Jandarmanın rutin denetimi Elmalı’da kaçak kazıyı ortaya çıkardı
Emniyetin ‘delil avcısı’ Ayşe polisi suçluların kabusu oldu
Antalya’da Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru Ayşe Akman, işlenen suçlarda titizlikle tespit ettiği izleri ekip arkadaşlarıyla birlikte delil haline getirerek, suçluların yakalanmasında büyük rol oynuyor. "Her temas bir iz bırakır" diyen Akman, suçlunun bu izden tespit edile..
Antalya İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünde görevli 2 çocuk annesi Ayşe Akman (43), kadın olma ve titizlik ile dikkat konusundaki avantajını mesleğinde de gösteriyor. 17 yıldır Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünde görev yapan Akman, suçluların bıraktığı izleri titizlikle tespit ederek, ekip arkadaşlarıyla birlikte delil haline getiriyor. Mesai arkadaşlarıyla birlikte büyük bir özveriyle çalışan Akman, suçluların yakalanmasında büyük rol oynuyor.
“Erkeklere nazaran biraz daha avantajlı olabiliriz”
Polis memurluğunun küçüklüğünden bu yana hayali olduğunu belirten Ayşe Akman, bu konuda ailesinin kendisine büyük destek verdiğini söyledi. Polisliğin kadın erkek fark gözetmeksizin özveri isteyen bir meslek olduğunu aktaran Akman, “Dikkat ve titizlik isteyen bir meslek. Bu noktada erkeklere nazaran biraz daha avantajlı olabiliriz” diye konuştu.
“Her temas bir iz bırakır”
“Her temas bir iz bırakır. Dokunulan her yüzeyde bir iz kalır. Bunun tespit edilmeme durumu söz konusu değildir” diyen Akman, emniyetin 80 milyon civarında veri tabanı olduğuna dikkat çekti. Akman, “Sahibi ve karşılığı bulunmayan olay yeri izlerinin veri tabanımıza girişini yapıyoruz. Veri tabanı da bize ihtimalli adayları getiriyor. Bu adayların içerisinden biz son kontrollerimizi yaparak aradığımız belirli karakteristiklerin uyuşması halinde ‘bu iz bu şahsa aittir’ diyebiliriz.
Fakat, sistemin getirmiş olduğu adaylar arasında ‘kesinlikle bu buna aittir’ diye bir şey söz konusu değil. Son kararı biz veriyoruz ve bunda yanılma payı yok” şeklinde konuştu.
Mesai dışında da aklında ’iz’ var
Başarılı polis memuru, mesai saati dışında alışveriş yaparken iz bırakma konusunda bazı anlarda tedirginlik yaşadığını belirterek, “Alışverişe gidince dokunmuş olduğum yüzeyler olunca ‘Acaba buraya izimi bırakır mıyım?’ diye bir düşünce oluşuyor. Normalde olay yerlerindeki incelemelerimizi eldivenlerle yapıyoruz. Fakat mesai saati dışında alışverişe gittiğimde çıplak teninizle her yere dokunduğumuz için izinizi bırakıyorsunuz. İşimiz gereği ister istemez burada bir olay yaşanırsa ‘izim kalır mı’ diye sürekli kafamızda sorular dolaşıyor” ifadelerine yer verdi.
Akman, kendisini en çok etkileyen olayı ise şu sözlerle anlattı:
“Engelli 1,5 yaşında bir bebeğin fethi kabir işlemi vardı. Mezar tekrar açılmıştı ve bu safhada biz görev yapıyorduk. Aynı bebeğin otopsisine de girdim. O dönemde benim oğlum da aynı yaşlarda olduğundan dolayı bu olay meslek hayatımda iz bıraktı. Her zaman da hatırlarım ve beni en çok etkileyen olaydır diyebilirim.”
Komiser Dikenova: “Delile olan güven, devlete olan güven”
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’nde görevli Komiser Abdulkadir Dikenova da, olaylara ‘delile olan güven, devlete olan güven’ anlayışıyla ilk günkü heyecanla gittiklerini söyledi. Olayın gerçekleşmesiyle ekibin bölgeye hızlı bir şekilde hareket ettiğini aktaran Dikenova, “Ardından olay yerinin ve bulgu güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığının kontrolü yapılıyor ve gerekli saha çalışmasına uzman ekiplerimiz başlıyor. Bu çalışmalar akabinde toplanan bulgular şubemize intikal ediyor. Şubede ise kendi alanında uzman ve donanımlı personelimizle alınan bulguların delil vasfına dönüştürülmesi için gerekli çalışmalar yapılıyor. Laboratuvara alınan bu materyaller belirli kimyasallar uygulanarak izi görünür hale getirip, ardından diğer veri tabanındaki izlerle karşılaştırma yapılarak şüpheliyi tespit etmeye çalışıyoruz” dedi.
