SON DAKİKA

logo

Keyifli bir opera “Aşk İksiri”

Keyifli bir opera: “Aşk İksiri” 21 Ekim’de ADOB sahnesinde sanatsaverlerle buluşacak.
An­tal­ya Dev­let Opera ve Ba­le­si, Do­ni­zet­ti’nin en sık icra edi­len eser­le­rin­den biri olan “Aşk İksiri” ope­ra­sı­nı 21 Ekim Cu­mar­te­si saat: 20.00’de sa­nat­se­ver­ler ile bu­luş­tu­ra­cak. 
Hal­dun Özör­ten’in sah­ne­ye koy­du­ğu eser­de An­tal­ya DOB or­kest­ra­sı­nı şef Lo­ren­zo Cast­ri­ota yö­ne­tir­ken, An­tal­ya DOB ko­ro­su şef Mahir Sey­rek ta­ra­fın­dan ça­lış­tı­rıl­dı. 
Ol­duk­ça eğ­len­di­ren gül­dü­rü öge­le­ri­ni için­de ba­rın­dı­ran do­ku­nak­lı bir aşk hi­kâ­ye­si olan ese­rin dekor ta­sa­rı­mı Gür­can Ku­bi­lay, kos­tüm ta­sa­rı­mı Nur­sun Ünlü ve ışık ta­sa­rı­mı Mus­ta­fa Eski ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­dı.
“AŞK İKSİRİ”NİN KONUSU
Fakir bir köylü olan Nemorino güzel, servetli bir toprak sahibi olan Adina'ya âşıktır. Adina ise bu aşka karşılık vermez. Adina'nın kendi işçilerine 'Tristran ve İsolde' hikâyesini okuduğunu duyan Nemorino bir aşk iksirinin Adina'nın kendine âşık olmasını sağlayacağına inanır. Nemorino Adina'nın kendini çok beğenmiş köyde asker toplamak üzere bulunan Çavuş Belcore'yi sevdiğinden endişelenmektedir.
Çavuş Belcore askeri birliği ile birlikte sahneye gelir, herkesin önünde Adina'ya evlenme teklif eder. Gezici, sahte bir hekim olan Dulcamara sahneye gelerek güya her türlü hastalığa çare olan ilaçlarını satmaya çalışır.
Nemorino safçe Dulcamara'ya İsolde'nin aşk iksirine benzer bir ilacı olup olmadığını sorar. Dulcamara böyle bir ilacı olduğunu açıklar. Ancak ilacın etkisi ertesi gün ortaya çıkacaktır. Nemorino hemen bu iksiri satın alır. İlaç diye satın aldığı aslında şaraptır ve içtiği şarabın tesiriyle iyice sarhoş olur. 
Bu 'iksir' tesiri ile kendine cesaret gelen Nemorino hemen Adina'yı görmeye gider. Adina, Nemorino'yu alaya alır. Adina ve çavuşun nikâh töreni için zaman tespit edilmiş, bunun altı gün sonra olacağı kararlaştırılmıştır. Fakat Nemorino iksirin ertesi gün tesirinin ortaya çıkacağına o kadar inanmıştır ki Adina'nın sözlerini dinlemez, aldırmaz tavırlar takınır. Bu Adina'yı biraz tedirgin eder ama Adina bu aksi hislerini saklamayı başarır.
Bi­let­ler Haşim İşcan Kül­tür Mer­ke­zi ve Cum­hu­ri­yet Mey­da­nı’ndaki opera gi­şe­le­ri­nin yanı sıra www.​bi­le­ti­ni­al.​com in­ter­net ad­re­sin­den de temin edi­le­bi­lir. * Abdültalip GÜNGÖR

Kaynak : Abdültalip GÜNGÖR
Ekleme Tarihi : 2023.10.05 21:31:53
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






GİRİT MÜBADİLLERİ 100. YILDA ANILDI

100 yıl önce imzalanan nüfus mübadelesi sırasında hayatını kaybeden Girit mübadilleri, Side’de denize karanfil bırakılarak anıldı. Antalya Giritliler Derneği ve Manavgat Belediyesi’nin işbirliğiyle düzenlenen anma törenine, yüzlerce Giritli katılarak atalarını dualarla yad etti.

YÜZLERCE GİRİTLİ SİDE’YE GELDİ

Türkiye ve Yunanistan nüfus mübadelesinin 100. yılı dolayısıyla Antalya Giritliler Derneği ve Manavgat Belediyesi işbirliğinde Side’de anma töreni düzenlendi. Anma programına Antalya Giritliler Derneği Başkanı Cem Çon, Nazilli İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset Ve Sosyal Bilimler Anabilim DalıÖğretim Üyesi Doç. Dr. Tuncay Sepetçioğlu, Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahriye Emgilli, Manavgat Belediye Başkan Yardımcıları Mustafa Ceylan, Hakime Yılmaz, STK temsilcileri, muhtarlar ve Antalya’dan otobüslerle gelen 100’ü aşkın Giritli katıldı. Tören 16.30’da Side Meydanı’nda Atatürk heykeli önünde Saygı Duruşu ve İstiklal Marşıokunmasıyla başladı.

