SON DAKİKA

logo

Kuyumculuk sektörü üretime başladı, ihracat kaybı kapatılıyor

Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler sonrası şehrin en büyük ihracat kalemleri arasında yer alan kuyumculuk sektöründe deprem sonrası üretimde durma noktasına gelmişti. Üretime tekrardan başlayan kuyumcu esnafları meydana gelen ihracat kaybını da kapatıyor.
Kuyumculuk sektörü Kahramanmaraş’ın önde gelen sektörlerinden biri olarak dikkat çekerken, 450’ye yakın firma ve imalathanesi ve yılda 40 ton altın işlenmesiyle İstanbul’dan sonra Türkiye’de ikinci sırada yer alıyor. Altın işlemeciliği bakımından tecrübenin yüksek olduğu sektörde yaklaşık 3 bin kişi istihdam edilirken, 6 Şubat tarihinde yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler sonrasında altın ve mücevherat üretimi durma noktasına gelmişti.
Yaşanan olumsuz süreçte yaralarını saran altın üreticileri, ağır hasar alan ve 470’e yakın iş yerinin bulunduğu Kuyumcukent’in orta hasarlı olmasından dolayı kapalı otopark kısmına yapılan iş yerlerinde üretime devam eden kuyumcu esnafı, yaşanan deprem sonrası gerileyen altın üretimini tekrardan canlandırmak için mesailerine devam ediyor. Kuyumcu esnafı, depremlerde orta hasarlı olan Altınşehir’in en kısa sürede güçlendirilmesini ve üretime eski iş yerlerinde yapmak istiyor.
“Altınşehir’in bir an önce ayağa kalkması gerekiyor”
Kuyumcu esnaflarından Ökkeş Balcı, “Altınşehir olarak buradan ihracat oluyordu ama şu an bütün esnafımız ve burada çalışan personel herkes perişan durumda. Altınşehir’in en kısa zamanda ayağa kalkması lazım. Tekrar esnafın düzenli olarak kapasitesini düzelterek işine bakması gerekiyor. Altınşehir tekrardan ayağa kalkmaz ise meslek eriyip bitecek. Deprem öncesi ve deprem sonrası Kahramanmaraş’ın altın üretim potansiyeli neredeyse yüzde 50 oranında düştü. Altınşehir olarak tekrardan ayağa kalkarsak bu üretim oranı yükselmeye devam eder” dedi.
Bir diğer kuyumcu esnafı Mahmut Çilköse ise “İş yerlerimizi taşımak zorunda kaldık, daha küçük alanlarda çalışmaya mecbur kaldık ve bir an önce Altınşehir’in kısa sürede faaliyete geçip kuyumcu esnafımızın mu mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz. Eski iş yerlerimizdeki iş potansiyelimizi dışarıda yakalamamız imkansız. Bu şehri biz de ayağa kaldırmak için kuyumculuk sektöründe çabalamak ve çalışmak istiyoruz. Toparlanmaya başladık, sonuçta üretmemiz lazım, bu şehri ayağa kaldırmak zorundayız” diye konuştu.
Kahramanmaraş Kuyumcular Odası Başkanı Mustafa Öz, “Yüzde 35’lik iç piyasadaki bu üretimimiz şu anda yüzde 10, yüzde 20’lere kadar geriledi. Kahramanmaraş, altın ve mücevher üretiminde Türkiye’nin ikinci en büyük üretici ili. Burada yaklaşık 10 bin kişi istihdam ediliyor. Kahramanmaraş ekonomisine büyük katkıda bulunuyor. Deprem sonrası ihracatlar da yarından aşağı yani yüzde 30’lara kadar düştü” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.03 23:22:06
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Türkiye’nin yedi renkli gölünde su seviyesi kritik seviyede

