CHP Elmalı Belediye Meclis Üyesi, aynı zamanda grup sözcüsü Erhan Durkan, CHP grubunun Ekim ayı meclisine bilerek ve isteyerek “tepki” amacıyla katılmadıklarını, Kasım Meclisi’ne aralarında kendisininde olduğu bazı meclis üyelerinin katılmamasının ise mazeretlerine dayandığını kaydederek, Aralık Meclisi’nde açıklamalarda bulundu. Durkan, meclis üyelerimizle birlikte güreş alanına vardığımız zaman zaman inanın protokol bölümüne zorla girdik, orada girerken sıkıntı yaşadık. Hatta girerken içeriden birilerini aradık." derken, Başkan Halil Öztürk'ün "Biz bir düğün yaptık, bu düğünde ev sahibiyiz. Gelen misafirler baş tacımızdır. Protokol konusunda haklısınız ama biz ev sahibiyiz, gerekirse çimlere oturacağız” sözüne, "“Eğer biz orada ev sahibiysek siz ya da Belediye’de sorumlu kişi bize bir görev verin. Biz gerekirse ayakta duralım. Ev sahibi olduğumuzu bize hissettirin. Güreş Komitesi’nde neden yer almadık, halen merak ediyorum" cevabını verdi
“Cumhuriyet Halk Partililer meclis toplantılarına niye katılmıyor, bir sıkıntı mı var ? Acaba Cumhuriyet Halk Partili meclis üyeleri ile mevcut başkan Halil Öztürk arasında bir sorun mu var, bir mesele mi var? Bu konu 2 aydır Elmalı içinde, meclisimizde konuşuluyor” diyen CHP Elmalı Belediye Meclis Üyesi ve CHP grup Sözcüsü Erhan Durkan, “31 Mart yerel seçimleri Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti’nin ‘Millet İttifakı’ ile kazanıldı. Fakat seçim kazanıldıktan sonra var olan mutluluğu, Millet İttifakı içerisinde olan herkes yaşayamadı” vurgusunu yaptı, Ekim ayı meclis toplantısına katılmayarak protesto etmelerinin nedenini tarihi güreş öncesine ve güreşler esnasında yaşadıkları bazı olaylara bağladı ve ekledi: “Elmalı’nın Elmalılıların menfaatleri için Cumhuriyet Halk Partili meclis üyeleri ve ilçe örgütümüz üzerine düşeni her zaman yapacaktır, üzerine düşeni layıkıyla yerine getirecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
GÜREŞ HAZIRLIKLARINDA
GÖRÜŞLERİMİZ ALINMADI
Durkan, “Güreş hazırlıkları esnasında kesinlikle ne güreş komitesinde ne de bu hazırlıklar yapılırken Cumhuriyet Halk Partili meclis üyelerinin ve Cumhuriyet Halk Partisi ilçe örgütünün fikri ve önerisi maalesef alınmadı.Bizlerden destek ve katkı istenmeden, beklenmeden güreş organizasyonu yapıldı. Yine güreşler yapıldığı esnada da, CHP grubu başta olmak üzere burada bulunan MHP meclis üyeleri, Ak Parti meclis üyeleri, İyi Parti meclis üyeleri, İlçe Başkanları hiç bir zaman güreşler esnasında düzgün bir şekilde karşılanmadı. Biz oraya Kamuran Hanım ve Mehmet Tufan meclis üyelerimizle birlikte vardığımız zaman inanın protokol bölümüne zorla girdik, orada girerken sıkıntı yaşadık. Hatta girerken içeriden birilerini aradık. Buna Mehmet Tufan başkanım ve Kamuran Hanım da şahittir. Orada bize oturacak bir yer gösterilmedi. Çimlere üç-beş tane plastik sandalye koyuldu ve oraya oturduk. Bilal Erdoğan geldiği zamanda oradan da kaldırılmak istendik.Yine orada yaşanan olaylarda kendim bizzat şahit olmadım fakat eski belediye başkanımız Hüseyin Altıntaş’a da saygısızlık yapıldı. Bunu yapanlar için hiç bir müdahale yapılmadı. Bu yaşananlara tepki adına Ekim ayı meclis toplantısına katılmadık.” dedi.