 ÇON; “GÖÇ ÇOK ACI BİR OLAY”

Saygı duruşunda konuşan Antalya Giritliler Derneği Başkanı Ali Cem Çon, “30 Ocak 1923 tarihi, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus değişiminin, bilinen ismiyle nüfus mübadelesi anlaşmasının 100. Yıl dönümü. Bu anlaşmayla birlikte 1.2 milyon Hristiyan, kendi ülkelerine dönerken 500 bin Girit Türkü atalarımız da Yunanistan’dan Türkiye’ye dönmüştür. Göç, oldukça acı bir olay.  O tarihlerde yaşamını yitirmiş pek çok mübadil insanımızın olduğunu biliyoruz. Biz de yitirdiğimiz atalarımızı, Ulu Önderimiz Atatürk’ün huzurunda saygı duruşu yaparak ve denize karanfil bırakarak anmak istedik. Allah rahmet eylesin, ruhları şad olsun. Mübadeleyi hem bilimsel hem de insani boyutlarıyla ele alarak sizlere anlatmak için gelen Doç. Dr. Fahriye Emgilli ve Doç. Dr. Tuncay Sepetçioğlu’na da teşekkür ediyoruz. Ayrıca böylesine tarihi bir günde Girit Türklerinin önemli bir yerleşim bölgesi olan Antik Side’nin kapılarını açarak bizi yalnız bırakmayan Manavgat Belediyesi Başkanı Şükrü Sözen’e de sonsuz teşekkürlerimizi sunarız” dedi. 

 DENİZE KARANFİL BIRAKARAK ANDILAR

Anma töreni sonrasında katılımcılar, Side Limanına inerek, mübadele sırasında hayatını kaybeden ataları anısına denize yüzlerce karanfil bıraktı. Karanfil bırakılması sırasında oldukça duygusal anlar yaşandı. Kimi Giritliler, atalarına dualar okuyarak yad etti. Ardından Manavgat Belediyesi’ne ait faaliyet gösteren Girit Kahvesi’ne geçilerek ikram edilen çay ve kahveler hep birlikte içildi.

DOÇ. SEPETÇİOĞLU, “DUL KADIN ve ÇOCUKLARIN DRAMI”

Daha sonra katılımcılar, Side Kültürevi’ne geçerek, Doç. Dr. Tuncay Sepetçioğlu ve Doç. Dr. Fahriye Emgilli’nin konuşmacı olarak katıldığı “Girit Tarihi ve Göç-Antalya’da Eski Giritliler” konulu konferansa katıldı. Görseller eşliğinde düzenlenen konferansta konuşan Doç. Tuncay Sepetçioğlu, Side’deki buluşmaya vesile olan dernek yönetimine, belediye meclis üyesi Ali Sırcan’a ve Belediye Başkanı Şükrü Sözen’e teşekkür etti. Sepetçioğlu konuşmasında Giritlilerin Türkiye’nin dört bir yanına dağıldığını belirtirken, şartların da oldukça ağır olduğunu söyledi. Sepetçioğlu, “Girit’ten kaçarak gelenlerin çoğunluğu dul kadınlardır. Örneğin İzmir’e gelen 109 hanenin reisi kadınmış. Bu durum, Girit’te ağır şeylerin yaşandığını gösteriyor.Eşleri ölen kadınlar, çocuklarıyla birlikte kaçmışlar. Türkiye’de Giritli kadın ve yetimler için genelge yayınlanmış. Giritli kadının evlendirilmesi, çocukların yatılı mekteplere gönderilmesi ya da bazı evlere hizmetçi olarak yönlendirilmesi genelgede yer almış. Giritliler, Adana, Hatay, Mersin, Antalya, Manavgat Aksu, Alanya gibi bölgelere yerleşmiş. Konya Valisi Mehmet Ferit Paşa, Antalya’ya gelen Girit muhacir sayısının 5000’e yaklaştığını açıklamıştır. Giritlilerin yaşayabilmesi için planlı yerleşkeler yapılmış. Antalya, Alanya, Serik Manavgat’ta yerleşen Giritli sayısı 3800’e ulaşmış. Serik’te 234 muhacir, Şarampol’de 417, Alanya’da 190, Boğazkent civarında 290, Side Selimiye’de de 44 hanede 166 muhacirilk etapta yerleştirilmiş. Antalya merkezde hanlarda, mescitlerde, camilerde Giritliler olduğu da bilinmekte. Okuma yazma bilenler memuriyete atanmıştır” diyerek göçe dair verilerle anlatımını gerçekleştirdi.