Günün değişik zamanlarında farklı renkler alan, etrafı elma ve şeftali bahçeleriyle çevrili, berrak plajlarıyla ünlü, Türkiye’nin dördüncü büyük doğa harikası Eğirdir Gölü’ndeki su seviyesi kritik seviyelere yaklaşıyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji bölümü öğretim üyesi aynı zamanda Su Enstitüsü müdürlüğünü yürüten Doç. Dr. Şehnaz Şener, 1969 yılı Haziran ayından itibaren bugüne kadar göl hacminin yarı yarıya azaldığını belirterek “Göl yüzey alanının ise 55 kilometre kare daha küçüldüğünü söyleyebiliriz” dedi.
Türkiye’nin yedi renkli gölü olarak bilinen aynı zamanda Türkiye’nin ikinci tatlı su gölü olan ve Isparta’nın içme suyu ihtiyacının karşılandığı Eğirdir Gölü’nde su kayıpları kritik seviyelere yaklaşıyor. Gölde su seviyesinin azalmasıyla birlikte halk plajlarında kumluk alanlar genişlerken iskeleler de karada kaldı. Suların çekilmesi ilginç görüntüler de oluşturdu. 2016 yılında Bedre Plajı’na kurulan su kaydırağı kumların arasında kaldı. Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji bölümü öğretim üyesi aynı zamanda Su Enstitüsü müdürlüğünü yürüten Doç. Dr. Şehnaz Şener, Eğirdir Gölü’nü kaybetmemek için yapılması gereken tek şeyin su kullanımlarının azaltılması gerektiği konusuna dikkat çekti.

“Göl hacmi yarı yarıya azaldı, göl yüzey alanı ise 55 kilometre kare küçüldü”
Eğirdir Gölü’nün Türkiye’nin ikinci doğal tatlısı gölü olduğuna ve Isparta’nın içme suyu ihtiyacını karşılaması sebebiyle en önemli su kaynaklarından biri olduğuna değinen Doç. Dr. Şehnaz Şener, “Gölün son yıllardaki durumunu hepimiz üzülerek izliyoruz. Göl içme suyu kaynağı olması sebebiyle özel hükümlerle koruma altına alınmış durumda ve gölün su seviyesi minimum işletme kodu özel hükümlerle 914,72 metre olarak belirlenmiş. Devlet Su İşleri 18. Bölge Müdürlüğünün yaptığı göl seviye ölçümlerine göre 1 Eylül tarihinde alınanı en son göl seviyesi 914,70 metre olarak ölçülmüş. Bu değer bu göl seviyesiyle yine DSİ Bölge Müdürlüğümüzün 2020 yılında yaptırmış olduğu batimetri verileriyle göl alanını hesapladığımızda 436 kilometre karelik bir göl yüzey alanı şu anda mevcut durumda ve göl hacmimizi 2 milyar metreküp civarında. Gölün maksimum işletme kodunda bu değerlere baktığımızda ise göl hacmimizin yaklaşık 4,1 milyar metreküp olduğunu biliyoruz. Bu demek oluyor ki geçmişten günümüzde şu anda gölün hacminin yarı yarıya azalmış olduğunu söyleyebiliriz. Gölün maksimum su kodunun ölçüldüğü 1969 yılı Haziran ayından itibaren bugüne baktığımızda göl hacmini yarı yarıya azaldığını, göl yüzey alanının ise 55 kilometre kare daha küçüldüğünü söyleyebiliriz” dedi.

“Bedre Plajı’nda kıyıdan itibaren gerçekleşen çekilme 90 metre”
Eğirdir Gölü çevresinde gerçekleşen su çekilme noktalarını belirten Şener, “Bunlardan bir tanesi gölün doğusundaki Gelendost-Yenice bölgesi bir diğeri gölün batısında Pupa Çayının göle döküldüğü bölge. Yine gölün kuzeyinde Taşevi bölgesinde ciddi çekilme alanları söz konusu ve şu an burada bulunduğumuz Bedre Plajı’nda da çok ciddi bir göl çekilmesi gözlenmekte. Yaptığımız bu sayısal analizler sonucunda 2010 yılından günümüze kadar Bedre Plajı’ndaki kıyıdan itibaren gerçekleşen çekilme miktarı 90 metre civarında.2010 yılından günümüze kadar Yeşil Ada civarında 70 metrelik, Kovada Kanalı çıkışında 70 metrelik yine gölün kuzeyindeki Taşevi bölgesinde en fazla çekilme 160 metre olarak belirlendi” dedi.

