SON DAKİKA

logo

Antalya'da Korkutan Tanker Yangını

Bu sabah saatlerinde Dumlupınar Bulvarı'nda çıkan tanker yangını korku dolu anlara sebep oldu.

Antalya Dumlupınar Bulvarı'nda seyir halindeki LPG tankerine bir kamyon arkadan çarptı. Çarpmanın etkisiyle LPG yüklü tanker alev alıp yanmaya başladı. 9:30 sularında başlayan yangına çok sayıda itfaiye ekibi müdahale ediyor. Patlama tehlikesi sebebiyle bulvardaki araç ve yaya trafiği kesilmiş durumda. 
Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2019.09.05 10:12:42
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






Karavanı atölyeye dönüştürdüler, ürettikleri ürünleri satarak dünyayı geziyorlar

(İHA) - Antalya'da yaşayan Esra ve Ömer Aydoğan çiftinin 15 yıldır hayalini kurdukları dünya turu planı, atölyeye dönüştürdükleri karavanla gerçeğe dönüştü. Antalya'dan yola çıkan çift, karavanda ürettikleri deri ürünleri pazaryerlerinde satarak dünyayı gezecek ve Türk kültürünü tanıtacak. 
 
  Antalya’da yaşayan Esra ve Ömer Aydoğan çifti, 15 yıl önce dünyayı gezmek için hayal kurmaya başladı. Bunun için bir süre önce karavan satın alan Aydoğan çifti, satın aldıkları karavanı hem ev hem de atölye olarak kullanacak şekilde tasarladı. Dünyayı gezmek için 10 gün önce yola Antalya’dan yola çıkan çift, Ege Bölgesindeki illeri gezerek Kastamonu’ya ulaştı. Aydoğan çifti, atölyeye çevirdikleri karavanda deri, taş ve çelikten ürettikleri takı ürünlerini pazaryerlerinde açtıkları tezgahta satışa sunuyor. Satışını yaptıkları deri ve takı ürünlerinden elde ettikleri gelir ile Karadeniz Bölgesi'ndeki illeri gezecek olan çift, daha sonra Gürcistan’a gidecek. Gürcistan’da bir süre deri üzerine eğitim almayı planlayan çift, daha sonra dünyayı gezmek için kendilerine rota belirleyecek. Kastamonu’da birkaç gün konaklayan Aydoğan çifti, şehrin tarihi ve kültürel yerlerini gezerek şehirden ayrıldı.   
 
  “Deri sanatını geliştirerek el işçiliğiyle yaptığımız ürünlerle dünyayı gezmeyi planlıyoruz” 
  El işçiliğiyle yaptıkları ürünleri pazaryerlerinde satarak dünyayı gezmeyi ve planladıklarını söyleyen Ömer Aydoğan, “28 yıllık devlet memurluğu hayatını bitirerek emekliliğe ayrıldım. Yaklaşık 15 yıldır hayalimiz olan dünya turuna karavanla başlamış bulunmaktayız. Dünya hayalimiz sürekli vardı, dünyayı gezmek istiyorduk ama sadece gezmekle kalmasın istedik. Gezdiklerimizi ve gördüklerimizi kendimize saklamayalım, gezerken kendi kültürümüzü yansıtalım istedik. Gerekirse de halk ile iletişim içerisinde olup gittiğimiz toplumların kültürlerinden de yararlanalım istedik. Bununla ilgili ne yapabiliriz ve geziyi nasıl anlamlandırabiliriz diye değişik fikirler üzerinden çalışırken deri sanatıyla tanıştık. Deri sanatını geliştirerek yaptığımız ürünlerle dünyayı gezmeyi ve gezimizi de bu şekilde finanse etmeyi planladık. Tamamen kendi ürettiğimiz el işçiliği derilerle yerel halk ile iletişim içerisinde olup, satış ve hediyeleşme yaparak gerekli kültür aktarımını sağlamak düşüncesiyle Antalya’dan dünyayı geçmek üzere eşim ile birlikte yola çıktık. Ege sahillerinden bulunduğumuz Kastamonu’ya kadar geldik. Buradan da yine Karadeniz sahili üzerinden Samsun, Ordu, Trabzon, Rize, Artvin’den yurtdışına doğru devam etmeyi düşünüyoruz. İlk olarak Gürcistan’a gideceğiz. Ardından o zamanki duruma göre diğer ülkeleri değerlendireceğiz” dedi. 
 
