SON DAKİKA

logo

Epilepsi cerrahisi ile nöbetlere son

Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mahmut Akyüz, hastaların hayat konforunu olumsuz yönde etkileyen epilepside ilaç tedavisinin bazen fayda sağlayamadığını belirterek, "Epilepsi cerrahisi, geçirilen nöbetlerin şiddetini ve sayısını durdurmak veya azaltmak için yapılan bir beyi..

Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mahmut Akyüz, hastaların hayat konforunu olumsuz yönde etkileyen epilepside ilaç tedavisinin bazen fayda sağlayamadığını belirterek, "Epilepsi cerrahisi, geçirilen nöbetlerin şiddetini ve sayısını durdurmak veya azaltmak için yapılan bir beyin ameliyatıdır" dedi.
Memorial Antalya Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mahmut Akyüz, epilepsi cerrahisi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Akyüz, beyindeki anormal elektrik aktivitesi sonucu gelişen nörolojik bir hastalık olan epilepsinin nöbetler şeklinde meydana geldiğini söyledi.
Normalde, beyin belirli bir düzende sürekli olarak küçük elektriksel uyarılar üretirken, epilepsi nöbetinde genellikle elektriksel işleyişindeki geçici bir değişikliklerin ani davranış bozukluğu olarak ortaya çıkabildiğini dile getiren Akyüz, 1 yıl ilaç tedavisinden fayda göremeyen hastalarda epilepsi cerrahisinin yüzde yüze yakın iyileşme ile yüz güldürebildiğini kaydetti.

"Cerrahi tedaviye geçilebiliyor"
Epilepsi bir yere uzun süre dalma, geçici kafa karışıklığı, kolların ve bacakların kontrol edilemeyen sarsıntı hareketleri, vücudun sertleşmesi, bilinç veya farkındalık kaybı, solunum problemleri, bağırsak veya mesane kontrolünün kaybı ve belirgin bir sebep olmaksızın aniden düşme gibi belirtilerle ortaya çıkabildiğini aktaran Akyüz, "Hastaların hayat konforunu olumsuz yönde etkileyen epilepside ilaç tedavisi bazen fayda sağlamamaktadır. Epilepsi cerrahisi, geçirilen nöbetlerin şiddetini ve sayısını durdurmak veya azaltmak için yapılan bir beyin ameliyatıdır. Epilepsinin ilk tedavisi ilaçla tedavidir. Eğer epilepsi dirençli hale gelirse yani ilaçla tedavi edildiği halde iyileşme görülmezse monoterapi ve politerapiye geçilir. En az 1 yıllık çoklu ilaç tedavisine rağmen nöbetler durdurulamazsa cerrahi tedavi söz konusu olabiliyor" ifadelerine yer verdi.

"Hastalar konseyde değerlendiriliyor"
Epilepsi cerrahisi için hastaların beyin, sinir ve omurilik cerrahisi, nöroloji, radyoloji ve nükleer tıp uzmanlarının oluşturduğu bir konseyde değerlendirildiğine değinen Akyüz, "Konseyde hastanın hangi cerrahi tipine uygun olup olmadığı belirlenir. Epilepsi cerrahisinde çoğunlukla 2 farklı yönteme başvurulur. En yaygın olarak gerçekleştirilen rezektif cerrahi yönteminde beynin küçük bir bölümü çıkarılır. Bu ameliyatta genellikle bir tümör beyin hasarının olduğu yer veya malformasyon bölgesiyle, nöbetlerin meydana geldiği beyin bölgesindeki beyin dokuları alınır. Rezektif cerrahi çoğunlukla görsel hafızayı, dil anlama ve duyguları kontrol eden bir alan olan temporal loblardan birinde gerçekleştirilir. En çok fayda görülen rezektif cerrahide başarı oranları yüzde yüzlere kadar çıkabilmektedir. Rezektif cerrahi, uygun olan her hastada ilk tercih edilecek cerrahi yöntemdir. Mezial temporal skleroz (MTS), hipokampus, kortikal displazi, düşük evreli glial tümörler, AVM, damar yumakları epilepsi nöbetlerine neden olabilmektedir. Bu gibi durumlarda rezektif cerrahiye başvurularak beyinde bulunan nöbete yol açan yapılar çıkarılarak iyileşme sağlanması planlanır. Rezektif cerrahi ile çıkarılacak bir tümör yapısı veya odak bulunamazsa palyatif cerrahi adı verilen yöntemlere başvurulur. Vagus sinirine pil takılması, kallozotomi en sık kullanılan palyatif cerrahi türleridir. Kallozotomi ameliyatında beynin her iki yarım küresini birbirine bağlayan korpus kallozumunun birbirinden ayrılması sağlanır. Böylelikle nöbetin bir taraftan diğerine geçişi engellenir ve hastaların nöbet sıklığı azalır. Yüzde yüz bir iyileşme sağlanmasa da nöbet sıklıklarının azalması ile belli oranda bir fayda görülüyor" diye konuştu.

