SON DAKİKA

logo


Selahattin Yetgin



SEVGİ O(TO)BÜSÜ…

Her İnsan Biraz Ressamdır!..

Göz açıp kapadıkça, kirpiklerimiz birbirine vurdukça birbiri ardına devriliyor günler.

Her gün dilimizdeki ‘Şükür’ ile uyandığımız, yaratana minnettarlığımızı sunduğumuz bir cennetin kapısı aslında hayat.
Aynı kapıdan girip, bir yaşam keşmekeşine karıştığımız, terli bir bedenle yine aynı kapının ardına gizlendiğimiz bu hayat koşuşturmacasın da ufkumuzdan bir bir kayıp giden günlerin ardından acaba ne kadar pişmanlıkla bakıyoruz, bir kez daha sormak gerek kendimize.

Birbirinin peşine takılıp yemyeşil kırlarda koşan çocukları resmettiniz mi hiç gönül tuvalinize!. En son ne zaman çocuklar gibi kahkahalar attınız, ellerinizin çamurunu üstünüze başınıza belediniz soruyorum!

En yakınınız olan eşinize, kızınıza, oğlunuza, kardeşlerinize, torunlarınıza, akrabalarınıza, dostlarınıza ve sevgi beslediğiniz tüm insanlara en son ne zaman sarıldınız, ‘Nasılsın’ dediniz ve onların dertlerini, tasalarını samimiyetle dinlediniz. 

O kadar çok yabancılaştık ki birbirimize, hepimiz bir hırsın kuyruğuna yapıştık gidiyoruz bilmediğimiz bir meçhule. Yuva aşkımız, araba aşkımız, iş aşkımız, arsa, daha iyi bir kariyer, tatil aşkımız derken, kapıldık gittik hayatın kendi dalgasına ve kaybolduk hayat labirentinin o daracık odasında.

Geçtiğimiz haftalarda bir dostumuzun kendine bir cennet arama çabalarına eşlik etmiştim. Birlikte onları o cennete, yani yüreklerindeki saklı cennete götürdüğümde, yaşamın aslında küçücük ayrıntılarda gizli olduğunu bir kez daha anımsadım. 

Ellerindeki birikimlerini bir parça toprağa yatırma telaşları, onların ince eleyip sık dokumalarıyla bir müddet daha ertelense de ben o minicik günden büyük hazlar çıkardım ve yaşamın aslında insanın kendi çizdiği bir resimden ibaret olduğunun idrakine vardım.

İnsanın önünü ve arkasını dağlara verip saatlerce düşünmesinden daha güzel bir şey yoktur inanın. Mevsimler değişkendir ve rüzgârın şiddetine göre bağdaş kurdukça, asla ondan şikâyetçi olmazsın. Öyle bir resimde buldum bir kendimi. Yolmuş, suymuş, elektrikmiş, teknolojiymiş elbette bunlar hep ön plandadır. Ancak onlar olmadan da hayatla baş etmeyi denemeli insan ve o zorluklardan aldığı hazla yaşamına yaşam katmalı, o katıklarla mutlanmalı.

İnsanlar şehirlerde gün boyu kurşun, alüminyum, fosfor, potasyum, demir adı altında resmen zehir soluyorlar. Bunun etkileri yıllar sonra çıkıyor gibi görünse de aslında her gün hızla bir yok oluşa yuvarlanıyoruz göz göre göre. Bakış açınız nedir bilemem, ama bir köyde yaşayanla şehirde yaşayanın ömür kıstası aynı değil, bu bilinen bir gerçek.

Öteye geçmek istedikçe bedel ödediğimizin farkına varsak da bu yaşam artık insana göre değil benim nazarımda. İnsan olmayı reddettiğimiz anlar, kendilerine bir selamı bile çok görenler çoğaldı ve biz benliğimizden aşarak kendi türümüzden çok uzaklara fırlatıldık.

Çok değil, daha 10-20 yıl öncesine kadar böyle değildik inanın. Ne olduysa oldu, kimler genimizle oynadı bilmiyorum, birbirine saygıyı unutan topluluklara dönüştük, trafik canavarı olduk, yeşilleri kuruttuk, demir, çimento bloklarından oluşan ölüm dağlarını oluşturduk.  Değişim adına kendimize sunduğumuz avuntularla, 3-5 günlük tatillerle kendimizi kandırmalarla kendimizden soyutlandık. 

Ve yaşamayı, özünde ‘İNSANCA YAŞAMAYI’ nedeni bilinmez bir şekilde hep ‘ES’ geçerek yine kendimizden çok uzağa yuvarlandık.
Yazımızın başlığı ‘Her İnsan Biraz Ressamdır’!.. Evet. Sizler de ömrünüzde kendiniz için yaptığınız birkaç resimle avutmayın kendinizi diyorum. Dönüşü olmayan bir yolculuk hayat ve bizler ne kadar gideceğimizin garantisi olmayan bir yolculukta azar azar azalıyoruz birbirimizden.

Bu yok oluşları SEVGİ ile çoğaltıp, o SEVGİ’nin hiç eksik olmadığı yerlerde yenileriyle mayalamak gerek inanın. Mutlulukla sarılıp, ‘Nasılsın’ dediklerimiz kollarımızdan yitip gittikçe hiçbir şeyin kıymetinin olmayacağı günler kapımıza gelip dayanınca kendinizi bir kez daha yargılayacaksınız.

Umarım o gün artık çok geç olmaz!.

Sevgiyle.



Ekleme Tarihi : 2023.05.01 12:40:44
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap