YÖRSİAD, HONAMLI KEÇİLERİNİ YAYLAYA UĞURLADI
Yörük Sanayici İş İnsanları Derneği (YÖRSİAD ) ve Antalya Yörük Türkmen Gençliği Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği işbirliğince Varsakaltı Ayak Mahallesi’nde düzenlenen “Honamlı Keçilerini Yaylaya Uğurluyoruz” etkinliği büyük ilgi çekti.
Sahnenin kurulmadığı, halk oyunları ve protokol konuşmalarının olmadığı etkinlikte gün boyunca, Yörük kültürü yerinde yaşandı, Yörük tatları katılımcılara ikram edildi. YÖRSİAD Başkanı M.Aykut Ege, Antalya Yörük Türkmen Gençliği Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Ömer Köroğlu katılımcılar ile birebir ilgilenirken, YÖRSİAD Üyeleri aileleri ile birlikte katılım gösterdi. Etkinliğe Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş’ta katılırken, gün boyu doğa yürüyüşleri gerçekleştirildi. yöresel oyunlar oynandı ve kıl çadırda hazırlanan gözleme ve kavurmalar katılımcılara ikram edildi. Etkinliğe katılanlar Honamlı Keçileri hakkında bilgiler alırken, devasa görüntüleri ile dikkat çeken Honamlı keçileri ile bol bol fotoğraf çektirdiler.
Yörüklüğün gücünü damarlarımızda çok güçlü bir şekilde hissettik!
YÖRSİAD Başkanı M.Aykut Ege, çok özel ve güzel bir gün yaşadıklarını belirtirken “ İsmini aldığımız Yörük kültürünü yaşamak için ve çocuklarımıza, gelecek nesillerimize aktarmak için YÖRSİAD ve Yörük kardeşlerimiz ile birlikte bugün çok özel bir gün yaşıyoruz. Bir kez daha bu arkamızdaki gücü , Yörüklüğün gücünü damarlarımızda çok güçlü bir şekilde hissettik. Yörük olduğumuz için gururluyuz, mutluyuz. Atatürk’ün dediği gibi Yörükler bu coğrafyada olduğu sürece , Yörük çadırında duman tüttüğü sürece bu ülkenin korkacağı bir şey yok. Bugün burada olmaktan çok mutluyuz” dedi.
Amacımız Yörük kültürünü birebir yaşatmaktı, yaşatmaya da devam edeceğiz!
Yörük Türkmen Gençliği Başkanı Ömer Köroğlu, “ Yörük kültürünü birebir yaşattığımız ortamdayız. 1.Yörük Yaşam Kültür Projemizi burada hayata geçirdik. Bekliğimizin çok çok üzerinde ilgi gördü. Burada en doğal haliyle insanımıza, kültürümüzü gösterdik. Burada sahne yok, halk oyunları yok, protokol konuşmaları yok. Kültürün en öz ve en orijinali hali burada. YÖRSİAD ile başlattığımız bu projemizi devam ettirme kararı aldık. Çok güzel oldu. Yörük Sanayici iş insanları da burada bu kültürü birebir yaşıyorlar. Antalya Yörük Türkmen Gençliği Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni beraber kurduğumuz Ömer Demiröz kardeşim de burada iki bin küçük baş hayvanı ile bir marka. Honamlı ırkı keçilerimiz de burada. Burada yine yaşamını devam ettiren kıl çadırlarda yaşayan bir ailemiz var. Onlar da burada keçilere bakıyorlar. Amacımız Yörük kültürünü birebir yaşatmaktı, yaşatmaya da devam edeceğiz” dedi.
En güzel şekilde geleneklerimizi yaşatarak, gelecek nesillere aktarmak bizim aslı görevimiz olmalı!
Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş da yaptığı açıklamasında, “ Çok keyifli bir Pazar günü yaşıyoruz. YÖRSİAD’ın davetine icabet ettik. Doğanın içerisinde, hayvanların ortamında, bu ortam bizi sevgiyle karşıladı. Herkes gibi biz de bugün çok mutluyuz. En güzel şekilde geleneklerimizi yaşatarak, gelecek nesillere aktarmak bizim aslı görevimiz olmalı. “dedi.
Honamlı keçisi literatürlere giren , Türkiye’nin en etçil hayvanlarından birisidir!