"Dirençli epilepsi tanısı alır almaz hastalar değerlendirilmeli"
Epilepsi cerrahisinin ne kadar süreceği hangi tip ameliyatın uygulandığına göre değiştiğini ifade eden Akyüz, "Örneğin pil takılma ameliyatının süresi ortalama 1 saatken rezektif cerrahi 10 saatlere kadar çıkabilmektedir. Vagus sinirine pil takılması 3 yaşından itibaren uygulanabilmektedir. Diğer cerrahi seçenekleri 18 yaşından itibaren mümkün olduğu kadar erken devrede yapılmalıdır. Çünkü dirençli epilepsilerde nöbet sıklığı IQ gerilemesine neden olmaktadır. Bu da hastaların sosyal yaşantılarında zorluklar yaşamasına yol açmaktadır. Bu nedenle dirençli epilepsi tanısı alır almaz hasta değerlendirilmeli, cerrahi için uygun bir durum söz konusuysa zaman kaybetmeden cerrahiye başvurulmalıdır. Vagus sinirine pil takılması işlemi, cerrahisinde şah damarının hemen arkasında yer alan vagal sinirine elektrot takılmasıdır. Bu elektrot sarmalı skapulanın altında bir bölgeye pil yerleştirilir. Pilden vagus sinirindeki elektrota bir uyaran gider. Böylelikle beyindeki parasempatik aktivite diye adlandırılan bir takım alanlara uyarı gönderilerek nöbetin ortaya çıkış mekanizması baskılanır. Pilin tipine göre uyaran devamlı olarak veya aura denilen dönemde, taşikardi durumlarında hızlı bir şekilde gönderilerek beyindeki nöbet aktivitesi bloke edilir. Bu sayede nöbetin ortaya çıkma sıklığında azalma görülür" açıklamasında bulundu.

"Cerrahinin ardından dikkat edilmesi gerekenler"
Akyüz, epilepsi cerrahisinden sonra dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı: "Epilepsi cerrahisi olan hastalar nöbet geçirmeye eğilimli hastalar olarak değerlendirilmelidir. Ateşlenmek bu hasta grubu için tehlikelidir. Bu nedenle ateşli hastalığa yakalanmamaya çalışmak, ateşli hastalık söz konusu olduğunda da zaman geçirmeden tedavi olmak önemlidir. Çok sıcak havalarda, güneş altında bulunulmamalı, güneşin etkili olmadığı zamanlarda dışarı çıkılmalıdır. Rakımı yüksek olan yerlere çıkılmamalıdır. Aşırı aç ve susuz kalınmamalıdır. Radikal diyetler yapılmamalı, düzenli ve dengeli bir beslenme programı uygulanmalıdır".
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.25 13:15:35
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Antalyaspor'dan 735 kW'lık GES hamlesi

An­tal­yas­por yö­ne­tim bi­na­sı­nın üze­ri­ne 735 kw’lık GES ku­rul­ma­sı için el sı­kış­tı, im­za­lar atıl­mak üzere.

Kır­mı­zı - be­yaz­lı ta­kı­mın baş­ka­nı Aziz Çetin, geç­ti­ği­miz gün­ler­de ken­di­si ile yap­tı­ğı­mız rö­por­taj­da GES’den bah­set­miş ve bu ko­nu­da İno­vas­yon / AR-GE Mü­dü­rü Burcu Zaman’dan bilgi alı­na­bi­le­ce­ği­ni vur­gu­la­ya­rak, An­tal­yas­por için çok önem­li olan ve 6 yıl sonra An­tal­yas­por’un kul­lan­dı­ğı elekt­rik fa­tu­ra­sı­nın %60'lık kıs­mı­nı kar­şı­la­ya­cak GES ya­tı­rı­mı­nın imza aşa­ma­sı­na gel­di­ği müj­de­si­ni ca­mi­aya ver­miş­ti.
An­tal­yas­por İno­vas­yon / AR-GE Mü­dü­rü Burcu Zaman, GES ile il­gi­li yap­tı­ğı açık­la­ma­da şun­la­rı söy­le­di : “Atil­la Vehbi Konuk te­sis­le­ri­mi­zin elekt­rik tü­ke­ti­mi­ni kar­şı­la­mak için yap­mış ol­du­ğu­muz bir proje. Yak­la­şık 1250 kw ci­va­rın­da bir tü­ke­ti­mi­miz var. O tü­ke­ti­min şu an yap­mak is­te­di­ği­niz pro­je­de 735 kw ci­va­rın­da bir elekt­rik üre­ti­mi yap­ma­yı plan­lı­yo­ruz. Bu elekt­rik üre­ti­mi de bizim %60 tü­ke­ti­mi­mi­zi kar­şı­la­ya­cak.
Şu an söz­leş­me aşa­ma­sın­da­yız. Çağrı mek­tu­bu­mu­zu aldık. TEDAŞ’a pro­je­mi­zi su­nu­yo­ruz bu hafta. Söz­leş­me­yi im­za­la­dı­ğı­mız tak­tir­de yak­la­şık 9 gibi bir süre inşa sü­re­ci ola­cak. Ondan sonra ha­ya­ta ge­çi­re­ce­ğiz.
Ha­ya­ta ge­çir­di­ği­miz pro­je­nin 72 ay gibi bir geri dönüş sü­re­ci var bize. 72 ay yani 6 yıl bo­yun­ca biz elekt­rik fa­tu­ra­la­rı­mı­zı öde­me­ye devam ede­ce­ğiz, 72 ayın so­nun­da elekt­rik fa­tu­ra­mı­zın so­nun­da büyük bir elekt­rik fa­tu­ra­mı­zın sa­de­ce %40'nı öde­ye­rek ku­lü­bü­mü­ze büyük bir ta­sar­ruf sağ­la­ya­ca­ğız.
Te­si­sin ku­ru­lu­mu ile il­gi­li şuan gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz Ener­jisa fir­ma­sı ile Yap - Dev­ret - İşlet şek­lin­de ça­lı­şa­ca­ğız. 72 ay bo­yun­ca sa­de­ce fa­tu­ra­mı­zı öde­ye­ce­ğiz. Güneş Ener­ji Sant­ra­lin­den elde edi­lecek ge­li­ri de Enerji­sa fir­ma­sı ala­cak. 72 ayın so­nun­da biz bu te­sis­ten üre­tim ko­nu­sun­da katkı ala­ca­ğız.
Biz 6 yıl bo­yun­ca ge­lecek olan elekt­rik fa­tu­ra­mı­zı yine öde­ye­ce­ğiz. Fir­ma­ya öde­miş ola­ca­ğız.
CW Ener­ji zaten bizim yö­ne­ti­miz­de. Tüm sü­reç­ler­den ha­ber­dar. Da­nış­man­lı­ğı­mı­zı ya­pı­yor. Her ko­nu­da bize des­tek olu­yor. Bu süreç baş­la­dı­ğın­da da her­han­gi bir sı­kın­tı ya­şa­dı­ğı­mız­da biz fir­ma­dan önce ka­pı­sı­nı ilk ça­la­ca­ğı­mız firma yine CW Ener­ji ola­cak. Onlar bize her ko­nu­da des­tek olu­yor­lar.
Biz ilk CW Ener­ji ile gö­rüş­tük. Ama bu mo­del­de bir sis­tem on­la­ra da çok cazip geldi. Mut­la­ka de­ğer­len­dir­me­miz ko­nu­sun­da bize fikir ver­di­ler. Bizde on­la­rın fikri ile ha­re­ket edi­yo­ruz.
Kredi için Or­ga­ni­ze Sa­na­yi Böl­ge­si Aktif Bank’la bir an­laş­ma yaptı. Sa­na­yi­ci­ler ora­dan kredi kul­la­nı­yor­lar. Biz Aktif Bank dahil tüm ban­ka­lar­la gö­rüş­tük kredi için. Ama bizim için bu mo­del­le ça­lış­mak çok daha sağ­lık­lı ola­cak, her­han­gi bir kay­nak har­ca­mış ol­ma­ya­ca­ğız. Sa­de­ce geri dönüş sü­re­si biraz uzun ola­cak. Sonuç iti­ba­riy­le ku­lü­bü­müz­den bir lira para çık­ma­dan biz böyle bir pro­je­ye imza atmış ola­ca­ğız.
Biz çatı ala­nı­mı­zın ta­ma­mı­nı kul­la­na­bi­le­ce­ği­miz, gölge düş­me­yecek, onun ça­lış­ma­la­rı­nı yap­tı­lar, açı ola­rak en uygun şe­kil­de yer­leş­ti­ril­di. Ça­lış­ma­la­rı ya­pıl­dı, pro­je­len­di­ril­di.
Bu işin güzel ta­ra­fı bir de şu. Biz 72 ay bo­yun­ca her­han­gi bir ka­zanç elde ede­mi­yor gibi gö­rül­sek­te EPDK’nın sun­du­ğu birim fiyat dı­şın­da fir­ma­nın bize sun­du­ğu birim fi­ya­tın tüfe ora­nın­da ar­tı­şı şek­lin­de biz birim fi­ya­tı­mı­zı sa­bit­le­yip fa­tu­ra öde­me­si ya­pa­ca­ğız. Buda bizi her yıl %19 or­ta­la­ma ka­zanç elde et­me­mi­zi sağ­la­ya­cak.
Nor­mal­de fa­tu­ra öde­me­ye devam edi­yor gö­rül­sek de 72 ay bo­yun­ca da biz ka­zanç­lı ola­ca­ğız. Buda 6 yılda 15 mil­yo­na te­ka­bül edi­yor.
