SON DAKİKA

logo

Sadece yürüyerek ya da denizden ulaşabileceğiniz cennet !

Antalya denince akla 640 kilometre uzunluğunda sahil bandı geliyor. Sahil denince ise doğal olarak deniz ve güneş.
Gazipaşa ilçesinden Kaş’a kadar uzanan sahil şeridinde  onlarca plaj,  Antalyalılar gibi Antalya’ya gelen yerli ve yabancı konuklara Akdeniz’in serin, berrak ve temiz suyunda yüzme imkanı sunar. 

Plajlar kimi zaman bir koyda gizlenmiştir, bazısı yolunuzun üzerindedir, bazısına sadece deniz yolu ile ulaşılabilmektedir.

Antalya’nın önemli turizm  merkezlerinden biride Demre’dir. Likya’nın en iyi korunmuş tiyatrosuna sahip Demre’de bulunan diğer önemli bir yapı St. Nikolaos Kilisesi’dir. Yürüyerek ya da deniz yoluyla ulaşılabilen Kale’köy’e Demre sınırları içinde yer almaktadır.

Likya Birliği’ne bağlı Antik Simena kentinin üzerine kurulmuş Kaleköy’e karayolu ile ulaşım belirli bir noktadan sonra ancak patika yoldan 10 dakikalık bir yaya yürüyüşüyle mümkün.  Yani, Simena Kalesi’ne vardıktan sonra Kaleköy’e ulaşabilmek için yürümeniz gerekiyor.

Antik kalıntılarla içiçe olan ve  antik taşlardan yapılmış dik bir merdivenle neredeyse tamamı turizm amaçlı kullanılan evlere ulaşılabilen Kaleköy, önünde çok küçük bir plaj,  balık ve meze çeşidi sunan salaş lokantaları ile  adeta gizli kalmış bir cennet Kaleköy’e ulaşmak isteyenler  genelde deniz yolunu tercih ediyorlar.

Kaleköy’de birkaç gün kalmak isteyenler için konaklama imkanı mevcut.  Güneşin batışı, doğuşunu en güzel Kaleköy’de izleyebilirsiniz. Konaklamayı düşünmeyenler ise Üçağız’dan çıkan tur tekneleri tercih ediyorlar.  Tur tekneleri birbirinden güzel koylarda denize girme imkanı sunarken, Kaleköy’e de mutlaka uğruyorlar, tura katılanların  büyüleyici manzarayı izlemelerini ve ev yapımı doğal dondurmaları tatmalarına imkan sağlıyorlar.

Antalya’ya gelirseniz mutlaka 1 gününüzü Kaleköy’e ayırın, mutlaka tur teknesine katılın...Pişman olmayacaksınız. *Abdültalip GÜNGÖR
 

Kaynak : Abdültalip GÜNGÖR
Ekleme Tarihi : 2023.10.09 00:03:24
Son Düzenlenme Tarihi : 2023.10.09 14:01:26

Yorum Yap






Kaptanoğlu : “Antalya deprem bölgesi değildir söyleminden vazgeçmeliyiz”

Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi 17 Ağustos depreminin 24. yılında, deprem konusunda halen önemli eksiklerin olduğunu vurguladı.
Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Erman Kaptanoğlu, açıklamasında şunları söyledi : “17 Ağustos 1999 günü, Marmara Bölgesi özelinde tüm Türkiye, geçtiğimiz yüzyılın en büyük felaketlerinden birisini yaşadı. Yerel saatle 03:02’de Kocaeli/Gölcük merkezli büyüklüğü 7,6 Mw olan ve 45 saniye süren deprem sonucunda büyük bir yıkım ortaya çıktı. Resmi bilgilere göre 18.373 kişi öldü, 23.781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı, 285.211 ev, 42.902 işyeri hasar gördü. 
Bu deprem üzerinden tam 24 yıl geçti. Bu depremi milat kabul eden Türkiye, deprem koordinasyonu konusunda önemli yol kat etmesine rağmen halen büyük eksiklikleri gözlemliyoruz. AFAD koordinesinde risk yönetimi kurularak, kurumlarımızın ve vatandaşlarımızın bütünleşik afet yönetim sistemi ile organize olması ve müdahale ve risk azaltma alt sistemlerini oluşturması gibi organizasyonlar faydalı birer örnektir. 
Özellikle Kahramanmaraş ve çevresindeki tarihsel depremlere bakıldığında deprem tekrarlama periyotlarının dolduğu ve bölgede artık büyük bir deprem üretme potansiyelinin mevcudiyeti yerbilimciler tarafından yetkililere depremden çok önce aktarılmıştı. 
2020 yılında AFAD Başkanlığı bu sebeple İl Risk Azaltma Planlarında, Kahramanmaraş İli’ni pilot il seçmiş ve birçok kurumu bu planlara dahil etmiş ve sorumlu kılmıştır. Fakat bu organizasyonların sahada maalesef verimli olamadığı 6 Şubat 2023 Gaziantep-Kahramanmaraş depremlerinde meydana çıkmıştır. 2020 yılından depremin olduğu güne kadar bölgedeki sorumlu kurumların yeteri kadar hazırlık yapmadığı deprem sonrasındaki kaos ortamından anlaşılmıştır. 
Böylesine büyük depremler, binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına ve ülkemizde yaşayan uzak veya yakın herkes üzerinde travmatik etkiler bırakmaktadır. Gelişen teknoloji, elde edilen bilimsel verilerin çokluğu göz önüne alındığında artık büyük depremlerin afetlere dönüşmesi kabul edilemezdir, edilmemelidir!
İmar Affı ile yapıların denetimini vatandaşa bırakan uygulama ile mühendislik hizmeti almamış, kaçak, iskansız, deprem anında ölüm saçacak yapılar kat mülkiyeti koruması altına alınmıştır. Bu ve bunun gibi uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Ayrıca artık göstermelik Deprem Tatbikatlarının bırakılması ve kamuda denetimi sağlayacak istihdamın sağlanması gerekmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğü gibi önemli bir kurumda bile Jeofizik Mühendisi istihdamı yoktur. Çöken-göçen yolların neden bu hale geldiği Jeofizik Mühendisi istihdam etmeme liyakatsizliğinin bir sonucudur. 
Antalya Merkez Belediyeleri içerisinde, “Zemin ve Temel Etüt Çalışması” kontrolünü yapan sadece 1 adet Jeofizik Mühendisi vardır. Bu çok acıklı bir durumdur. Her defasında liyakatten bahseden siyasiler bu acı tabloların sorumlusudur! Antalya, deprem riski bakımından Akdeniz’de yer alan faylarla bağlantılı olarak risk altındadır. 
Bu yüzden dolayı ivedi bir şekilde Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya iline bağlı diğer ilçeler Jeofizik Mühendisi istihdamı etmek zorundadır. Bu bir ihtiyaç veya lüks değil, zorunluluktur! Sizler aracılığıyla değerli başkanlarımıza seslenmek de bizim sorumluluğumuzdur. Yoksa yer biliminin önemsenmediği her yerde Afetler bir Felakete dönüşecektir. 
Geçmişe göre iyileştirilmesine rağmen, kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken yapı denetim sistemi halen ticari bir anlayışla yönetiliyor. Yer mühendislik çalışmalarının denetimi ise halen yeterli düzeyde yapılamamaktadır. Eskiden mesleki odalarında olan denetim ve yeterlilik gibi süreçler kaldırıldı. Artık meslek odalarında konusunda uzman mühendis ve mimarlar, özel firmaların yaptığı saha ve ofis çalışmalarını denetleyememekte olup, bu süreç bizlerde büyük bir endişeye sebep olmaktadır. Odalar, kamu yararına çalışan meslek örgütleridir. Siyasi sebepler ile odaların elinden yetkilerinin alınması başlı başına bir afettir.  
Deprem sonrasındaki yaraları en aza indirmek için, TMMOB’a bağlı meslek odaları, doktorlar, öğretmenler, GSM operatörleri gibi özel kuruluşlara büyük yük düşmektedir. Bu gibi kuruluşlar özel eğitimden geçirilmelidir. Konusunda uzman olmayan kişilerin yaptığı açıklamalar halkta korku ve paniğe sebep olmaktadır. Bu yüzden dolayı her bölgede mutlaka “Deprem Bilim Kurulları“ kurulmalı ve gerekli açıklamaların ve bilgilendirmelerin sadece bu bölgedeki kurul üyeleri tarafından yapılması sağlanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde her önüne gelenin deprem ile ilgili ilgili bilgilendirme ve açıklama yapması gerekli yasalar ile yasaklanmıştır. Bu konu çok önemlidir. 
Kentsel dönüşüme, Kötü zemin ve Kötü Yapı gibi öncelikli kriterlerden başlamak gerekirken maalesef rantın yüksek olduğu bölgeler tercih edildi ve halen edilmektedir. 
MTA’nın diri fay haritası karada yer alan fayları göstermekle birlikte, henüz Akdeniz’de özellikle Antalya Körfezinde tam manasıyla bir fay araştırması MTA tarafından yapılmamıştır. İvedilikle böyle bir çalışmanın yapılması, körfezde yer alan diri fayların tespit edilmesi ve diri fay haritalarına işlenmesi gerekmektedir. 
Böylelikle Deprem Risk Analizleri yapan biz Jeofizik Mühendisleri daha doğru sonuçlara ulaşmış oluruz. Biz Jeofizik mühendisleri olarak yapılaşmanın her aşamasında katkı koyabilecek modern yöntemlere sahibiz. 
Bize göre; Kentlerin yerleşeceği uygun alanların belirlenmesi için deprem etkilerini en aza indirmek amacı ile birinci aşamada derin yeraltı yapısal durumun jeofizik yöntemler ile belirlenmesi gereklidir. Biz buna makro-bölgeleme diyoruz. Birinci aşamaya göre uygun yerleşim alanlarında mikro-bölgeleme çalışmaları yapılarak özel durumlar hariç 30m derinliğe kadar yerin fiziksel özellikleri jeofizik yöntemler ile belirlenir. Daha sonraki aşamada ise parsel bazında yerin fiziksel özellikleri detaylı ortaya konur. Sonuç olarak biz Jeofizik Mühendisleri olarak Deprem Master planında yerleşim yeri seçiminin her aşamasında olmalıyız ayrıca mevcut yapılar içerisindeki çürük yapıları hızlı bir biçimde ayırt edebilecek yöntemlere ve bilgiye sahibiz.  
“ANTALYA BİR DEPREM BÖLGESİ DEĞİLDİR” söyleminden vazgeçip, “DEPREM HAYATIMIZIN BİR PARÇASIDIR” anlayışına geçmemiz gerektiği aşikardır. Çevremizdeki fay sistemlerinin durumu, son dönemlerde sık sık yaşadığımız depremler, bizdeki bu deprem bilincini arttırmalıdır. Sonuç olarak ATATÜRK gibi düşünmeli, yönetmeli ve yönetilmeliyiz. “
* Jeofizik Mühendisleri Odası