“Uluslararası standartların üzerinde olduğumuzu söyleyebilirim”
İl Emniyet Müdürlüğü ve Kriminal Daire Başkanlığı’nın eğitimler planlayarak personelleri uluslararası standartlara ve üstüne çıkarmaya çalıştığını ifade eden Dikenova, “Kendimizi sorguladığımız zaman uluslararası standartların üzerinde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. İstatistikler de bunu destekler nitelikte” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.06.08 11:30:47
Son Düzenlenme Tarihi :
Akdeniz Üniversitesinde meme kanseri tanı ve tedavisinde yenilikler konuşuldu
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde Meme Kanseri Farkındalık Ayı çerçevesinde “Tanıdan Tedaviye Meme Kanseri Yolculuğu Sempozyumu” düzenlendi. Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi bölümlerinde güçlü bir altyapıya sahip olduklarını söyleyen Rektör Özkan, bu alanda Türkiye’deki sayılı merkezlerden biri ol..
Akdeniz Üniversitesi ve Antalya Meme Hastalıkları Derneği iş birliğinde Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Mor Salon’da "Tanıdan Tedaviye Meme Kanseri Yolculuğu Sempozyumu" düzenlendi. Meme Kanseri Farkındalık Ayı çerçevesinde kansere karşı şuur uyandırmak amacıyla düzenlenen Sempozyuma Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve Antalya Meme Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Özlenen Özkan, Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü ve Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Ömer Özkan, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Gürpınar, farklı disiplinlerden öğretim üyeleri ve asistanlar katıldı.
“Erken tanı için farkındalığın artması gerekiyor”
Ekim ayının tüm dünyada “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul edildiğini ve bu konuya dikkat çekmek istediklerini ifade eden Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Meme kanseri konusu benim için hem kadın olarak, hem de anneannemi bu illetten kaybeden biri olarak benim için biraz daha farklı. Hastalığın ne kadar erken yaşlara düştüğünü maalesef hepimiz gözlemliyoruz. Bu nedenle erken teşhisin önemi de artıyor. Bugün de daha çok tedavi üzerine konuşacağız ama asıl önemli olan erken tanı. Bunun için de farkındalığın artırılması gerekiyor. Akdeniz Üniversitesi’nin böyle bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Bu konuda halka yönelik toplantılar da yapacağız” dedi.
“Türkiye’deki sayılır merkezlerden biri”
Sempozyumda tedavilerde güncel yöntemler üzerinde konuşulacağından bahseden Rektör Özkan, “Akdeniz Üniversitesi olarak hem onkoloji hem de radyasyon onkoloji bölümlerimizin altyapılarını güçlendirdik. Konuşmacılarımız, hocalarımız bundan bahsedecek. Brakiterapiler gibi birçok terapi türü, Türkiye’de çok az merkezde var. Lütfen hastalarınızı yönlendirin. Keza kanser tedavisi modülasyonunu içeren genetik mutasyon taraması yapan da 2-3 merkezden biriyiz. Lütfen hastalarınızın örneklerini uzak merkezlere göndermeyin. Merkezimizde hem ucuz hem daha hesaplı bakıyoruz” şeklinde konuştu.