6 yılın so­nun­da %60'ını kar­şı­la­dı­ğı­mız GES ile şu­an­ki EPDK’nın be­lir­le­di­ği fi­yat­la­rın enf­las­yon ora­nın­da ar­tı­şı gö­zö­nün­de bu­lun­du­ru­lur­sa yıl­lık 23 mil­yon lira fa­tu­ra öde­me­miz ge­re­kir­ken 9 mil­yon lira ci­va­rın­da bir fa­tu­ra öde­me­ye baş­la­ya­ca­ğız. 2029'dan bah­se­di­yo­rum.
Şu an elekt­rik tü­ke­ti­mi­miz yak­la­şık 4,5 mil­yon ci­va­rın­da.
Şu an ki yö­net­me­lik­ler ge­re­ği onlar Yap - İşlet - Dev­ret ya­pa­mı­yor­lar, Yap - Dev­ret - İşlet ya­pı­yor­lar. Bu te­si­si ku­ra­cak­lar, bize dev­re­cek­ler, biz sür­dü­re­ce­ğiz fa­tu­ra­mız ve üret­ti­ği­miz elekt­rik mik­ta­rı kadar bedel öde­ye­ce­ğiz.
İLK ÖNCE ARAZİ GES’İ KU­RA­CAK­TIK
Biz Atil­la Vehbi Konuk Te­sis­le­rin­de ilk ola­rak arazi GES’i ku­ra­cak­tık. Sı­nır­la­rı­mız içe­ri­sin­de 14 dö­nüm­lük bir arsa var. Oraya bir GES ku­ra­cak­tık. O GES bizim tü­ke­ti­mi­zin çok daha üs­tün­de bir üre­tim sağ­la­ya­cak­tı.
Eğer öyle ol­say­dı biz orada ap­li­kas­yon kro­ki­si çı­kar­dık, arazi son­daj­la­rı yap­tık, çağrı mek­tu­bu­mu­zu aldık baya yol ka­tet­miş­tik. Daha sonra biz o ara­zi­yi daha fark­lı pro­je­ler­de kul­la­na­bi­li­riz dü­şün­ce­si ile bunu çatı GES’e çe­vir­dik. O arazi GES’ini ha­ya­ta ge­çir­miş ol­say­dık biz hem tü­ke­ti­mi­mi­zin %100'ünü kar­şı­la­mış hemde üze­ri­ne sat­tı­ğı­mız elekt­rik­ten ay­rı­ca ka­zanç elde etmiş ola­cak­tık. Daha ka­zanç­lı ve ran­tabl bir proje ola­cak­tı ama biz orayı daha sonra daha fark­lı bir şe­kil­de de­ğer­len­di­rir­sek oda bize daha büyük bir ka­zanç ola­rak geri dö­ne­ce­ği dü­şün­ce­sin­de­yiz.
TFF GES PRO­JESİ
TFF’nin de bir GES pro­je­si var. Biz gö­rüş­me­le­ri­mi­zi ya­pı­yo­ruz. Bütün spor ku­lüp­le­rin­den bu­nun­la il­gi­li elekt­rik tü­ke­tim­le­ri­ne dair abo­ne­lik­le­ri ile il­gi­li bil­gi­le­ri top­la­dı. Daha doğ­ru­su talep etti. Biz tüm ev­rak­la­rı­mı­zı gön­der­dik. Daha tüm ku­lüp­ler dönüş yap­ma­mış. Dö­nüş­ler son­ra­sın­da onlar bir­kaç arazi var onlar üze­rin­de ça­lı­şı­yor­lar. Biz ko­nu­yu ya­ki­nen takip edi­yo­ruz. TFF ile bu ko­nu­da ça­lış­ma­yı çok is­ti­yo­ruz.”
* SALİH ÖZGÜNSÜR

