SON DAKİKA

logo

Elmalı'da elma hasadı sürüyor

    Elmanın başkenti Elmalı'da elma hasadı sürüyor.

    Sabah erken saatlerde toplanmaya başlanan elmalar, ya tırlarla başka illere gönderiliyor, ya da soğuk hava depolarına konuluyor. * Abdültalip GÜNGÖR


Kaynak : Abdültalip GÜNGÖR
Ekleme Tarihi : 2023.10.02 18:51:13
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Kuraklık önce gölü, sonra flamingoları vurdu

Flamingoların en çok konakladığı göl olan Yarışlı Gölü’nü besleyen kaynak suyunun üzerine köylüler tarafından seyyar sondaj motorlarının kurulması, artan sıcaklarla birlikte kuruyan gölü tehlikeye soktu. Mayıs ayında binlerce flamingonun olduğu gölde şimdi parmakla sayılabilecek kadar az kuş barınıyor.
Flamingoların en çok bulunduğu Yarışlı Gölü ilkbahar aylarında su tutarken, sıcaklığın artmasıyla tekrar eski kurak zamanlarına döndü. Gölü besleyen su kaynaklarını inceleyen uzman ekip, su kaynağı üzerine köylüler tarafından kurulan birçok sondaj motoru tespit etti. Dünyada sadece burada yaşayan iki balık türünün olduğu bu kaynaktan su alınması hem bu canlıları tehlikeye atıyor hem de gölü besleyen su miktarının azalmasına neden oluyor.
DKMP 6. Bölge Müdürlüğü’nün sekreteryasını üstlendiği Burdur ve Antalya Gölleri Yönetim Planı Hazırlama Projesi’nde yer alan uzman ekip, gölü besleyen en önemli kaynak üzerine köylüler tarafından kurulan seyyar sondaj motorlarının kaynak içerisinde bulunan ve sadece burada yaşayan endemik balık türleri için tehlike arz ettiğini tespit etti. Ayrıca bu sondaj motorları gölde barınmaya devam eden az da olsa flamingonun yaşamlarını da tehlikeye sokuyor.
Gölü inceleyen ekipte yer alan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İskender Gülle, “Yarışlı Gölü’nün yüzölçümü yaklaşık olarak 10 ila 15 kilometre arasında değişiyor. Aslında bir zamanlar bu göl sürekli bir gölmüş ama günümüz şartlarında tam bir göl değil. Çünkü mevsimlik olarak su tutabiliyor. Biz bu tür göllere geçici göller diyoruz. Bu gölün özelliği bir kısmının tabak şeklinde olması. O nedenle bu gölleri tuzlu göl, tuzla gölleri veya pilaya gölleri olarak isimlendiriyoruz. Türkiye’de çok sayıda buna benzer göl var. Fakat Yarışlı Gölü’nün şu anda en önemli özelliği kış aylarında en fazla 20-30 santimetreye kadar su tutabiliyor olması. 20-30 santimetre su tutarsa bizim için çok iyi. Ama normalde günümüzde yağışların da azalması nedeniyle en fazla 10 santimetreye kadar su oluyor haziranın başında, o da tamamen kuruyor. Bu göl geçici göl olmasına rağmen özellikle mikroskobik canlılar açısından da son derece zengin. Böyle olduğu için de başta flamingo olmak üzere çok sayıda su kuşu için adeta bir beslenme alanına dönüşüyor. Sığ olduğu için flamingolar burayı çok fazla tercih ediyorlar. Besin kaynağı da çok fazla tabi ki, o açıdan Yarışlı Gölü’nün en önemli özelliği biyolojik olarak iyi bir kuş alanı olması” dedi.