“İçme suyu için 13 milyon metreküp, tarımsal sulama için alınan su miktarı yaklaşık 160 milyon metreküp”
Göldeki su kaybının sadece iklim değişikliğine bağlanmaması gerektiğini vurgulayan Şener, “Tabii ki yağışların azalmasıyla ve sıcaklığın artması sonucunda gerçekleşen buharlaşma miktarlarının artmasında su kaybının etkisi olduğu bir gerçek ancak bunun da ötesinde sürdürülebilir bir göl yönetiminde olması gereken koruma kullanma dengesinin sağlanamamış olması ne yazık ki gölü mevcut duruma getiren en önemli faktördür. Yani koruma kullanma dengesi derken aslında gölden kullanım amacıyla alınan su miktarlarından bahsediyoruz. Rakamsal olarak ifade edecek olursak Eğirdir Gölü’nün içme suyu için 13 milyon metreküp su alınırken tarımsal sulama için alınan su miktarı yaklaşık 160 milyon metreküp. Bu durumda havza içerisinde aynı zamanda sulamada kullanılmak üzere çok fazla sayıda sondaj kuyuları var ve sürekli bir yeraltı suyu çekimi söz konusu. Yani gölden su kullanımında tarımsal sulama aslında en büyük problem olarak karşımıza çıkıyor. Biz bilim insanları olarak bunu yıllardır söylüyoruz. Tarımsal sulamanın daha kontrollü ve özellikle damlama sulamaya geçilmesi gerektiği noktasında ancak hala Havza’nın birçok noktasında vahşi sulamaların yapıldığına ne yazık ki şahit oluyoruz. Atabey Ovası yine tarımsal sulama için gölü kullanan en önemli alanlardan biri. Yaklaşık 14 bin hektarlık bir alanın sulaması yine Eğirdir Gölü’nden karşılanıyor ve bunun için yılda 65 milyon metreküplük bir su çekimi söz konusu. Atabey Ovası’na suyu götürmek için sistem açık kanallarla gerçekleşiyor ve taşıma noktasında da bu süreçte 65 milyon metreküp suyun 40 milyon metre küpünün buharlaştığını söyleyebiliriz. Bunu önlemek adına Atabey sulamasını modern hale getirmek yani kapalı sistemle taşınmasına yönelik 2020 yılında ihalesi yapılmış ve çalışmaları başlatılmıştı ancak hala günümüzde bu çalışmalar tamamlanmış değil ne yazık ki. Tarımsal sulama için çekilen bu afaki su miktarını minimuma indirilebilmesi için bir an önce havzadaki tüm sulama sistemlerinin rehabilite edilmesi ve modernizasyonunun gerçekleştirilmesi zorunludur” şeklinde konuştu.

“Yapılması gereken tek şey su kullanımlarının azaltılmasıdır”
Gelecek yıllarda Eğirdir Gölü’nün yağıştan beslenemeyeceğini açıklayan Şener, “2020-2100 yılları arasında yağışın yaklaşık yüzde 15 oranında azalacağı, sıcaklığın ise en kötü senaryoya göre 3 ile 6 santigrat derece arasında bir artış göstereceği öngörülmekte. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki önümüzdeki yıllarda da gölün yağıştan beslenimi artmayacağı gibi buharlaşma kayıpları da her geçen gün daha da artacak. Bu nedenle Eğirdir Gölü’nü kaybetmemek için yapılması gereken tek şey su kullanımlarının azaltılmasıdır. Bu da havzadaki su kullanımlarının, su politikalarının iyileştirilmesi ve buna yönelik gerekli noktalarda şuurlandırma ve farkındalık faaliyetlerinin arttır mümkün olacaktır aksi durumda gelecekte Eğirdir Gölü’nün kuruması ve gölü kaybetmemiz kaçınılmazdır” dedi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.22 15:32:18
Son Düzenlenme Tarihi :