NOT: BİR BÖLÜMÜ YA DA TAMAMI, İZİNSİZ ALINTI YAPILAMAZ! 

Kaynak : Salih ÖZGÜNSÜR
Ekleme Tarihi : 2022.12.19 09:38:27
Son Düzenlenme Tarihi :





Türkiye’nin yedi renkli gölünde su seviyesi kritik seviyede

Günün değişik zamanlarında farklı renkler alan, etrafı elma ve şeftali bahçeleriyle çevrili, berrak plajlarıyla ünlü, Türkiye’nin dördüncü büyük doğa harikası Eğirdir Gölü’ndeki su seviyesi kritik seviyelere yaklaşıyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji bölümü öğretim üyesi aynı zamanda Su Enstitüsü müdürlüğünü yürüten Doç. Dr. Şehnaz Şener, 1969 yılı Haziran ayından itibaren bugüne kadar göl hacminin yarı yarıya azaldığını belirterek “Göl yüzey alanının ise 55 kilometre kare daha küçüldüğünü söyleyebiliriz” dedi.
Türkiye’nin yedi renkli gölü olarak bilinen aynı zamanda Türkiye’nin ikinci tatlı su gölü olan ve Isparta’nın içme suyu ihtiyacının karşılandığı Eğirdir Gölü’nde su kayıpları kritik seviyelere yaklaşıyor. Gölde su seviyesinin azalmasıyla birlikte halk plajlarında kumluk alanlar genişlerken iskeleler de karada kaldı. Suların çekilmesi ilginç görüntüler de oluşturdu. 2016 yılında Bedre Plajı’na kurulan su kaydırağı kumların arasında kaldı. Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji bölümü öğretim üyesi aynı zamanda Su Enstitüsü müdürlüğünü yürüten Doç. Dr. Şehnaz Şener, Eğirdir Gölü’nü kaybetmemek için yapılması gereken tek şeyin su kullanımlarının azaltılması gerektiği konusuna dikkat çekti.

“Göl hacmi yarı yarıya azaldı, göl yüzey alanı ise 55 kilometre kare küçüldü”
Eğirdir Gölü’nün Türkiye’nin ikinci doğal tatlısı gölü olduğuna ve Isparta’nın içme suyu ihtiyacını karşılaması sebebiyle en önemli su kaynaklarından biri olduğuna değinen Doç. Dr. Şehnaz Şener, “Gölün son yıllardaki durumunu hepimiz üzülerek izliyoruz. Göl içme suyu kaynağı olması sebebiyle özel hükümlerle koruma altına alınmış durumda ve gölün su seviyesi minimum işletme kodu özel hükümlerle 914,72 metre olarak belirlenmiş. Devlet Su İşleri 18. Bölge Müdürlüğünün yaptığı göl seviye ölçümlerine göre 1 Eylül tarihinde alınanı en son göl seviyesi 914,70 metre olarak ölçülmüş. Bu değer bu göl seviyesiyle yine DSİ Bölge Müdürlüğümüzün 2020 yılında yaptırmış olduğu batimetri verileriyle göl alanını hesapladığımızda 436 kilometre karelik bir göl yüzey alanı şu anda mevcut durumda ve göl hacmimizi 2 milyar metreküp civarında. Gölün maksimum işletme kodunda bu değerlere baktığımızda ise göl hacmimizin yaklaşık 4,1 milyar metreküp olduğunu biliyoruz. Bu demek oluyor ki geçmişten günümüzde şu anda gölün hacminin yarı yarıya azalmış olduğunu söyleyebiliriz. Gölün maksimum su kodunun ölçüldüğü 1969 yılı Haziran ayından itibaren bugüne baktığımızda göl hacmini yarı yarıya azaldığını, göl yüzey alanının ise 55 kilometre kare daha küçüldüğünü söyleyebiliriz” dedi.

“Bedre Plajı’nda kıyıdan itibaren gerçekleşen çekilme 90 metre”
Eğirdir Gölü çevresinde gerçekleşen su çekilme noktalarını belirten Şener, “Bunlardan bir tanesi gölün doğusundaki Gelendost-Yenice bölgesi bir diğeri gölün batısında Pupa Çayının göle döküldüğü bölge. Yine gölün kuzeyinde Taşevi bölgesinde ciddi çekilme alanları söz konusu ve şu an burada bulunduğumuz Bedre Plajı’nda da çok ciddi bir göl çekilmesi gözlenmekte. Yaptığımız bu sayısal analizler sonucunda 2010 yılından günümüze kadar Bedre Plajı’ndaki kıyıdan itibaren gerçekleşen çekilme miktarı 90 metre civarında.2010 yılından günümüze kadar Yeşil Ada civarında 70 metrelik, Kovada Kanalı çıkışında 70 metrelik yine gölün kuzeyindeki Taşevi bölgesinde en fazla çekilme 160 metre olarak belirlendi” dedi.