BAŞKAN ÖZTÜRK: EVSAHİBİYİZ, GEREKİRSE ÇİMLERE OTURACAĞIZ
Erhan Durkan’ın konuşması üzerine bir açıklama yapan Belediye başkanı Halil Öztürk, “Biz bir düğün yaptık, bu düğünde ev sahibiyiz. Gelen misafirler baş tacımızdır. Protokol konusunda haklısınız ama biz ev sahibiyiz, gerekirse çimlere oturacağız” dedi.
DURKAN: MESELE OTURMAK DEĞİL
Halil Öztürk’ün bu açıklaması üzerine bir kez daha sözalan CHP Elmalı Belediye Meclis Üyesi ve CHP Grup Sözcüzü Erhan Durkan, meselenin protokolda olmak ya da oturmak olmadığını kaydederek “Eğer biz orada ev sahibiysek siz ya da Belediye’de sorumlu kişi bize bir görev verin. Biz gerekirse ayakta duralım. Ev sahibi olduğumuzu bize hissettirin. Güreş Komitesi’nde neden yer almadık, halen merak ediyorum" diye cevap verdi.
KAMURAN HANIMDAN ÖZÜR DİLENMELİ
Başkan Halil Öztürk’ün protokolü üç kat büyüttük sözü üzerine CHP’li Meclis Üyesi Mehmet Tufan, “Protokol tribünü büyütüldüğü halde, protokoldan adam çıkarılıyorsa, ki ben davetiye almadım, gerek görmedim. Davetiye layık görülmüş bir kişiye verilmişse o kişinin protokoldan çıkarılmaması lazım. Bu konuda Kamuran hanımdan özür dilenmeli “ derken, sözü Kasım meclisine getirdi ve “Biz bilinçli olarak katılmasaydık, mazerette bildirmezdik” dedi.
'Akdeniz Araştırma 1' gemisi Lübnan kara sularındaki balık ekosistemini araştıracak
ANTALYA (İHA) - Tarım ve Orman Bakanlığı Akdeniz Su Ürünleri Araştırma, Üretme ve Eğitim Enstitüsü Müdürlüğüne ait "Akdeniz Araştırma 1" gemisi, Lübnan kara sularında balık ekosistemine ilişkin çalışma gerçekleştirmek üzere yola çıktı. 15 Ekim'e kadar Lübnan'da gerçekleştirilen çalışmalar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) bildirilecek.
Lübnan Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arasındaki iş birliği çerçevesinde Lübnan'da 15 günlük çalışma yapacak olan gemi ekibi, Antalya’da limanından yola çıktı. Gemi mürettebatı için Antalya Limanında uğurlama töreni düzenlendi. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü (TAGEM) Metin Türker, törende yaptığı konuşmada, Lübnan Hükümeti ile FAO arasındaki iş birliği çerçevesinde geminin Lübnan kara sularındaki su ürünleri ve balık popülasyonu ile ilgili araştırmalarda bulunacağını söyledi.
“Balık yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyoruz”
Geminin 2 yıldır Lübnan'da araştırma faaliyetlerinde bulunduğunu dile getiren Türker, “Ülkemiz özellikle su ürünleri konusunda dünya ortalamasının üzerinde bir artış gösteriyor. Balık yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyoruz. Levrek ve çupra üretiminde dünya lideriyiz. Son yıllarda Karadeniz somonunda başarılı gelişmeler kaydediyoruz. Enstitülerimizin yapmış olduğu çalışmalarda sağlanan başarılar bize hem ülkede hem de uluslararası alanda yeni çalışma alanları ve fırsatları sağlıyor. Nitekim bugün 'Akdeniz Araştırma 1' gemimizin Lübnan’a gitmesi de bunun bir sonucudur. Özellikle FAO’nun 2019 yılında Lübnan kara sularında 8 metre ile 800 metre arasındaki derinlikte hangi tur balık çeşitlerinin olduğu yönünde açılan ihaleyi enstitümüz kazandı. 2020 yılında Covid’den dolayı yapılamadı, 2021 yılında yapıldı. Geçen yıl da aynı çalışmayı yaptık” dedi.