  “Hem üretiyoruz hem yaşıyoruz hem geziyoruz” 
  Hem ürettiklerini hem de gezdiklerini ifade eden Ömer Aydoğan, “Biz, aşağı yukarı karavan hayatına geçeli 1 ay oldu. Antalya’dan da yola çıkalı 10 gün oldu. Bir ay süreyle karavanı deneyip test ettik. Testleri bitirdikten sonra 10 gündür de tam zamanlı olarak yollardayız. Hem üretiyoruz hem yaşıyoruz hem geziyoruz. Daha çok günlerimiz doğada geçiyor. Bugüne kadar yaşadığımız şehirden, şehirlerden kalmaktansa, bina ve yapılardan uzaklaşarak doğa ile bütünleşip bu şekilde yaşamayı tercih ettik” diye konuştu. 
 
  “Karavanı hem atölye hem karavan hem de yaşam alanı olarak planladık” 
  Karavanın birçok yerini kendilerinin yaptığını belirten Ömer Aydoğan, “Çünkü sadece karavan olarak değil, hem atölye hem karavan hem de yaşam alanı olarak planladık. Gezerek üretimde yapabileceğimiz şekilde hazırladık. Mutfak, yatak odası, banyoyu arka tarafa tasarladık. Ön tarafa da atölye, atölyenin tezgahı, derilerimiz ve onları koyabileceğimiz bölümler. Bu şekilde tasarladık. Burada yaptığımız ürünleri birebir gittiğimiz şehirlerde halk ile bütünleşerek satışını ya da hediyeleşmeyi yaparken aynı zamanda yerel yöneticilerle de görüşerek pazaryerlerinde tezgah açarak satış yapabilmeyi umuyoruz. Kastamonu’da pazaryerinde tezgahımızı açtık ve burada satışımızı yaptık” şeklinde konuştu. 
 
  “Karadeniz sahili boyunca gezerek Gürcistan’a kadar gideceğiz” 
  Karadeniz sahili boyunca gezerek Gürcistan’a kadar gideceklerini söyleyen Esra Aydoğan ise, “Kimya okudum, 10 yıl özel sektördü çalıştım. Daha sonra özel sektörde yapamayacağımı anlayınca kendime özgü bir şeyler aradım. Bende deri ile tanıştım. Deri işi yaparken Ömer ile tanışıp evlendim. Beraber deri işini yapmaya başladık. Pazarlarda tezgah açıp takı yaptım, doğal taş yaptım, taşlardan takılar yaptım, çantalar yaptım. Bu şekilde bir yerlere gelmeye çalıştık. En önemlisi karavanda eşinin destek olması, eşimin bazı şeyleri yapabilmesi bunlar karavanda yaşamak için çok önemli. En büyük desteğim eşim. Benim için burası ev konforundan daha rahat karavanda yaşamak. Çünkü burada hem çalışıyorum hem üretiyoruz hem satıyoruz hem geziyoruz her şey bizim elimizin altında. Dört duvar arasında değiliz. En güzeli bu. Sahil boyu Kastamonu’dan çıkıp Sinop, Samsun, Ordu, Rize, Trabzon, Artvin gibi illerin hepsini gezip son olarak Gürcistan’ın Batum şehrine gitmek istiyoruz. Şu anda Kastamonu’dan çıkamadık, birkaç günlük için geldik ama Kastamonu insanı, havası bizleri çok cezbetti. Ne zaman çıkarız bilemiyoruz ama yola çıktığımızda sevdiğimiz bir yer olursa Kastamonu gibi orada da birkaç gün geçiririz. Gürcistan’dan sonra yolumuz bizi nereye götürürse oraya gideceğiz. Nerede mutlu olursak, nereyi seversek, oralarda yaşamayı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. 

Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.06.13 12:47:07
Son Düzenlenme Tarihi :





Antalya’da tarlada milyonluk halı nöbeti: Güneş batınca başlayıp, doğunca bitiriyorlar

Antalya’da Türkiye’nin dört bir yanından toplanan 20 bine yakın el dokuması halı ve kilim, restore edilip mikroplardan arındırılmak üzere tarlalara seriliyor. Arazi sahipleri, açık arazide serilen ve fiyatı 3 bin ile 400 bin TL arasında değişen halıları hırsızlık ve yağmur olaylarına karşı korumak..