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.08.17 11:42:06
Son Düzenlenme Tarihi :





Hatay’daki 4.7 büyüklüğünde deprem anları kameralara yansıdı

Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 4.7 büyüklüğünde meydana gelen deprem hem güvenlik kameralarına hem de bir çocuğun telefonla çektiği görüntüye yansıdı.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) alınan bilgiye göre, saat 11.36’da Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 4.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 7.88 kilometre derinliğinde meydana gelen deprem, Hatay genelinde ve Adana ile Osmaniye’nin de bazı ilçelerinden hissedildiği bildirildi.
Deprem anları Erzin, Kırıkhan ve Payas ilçelerinde güvenlik kameralarına da yansıdı. Erzin’deki kasapta deprem anında hem çalışanların hem de müşterilerin kaçışma anı görüntülerde yer aldı. Kırıkhan ilçesinde de bir kuruma ait güvenlik kamerasına sarsıntının şiddetini gösteren görüntüler yansıdı. Payas’da da dışarda oturan iki şahsın kaçışması yer aldı.
Öte yandan, Dörtyol ilçesinde de cep telefonu ile müzik dinleyip kayıt yapan Medya Demir de deprem anlarını kaydederek, ailesini uyarıp mutfaktan çıkarttı.

Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.05.07 15:23:19
Son Düzenlenme Tarihi :