Elmalı İlçe Hıfzısıhha Kurulu bugünkü toplantısında Covid 19 salgın hastalığının önlenmesi amacıyla Abdal Musa Türbesi çevresinde gece konaklaması kısıtlamasının devamına karar verdi. Kurul, sadece türbe çevresinde değil, Sosyal Tesisler Bölgesi ve Kazanpınarı Mesire Alanı’nda da gece konaklama kısıtlamasının 6 Ağustos tarihine kadar uzatılması yönünde karar aldı.
Yarından itibaren Abdal Musa Türbesi ve çevresindeki alanlarda kolluk kuvvetlerinin kontrolünde olmak kaydıyla sosyal mesafe korunarak ve yoğunluğa mahal vermeden, 08:00-19:00 saatleri arasında günübirlik ziyaret ve sadece gösterilen alanda kurban kesimi ve aile olarak tesisin kullanımına müsaade edilirken, ziyaret, dua, cuma namazları ve diğer ibadetlerin Temizlik, Maske ve Mesafe kurallarına titizlikle uyulmak şartı ile, kolluk görevlilerinin kontrolünde din görevlilerinin talimatları doğrultusunda yapılması kararalarını da alan Elmalı İlçe Hıfzısıhha Kurulu , Pozitif Covid-19 vakaları, evde izlem, karantina ya da temaslı takip gibi filyasyon çalışmalarına muhatap olan şahısların takipte oldukları günlerde ziyaretlerine hiçbir şekilde müsaade edilmemesine, tespiti durumunda gerekli idari işlemlerin yapılmasına karar verdi. Kurul, ziyaretçilere satış için açılacak reyonların tezgah aralıkları 3 metrelik mesafe kuralına uygun olacak şekilde kurulmasının sağlanmasına, satış yapanların maske, eldiven ve dezenfektan kullanımlarının denetlenmesi kararını da alırken, alınan kararlara uyulmaması halinde ve her seferinde ayrı ayrı olmak üzere; Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282. maddesi gereğince 3.150,00 TL, Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi gereğince 392,00 TL, idari para cezası uygulanacak. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma başlıklı 195. maddesinde yer alan “… yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” hükmü uyarınca, bu hükme uymayan kişilerin, haklarında gerekli adli işlemler takdir ve ifa edilmek üzere adli makamlara bildirilecek, işyerleri ve firmalar hakkında ilgili mevzuat uyarınca gerekli yaptırımların uygulanacak.
Antalya’nın deprem künyesinde Hatay ve Kahramanmaraş detayı
Antalya’da antik çağlardan günümüze meydana gelen depremleri inceleyen ve önemli belgeler elde eden Uzman Tarihçi Çağrı Yılmaz, Hatay, Kahramanmaraş ve Adana bölgelerinde meydana gelen büyük depremlerin ardından Antalya’da da depremlerin yaşandığını söyledi. Yılmaz, tarih boyunca yaşanan depremlerin ardından çıkan tsunamilerde ise 3 antik kentin sular altında kaldığına dikkat çekti.
Antalya Düşünce Platformu Genel Sekreteri ve Tarihçi Çağrı Yılmaz, Antalya’da gerçekleşen depremler üzerine Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Uygarlıklar Araştırma Merkezi’nde tez çalışmasına başladı. Çalışmasında antik çağlardan günümüze çok sayıda belgeyi inceleyen Yılmaz, çok önemli deprem notları ile karşılaştı. Yılmaz çalışmalarında depremin yanı sıra depremlerin ardından Antalya’da tsunami olaylarının da meydana geldiğini ortaya çıkardı.
“Myra Antik Kenti, Simena, Aperlai antik kentlerinin tsunami sonucu denizin altında kaldığını görüyoruz”
Meydana gelen depremlerde Antalya’da büyük yıkımlar tespit ettiğini belirten Yılmaz, “Çalışmalarımda Antalya’nın deprem tarihinin çok sığ incelendiğini gördüm. Arşiv belgeleri, Antalya’yı ziyaret eden seyyahlar sadece Osmanlı arşivi değil Ermeni kaynaklarını da incelemek açısından tarihçilerin kaynaklarını araştırdığımda çok fazla deprem olduğunu gördüm. Çalışmaya antik çağlardan başladım. İlk olarak Antalya’da depremi Karain Mağarası’nda görüyoruz. Bu depremde Karain Mağarası’nda üzerine kaya parçası düşerek ölen bir kadın cesedi bulunuyor. Yine incelemelerimizde Rodos merkezli Akdeniz’de meydana gelen bir depremde Myra Antik Kenti, Simena, Aperlai antik kentlerinin tsunami sonucu denizin altında kaldığını görüyoruz” dedi.
