa Belediyesi Bülten


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.09.14 14:56:46
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






HACISÜLEYMAN: SÜRECİN EN AZ HASARLA ATLATILMASINI İSTİYORUZ

ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, “En büyük sorunumuz olan enflasyonun aşağı çekilmesi ülke olarak birinci önceliğimiz, bununla beraber firmalarımızın da ayakta kalmasını, bu süreci minimum hasarla atlatmalarını istiyoruz” dedi.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Ağustos Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Salonu’nda gerçekleşti. ATSO Meclis Başkanı Ahmet Öztürk’ün açılış konuşmasıyla başlayan Meclis’te, Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, merhum dönem Başkanımız Ali Bahar’ı anarak sözlerine başladı. Ali Bahar’ın çalışmayı çok sevdiğini kaydeden Başkan Hacısüleyman, “Geçen bir ay içerisinde onun eksikliğini çok hissettik. Sohbetini, fikirlerini ve projelerini dinlemeyi özledik. Ali Başkanın vefatının ardından taziye ziyaretinde bulunan, taziye dileklerini ileten, acımızı paylaşan herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.  Allah rahmet eylesin; mekânı cennet olsun, nur içinde yatsın” dedi. Hacısüleyman, Oda faaliyetlerinin yanı sıra, Türkiye ve Antalya ekonomisi, enflasyon, iş dünyasının beklentileri ile sektörel gündem konularında açıklamalarda bulundu. 

 

ENFLASYONUN DÜŞECEĞİNE HERKES İNANDIRILMALI

Yılın son 4 ayında Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin büyük ölçüde bekledikleri gibi gerçekleştiğini kaydeden ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, “Ancak son aylarda üretim ve iç satışlarda firmalarımız oldukça zorlanmaya başladı. En büyük sorunumuz olan enflasyonun aşağı çekilmesi ülke olarak, birinci önceliğimiz olmakla birlikte, firmalarımızın da ayakta kalmasını, bu süreci en az hasarla atlatmalarını istiyoruz” diye konuştu. Baz etkisiyle başlayan enflasyon düşüşünün birkaç ay daha devam etmesini beklediklerini dile getiren Hacıdüleyman, “Mayıs ayında yüzde 75,5 ile zirve yapan enflasyon Haziran’da yüzde 71,6’ya, Temmuz’da ise yüzde 61,8’e düştü. Ancak önemli olan baz etkisi ortadan kalktıktan sonra da enflasyonun gerilemeye devam etmesidir. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin bu sürece inanması gerekiyor. Piyasa katılımcılarının 12 ay sonrası için TÜFE beklentisi yüzde 30 iken, reel sektör yüzde 55, hane halkı ise yüzde 72 oranında beklenti içinde. Bu kopukluk, tüm kesimlerin enflasyonun düşeceğine ikna edilmesini zorunlu kılıyor” dedi.

 

ÖZEL SEKTÖR ENDİŞELİ

Antalya iş dünyası olarak, enflasyonun ülke ekonomisi, işletmeler ve halk için büyük bir tehdit olduğunu bildiklerini dile getiren Hacısüleyman, fiyat istikrarını sağlamak için ellerinden geleni yaptıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü;

 

“Ancak, yüksek seyreden enflasyonun maliyetleri yukarı çekmesi ve tüketicilerin satın alma gücünü hızla azaltmasıyla birlikte, yeni vergi düzenlemeleri ve zamlar maliyetleri daha da artırıyor. Üstelik kredi kullanımımız, hem yüksek faiz oranları hem de miktar sınırlamaları nedeniyle sınırlı kalıyor. Şirketlerimizin ayakta kalması için ticari krediler üzerindeki sınırlamaların kaldırılmasını bekliyoruz. İşletme kredileri yatay seyrediyor ve finansman maliyetleri yüksek olsa da krediye erişim engellenmemeli.”