"Ekiplerimiz çalışmalarını raporlayacaklar ve FAO'ya bildirecekler”
Geminin 2 günlük seyahat sonrası Lübnan'da olacağını ve 15 Ekim'e kadar Lübnan'da kalacağını belirten Türker, "Ekiplerimiz çalışmalarını raporlayacaklar ve FAO'ya bildirecekler. Yeni çalışma alanlarının açılması yönünde beklentilerimiz var. Gelecek yıllarda Suudi Arabistan, Libya'da da bilimsel araştırma talepleri olabilir. 10 kişilik mürettebatımız, 2 tane çok değerli araştırmacımız var. Lübnan’da Tarım Bakanlığı ekipleri ve enstitü çalışanları da ekiplerimize dahil olacak” sözlerine yer verdi.
Törenin ardından "Akdeniz Araştırma 1" 10 mürettebatı ile birlikte Lübnan’a doğru yola çıktı.
Lübnan Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arasındaki iş birliği çerçevesinde Lübnan'da 15 günlük çalışma yapacak olan gemi ekibi, Antalya’da limanından yola çıktı. Gemi mürettebatı için Antalya Limanında uğurlama töreni düzenlendi. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü (TAGEM) Metin Türker, törende yaptığı konuşmada, Lübnan Hükümeti ile FAO arasındaki iş birliği çerçevesinde geminin Lübnan kara sularındaki su ürünleri ve balık popülasyonu ile ilgili araştırmalarda bulunacağını söyledi.
“Balık yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyoruz”
Geminin 2 yıldır Lübnan'da araştırma faaliyetlerinde bulunduğunu dile getiren Türker, “Ülkemiz özellikle su ürünleri konusunda dünya ortalamasının üzerinde bir artış gösteriyor. Balık yetiştiriciliğinde Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyoruz. Levrek ve çupra üretiminde dünya lideriyiz. Son yıllarda Karadeniz somonunda başarılı gelişmeler kaydediyoruz. Enstitülerimizin yapmış olduğu çalışmalarda sağlanan başarılar bize hem ülkede hem de uluslararası alanda yeni çalışma alanları ve fırsatları sağlıyor. Nitekim bugün 'Akdeniz Araştırma 1' gemimizin Lübnan’a gitmesi de bunun bir sonucudur. Özellikle FAO’nun 2019 yılında Lübnan kara sularında 8 metre ile 800 metre arasındaki derinlikte hangi tur balık çeşitlerinin olduğu yönünde açılan ihaleyi enstitümüz kazandı. 2020 yılında Covid’den dolayı yapılamadı, 2021 yılında yapıldı. Geçen yıl da aynı çalışmayı yaptık” dedi.
"Ekiplerimiz çalışmalarını raporlayacaklar ve FAO'ya bildirecekler”
Geminin 2 günlük seyahat sonrası Lübnan'da olacağını ve 15 Ekim'e kadar Lübnan'da kalacağını belirten Türker, "Ekiplerimiz çalışmalarını raporlayacaklar ve FAO'ya bildirecekler. Yeni çalışma alanlarının açılması yönünde beklentilerimiz var. Gelecek yıllarda Suudi Arabistan, Libya'da da bilimsel araştırma talepleri olabilir. 10 kişilik mürettebatımız, 2 tane çok değerli araştırmacımız var. Lübnan’da Tarım Bakanlığı ekipleri ve enstitü çalışanları da ekiplerimize dahil olacak” sözlerine yer verdi.
Törenin ardından "Akdeniz Araştırma 1" 10 mürettebatı ile birlikte Lübnan’a doğru yola çıktı.