“Tecrübelerini paylaştı”
İki oturum halinde düzenlenen sempozyumun ilk oturum başkanlığını Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Prof. Dr. Cumhur Arıcı yaptı. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan “Ne Zaman Rekonstrüksiyon Yapıyoruz” başlıklı konuşmasında rekonstrüksiyonun ne zaman, kimlere yapıldığı konusunda bilgiler vererek hastanın durumunun bu konuda önemli olduğunu ifade etti. Özellikle asistanlara yaşadığı tecrübeler üzerinden hastaya yaklaşım konusunda önerilerde bulunan Prof. Dr. Özkan, hastanın durumunun, psikolojisinin hatta yakının durumunun bile değerlendirmede önemli olduğunu ve tedavi sürecinin buna göre şekillendiğini anlattı. Hastanın durumuna göre uygulanabilecek farklı tedavi türlerini anlatan Prof. Dr. Özkan, bu tedavilerin avantaj ve dezavantajlarından bahsederek konuyla ilgili vaka örnekleri sundu. Erken teşhisin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Özkan “Kişisel tecrübeme göre memedeki tümör en yavaş gelişen tümörlerden bir tanesi ancak belli bir aşamayı geçtikten sonra hızı alamıyorsunuz. Bu sebeple erken teşhis ve erken dönemdeki tedavi çok önemli” dedi. Hastanın tanı ve tedavi sürecinde farklı branşlarla birlikte uyum içinde çalışmanın ve operasyonlarda tecrübeli bir ekibin önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Özkan Akdeniz Üniversitesi olarak bu konuda şanslı olduklarını çok değerli hocalarla çalıştıklarını ifade etti.
“Akdeniz’de tanı için yeni bir yöntem kullanılmaya başlandı”
Nasıl tanı koydukları, tanı ve taramadaki yenilikler konusundan bahseden Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Sanhal, yapılan mevcut taramaların yanında yeni bir teknik olan Kontrastlı Mamografinin özelliklerini anlattı. Kontrastlı Mamografinin tümörle ilgili morfolojik ve fonsiyonel bilgi sağladığını basit, hızlı, ucuz ve doğruluğu yüksek bir yöntem olduğu söyleyen Doç. Dr. Sanhal, “Akdeniz Üniversitesi Meme Radyolojisi olarak Temmuz ayı itibarıyla yeni cihazımızla Kontrastlı Mamografi tetkikini gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu.
“Alandaki yenilikler konuşuldu”
Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veli Vural meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanserlerden olduğunu ve tarihinin antik çağa kadar uzandığını belirtti. Meme koruyu cerrahisi hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Veli Vural, meme koruyucu cerrahinin kanserli dokunun uygun kozmetik sonuçlarla tümörün güvenli sınırlarla çıkarılması demek olduğunu ve gelişen teknoloji ve taramalarla birlikte daha fazla meme koruyucu cerrahiye imkan sağlandığını ifade etti. Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Timur Koca da konuşmasında radyoterapiyi kimlere verdiklerini, dikkat edilmesi gereken noktalar, meme radyolojisindeki değişiklikler ve yenilikler konularında bilgilerini paylaştı.
“Ayrıntılı gen analizi yapılan 3 üniversiteden birisiyiz”
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca, “Meme kanserleri tek bir hastalıktan oluşmayıp çeşitli alt tipleri bulunmaktadır. Hormon pozitif meme kanserlerinde eskiden ileri dönem hastalarda kemoterapi ilk sırada tercih edilirken son yapılan çalışmalarda hedefe yönelik ağızdan kullanılan ilaçlarla çok etkili sonuçlar alınmıştır. Yine meme kanserinin bu grubunda tümör hücreleri genetik olarak ayrıntılı incelenmekte ve tespit edilen genetik mutasyonlara yönelik tedavi seçenekleri de artmaya başlamıştır. Burada önemli olan bu gen analizinin yapılabilmesi. Biz Akdeniz Üniversitesi’nde görev yapan onkologlar olarak çok şanslıyız üniversitemiz NGS denilen ayrıntılı gen analizin yapıldığı Türkiye’deki 3 devlet üniversitesinden bir tanesi bizlere bu imkanı sağlayan Rektörümüz Prof. Dr. Özlenen Özkan’a teşekkürlerimi iletiyorum” dedi.
Sempozyumun ikinci oturumunda ise oturum başkanlıklarını Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Prof. Dr. Aylin Fidan Korçum Şahin yaparken İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca “Hormon + Meme Kanserinde Adjuvan ve Metastatik Dönemdeki Yenilikler”, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Murat Tatlı “HER+ Meme Kanserinde Adjuvan ve Metastatik Dönemdeki Yenilikler”, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sema Sezgin Göksu "Triple Negatif Meme Kanserinde Adjuvan ve Metastatik Dönemdeki Yenilikler, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Ertosun Kişiselleştirilmiş Tarama ve Genetik Risk, Genetik Danışmanlık Kime?" konulu sunumlarını gerçekleştirdi.

                                                                            
                                                                            
                                                                            