Varsakaltı Ayak Mahallesi’nde yıllardır bu kültürü yaşatarak yaşamını devam ettiren ailelerden birisi olan Demirörs ailesi adına bir açıklama yapan Honamlı Yörüklerinden Ali Demirörs “ Burada küçükbaş hayvancılık ile uğraşıyorum. Konar göçer hayvancılığı devam ettiren az aileliden birisiyiz. Az maliyetle çok ürün veren ailelerin bir ferdiyim. Kıl keçisi ile uğraşıyoruz. Honamlı keçisi literatürlere giren , Türkiye’nin en etçil hayvanlarından birisidir. Türkiye’ye ait olan hayvanlardan bir tanesi , ithal keçi değildir. Biz bunları az yemle doğal ortamlarda besleriz. Sizlere eti, yoğurdu , sütü en iyi , en kaliteli ve en doğal ve organik şekilde ileten ailelerdeniz. Bugün buraya Yörüklüğün var olduğunu , devam ettirdiğini bunun ekonomiye bir katkı sağladığını göstermek için , Yörük Sanayici İş İnsanlarımız ile beraber buluştuk” dedi.
YÖRSİAD bu kültürü yaşatmak için çok farklı faaliyetlerde bulunuyor!
15 yıllık bir çalışmanın ürünü olan Yörüklerden Kayıp Masallar kitabının yazarlarından, Toroslar’ın eteklerindeki Yörük köylerine misafir olup yaşlılardan dinledikleri eski masalları derleyen Doğa Farkındalığı Uzmanı Hüseyin Çağlar İnce de bu özel güne katılırken YÖRSİAD'ın yörük kültürüne yaptığı katkılar için teşekkürlerini sundu. İnce, “Yörükler bu toplumun, toplumsal bilinç altını oluşturan en önemli kültürel değerlerinden birisi. YÖRSİAD burada bunu yaşatmak adına çok farklı faaliyetlerde bulunuyor. Kendilerine çok çok teşekkür ediyorum. “dedi. -Halil Öncü
Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.05.21 15:07:50
Son Düzenlenme Tarihi :
Gazipaşa’daki kitabelerin sırrı çözülüyor
Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde, Göçük Mahallesi sakinleri tarafından kullanılan Balca Yaylası’nda bulunan kitabeler, alanında uzman kişilerce incelendi. Kitabelerin Osmanlı Türkçesi ile yazıldığını tespit eden araştırmacılar, hece vezni ile kaya üzerine işlenen yazıları günümüz Türkçesine çevirdil..
Göçük Mahallesi sakinleri tarafından kullanılan Anamur sınırındaki 2 bin rakımlı Balca Yaylası’nda bulunan kaya üzerine yazılan iki adet kitabe, ilk kez bilimsel olarak araştırma konusu oldu. Anamur Orman İşletme Müdürü İsmail Gübeş öncülüğünde başlatılan çalışmalar kapsamında Müdür Gübeş ile Balca Yaylası’na giden Ege Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. İbrahim Şahin, yayladaki kitabeleri epigrafi (yazıt bilimi) yöntemiyle inceledi. Yayla sakinlerinin su ihtiyaçlarını karşıladığı kuyu ile çeşmenin bulunduğu alanda yer alan kitabenin Osmanlı Türkçesi ile yazıldığı tespit edildi. Güney yönünde bulunan kitabenin 5+5=10, kuzey yönünde olan kitabenin ise 6+5=11’li hece vezniyle yazıldığı ortaya çıktı. İki kitabenin hemen ön yüzünde zemin üzerine kakma usulle çizilen şeklin ise, yakın zamana kadar bölgede oynanan ve Gazipaşa ile Anamur’da “Dokuz Taş” olarak bilinen oyunun tablosu olduğu belirlendi. Kitabelerin tarihiyle ilgili ise net bir sonuç elde edilemediği açıklandı.
Orta Asya’daki kitabelerle benzerlik gösteriyor
Kitabelerden elde edilen ilk bilgilerde, Orta Asya’dan Anadolu’ya bir kültür akışının olduğu belirtildi. Balca’daki kitabelerin, aynı Orhun Abideleri’nde olduğu gibi Türklerin kaya üzerine yazdığı övgü, dua ve lanet içerikleriyle benzerlik gösterdiği ortaya çıktı.
Yaylada yapılan araştırma sonucunda günümüz Türkçesine çevrilen kitabelerin, Osmanlı Türkçesi ve günümüz Türkçesindeki karşılığı tam kesin olmamakla birlikte şu şekilde:
"Güney yazıtı
1. Fikrim buraya yazmada benim
2. Bu beyaz daşa kazmada benim
3. Hayatım dua ölümüm rahmet
4. Okutmak muradım ey kârilerim
Süleyman İbrahim
Bugünkü Türkçeyle anlamı:
1. Benim fikrimi buraya yazmadaki,
2. Bu beyaz taşa kazımadaki (amacım)
3. Hayatım dua, ölümüm rahmettir
4. Muradım okutmaktır ey okuyucularım.
Süleyman oğlu İbrahim
Kuzey yazıtı
1. Efsûs dünya ne kadar olsa da dilber
2. Ölümü etmez mi kalbleri muğber
3. Ne kadar yaşasan akıbet ölicek
4. Akıbet gelecek yevm-i kıyamet
5. İkiden birini duyacak millet
6. Kimisine rahmet kimine la’net
Bugünkü Türkçeyle anlamı:
1. Eyvah! Dünya ne kadar hoş olsa da
2. (İnsanın) ölümü incitmez mi kalpleri?