“Antalya’nın en büyük depremi 1741 yılında Rodos merkezli olmuştur”
Bizans İmparatorluğu kaynaklarında 500’lü yıllarda Antalya’da başka bir depremle karşılaştıklarını belirten Yılmaz, “Bu depremde özellikle can kayıplarının yaşandığı açıkça yazılıyor. Günümüze yaklaştığımız zaman Kıbrıs’ta 1222 yılında gerçekleşen bir deprem yine özellikle Antalya’yı derinden etkilemiştir. Daha yakın tarihe geldiğimiz zaman 1468 yılında ufak çaplı bir deprem meydana geldiğini gördük. Bugünkü liman bölgesinde gerçekleşen büyük bir depremde Leonardo da Vinci kendi notlarında denizin yarıldığını, denizin 3 saat boyunca yok olduğunu not almıştır. Antalya’nın en büyük depremi 1741 yılında Rodos merkezli olmuştur. Bu depremde Finike bölgesinde büyük yıkım olmuştur. Bu depremin yaraları sarılmadan 1743 yılında büyük bir deprem oluyor. Depremlerin şiddeti ölçülemiyor ama 7’nin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Fransa Büyükelçiliği bunu not almıştır. Bu depremde konsolosluk yıkılarak konsolos ölmüştür” sözlerine yer verdi.
“Antalya’da 3 ve 15 senelik zaman aşımıyla büyük depremlerin gerçekleştiğini gördük”
1926 yılında yine Antalya’da büyük bir deprem meydana geldiğini belirten Yılmaz, “Bu devletin kayıtları devlet arşivimizde vardır. Depremin yıkımının büyük olduğunu yazmaktadır. Biz bu belgeleri incelerken Türkiye’nin tarihsel sismik yapısını da inceledik. İlginç bir detayla karşılaştık. Biz yakın zamanda yaşadığımız büyük Kahramanmaraş depremine bir de tarihsel açıdan bakmak istedik. Araştırmamızda bu bölgede meydana gelen 3 büyük depremin ardından Antalya’da 3 ve 15 senelik zaman aşımıyla büyük Antalya depremlerinin gerçekleştiğini gördük. Örnek olarak 526 yılında meydana gelen Hatay depreminden 17 yıl sonra Antalya’da büyük bir deprem meydana geliyor. 1222 yılında meydan gelen Kıbrıs depreminden 10 yıl önce Adana, Hatay bölgesinde çok büyük bir deprem var. Yakın zamanda ise bizi de korkutan 1738 yılında büyük bir Malatya, Hatay, Adana bölgesini etkileyen ciddi bir depremin 3 yıl ardından 1741 yılında Antalya’da deprem meydana geliyor. 1743 yılında gerçekleşen çok büyük bir depremle karşılaştık. Biz bunu 3 noktada tespit ettik” dedi.
“Özellikle deniz merkezli depremler Antalya’yı çok daha büyük etkileyecek”
Akdeniz Üniversitesi Coğrafya Bölümü Türkiye Coğrafyası Ana Bilim Dalı Başkanı ve Antalya Düşünce Platformu Kurucu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ertürk ise büyük depremlerin ardından Antalya’da yaşanan tsunami gerçeğini anlattı. Antalya’da gerçekleşen depremlerin daha çok deniz merkezli olduğuna dikkat çeken Ertürk, şöyle konuştu:
"Güneybatı Helen Yayı üzerinde meydana gelen depremlerin Antalya’yı etkilediği gördük. Antik dönemdeki depremlere baktığımız zaman ise özellikle bir takım antik şehirlerin depremlerde değil sonrasında meydana gelen tsunamiden etkilendiğini gördük. Antalya için karasal depremleri sayabiliriz ama özellikle deniz merkezli depremler Antalya’yı çok daha büyük etkileyecek. Tsunaminin boyutunun ne kadar olacağını şu an için tahmin etmek çok zor. Nasıl bir alanda tahribat yapacak bilmek güç."
“Antalya sanıldığı gibi deprem bakımından rahat bir bölge değil”
Antalya’da ciddi bir şehirleşme olduğunu belirten Ertürk, "Bunun sonucunda var olan yapı stokumuzun elden geçirilmesi gerekir. 1999 öncesi yapılan bina stoklarının iyi araştırılması lazım. Bazı zeminlere yapılan binaların tekrar araştırılması gerekir. Bunu yapacak olan yer bilimcilere ve gerekli odalardır. Biz sadece bu bölgede meydana gelen depremlerin fotoğrafını çekiyoruz. Bu fotoğrafta depremlerin genetiğini ele alıyoruz. Biz özellikle şunu söylüyoruz; Antalya sanıldığı gibi deprem bakımından rahat bir bölge değil. Geçmişte çok büyük depremler yaşanmış. Depremin Antalya’da olabileceğimi düşünerek yaşamalı ve önlem almalıyız" ifadelerini kullandı.