 

ARZ UCUZLAMALI

Üretim maliyetlerinin hızla arttığı bir ortamda, tarımda, konutta, turizmde ve reel sektörde yüksek maliyetlerle karşılaştıklarını vurgulayan Hacısüleyman, “Bu durum hem üreticileri hem tüketicileri zorluyor. Türkiye’de üretim maliyetlerinin genel olarak yüksek olduğunu ve bu maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini açıkça gösteriyor. Enflasyonla mücadele için kredi maliyetlerinin bir süre daha yüksek kalacağını biliyoruz; ancak diğer üretim faktörlerinin maliyetlerinin de acilen düşürülmesi gerekiyor. Çalışanların ücretlerini ve vatandaşların satın alma gücünü koruyarak arzı ucuzlatmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

 

İŞ DÜNYASI SABIRLI OLMALI

2021’de başlayan yanlış ekonomi politikalarının etkilerini yaşadıklarını ifade eden Başkan Hacısüleyman, “Bu durumun düzeltilmesi zaman alacak. Enflasyonun düşmesi zaman alsa da aceleci faiz indirimleri büyük zararlara yol açabilir. Şu an en çok sıkıntıyı vatandaşlar ve çalışanlar çekiyor, ardından şirketler geliyor. Hepimizin bu sürece sabırla yaklaşması gerekiyor” dedi.

 

ENFLASYON PROGRAMININ EKSİKLERİ

Dezenflasyon programından sapmanın büyük zararlarla sonuçlanacağını ve başka bir yol olmadığını kaydeden Başkan Yusuf Hacısüleyman, “Programın mükemmel olmadığını biliyoruz. Enflasyonla mücadelede geciken maliye ve harcama politikaları, yapısal sorunlarımızı çözme konusundaki yavaş ilerlemelerle birleşti. Ayrıca, yüksek teknolojiye yönelik çabalarımızda ilerleme kaydedemedik. Türkiye olarak, orta gelir tuzağından çıkabilmek için işletmelerimizin rekabet gücünü artıracak dönüşümlere acilen ihtiyacımız var. Öyle bir seviyedeyiz ki; artık eskisi gibi düşük maliyet ve düşük fiyat politikasıyla diğer ülkeler ile rekabet edemiyoruz. Çünkü bizde maliyetler yüksek” diye konuştu. Kalkınma, eğitim düzeyi, küresel standartlara uyum gibi süreçlerin Türkiye’de ücret düzeyini yukarı çektiğini ifade eden Başkan Hacısüleyman, “Bu artık aşağı inemez. Yani düşük gelirli ülkelerle rekabet şansımız azaldı. Diğer taraftan ülkemizdeki teknolojik seviye de henüz istediğimiz düzeyde olmadığı için gelişmiş ülkelerle rekabette de zorluk yaşıyoruz. Şimdi düşük ücret politikası ile bu rekabet sınavını geçemeyeceğimize göre, teknoloji alanında atılım yapmamız gerekiyor” açıklamasında bulundu.

 

ENFLASYON MUHASEBESİ EZİYETE DÖNÜŞMESİN

Son günlerin en tartışmalı konusu olan enflasyon muhasebesi konusunda açıklamada bulunan Hacısüleyman, şöyle devam etti;

 

“Aslında konu bir yıla yakındır ülke gündeminde ancak vergi dönemleri geldiğinde tartışma yeniden alevleniyor. Düzenlemede eksik bulunan ya da hatalı olduğu düşünülen noktalar doğal olarak iş dünyası temsilcileri tarafından yüksek sesle gündeme taşınıyor. Enflasyon muhasebesi, enflasyonun mali tablolarda yarattığı yanıltıcı etkileri ortadan kaldırmak amacıyla uygulanıyor. Vergi Usul Kanunu’na göre belirli şartlar altında zorunlu hale gelen bu uygulama, 2024 yılında tekrar yürürlüğe girdi. Ancak, 2021’deki ertelemeden sonra bu uygulamanın bugünkü ekonomik koşullarda firmalar üzerinde önemli zorluklar yarattığı görülüyor. Türk iş dünyası enflasyon muhasebesini 2003 ve 2004’te de tecrübe etmiş olmasına rağmen yıl başladığında, pek çok kişinin aklına şu anda yaşanan sorunlarla karşılaşılabileceği gelmemişti. Sorunların bugün çok can yakıyor olmasının ardında, yirmi yıl önceki konjonktür ile bugünkü konjonktür arasında yatan önemli farklar var.”

