SON DAKİKA

logo

Tolga Cömertoğlu’ndan çağrı: “Kazaya sebep olabilir! Bu vebalin altında kalmayın!”

Dünyanın en önemli turizm noktalarından biri olan ve her geçen gün kara-hava ve deniz yoluyla binlerce insanın giriş yaparak rekorların kırıldığı ve Türkiye ekonomisine önemli bir girdi sağlayan Antalya’da, havalimanında görevli hava trafik kontrolörlerinin yaptığı “yavaşlatma” eylemi, Antalya’ya gelen ve Antalya dışına gidecek yolcuları yaklaşık bir aydır oldukça zorluyor.

Saatte yaklaşık 90 uçağın iniş ve kalkış yapma kapasitesine sahip Antalya Havalimanı’ndaki bu eylem neticesinde saatte yaklaşık 38 uçağın iniş ve kalkış yapabilmesi sebebiyle uçaklar büyük oranda rötar yaparken, yolcular kadar iniş yapabilmek için havada tur atarak bekleyen uçaklar da yoğun hava trafiği sebebiyle zor anlar yaşıyor.

Antalyalı iş adamı ve Delphin Otelleri’nin sahibi Tolga Cömertoğlu da bu yaşananlara sosyal medya hesabından yaptığı bir çağrı ile tepki gösterdi.

Yaklaşık 1 aydır vatandaşların havalimanındaki rötarlardan oldukça şikayetçi olduğunu belirten Cömertoğlu; “Devlet sırrıymış gibi DHMİ çalışanların açık açık bekledikleri zam ve şartları alamadıklarını deklare ederek hava trafiğini yüzde elli yavaşlattıklarını söylemelerini kimse konuşmak istemiyor mu? Emek ,ekmek hakkı aramayı asla suçlamam; haklılarsa hak verilsin. Ama Türkiye’nin en çok döviz girdisi sağlayan, ülkede milyonlara ekmek kapısı olan Antalya turizminin nasıl etkilendiğini bir kenara bırakın; saatte 90 iniş ve kalkış kapasitesi olan bir havalimanına saatte sadece 38 iniş kalkış yaptırmak ,uçakları havada dolaştırmak uçak yakıt gider ve karbon izini arttırdığı gibi ALLAH korusun muazzam üzüntü ve ülkemizin itibarını ağır zedeleyecek bir kazaya sebep olabilir” diyerek yaşanabilecek olası bir kazaya karşı önümüzdeki günlerde yeniden “uçuş trafiğini yavaşlatma” eylemi yapacak görevlilere ve eylem yapan hava trafik kontrolcülerine çağrıda bulundu.

Ne olmuştu?

Hava trafiğinin yoğun olduğu dönemlerde yaşanabilecek olası gecikmelerin, hava trafik kontrolörlerinin aldıkları insiyatif ve sorumluluklar sayesinde engellendiğini belirten HTKSEN, belirli günlerde insiyatif almama eylemi yaptıklarını belirterek özellikle Antalya gibi havayolu ile giriş yapan turist sayısında her geçen gün yeni bir rekor kıran turizm şehrinde; inen ve kalkan uçak sayısının %50 düşürüldüğünü açıklamıştı.

20-30 Haziran tarihleri arasında bir kez daha insiyatif almadan çalışma eylemi yapacaklarını açıklayan Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası’nın bu açıklaması sonrası önümüzdeki hafta içerisinde yüzlerce uçuşun iniş ve kalkışında uzun rötarlar olması bekleniyor. 


Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2024.06.19 13:58:12
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Deniz Baykal Spor Tesisleri yılbaşından önce açılacak

Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, 30 milyon liralık yatırımla hayata geçirilecek olan Deniz Baykal Spor Tesislerinin, yılbaşı öncesi tamamlanacağını söyledi.
TBMM’ye 1973’te Antalya milletvekili olarak giren Maliye, Enerji ve Tabi Kaynaklar, Dışişleri bakanlıkları ile Başbakan Yardımcılığ..

Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, 30 milyon liralık yatırımla hayata geçirilecek olan Deniz Baykal Spor Tesislerinin, yılbaşı öncesi tamamlanacağını söyledi.
TBMM’ye 1973’te Antalya milletvekili olarak giren Maliye, Enerji ve Tabi Kaynaklar, Dışişleri bakanlıkları ile Başbakan Yardımcılığı görevlerini yürüten ve geçtiğimiz 11 Şubat’ta hayata vedan eden CHP’nin 4’üncü Genel Başkanı Deniz Baykal’ın memleketi Antalya’da adını taşıyacak spor tesisleri inşaatı devam ediyor.
Muratpaşa Belediyesi’nce Kızılarık Mahallesi’nde yaklaşık 30 milyon liralık yatırımla hayata geçirilecek tesislerin inşaatını Başkan Uysal, yerinde inceledi. Fen İşleri, Park ve Bahçeler Müdürlüğü yetkililerin de bulunduğu incelemede Başkan Uysal, çalışmalar hakkında bilgi aldı. Başkan Uysal, Deniz Baykal Spor Tesislerinde yarı olimpik yüzme havuzu ve dünya standartlarında bir okçuluk sahasının bulunacağını söyledi. Uysal, 8 bin metrekare alanda inşaatı devam eden tesisin yılbaşı öncesi hizmete açılacağını aktardı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.10.03 15:56:46
Son Düzenlenme Tarihi :





"ANLAYIŞI VE ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEKTEN BAŞKA ÇARE YOKTUR"

Saadet Partisi Antalya İl Başkanı Ramazan Düzen, Gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. Düzen, “Milyonlarca vatandaşımız her gün derinleşen problemlerle karşı karşıya kalırken iktidar partisinin yaptığı gibi tatil amacıyla 1 Ekim tarihini bekleyecek değiliz!” dedi
Saadet Partisi Antalya İl Başkanı Ramazan Düzen, Gündemle ilgili açıklamalarda bulundu.
Düzen, Siyasette konfor arayanlardan hiç olmadık! Siyaseti bugüne kadar para, makam ve şöhret için yapanlardan olmadık, olmaya da asla niyetimiz yok diyerek; “Siyaseti inandığımız değerler çerçevesinde yapma gayreti içindeyiz. Şimdiye kadar milletin derdine derman olmak, ülkemizin problemlerine çözüm üretmek için siyaset yaptık. Bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz” diye ifade etti
Düzen, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Milyonlarca vatandaşımız her gün derinleşen problemlerle karşı karşıya kalırken iktidar partisinin yaptığı gibi tatil amacıyla 1 Ekim tarihini bekleyecek değiliz!... 7 bin 500 lira maaşla geçinmeye çalışan yüz binlerce emeklimize; “ne yapalım biraz daha bekleyin de Meclis açılsın, sonra bakarız.” deme lüksümüz yok. Kimsenin de yok. “Geçinemiyorum, ayın sonunu artık getiremiyorum” diye haykıran çiftçimize, üreticimize, işçimize, memurumuza, esnafımıza “yıl sonu gelsin de yeni bir düzenleme yapılır.” demekten de denilmesinden de hayâ ederiz! 
Gün, bugündür! Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Meclis aritmetiği muhalefet partilerinin ve TBMM’nin etkinliğini kısıtlamış olsa da; biz üzerimize düşen sorumlulukları hakkıyla yerine getirme gayreti içinde olacağız.”
ANLAYIŞI VE ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEKTEN BAŞKA ÇARE YOKTUR
Düzen, açıklamasını şöyle devam ettirdi: “Son 5 yıldır hiçbir öngörüsü tutmayan, sürekli olarak öngörülerini revize eden, etmek zorunda kalan iktidar, ekonomide ferahlama için şimdilerde 1,5 yıl sonrasını, yani 2025 yılı ortalarını işaret etmeye başladı. Başkanlık sistemi gelecek ve havalanıp “uçacaktık”; ancak her geçen gün irtifa kaybettik, kaybetmeye de devam ediyoruz. “2023’te şahlanışa geçecektik”; 2023 adeta “ekonomik bunalım” yılı oldu! Geçen hafta da belirttiğimiz gibi milletimiz önünü göremediği bir “belirsizlik ortamı”na sürüklendi. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından “enflasyon canavarı” zapt edilemez hale geldi ve 2,5 ayda milletimizin boynunu büktü, belini doğrultamaz duruma getirdi. Şimdi Yerel Seçimler yaklaşıyor; buradan halkımıza bir uyarıda bulunmak istiyoruz: İktidarın seçim öncesi söyledikleri konusunda dikkatli olun. İkinci kez kanmamanızı salık veririz.
Seçim sonrası yaşananlar ortada. Aslına bakılırsa, şimdi yaşadıklarımız Mart 2024’te yapılacak Mahalli seçimlerinin ardından yaşanacakların sadece kısa bir özeti gibi görünmektedir. Bugün, dünü nasıl arar hale gelmişsek, bu anlayış ve politikalar devam ettiği sürece yarın da bugünleri arar hale gelebiliriz. Sn. Erdoğan çok doğru söylemiştir: “bu kötü gidişata son vermek için” anlayışı ve zihniyeti değiştirmekten başka çare yoktur!
İSİMLERİ DEĞİL POLİTİKALARI SİL BAŞTAN DEĞİŞTİRMEK ŞARTTIR
İsimleri değiştirmek değil politikaları sil baştan değiştirmek gerektiğini belirten Düzen, Bu olmadığı takdirde, Ahmet gitmiş Mehmet gelmiş; hiçbir önemi yoktur ve defalarca görülmüştür ki bunun bir faydası olmuyor diye belirterek; “Borç-faiz-borç sarmalından çıkaracak somut adımlar atılmadığı takdirde, dün IMF’den bugün de başkalarından borç dilenmeye devam edilecektir. Sadece borçlu olduğun yer değişir, borçluluk hali ise değişmez. Hem de nesiller boyu devam eder. Adına dün başka bir şey dersin, bugün Kur Korumalı Mevduat dersin; milletin alın terini bir avuç insana faiz olarak aktarırsın. İsminin ne olduğunun önemi mi var? Çiftçimizin toprağa döktüğü alın terinin hakkını birkaç büyük şirkete aktarmaya devam ettiğin sürece; bankanın adı Ziraat olsa ne olur, olmasa ne olur? Asgari ücretli, zamlı maaşını daha eline almadan açlık sınırının altında kalıyorsa; asgari ücret 8500 lira olsa ne olur, 11 bin 400 lira olsa ne olur?”
KİRACILAR İLE EV SAHİPLERİNİ BİRBİRİNE DÜŞMAN EDİYOR
Düzen, açıklamasında şunları konuştu: “Kira fiyatlarına kalıcı çözüm bulmadığın takdirde, sözde %25 sınırı getirerek sadece kiracılar ile ev sahiplerini birbirine düşman etmiş olursun. O kadar. Çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi desteklemediğin sürece; yaz günü meyve-sebze fiyatları 30-40 liranın altına düşmez!  Türkiye gibi bir ülkede, “Yaz geldi ama daha bir karpuz alıp da yiyemedik.” diyen binlerce vatandaşımızı, bir dilim karpuza imrenir hale getirmiş olursun.