Antalya Düşünce Platformu Genel Sekreteri ve Tarihçi Çağrı Yılmaz, Antalya’da gerçekleşen depremler üzerine Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Uygarlıklar Araştırma Merkezi’nde tez çalışmasına başladı. Çalışmasında antik çağlardan günümüze çok sayıda belgeyi inceleyen Yılmaz, çok önemli deprem notları ile karşılaştı. Yılmaz çalışmalarında depremin yanı sıra depremlerin ardından Antalya’da tsunami olaylarının da meydana geldiğini ortaya çıkardı.
“Myra Antik Kenti, Simena, Aperlai antik kentlerinin tsunami sonucu denizin altında kaldığını görüyoruz”
Meydana gelen depremlerde Antalya’da büyük yıkımlar tespit ettiğini belirten Yılmaz, “Çalışmalarımda Antalya’nın deprem tarihinin çok sığ incelendiğini gördüm. Arşiv belgeleri, Antalya’yı ziyaret eden seyyahlar sadece Osmanlı arşivi değil Ermeni kaynaklarını da incelemek açısından tarihçilerin kaynaklarını araştırdığımda çok fazla deprem olduğunu gördüm. Çalışmaya antik çağlardan başladım. İlk olarak Antalya’da depremi Karain Mağarası’nda görüyoruz. Bu depremde Karain Mağarası’nda üzerine kaya parçası düşerek ölen bir kadın cesedi bulunuyor. Yine incelemelerimizde Rodos merkezli Akdeniz’de meydana gelen bir depremde Myra Antik Kenti, Simena, Aperlai antik kentlerinin tsunami sonucu denizin altında kaldığını görüyoruz” dedi.
“Antalya’nın en büyük depremi 1741 yılında Rodos merkezli olmuştur”
Bizans İmparatorluğu kaynaklarında 500’lü yıllarda Antalya’da başka bir depremle karşılaştıklarını belirten Yılmaz, “Bu depremde özellikle can kayıplarının yaşandığı açıkça yazılıyor. Günümüze yaklaştığımız zaman Kıbrıs’ta 1222 yılında gerçekleşen bir deprem yine özellikle Antalya’yı derinden etkilemiştir. Daha yakın tarihe geldiğimiz zaman 1468 yılında ufak çaplı bir deprem meydana geldiğini gördük. Bugünkü liman bölgesinde gerçekleşen büyük bir depremde Leonardo da Vinci kendi notlarında denizin yarıldığını, denizin 3 saat boyunca yok olduğunu not almıştır. Antalya’nın en büyük depremi 1741 yılında Rodos merkezli olmuştur. Bu depremde Finike bölgesinde büyük yıkım olmuştur. Bu depremin yaraları sarılmadan 1743 yılında büyük bir deprem oluyor. Depremlerin şiddeti ölçülemiyor ama 7’nin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Fransa Büyükelçiliği bunu not almıştır. Bu depremde konsolosluk yıkılarak konsolos ölmüştür” sözlerine yer verdi.
“Antalya’da 3 ve 15 senelik zaman aşımıyla büyük depremlerin gerçekleştiğini gördük”
1926 yılında yine Antalya’da büyük bir deprem meydana geldiğini belirten Yılmaz, “Bu devletin kayıtları devlet arşivimizde vardır. Depremin yıkımının büyük olduğunu yazmaktadır. Biz bu belgeleri incelerken Türkiye’nin tarihsel sismik yapısını da inceledik. İlginç bir detayla karşılaştık. Biz yakın zamanda yaşadığımız büyük Kahramanmaraş depremine bir de tarihsel açıdan bakmak istedik. Araştırmamızda bu bölgede meydana gelen 3 büyük depremin ardından Antalya’da 3 ve 15 senelik zaman aşımıyla büyük Antalya depremlerinin gerçekleştiğini gördük. Örnek olarak 526 yılında meydana gelen Hatay depreminden 17 yıl sonra Antalya’da büyük bir deprem meydana geliyor. 1222 yılında meydan gelen Kıbrıs depreminden 10 yıl önce Adana, Hatay bölgesinde çok büyük bir deprem var. Yakın zamanda ise bizi de korkutan 1738 yılında büyük bir Malatya, Hatay, Adana bölgesini etkileyen ciddi bir depremin 3 yıl ardından 1741 yılında Antalya’da deprem meydana geliyor. 1743 yılında gerçekleşen çok büyük bir depremle karşılaştık. Biz bunu 3 noktada tespit ettik” dedi.