 

TAM TERSİ BİR EKONOMİK KONJONKTÜR

2003-2004 döneminde enflasyon muhasebesi uygulanırken, enflasyonun yüzde 18 ve yüzde 9 olduğunu dile getiren ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, “Türkiye 2001 yılında büyük bir ekonomik kriz yaşamış, ekonomi daralmış, yıllık enflasyon yüzde 69’a çıkmıştı. Enflasyon 2002’de yüzde 30’a, 2003’te yüzde 18’e ve 2004’te yüzde 9’a düştü. Türkiye yeniden büyümeye başlamıştı. Hem iç talep, hem ihracat oldukça canlı bir performans gösteriyordu. Kredi faizleri oldukça düşüktü, ülkeye dışarıdan yatırımlar artmaya başlamış, AB ile son derece pozitif bir gündem yakalanmıştı. Bugün enflasyon muhasebesi tam tersi bir ekonomik konjonktürde uygulanıyor. Sıkılaşma tedbirlerinin en kritik dönemindeyiz. Enflasyon yüzde 75’ten yeni yeni düşmeye başladı. Yurtiçi satışlar soğuma dönemine girdi. Üstelik ihracat pazarları da durgun. Kredi faizleri çok yüksek ve kredi büyüme oranlarına sınırlama getirildi. Yani bankalar müşterisi faize razı olsa da istediği kadar kredi kullandıramıyor” diye konuştu.

 

İŞLETMELERİN AYAKTA KALMAYA İHTİYACI VAR

Uygulamada enflasyon düzeltmesinin bilançoda yer alan parasal olmayan kalemler üzerinde yapıldığını ancak parasal kalemlerde değişiklik yapılmadığını vurgulayan Hacısüleyman, “Bu çerçevede stoklar, demirbaşlar, hatta henüz devam eden yatırımlar yeniden değerleniyor ancak kasada duran nakit, bankadaki nakit, alacaklar ve borçlar enflasyon değerlemesine tabi tutulmuyor. Bu durumda elinde yüksek mal stoku olan firmalar, yeni yatırım yapan firmalar, öz kaynakları zayıf borçluluk oranı yüksek firmalar büyük zorluklarla karşılaşıyor. Dolayısı ile kazançtan alınmayan ama varlıkların değerlenmesinden alınan bir vergi ile karşı karşıya kalıyoruz” dedi. İlk geçici dönemde uygulamanın ertelendiğinden ancak ikinci geçici dönemde ertelenmediğinden bahseden Başkan Hacısüleyman, “Ülke genelinde toptan ve perakende satışlarda yavaşlama hatta gerileme varken, kredi faizleri yüksek ve kredi kullanımı zorken, işletmelerin ayakta kalmaya ihtiyacı varken, sistem, firmaları daha da zor duruma sokuyor. Enflasyon muhasebesi uygulaması geçici dönemler için değil, 2024 yılsonu mali tablolarında uygulansa daha iyi sonuçlar alınabilirdi. Bir de üzerine yukarıda saydığımız yan etkiler ortaya çıktı. Bir erteleme olmayacaksa bile, ayakta kalmakta zorlanan şirketlerin haklı şikâyetlerinin giderilmesi gerekiyor” diye konuştu.

 

İŞ DÜNYASI YENİ DÜZENLEMELER NEDENİYLE TEDİRGİN

Yeni kanunlaşan vergi paketiyle birlikte farklı alanlarda yeni vergi düzenlemelerinin getirilmesini ve kayıt dışılıkla mücadele kapsamında yeni adımlar atılarak birçok vergi kanununda idari cezaların da yükseltildiğini ifade eden Başkan Hacısüleyman, “Denetim elbette yapılmalı, yanlışın üstüne elbette gidilmeli ancak iş dünyası yeni düzenlemeler nedeniyle tedirgin bir dönem geçirmektedir. Yeni vergi uygulamalarının özel sektöre getireceği yüklerin, henüz ne boyutta olduğu tam olarak anlaşılmış değildir. Böyle bir ortamda yalnızca ceza kesmeye odaklı denetimler yapılması, bu tedirginliğin daha da artmasına neden olmaktadır. Kayıt dışılığı önlemek ve vergi yükünün toplumda eşit bir şekilde dağıtılması amacıyla mükelleflerin vergi bilincinin artırılması gerekmektedir. Bu nedenle yapılacak keyfi uygulamaların ve yalnızca ceza kesmeye odaklı denetimlerin yapılması mükelleflerin vergi sistemine olan güveninin azalmasına neden olacaktır” açıklamasında bulundu.