Antalya’da Türkiye’nin dört bir yanından toplanan 20 bine yakın el dokuması halı ve kilim, restore edilip mikroplardan arındırılmak üzere tarlalara seriliyor. Arazi sahipleri, açık arazide serilen ve fiyatı 3 bin ile 400 bin TL arasında değişen halıları hırsızlık ve yağmur olaylarına karşı korumak için sabaha kadar nöbet tutuyor.
Döşemealtı ilçesinde kışın buğday ekilen tarlalar, yaz aylarında hasatın yapılmasıyla halı işletmelerine açılıyor. Arazi sahipleri ya da işletmeler, aralarında yüz yıllık tarihi olanların da bulunduğu halı ve kilimleri önce tamir ediyor, ardından mikroplardan arındırmak için steril havuzlara sokuyor. Daha sonra güneşe serilen halı ve kilimlerin renkleri soldurulup pastele dönüşmesi sağlanıyor. Milyonluk halı ve kilimler, güneşin altında belirli aralıklarla tersi ve düzü çevrilerek nemi ve sıcağı iyi şekilde alması ve renklerin tonlamasının sağlamlaşması sağlanıyor. Serildikleri alanı "halı tarlasına" çeviren el dokuması halı ve kilimler, güneşin altında mikroplardan arınıp, renk tonları oturduktan sonra müşterilerine veriliyor.

Güneş batınca geliyorlar, doğunca gidiyorlar
80 dönümlük arazide serili yaklaşık 20 bin halı görsel şölen oluşturuyor. Aralarında 400 bin liralık halının da bulunduğu halılar, akşam saatlerinde ise arazi sahipleri tarafından değişmeli nöbetle sabaha kadar hırsızlara ve yağmura karşı korunuyor. Güneşin batmasıyla birlikte araziye kangal köpekleriyle gelen gençler, halı tarlasının çevresini kolaçan ediyor. Tarlanın üç tarafına koyulan römorklarda da akşam yemeği yeniliyor, çay, kahve ve meşrubat içerek nöbet tamamlanıyor. Nöbet sırasında uykusu gelenler ise bu römorklarda uyuyabiliyor.

“Nöbet sabaha kadar sürüyor”
Nöbet tutan gençlerden Halil Mert Topkara, kış aylarında ekilen tarlaların mahsul verdikten sonra biçildiğini ve ardından tarlanın halılar için kullanıldığını söyledi. Halıların son derece değerli olduğuna işaret eden Topkara, “Akşamları değişmeli nöbet tutuyoruz. Tehlike durumu olması durumunda çalılıklar tarafına köpeklerle bakıyoruz. Gerektiğinde sopalarla gidiyoruz. Üç römorkumuz var, orada uyuyoruz. Sabaha kadar sürüyor nöbet, ardından diğer ekip devam ediyor” dedi.
Nöbet tutan Sami Çelik de, “Akşamları kontrol yapıyoruz. Gündüz çalışıyoruz, işler bitince sabaha kadar römorklarımızda kalıyoruz” diye konuştu.

“10-15 bin dolar değerinde halılar var”
Halı işletmeciliği yapan Hasan Topkara, 80 dönüm arazide 20 bine yakın el dokuması halı olduğunu kaydetti. Halıların çok değerli olduğunu belirten Topkara, “100 dolardan tut, 10-15 bin dolar değerinde halılar var. Halılarımızı korumak için nöbet tutuyoruz. Genelde burada hırsızlık olayları olmuyor ama yine de nöbetimize devam ediyoruz, tedbiri elden bırakmıyoruz. En büyük derdimiz ise yağmur. Gece hava bozup yağmur yağacak diye de bekliyoruz. 7/24 buradayım diyebilirim” ifadelerini kullandı.
Raziye Topkara ise gece nöbetinin sorunsuz ve eğlenceli geçtiğini belirterek, “Yemek yiyoruz, çay, kahve içip nöbetimizi tutuyoruz. Hırsızın buraya gelebileceğini düşünmüyorum, çünkü köpeklerimiz var” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.19 15:14:03
Son Düzenlenme Tarihi :