ATSO Başkanı Bahar: "Para politikasının devamlılığı yıllık enflasyonu düşürecek"

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, "Birçok mal grubuna yapılan zamlar, hem yıllık hem de aylık enflasyonda hızlı bir artışa neden olmuştur. Mali tedbirler çerçevesinde piyasayla uyumlu bir etki söz konusu. Para politikasının devamlılığı yıllık enflasyonu düşürecek" dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Temmuz ayı enflasyon oranlarını değerlendiren Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, en yüksek aylık artışın akaryakıt zamlarının etkisi ile ulaştırma grubunda olduğunu kaydetti. 2023 Temmuz ayı enflasyonu beklentiler dahilinde önceki aya göre TÜFE’de yüzde 9.49, Yİ-ÜFE’de yüzde 8.23 olarak açıklandığını kaydeden Başkan Bahar, "Yıllık enflasyon ise tüketici fiyatlarında yüzde 47.83, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 44.50 olmuştur. 2023 yılı son 7 aylık enflasyon yüzde 31.14 olurken 12 aylık ortalamalara göre enflasyon yüzde 57.45 olarak gerçekleşti" dedi.
Mali tedbirler, döviz kuru gelişmeleri ve ücret artışlarının etkisiyle enflasyonun Temmuz’da yıllık yüzde 47,8 ile piyasa beklentileriyle uyumlu gerçekleştiğini kaydeden Bahar, "Fiyat istikrarının sağlanmaya çalışıldığı bir süreçteyiz. Para politikamızın olumlu bir etkisi söz konusu. Bu şekilde devam edebilirsek yıllık enflasyonun düşüşüne şahit olacağız" diye konuştu.

Ulaştırmada artış
TÜFE ile aylık harcama grupları itibarıyla en yüksek artışın yüzde 15.75 ile ulaştırma, yüzde 13.61 ile sağlık, yüzde 11.92 ile lokanta ve oteller gruplarında gerçekleştiğini dile getiren Başkan Bahar, "En az aylık artış gösteren grup ise yüzde 2.67 ile eğitim olmuştur. Yıllık bazda ise en yüksek artışlar Haziran ayında olduğu gibi yüzde 82.62 ile lokanta ve otellerde, yüzde 75.95 ile sağlık, yüzde 60.72 ile gıda ve alkolsüz içecekler harcama gruplarında olduğu görülmüştür. Çekirdek enflasyon da yüzde 56.09 ile manşet enflasyon gibi yüksek bir ivme kazanmış olup, yıllık bazda Yİ-ÜFE ilk kez 3 yıl sonra ÜFE’nin gerisinde kalmıştır" şeklinde konuştu.

Aylık enflasyon seviyesi
Birçok mal grubuna yapılan zamların artışa etkisi olduğunu dile getiren Başkan Ali Bahar, "Haziran ayında asgari ücrette yapılan artışlar, KDV ve ÖTV başta olmak üzere vergi artışları, TCMB’nin beklentinin altında faiz artışına gitmesi nedeniyle döviz kurlarında yaşanan yukarı yönlü trend ve akaryakıta yapılan zamlar hem yıllık hem de aylık enflasyonda hızlı bir artışa neden olmuştur. Aylık enflasyon son 1,5 yılın en yüksek seviyesinde, yıllık enflasyonda ise 8 aylık iyileşme ivmesi yön değiştirmiştir" dedi.
Yıllık ortalama enflasyonun cari hızının TÜFE’de yüzde 60-70, ÜFE’de yüzde 90-100 bandında seyrettiğini dile getiren Bahar, "Enflasyonun yüksek seyretmesinde akaryakıt ürünlerinde yaşanan fiyat artışlarının etkili olduğu görülürken, yıllık bazda gıda fiyatlarının yüzde 60’ın üzerinde yüksek seyrettiği görülmektedir" ifadelerini kullandı.