 EMGİLLİ; “HER GÖÇ KİŞİSEL TRAJEDİDİR”

Doç. Dr. Fahriye Emgilli ise, göçe maruz kalan Türklerin yaşadığı sıkıntıları anlattı. Doç. Dr. Emgilli, “Mübadiller, acaba hangi acıları yaşadılar, hayata tutundular. Nasıl meşakkatli yollardan geçtiler. Hiçbir göç mutlu değildir, her göç kişisel bir trajedidir. Geride bırakmanın, eksilmenin duygusudur. Nüfus mübadelesi sözleşmesiyle Türkiye’den 1.2 milyon civarında Rum mübadilin göç ettiği, Türkiye’ye de 500 bin civarında mübadilin Yunanistan ve diğer adalardan göç ettirildiğini biliyoruz. Mübadiller Kandiya, Resmo ve Hanya limanlarından zor şartlarda göç etmiştir. İki toplumun yaşadığı karşıtlık zorlukları getirmiştir. 1923 Kasım 29’da Girit adasından ilk kafile Erdek Limanına çıkarılmış. 30 bin civarında Giritli Müslüman Türkiye’ye yerleştirilmiştir. Giritliler Türkiye’de Ayvalık, Mersin, Adana, Tarsus, Antalya, Darıca, Güllük, Bodrum, İzmir gibi sahil şeritlerine yerleştirilmiştir. 4700 mübadil Antalya’ya yerleştirilmiştir. Yolculukları 10 gün sürmüş. Gemilerde ölümler yaşanmış. Hastalık riskine karşı, ölüler denize atılmak zorunda kalmış. Kimi bebeği öldüğü halde iki gün saklayarak memurlara göstermemeye çalışmış. Zorluk içinde gelen mübadilleri Antalyalılar nazikçe karşılamak için büyük çaba harcamış” dedi.

 Konferans sonrasında Antalya Giritliler Derneği Başkanı Cem Çon, destekleri nedeniyle Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen’e ve Doç. Emgilli ve Doç. Sepetçioğlu’na teşekkür plaketi takdim etti. Başkan Şükrü Sözen adına plaketi belediye başkan yardımcısı Mustafa Ceylan aldı.

 

 

 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.01.23 15:38:42
Son Düzenlenme Tarihi :





Bir dönemin hem oyuncağı hem silahı sapan

Adana’da geçmiş yıllarda çocuklar başta olmak üzere bir çok köyde hemen hemen her evde bulunan kuş lastiği olarak bilinen eski usul sapanlar, şimdi tek kalan ustasının elinden üretilerek bazı Orta Doğu ülkelerine ihraç ediliyor.
Kozan ilçesine bağlı Kuytucak Mahallesinde eski usul sapan üretimi yapan Ahmet Yiğenoğlu, geçmiş yıllarda kendisinin de kullandığı sapanları şimdi ihracata gönderilmesi için hazırlıyor. Irak ve Afganistan gibi ülkeler için üreten Yiğenoğlu, evde hem harçlığını çıkarıyor hem de geçmişten geleceğe aktarılan Sapan için üretimini çardağında sürdürüyor. Sapanların eskiden çok yaygın olduğunu ve avcılıkta çok fazla kullanıldığını aktaran Yiğenoğlu, zamanla tüfeklerin çıkması ve köyden kente göçlerin artması ile eskisi öneminin pek kalmadığını belirtti.
Sapan üreten Ahmet Yiğenoğlu, “Zamanında biz bununla çok kuş avladık ama şimdiler tek saçma ve tek kırma tüfekler çıkınca lastik ile avlama bitti. Vakit geçirmek için sapan yapmayı seviyoruz. Sapanı yaparken dikkat edilecek bir önemli konu da sapana sırım dediğimiz lastiği sararken kopmasın diye öncesinde poşet bağlarız sonra sarmaya başlarız, yoksa ömrü kısa olur. 1960 yıllarında başladı. Bizde Balcı Ali Yiğenoğlu var abim olur o kuş lastiği satardı. Büyük caminin aşağı tarafında Hakkı diye bir arkadaşta olurdu. Onun lastiği sünger gibi uzardı. Kuşak lastiği derlerdi. En iyileri onlarda bulunurdu. Ali Yiğenoğlu abim yaz geldiği zaman Savruk yaylasına çıkardı oraya bütün köylerden gelirlerdi oraya gelenler sapanlarını da alırlardı, 1968’lerde yaygınlaşmaya başladı" dedi.
Artık bölgede kimsenin rağbet göstermediğine değinen Yiğenoğlu, "Şimdi dış ülkeye ihracatını yapıyorlar bende burada malzemelerini hazırlıyor ve birleştiriyorum alıcısına teslim ediyorum, o da yurt dışında anlaştığı ülkelere ihracatını yapıyor. Eskisi gibi yapanlarda pek yok bizler yapıyoruz şimdilerde bunun yapanını arıyorlar bizler de bildiğimiz için yardımcı oluyoruz” dedi.
Sapan yapımına yardım eden Murat Ünal da, "Meşin takma işlemini ben yapıyorum. Meşin sapanın taş koyulan bölümüdür. Taşı koyduktan sonra sapanı iyice çeker hedefi vurmaya çalışırsın” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.07.03 16:16:01
Son Düzenlenme Tarihi :