Yarışlı Gölü yıllardır koruma altında
Yarışlı Gölü’nün hem çevredeki mermer ocaklarından hem de kaçak avcılık ve göl arazisinin tarım amacıyla kullanılmasına karşı koruma altında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gülle, “Bu göl yıllardır korunuyor. Korumayı sadece mermer ocaklarından ibaret görürsek yanılmış olabiliriz. Onun dışında bir de özellikle Milli Parkların yapmış olduğu dolaylı koruma yöntemleri var. Kara avcılığı, su avcılığı, göl kenarlarındaki alanların işgal yerlerinin fazla artmaması şeklinde. Görsel olarak baktığımızda farklı bir manzarası var. Suyu da biraz tuzlu. Kış aylarında binde 14, yani 1 litre suda 14 gram tuza kadar yükselebilen tuz özelliği var. Suları herhangi bir tarımsal faaliyette kullanılmıyor. İçme suyu amacıyla da kullanılmıyor. Ayrıca gölün içerisinde değil ama gölün kıyılarındaki tatlı küçük su kaynaklarında dünya için endemik iki tane tatlı su balığı türümüz var. Bunların sadece bu bölgede yaşadığını söyleyebiliriz. Göl kenarlarındaki pınarlar, özellikle
görmüş olduğunuz sazlık alanlar bu balıkların yaşamı açısından son derece önemli” ifadelerini kullandı.

Yönetim planlarında artık birinci öncelik: “Su”
Çalıştay hakkında da açıklama yapan Prof. Dr. İskender Gülle, “Göllerin her beş yılda bir sulak alan yönetim planları yapılıyor. Bu yönetim planları çerçevesinde yeniden bir bilimsel, ekolojik ve çevresel değerlendirme yapılıyor. Beş yıl boyunca doğru yapılan veya eksik yapılan ya da beşinci yılın sonunda ortaya çıkan yeni durumlar neler bunları gözden geçiriyoruz. Yönetim planlarını beş senede bir revize ediyoruz. Şu anda iki gündür yapmış olduğumuz çalıştayımız bir bilimsel altlığa dayalı olarak yapıldı. Onun neticesinde bugün de bir arazi gezisi yapıyoruz. Bu arazi gezimizde durumu gözlemliyoruz. Planlarımızda hangi değişiklikleri yapabiliriz, onları gözden geçiriyoruz. Gördüğümüz kadarıyla şu anda tüm Türkiye çapında, Burdur çapında öncelikli konu su. Yani su tedariği göller için ve yönetim planları için birinci madde haline geldi. Bundan 20-30 sene önce daha ziyade kirlilik ağırlıklı bir yönetim planı yapıyorduk, artık birinci önceliğimiz su oldu” dedi.
Burdur ve Antalya Gölleri Yönetim Planı Koordinatörü Peyzaj Yüksek Mimar Seda Yıldız ise, “Burdur yöresinde Sulak Alan Yönetim Planı çalışmasını DKMP 6. Bölge Müdürlüğü adına yürütüyoruz. Göllerimizle ilgili çalıştayımız dün gerçekleşti. 2016 yılında yine göllerle ilgili Sulak Alan Yönetim Planı yapılmıştı. Şu an revizyon zamanı geldiği için yenilenebilirliğini sağlayabilmek ve biyon verebilmek için şu an tekrar Sulak Alan Yönetim Planlarımızı yeniliyoruz” şeklinde konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.25 20:31:42
Son Düzenlenme Tarihi :





Aşı karşıtlığı kızamık vakalarını artırdı

En önemli çocukluk çağı hastalıklarından biri olan kızamık, aşı ile önlenebilen çok ciddi bir sağlık sorunudur. Son dönemde giderek yaygınlaşan aşı karşıtlığı nedeniyle kızamık vakalarında önemli bir artış olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Bir tür RNA virüsü olan kızamık virüsü son derece bulaşıcı bir virüstür. Salgınlar, düşük aşılama oranı olan topluluklarda devam ediyor. Bu hastalıktan korunmak için çocuklara kızamık aşısını mutlaka yaptırmak gerekiyor” açıklamasında bulundu.

 

Kızamık virüsünün giriş kapısının solunum sistemi veya virüs taşıyan damlacıkların temasını takiben konjonktiva yani göz olduğunu vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Hastalar döküntülerin çıkmasından 3 gün öncesi ve 4-6 gün arası sonrası arasında bulaşıcıdırlar. Virüse maruz kalmış duyarlı bireylerin yaklaşık yüzde 90’ı kızamık geçirir. Yüz yüze temas gerekli değildir çünkü canlı bir virüstür ve kaynak olgu odadan ayrıldıktan sonra bir saat kadar uzun bir süre boyunca havada asılı kalabilir” dedi.