Kaynak : Haber Merkezi
Ekleme Tarihi : 2023.09.29 10:14:20
Son Düzenlenme Tarihi :
MAKÜ, Medya Etiği Bağlamında Olağanüstü Dönemlerde Doğru Habercilik Paneli’ne Katıldı
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından “Medya Etiği Bağlamında Olağanüstü Dönemlerde Doğru Habercilik Paneli” düzenlendi.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi (KİMER) çalışanlarının da katıldığı panele, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan başta olmak üzere üniversite rektörleri, dijital medya temsilcileri, üniversitelerin kurumsal iletişim birimi çalışanları ile basın mensupları katıldı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında gerçekleştirilen program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunması ile başladı. Panel açılış konuşmaları ile devam etti. TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, “Teyitli bilgi paylaşımı, kamu yararı ve toplumsal gözetme, olağanüstü hallerde sağduyulu ve sorumlu davranma gibi medya etik ilkelerinin, sosyal medya mecraları için de geçerli olması hayatidir.” dedi. Sobacı konuşmasının devamında şunları söyledi: “Çoğunlukla bilinçli olarak gerçekleştirilen doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerin paylaşılmasıyla korku ve endişe iklimi oluşturulmaya çalışılıyor. Üzerine bir de etkileşim merakı ve iyi niyetli insanların bir şey yapma gayesiyle paylaşımlarını artırması eklenince kaotik ortam derinleşiyor. Oysa sosyal medyanın afet dönemlerinde hızlı haber akışını sağlamak, organize olmayı kolaylaştırmak, seferberliği genişletmek ve mobilize olmak için güçlü bir iletişim zemini oluşturabilme potansiyelini sağlıyor. Bu potansiyeli kullanılamaz hale getiren ise yalanı hakikatten ayrılamaz kılan yoğun dezenformasyon ve duygusal gerçeklikler silsilesidir. İçeriği paylaşan kaynağın kendini açıkça belirtmediği bir ortamda başka bir kaynağa atıf yapması ve bunun güvenilir olabilmesi mümkün değildir.”
İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise doğru haberin önemine vurgu yaptı. Altun Konuşmasında “Bir haber, doğası gereği zaten doğru olmalıdır. Doğru değilse, bunun adı haber değildir. Habercilik de doğruluktan başka bir zeminde yapılmamalıdır. Doğruluk yoksa yalan varsa, çarpıtma varsa, zaten bu yapılan habercilik değildir. Dolayısıyla doğruluk, başlıca medya etiği standartları ve basın ahlak ilkeleri açısından vazgeçilmez bir değerdir. Toplumun haber alma hakkını eksiksiz ve sağlıklı bir şekilde karşılamak, ancak ve ancak doğrulukla yapılan habercilikle mümkündür. Bu ana ilkeyle birlikte, haberin birtakım teknik kurallarının, temel gerekliliklerinin olduğu hepimizin malumudur.” ifadelerine yer verdi.
Altun, habere ve bilgiye erişim anlamında muazzam imkânlar sunan dijitalleşmenin, aynı zamanda insanlığın en büyük imtihanlarından biri haline geldiğine işaret ederek, “Medya etiğine ilişkin sorunlar ve tartışmalar, konvansiyonel medyanın sınırlarını aşarak internet medyası ve sosyal medyanın hız ve yaygınlık kazanmasıyla farklı bir boyuta taşındı. İçinde yaşadığımız hakikat ötesi çağda dijitalleşme, sunduğu fırsatların yanı sıra kitle iletişim süreçlerinde büyük bir dejenerasyonu da beraberinde getirdi. Nitekim dijital dönüşümün en önemli risklerinden biri olan maksatlı, yalan bilgi, yani dezenformasyon, gerçekliğin yitimine sebep oldu. Dezenformasyon bugün bireysel, toplumsal ve ulusal güvenlik açısından bir tehdit olarak her geçen gün daha fazla karşımıza çıkıyor. Bildiğiniz üzere Türkiye, maksatlı yalan bilgiye, dezenformasyona dünyada en fazla maruz kalan ülkelerin başında geliyor. Türkiye’nin son 20 yıldır gösterdiği büyüme ve gelişmeyi durdurma çabaları, sistematik dezenformasyon siyasetiyle de kendini gösteriyor. Ülkemizi ve kurumlarımızı yıpratma girişimleri, siyasetten medyaya birçok alanda çok boyutlu saldırılarla yürütülüyor.” diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından program, “Medya ve Etik: Dezenformasyon, Mahremiyet ve Kurgusal Gerçeklik” ile “Yeni Nesil Medyada Haber Etiği” konulu oturumlarla devam etti.
-HABER MERKEZİ