“Özellikle deniz merkezli depremler Antalya’yı çok daha büyük etkileyecek”
Akdeniz Üniversitesi Coğrafya Bölümü Türkiye Coğrafyası Ana Bilim Dalı Başkanı ve Antalya Düşünce Platformu Kurucu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ertürk ise büyük depremlerin ardından Antalya’da yaşanan tsunami gerçeğini anlattı. Antalya’da gerçekleşen depremlerin daha çok deniz merkezli olduğuna dikkat çeken Ertürk, şöyle konuştu:
"Güneybatı Helen Yayı üzerinde meydana gelen depremlerin Antalya’yı etkilediği gördük. Antik dönemdeki depremlere baktığımız zaman ise özellikle bir takım antik şehirlerin depremlerde değil sonrasında meydana gelen tsunamiden etkilendiğini gördük. Antalya için karasal depremleri sayabiliriz ama özellikle deniz merkezli depremler Antalya’yı çok daha büyük etkileyecek. Tsunaminin boyutunun ne kadar olacağını şu an için tahmin etmek çok zor. Nasıl bir alanda tahribat yapacak bilmek güç."
“Antalya sanıldığı gibi deprem bakımından rahat bir bölge değil”
Antalya’da ciddi bir şehirleşme olduğunu belirten Ertürk, "Bunun sonucunda var olan yapı stokumuzun elden geçirilmesi gerekir. 1999 öncesi yapılan bina stoklarının iyi araştırılması lazım. Bazı zeminlere yapılan binaların tekrar araştırılması gerekir. Bunu yapacak olan yer bilimcilere ve gerekli odalardır. Biz sadece bu bölgede meydana gelen depremlerin fotoğrafını çekiyoruz. Bu fotoğrafta depremlerin genetiğini ele alıyoruz. Biz özellikle şunu söylüyoruz; Antalya sanıldığı gibi deprem bakımından rahat bir bölge değil. Geçmişte çok büyük depremler yaşanmış. Depremin Antalya’da olabileceğimi düşünerek yaşamalı ve önlem almalıyız" ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.07.09 13:13:41
Son Düzenlenme Tarihi :
Antalya’da tapusu olmayan 66 daireden oluşan 26 yıllık siteye mahkemeden yıkım kararı
Antalya’da tapusu olmayan 66 daireden oluşan 26 yıllık siteye, depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile yıkım kararı verildi. Site sakinleri ise binaların sağlam olduğunu ileri sürerek yıkım kararına karşı çıktı. Sitede 10 yıldır oturan İnşaat Mühendisi Fatih Karakoç, “Bir inşaat mühendisi olarak z..
Antalya’da tapusu olmayan 66 daireden oluşan 26 yıllık siteye, depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile yıkım kararı verildi. Site sakinleri ise binaların sağlam olduğunu ileri sürerek yıkım kararına karşı çıktı. Sitede 10 yıldır oturan İnşaat Mühendisi Fatih Karakoç, “Bir inşaat mühendisi olarak zaman zaman kirişleri, kolonları kontrol ettim. Herhangi bir şey olduğu zaman detaylı çatlaklar olur. Bırakın detaylı çatlamayı bizde kılcal çatlama bile yok. Binalarımız sağlam ve dört dörtlüktür. Sağlam olmayan binada bir insan evladını oturtmaz” diyerek yıkım kararının durdurulmasını istedi.
Muratpaşa ilçesi Perge Bulvarı 1584 Sokak’ta bulunan 66 dairelik Kanarya Sitesi’nin yapım süreci 1997 yılında başladı. İnşaat çalışmaları tamamlandıktan sonra arsa sahibi hayatını kaybetti. Arsa mirasçılarından P.Ç., sitenin yeni deprem yönetmeliğine uygun olmadığını ve yıkılabileceği gerekçesiyle daire maliklerini ve kooperatif yönetimini uyardı. Yönetim ise ruhsatlı yapı denetim firmalarından aldıkları raporlar ile sitenin sağlam olduğunu öne sürdü.
Antalya 2’nci İdare Mahkemesi’nce görülen davada sitenin yıkılmasına hükmedildi. Karar Konya Bölge İdare Mahkemesi’ne götürüldü. İstinaf mahkemesi de site sakinlerinin itirazlarını kabul etmeyerek yerel mahkemenin kararını onadı. Belediye tarafından karar sonrası binanın yıkım işlemi için bina sakinlerine tebligat gönderildi. Tebligatta; binanın 10 Temmuz tarihine kadar tamamen boşaltılması gerektiği belirtildi.