 

Ateş, öksürük ve döküntü önemli belirtilerden

Kızamığın belirtilerinin ateş, ağız içinde spesifik döküntü, öksürük, burun akıntısı, konjonktivit ve belirgin cilt döküntüsü olduğunu paylaşan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Bu belirtilerin yanı sıra ishal ve kusma da görülebilir. 8-12 gün süren kuluçka döneminden sonra hastalık; prodromal dönem hafif ateş ile birlikte fotofobinin eşlik ettiği konjonktivit, burun akıntısı, belirgin öksürük ve ateş yüksekliği ile başlar” diye konuştu.

Ağız içindeki premoların dişler hizasında çıkan ‘Koplik lekeleri’ kızamık için tipik olduğunu söyleyen Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Döküntünün başlamasından 1-4 gün önce ortaya çıkar. Bunlar ilk önce premolar dişler hizasında, yanağın iç tarafındaki merkezde, mavimsi beyaz noktacıklar ile birlikte kırmızı lezyonlar olarak ortaya çıkar. Dudaklar, sert damak ve diş etlerine yayılabilir. Ayrıca konjonktival katlantı ve vajinal mukozada da bulunabilir. Koplik lekeleri kızamık vakalarının yüzde 50-70’inde bildirilmiş olsa da muhtemelen bundan daha büyük bir çoğunlukta bulunuyor” açıklamasında bulundu. 

 

Hastalık, virüse maruz kalındıktan döküntülerin belirmesine kadar bulaşıcı

Hastaların kızamık virüsüne maruz kaldıkları ilk 7 günden, döküntünün belirmesinden sonraki 4-6 güne kadar yaydıklarını vurgulayan Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Duyarlı kişilerin kızamıklı hastalarla teması bu dönemde engellenmeli” tavsiyesinde bulundu. Döküntünü başlamasıyla birlikte belirtilerin yatıştığını paylaşan Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Döküntüler ortaya çıkış sırasıyla aynı şekilde, yaklaşık 7 gün içinde solar. Kızamığın başlıca belirtilerinden en uzun süren, öksürüktür ve genellikle 10 güne kadar iyileşir. Daha ciddi olgularda özellikle boyun ve arkada ensenin kafatasına yakın yerindeki lenf nodlarının belirgin olduğu, genel bir lenf bezleri şişmesi durumu görülebilir” açıklamasında bulundu. Kızamık tanısının klinik bulgulara ve temas durumuna göre konduğunu paylaşan Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Kan sayımında kızamığa spesifik olmamakla birlikte viral enfeksiyonla uyumlu bulgular görülebilir” dedi.

 

Kızamık zatürre, krup ve soluk borusu enfeksiyonuna sebep olabilir

Kızamığa bağlı ölümcül sonuçların 5 yaş altı çocuk-bebeklerde ve 20 yaş üstü kişilerde daha fazla olduğunu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Eker Neftçi, “Kızamıkta en sık ölüm nedeni zatürredir. En sık görülen komplikasyon orta kulak enfeksiyonudur. Diğer komplikasyonlar ise krup, trakeit yani soluk borusu enfeksiyonu ve bronşiyolittir. Bu son saydığımız üç komplikasyon seyrinde çoğunlukla enfeksiyon geçene kadar solunum desteği gerekir. Sinüzit ve ensefalit de görülebilir. İmmün sistemi normal kişilerde olabilecek ensefalit yani beyin iltihabı direkt virüsün etkisine bağlı değildir, immünolojik bir süreçtir. Kızamığın nadiren görülen ciddi formu, ‘hemorajik kızamık’ veya ‘kara kızamık’tır. Kanamalı cilt lezyonlarıyla ortaya çıkar ve sıklıkla ölümcüldür. SSPE (subakut sklerozan panensefalit) kızamığın geç başlangıçlı bir komplikasyonudur ve neredeyse her zaman ölümcüldür” dedi. -HBR.MRK.


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.06.20 15:40:29
Son Düzenlenme Tarihi :