Bu cümlenin ne kadar ağır olduğunun farkındayım. Evet, bu cümlenin ağırlığı bir iktidarı sarsmaya, kendine getirmeye yeter de artar bile; ama hisler mefluç hale gelmişse yapılacak fazla bir şey yoktur. Bir annenin “Çocuğumu parka götürüyorum, dondurma istiyor alamadan geri dönüyorum.” cümlesi, iktidarda bulunanların uykusunu kaçırtacak ağırlıkta bir cümledir; ama nedense daha fazla, daha derin uyumayı tercih ediyorlar. “Kaç senedir tatile gidemiyoruz” diyen on binlerce ailenin olduğu bir ülkede “Meclis de tatil yapmasın, problemlerimize çözüm üretsin” beklentisi karşısında iktidar blokunun milletvekilleri ne hissediyorlar, ne düşünüyorlar doğrusu merak ediyoruz.”
MECLİS’TE KAÇSANIZ PAZARDA YAKALAYACAĞIZ
Meclis, millet iradesinin tecelligâhıdır. Bu zorlu dönemlerde Meclis’i tatile sokmak kabul edilebilir bir şey değildir diye vurgulayan Düzen, açıklamasını şöyle devam ettirdi: “TBMM tatili bırakıp bir an evvel toplanmalı ve Birinci Meclis ruhuyla çalışmalıdır. Milletimizin gözü üzerinizdedir. Bunca sıkıntıdan gözü açılan milletimizin gözünden kaçamayacaksınız! Milletimiz, kendisini mahkûm ettiğiniz yoksulluğun hesabını gün gelecek soracaktır Bir dönem IMF’nin acı reçeteleri meşhurdu. Şimdi ise AKP’nin acı reçeteleri. IMF ve AKP reçeteleri aynı anlama gelecek şekilde nitelik bakımından özdeşleşti. Bakmayın siz, “IMF’ye olan borcu bitirdik, hatta biz IMF’ye borç veriyoruz” edebiyatı yaptıklarına…
Hepsi boş! Hepsi masal! İnanın bu iktidarın reçeteleri, IMF’in reçetelerinden de beter. IMF’den eksiklikleri yok, fazlaları var! Şundan emin olabilirsiniz: IMF gelse, bu kadarını bizden isteyemezdi! İstemesine isterdi de bu kadarı aklına gelmezdi. 
Hep birlikte hatırlayalım; ne vardı IMF reçetelerinde? “Üç şeyi artıracaksın”: Vergileri arttıracaksın, zamları arttıracaksın ve faizi arttıracaksın! Peki seçimden bu yana iktidar ne yapıyor? Durmadan vergileri arttırıyor, zamlar zaten yağmur gibi yağıyor; iğneden ipliğe fiyatı artmayan hiçbir şey kalmadı. Faize gelince; “nas var nass!” diyen arkadaşlar, şimdi yeniden “faiz, dünya gerçeğidir” anlayışına sarıldılar. Tek seferde, Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz artış oranını gerçekleştirdiler. Yine IMF reçetelerinde, “üç şeyi de azaltacaksın” diye yazar ve borçlu ülkeleri rejime sokar. Çalışanın ücretini azaltacaksın, çiftçinin ürününe düşük taban fiyatı uygulayacaksın böylece ucuza kapatacaksın, yani çiftçinin - üreticinin gelirini azaltacaksın ve halkın alım gücünü düşüreceksin. 15 milyondan fazla emekli bugün açlık sınırının altında; 7.500 lira maaşla geçinmek zorunda bırakılan milyonlarca emekli var. Bu açlık da değil artık “hiçlik sınırı!” Ve ilginçtir, bu iktidar emekliye yapılacak artışı yük olarak görüyor. Ancak, iktidar şunu bilmelidir ki, bu ülkenin sırtındaki asıl yük; yanlış politikalarla ülkeyi bir uçurumun kenarına getirmiş ve kendi iş bilmezliğinin faturasını garip gurabaya ödetmek isteyen  iktidarın bizzat kendisidir.  IMF bunlara şapka çıkarmaktadır! Marifet, ne IMF ne de uluslararası tefecilere muhtaç olmadan, “milli görüş” bakış açısıyla fiziki ve beşeri sermaye kaynaklarını çok iyi kullanarak ülkeyi maddi ve manevi yönden kalkındırmaktır. 
Gelin, algıları değil bunları konuşalım; gerçekleri masaya yatırıp, uçurumun kenarına gelmiş ülkemizi birlikte bu çıkmazdan kurtaralım. Milletin derdine derman olacak kanunları, düzenlemeleri hep birlikte hızlı bir şekilde çıkaralım. Gelin, sırf Mart 2024’te birkaç tane daha belediye başkanlığı kazanabilmek için, her geçen gün daha da büyüyen bu ekonomik yangının üstüne benzinle gitmeyelim!
Bilelim ki, Türkiye, artık kesin ve keskin bir yol ayrımındadır: Ya ekonomideki problemler görmezden gelinmeye devam edilecek, ya da bu süreçten ders alınarak köklü yapısal reformlar gerçekleştirilecek. Ya israf ve tüketim ekonomisi devam edecek, ya da üretim ve istihdam ekonomisine bir an evvel geçilecek. Ya yanlış yatırım anlayışıyla kalan son kaynaklarımız da çarçur edilecek, ya da hızlı ve yaygın kalkınma hamleleriyle ülkemiz bir bütün olarak ayağa kaldırılacak. Bu işin ortası yoktur, bu işin lamı cimi de artık kalmamıştır!”
* SP Basın

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.08.10 19:12:06
Son Düzenlenme Tarihi :