“Burada tekrar yıkılarak hem devlet hem de üyeler zarar görecek”
Öğretmenlik yaparken biriktirdiği paralarla kooperatife üye olduğunu belirten Ali Karadoğan, “Üye olduktan sonra yer sahibi kooperatif ile anlaşarak inşaatlara başlamış. İnşaatlar bittikten sonra yer sahibi ölüyor. Mirasçıları ise burayı boşaltarak yıkıp bize para ödememek istiyorlar. Yapılan incelemelerde her iki binada yüzde 15 ve 19 ile güçlendiriliyor. Kanunlarımızda yüzde 40’ın üzerinde ise yıkılacağı altında ise kurtarılabileceği yer alıyor. Konya İstinaf Mahkemesine güçlendirme raporunu verdiğimiz halde yıkım kararı verdi. En son 2021 yılında karot örnekleri alınarak yaptırdığımız testlerde sağlam denildi. Bizden 2018 yılı kriterlerine uymamız isteniyor. O zaman 2018 yılı öncesi yapılan tüm binalarda problem var” dedi.
“Binalarımız sağlam ve dört dörtlüktür”
İnşaat Mühendisi Fatih Karakoç ise binaların yıkılmasına karşı çıkarak, “10 yıldır burada oturuyorum. Bir inşaat mühendisi olarak zaman zaman kirişleri, kolonları kontrol ettim. Herhangi bir şey olduğu zaman detaylı çatlaklar olur, binada kılcal çatlama bile yok. Binaların çürük olduğundan emin olsam en önde ben yıkılması için mücadele ederim. Sağlam olmayan binada bir insan evladını oturtmaz” sözlerine yer verdi.
Muratpaşa ilçesi Perge Bulvarı 1584 Sokak’ta bulunan 66 dairelik Kanarya Sitesi’nin yapım süreci 1997 yılında başladı. İnşaat çalışmaları tamamlandıktan sonra arsa sahibi hayatını kaybetti. Arsa mirasçılarından P.Ç., sitenin yeni deprem yönetmeliğine uygun olmadığını ve yıkılabileceği gerekçesiyle daire maliklerini ve kooperatif yönetimini uyardı. Yönetim ise ruhsatlı yapı denetim firmalarından aldıkları raporlar ile sitenin sağlam olduğunu öne sürdü.
Antalya 2’nci İdare Mahkemesi’nce görülen davada sitenin yıkılmasına hükmedildi. Karar Konya Bölge İdare Mahkemesi’ne götürüldü. İstinaf mahkemesi de site sakinlerinin itirazlarını kabul etmeyerek yerel mahkemenin kararını onadı. Belediye tarafından karar sonrası binanın yıkım işlemi için bina sakinlerine tebligat gönderildi. Tebligatta; binanın 10 Temmuz tarihine kadar tamamen boşaltılması gerektiği belirtildi.
“Burada tekrar yıkılarak hem devlet hem de üyeler zarar görecek”
Öğretmenlik yaparken biriktirdiği paralarla kooperatife üye olduğunu belirten Ali Karadoğan, “Üye olduktan sonra yer sahibi kooperatif ile anlaşarak inşaatlara başlamış. İnşaatlar bittikten sonra yer sahibi ölüyor. Mirasçıları ise burayı boşaltarak yıkıp bize para ödememek istiyorlar. Yapılan incelemelerde her iki binada yüzde 15 ve 19 ile güçlendiriliyor. Kanunlarımızda yüzde 40’ın üzerinde ise yıkılacağı altında ise kurtarılabileceği yer alıyor. Konya İstinaf Mahkemesine güçlendirme raporunu verdiğimiz halde yıkım kararı verdi. En son 2021 yılında karot örnekleri alınarak yaptırdığımız testlerde sağlam denildi. Bizden 2018 yılı kriterlerine uymamız isteniyor. O zaman 2018 yılı öncesi yapılan tüm binalarda problem var” dedi.
“Binalarımız sağlam ve dört dörtlüktür”
İnşaat Mühendisi Fatih Karakoç ise binaların yıkılmasına karşı çıkarak, “10 yıldır burada oturuyorum. Bir inşaat mühendisi olarak zaman zaman kirişleri, kolonları kontrol ettim. Herhangi bir şey olduğu zaman detaylı çatlaklar olur, binada kılcal çatlama bile yok. Binaların çürük olduğundan emin olsam en önde ben yıkılması için mücadele ederim. Sağlam olmayan binada bir insan evladını oturtmaz” sözlerine yer verdi.