“İçme suyu için 13 milyon metreküp, tarımsal sulama için alınan su miktarı yaklaşık 160 milyon metreküp”
Göldeki su kaybının sadece iklim değişikliğine bağlanmaması gerektiğini vurgulayan Şener, “Tabii ki yağışların azalmasıyla ve sıcaklığın artması sonucunda gerçekleşen buharlaşma miktarlarının artmasında su kaybının etkisi olduğu bir gerçek ancak bunun da ötesinde sürdürülebilir bir göl yönetiminde olması gereken koruma kullanma dengesinin sağlanamamış olması ne yazık ki gölü mevcut duruma getiren en önemli faktördür. Yani koruma kullanma dengesi derken aslında gölden kullanım amacıyla alınan su miktarlarından bahsediyoruz. Rakamsal olarak ifade edecek olursak Eğirdir Gölü’nün içme suyu için 13 milyon metreküp su alınırken tarımsal sulama için alınan su miktarı yaklaşık 160 milyon metreküp. Bu durumda havza içerisinde aynı zamanda sulamada kullanılmak üzere çok fazla sayıda sondaj kuyuları var ve sürekli bir yeraltı suyu çekimi söz konusu. Yani gölden su kullanımında tarımsal sulama aslında en büyük problem olarak karşımıza çıkıyor. Biz bilim insanları olarak bunu yıllardır söylüyoruz. Tarımsal sulamanın daha kontrollü ve özellikle damlama sulamaya geçilmesi gerektiği noktasında ancak hala Havza’nın birçok noktasında vahşi sulamaların yapıldığına ne yazık ki şahit oluyoruz. Atabey Ovası yine tarımsal sulama için gölü kullanan en önemli alanlardan biri. Yaklaşık 14 bin hektarlık bir alanın sulaması yine Eğirdir Gölü’nden karşılanıyor ve bunun için yılda 65 milyon metreküplük bir su çekimi söz konusu. Atabey Ovası’na suyu götürmek için sistem açık kanallarla gerçekleşiyor ve taşıma noktasında da bu süreçte 65 milyon metreküp suyun 40 milyon metre küpünün buharlaştığını söyleyebiliriz. Bunu önlemek adına Atabey sulamasını modern hale getirmek yani kapalı sistemle taşınmasına yönelik 2020 yılında ihalesi yapılmış ve çalışmaları başlatılmıştı ancak hala günümüzde bu çalışmalar tamamlanmış değil ne yazık ki. Tarımsal sulama için çekilen bu afaki su miktarını minimuma indirilebilmesi için bir an önce havzadaki tüm sulama sistemlerinin rehabilite edilmesi ve modernizasyonunun gerçekleştirilmesi zorunludur” şeklinde konuştu.

“Yapılması gereken tek şey su kullanımlarının azaltılmasıdır”
Gelecek yıllarda Eğirdir Gölü’nün yağıştan beslenemeyeceğini açıklayan Şener, “2020-2100 yılları arasında yağışın yaklaşık yüzde 15 oranında azalacağı, sıcaklığın ise en kötü senaryoya göre 3 ile 6 santigrat derece arasında bir artış göstereceği öngörülmekte. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki önümüzdeki yıllarda da gölün yağıştan beslenimi artmayacağı gibi buharlaşma kayıpları da her geçen gün daha da artacak. Bu nedenle Eğirdir Gölü’nü kaybetmemek için yapılması gereken tek şey su kullanımlarının azaltılmasıdır. Bu da havzadaki su kullanımlarının, su politikalarının iyileştirilmesi ve buna yönelik gerekli noktalarda şuurlandırma ve farkındalık faaliyetlerinin arttır mümkün olacaktır aksi durumda gelecekte Eğirdir Gölü’nün kuruması ve gölü kaybetmemiz kaçınılmazdır” dedi.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.22 15:32:18
Son Düzenlenme Tarihi :