 

SON KAVŞAKTAYIZ; YAVAŞLAMANIN DOZU KAÇMASIN

Türkiye ekonomisinde yavaşlama işaretlerinin belirginleştiğini sözlerine ekleyen Başkan Yusuf Hacısüleyman, “Hepimiz yakından şahidiz. Sanayi üretimi çok zayıfladı, Haziran’da yüzde 4,6 düştü. PMİ endeksi son 13 ayın 11’inde 50’nin altında değer aldı ki bu da sanayinin zor durumda olduğunu gösteriyor. Perakende satışlardaki reel büyüme yüzde 20’lerden tek hanelere indi. Kredi kartı ile yapılan harcamalarda keskin bir yavaşlama var. Konkordatolar ve ödenmeyen çek-senet sayısı artıyor. Son olarak işsizlik Mayıs ayında yüzde 8.5 iken Haziran’da yüzde 9.2’ye yükseldi. Temmuz-Ağustos’ta ve sonbaharda işsizlikte artışın devam ettiğini göreceğiz. Artık yavaşlamanın daha ciddi sorunlara dönüşmemesi için son kavşaktayız” dedi. Yakın zamanda gidişatta değişiklik yapacak önlemler alınmazsa ciddi yan etkilere sebep olacağını kaydeden Başkan Yusuf Hacısüleyman, “Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz ve Hazine-Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek başta olmak üzere ekonomi yönetiminin bu uyarılarımızı dikkate almasını, sorunun sadece iş dünyasının yavaşlayan satışları ve karlılığı olmadığını, değerlenen kur nedeniyle ihracatın yara almaya başladığını, çalışanlarımızın ve halkımızın azalan gelirleri nedeniyle büyük sıkıntı içinde olduğunu, enflasyon programından sapmadan, özellikle halkın alım gücünün desteklenmesi gerektiğini bilhassa vurgulamak istiyorum” açıklamasında bulundu.


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2024.08.21 14:42:43
Son Düzenlenme Tarihi :





Lozan Antlaşması 100. Yıl Dönümünde Önemini Koruyor

Antalya, 21 Temmuz 2023 - CHP Antalya Milletvekili Av. Cavit Arı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı ile birlikte Lozan Antlaşması'nın 100. yıl dönümü münasebetiyle önemli bir basın açıklaması yaptı.

Arı, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması'nın, Türklerin bağımsızlığını ve sınırları belli bir vatan sahibi olmasını sağlayarak, Batı karşısında sürekli gerilemekte olan Türk milletine umut ve güven verdiğini ifade etti.

Lozan Antlaşması'nın, İtilaf Devletleri tarafından Misak-ı Milli'nin kabul edilmesiyle Türk Devleti'nin bağımsızlığının tanındığını ve askeri zaferlerin siyasi başarıya dönüştüğünü belirten Arı, bu antlaşmanın aynı zamanda Sevr Antlaşması'nın geçersizliğini ispatlayarak I. Dünya Savaşı'nı sona erdiren en önemli belge olduğunu vurguladı.

Av. Cavit Arı, Lozan Barış Antlaşması'nın galip devletler tarafından Türkiye'ye dayatılmamış, eşit şartlarda imzalanmış kalıcı bir antlaşma olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin bağımsızlığının ve hukuki statüsünün bu antlaşma ile kesinlik kazandığını belirtti.

Lozan Antlaşması'nın çağdaş bir Türk devleti olan yeni Türk Devleti'nin temellerini atan Büyük Önder Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesi ışığında imzalandığını vurgulayan Milletvekili Arı, bu antlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu olduğunu ifade etti.

Arı, Lozan Antlaşması'nın süresi olmadığını ve Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece geçerliliğini koruyacağını, bu antlaşmanın sona ermesini bekleyenlerin Türkiye'yi yeniden Sevr Antlaşması'na mahkum etmek isteyenler olduğunu söyledi.

CHP Milletvekili Av. Cavit Arı, Lozan Barış Antlaşması'nın Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve hukuki bağımsızlığının resmi dayanağı olduğunu vurgulayarak, bu önemli tarihi olayın 100. yıl dönümünü kutladığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türk diplomasi tarihi açısından büyük bir başarı gösteren Konferans Heyeti ve Milli Mücadele Kahramanları'nı rahmet ve şükranla andığını belirtti.

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.07.21 14:48:07
Son Düzenlenme Tarihi :