Tahıl koridoru problemi
Ücret ve fiyat sarmalı, OPEC’in petrol üretimindeki devam eden kesintileri nedeniyle petrol fiyatlarındaki artış trendinin önümüzdeki aylarda da enflasyona etki edeceğini dile getiren Bahar, "Gıda enflasyonu başta olmak üzere birçok mal kaleminde enflasyonun artış trendinin devam etmesi beklenmektedir. Bunun yanı sıra, tahıl koridoru anlaşmasının Rusya tarafından sonlandırılması, Ukrayna’nın tahıl limanlarının Rusya tarafından vurulması sonucu buğday fiyatları 5 ayın en yüksek seviyesine (7,77 dolar/kg) çıkmıştır" dedi.
Türkiye’nin tahıl koridorundan en fazla ürün olan üçüncü ülke olmasına dikkati çeken Başkan Bahar, "Bu nedenle, yaşanan tahıl kıtlığı ve yağlı tohumlardaki açık sadece gıda enflasyonunu tetiklemekle kalmayıp, açlığa, yetersiz beslenmeye ve salgınlara dönüşebilir. Akaryakıt, gübre gibi tarımsal girdilerdeki zamların yanı sıra aşırı sıcaklar tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Tarımda gıda güvencesi sorunu için gerekli adımların atılması acil bir konudur" diye konuştu.

Gelir-Yaşam maliyeti
Özellikle gıda başta olmak üzere temel mal ve hizmetlerde yaşanan artışın dar ve sabit gelirli vatandaşların alım gücünde erimeye yol açtığına dikkati çeken Başkan Ali Bahar, "Asgari ücrete, memur ve emeklilere yapılan zamlar dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünün iyileştirilmesi bir yandan yoksullukla mücadele açısından pozitif katkı sağlasa da, akaryakıt, doğal gaz, KDV ve ÖTV artışları nedeniyle yapılan zamlar ve enflasyon oranları riski artırıyor. Özellikle hem aylık hem de yıllık düzeyde yüksek seyreden gıda enflasyonu, gelirlerinin önemli miktarını gıdaya ayıran dezavantajlı vatandaşlar için enflasyonun etkilerini artırmaktadır" ifadelerini kullandı.

Turizm avantajı
Rasyonel politikalara dönüş kapsamında 22 Haziran’da TCMB’nin faiz oranlarını ilk kez arttırdığı ve bundan sonraki süreçte fiyat istikrarının politikalarda temel öncelik olduğunu ifade ettiklerini hatırlatan Başkan Bahar, "Temmuz 2023’de tekrar 250 baz puan faiz artışı ile piyasaya sıkılaşma politikası sinyalini devam ettirmektedir. Ancak döviz kuru yılbaşından bu yana, yüzde 40’tan fazla değer kaybetmiştir. TCMB yılsonu dolar beklentisini şimdiden 28,46 TL’den 31,42 TL’ye yükseltmiştir" dedi.
Yaz aylarında turizm faaliyetlerinin döviz girişi nedeniyle avantaj kazandırdığını vurgulayan Bahar, "Sonbahardan itibaren zayıflaması ile döviz kurlarına dikkat edilmelidir. Haziran ayında bütçe açığı, cari açık ve kurlar ile kur artışı kaynaklı maliyet artışları, kalıcı fiyat istikrarı önünde engel teşkil etmektedir. TL’deki değer kaybı kur geçişkenliği etkisiyle önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir" diye konuştu.

Enflasyonla mücadele için güven
Enflasyonla mücadelede halkın enflasyonun düşeceğine dair beklentisi ve bu beklentinin satın alma davranışlarına yansımasının önemli olduğuna işaret eden ATSO Başkanı Ali Bahar, "Sıkı para politikasının yanı sıra üretimde yapısal dönüşüm, hukukun üstünlüğü, TCMB’nin bağımsızlık ve şeffaflık algısının iyileştirilmesi gibi faktörler sayesinde uzun vadeli yabancı sermaye girişlerine ihtiyaç vardır. Bu konuda devletimizin uyguladığı politikayı destekliyoruz" dedi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.04 17:29:14
Son Düzenlenme Tarihi :