3. Ne kadar yaşasan da sonu ölümdür
4. Sonunda gelecek kıyamet günü
5. İkisinden birini yaşayacak insan
6. Kimine rahmet (olacak) kimine lanet"
"Metni eksiksiz okuyabildiğimizi söyleyebilirim"
Yapılan çalışmalara ilişkin deneyimini, sosyal medyasından yaptığı paylaşımla dile getiren Prof. Dr. İbrahim Şahin, “Gerek görevi ve gerekse memleketine olan sevgisi dolayısıyla halkla içli dışlı olan kıymetli dostum İsmail Gübeş, bölge halkından varlığını öğrendiği ve Türk tarihiyle ilişkili olabileceğini düşündüğü çeşitli türden tarihi kayıtları (epigrafik belgeler) göstermek için beni Temmuz’da iki kez Anamur’un yaylalarına davet etti. Gazipaşa ve Anamur sınırında bulunan 2 bin metre yükseklikteki Balca Yaylası’na geldik. İsmail Bey’in bana göstermek istediği yazıtlar, yayla sürülerinin sulandığı önemli bir su kaynağının hemen üst kısmındaydı. Sabit kayalara Arap harfleriyle Türkçe metin yazımı nadir rastlanan bir durum olduğu için, tek başına bu özelliği bile başında bulunduğumuz yazıtları kıymetli kılıyordu. Doğal haliyle okunması bir hayli güç olan yazıların epigrafik belgelemesinin yapılması gerekiyordu. Nalan Hanım’ın da yardımıyla epigrafik belgelemeyi yaparak yazıyı okunur hale getirdik. İzmir’e gelir gelmez yazıtların okunmasına yoğunlaştık. Ege Üniversitesi TDAE’nden dostum Prof. Dr. Mehmet Temizkan Bey’in de yardımıyla metni eksiksiz okuyabildiğimizi söyleyebilirim. Ancak metnin tarihi konusunda hala tereddütlerimiz olduğunu ve belki de hiçbir zaman emin olamayacağımızı da söylemeliyim” dedi.
Üç epigrafik belge bulunuyor
Prof. Dr. Şahin, "Elbette bu bilimsel bir yayın olmayıp bu doğrultudaki çalışmalarımızın devam edeceğini söylemeye sanırım gerek yok. Efendim burada üç epigrafik belge bulunmaktadır. Birinci yazıt (güneyde olan) 5+5=10, ikincisi ise (kuzeyde olan) 6+5 =11’li hece vezniyle yazılmıştır. Bu iki yazıtın hemen aşağısında, zemine batık düz bir kaya zemin üzerine kakma usulle çizilen şey ise, yakın zamana kadar bölgede oynanan bir akıl oyunu olup Anamur yöresinde daha çok ’Dokuz Taş’, Gülnar yöresinde ’Dokurcun’ olarak adlandırılan oyun tablosudur. Hayatın geçiciliğini, bir hesap gününün varlığını hatırlatan bu metinler, umarız sonsuza dek varlığını korur; bir lüzumsuzun gereksiz hırsları sonucu yok olmaz. Her yazının bulunduğu, her işaretin görüldüğü yeri acımasızca tahrip eden arkadaşlar, ’Gavurlara ait’ diyerek yok ettiğiniz tarihin önemli bir kısmının kendi atalarınıza ait olduğunu ve bunların size değil evlatlarınıza ait tarihi ve kültürel değerler olduğunu hatırlatmak isterim” diye konuştu.
Amaç kültürel mirası korumak
“Balca Yaylası’nda yapılan çalışmaların temelinde, kültürel mirasımızı koruma amacı yatmaktadır” diyen Anamur Orman İşletme Müdürü İsmail Gübeş, “Yapılan çalışmalarla, burada bulunan yazıtları gelecek nesillere aktarmak istiyoruz. Yazıtlar ilgili çalışmalar devam edecek ve çalışmalar sonucunda bilimsel makale yayımlanacak. Ayrıntılı yapılacak incelemelerin ardından, hem yazıların tam anlamı hem de tarihleriyle ilgili elimizde somut deliller olacak. Çalışmalar bittiği zaman burayı koruma altına alıp, yazıtların zarar görmesine engel olmak istiyoruz. Sonuçta bu bize bırakılan bir mirastır. Bu mirası gelecek nesillere taşımak hepimizin görevi” şeklinde konuştu.