DSİ 13. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ / ANTALYA
Antalya’da ekoturizm ele alındı
Antalya’nın İbradı ilçesinde kardelenlerin değerini vurgulama, ormanlardaki ve doğadaki biyolojik çeşitliliğin öneminin ortaya konulması konulu panel düzenlendi. Panel sonrası Karamıklı Yaylası’nda bulunan bitkilerin doğal yaşam alanlarında keşif yapıldı.
İbradı’nın lokasyon olarak ekoturizme çok uygun bir bölge olduğunu söyleyen Isparta Uygulamalı Bilimleri Üniversitesi Öğretim Görevlisi Leyla Akbaş, “Düğmeli evleri, Altınbeşik Mağarası, trenging rotaları, yayla turizmi konusunda İbradı ciddi anlamda değerlere sahip ve bu sahip olduğu değerler de geliştirilebilir değerler. Bölge halkına da büyük katkılar sağlayabilecek değerler. Bizler de bu bağlamda İbradı halkına ekoturizm rotalarının pazarlanması noktasında eğitimler verdik. Bu eğitimler sayesinde umuyoruz ki İbradı çok daha iyi yerlere gelecek ve çok daha iyi işler yapacak” dedi.
Uzun süredir bölgede araştırmalar gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Manavgat Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. İlker Çinbilgel, İbradı ve çevre bölgesinin bitki örtüsü ve bitki çeşitliliği ile ekoturizm kuralları açısından değerlendirerek yerel kalkınma ve insanlara faydası, ülkeye faydası ile ilgili bir etkinlik gerçekleştirmiş olduklarını dile getirdi.
"Her doğa temelli turizm faaliyeti ekoturizm değildir"
Çinbilgel, “Bu etkinlikte ülkemizin bitki örtüsü, bitki çeşitliliğinden başlayarak Antalya’nın bitkiler bakımından ne kadar önemli olduğunu halk ile paylaştık. Bu bakımdan çok memnunum. Halkla bilimsel bilginin paylaşılmasının insanları mutlu ettiğini gördüm. Aynı zamanda burada küçük çaplı uygulama gezisi de düzenlemiş olduk. Ekoturizminin kurallarının anlaşılması gerektiğini vurguladık. Her doğa temelli turizm faaliyetinin ekoturizm faaliyeti olmadığı ve faaliyetlerin kitlesel turizme dönüşmemesi için belirli kurallar çerçevesinde yapılması gerektiğini anlattık. Antalya’ya, özellikle Türkiye’de neredeyse bütün sınırları ile korunması gereken bir il olarak bakılabilir. Ama tabii ki doğanın korunması güç bir durum, imkanları oldukça zorlamaktadır. Bunun için de yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve üniversiteler beraber çalışarak hem korunan alanlara katkı sağlamak hem de diğer doğal ve belirli alanların korunmasının sağlanmasına yönelik birtakım iş birlikleri ve etkinlikler düzenliyoruz. Ayrıca burada halkın da katılımıyla birlikte ülkemiz için faydalı bir etkinlik düzenlemeye çalıştık. Bu nedenle oldukça memnun ve mutluyum” diye konuştu.
“Ülkemizde yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunmaktadır”
Türkiye’de yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunduğunu söyleyen Çinbilgel, “Ülkemizde yaklaşık 12 bin bitki çeşidi bulunurken, Antalya sınırları içerisinde de yaklaşık 2 bin 500 dolaylarında bitki olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemiz bitkilerinin yaklaşık üçte biri endemiktir. Bu ülkemiz bitkilerinin sayısı neredeyse Avrupa kıtasının bitki çeşitliliğine denktir. Benzer coğrafyalarda etrafımıza bakacak olursak Türkiye’nin bitki çeşitliliği, bitki zenginliği oldukça fazladır. Bu bize aslında bir avantaj sağlıyor. Bitkilerin olduğu yerde yaşam kaynaklarının da oldukça fazla olduğunu söyleyebiliriz. Antalya’yı Türkiye’deki bitki çeşitliliğinin en yoğun olduğu bölge olarak ifade edebiliriz. Burada endemizm oranı da, yani dar yayılışlı ve kapalı yayılışlı olan bir alana özgü veya ülkemize özgü olan bitkilerin de oldukça fazla olduğunu görüyoruz. O yüzden Antalya koruma öncelikli bir ildir. Bu bakımdan bakacak olursak doğanın korunması ve sürdürülebilir şekilde nesillere aktarılması da bu bakımdan önem kazanıyor. Biz bu farkındalığı ve eğitimleri artırarak hem doğanın kazanması, hem yerel kalkınma, hem de koruma özelliklerini geliştirerek insanlara ve ülkemize faydalı olmak amacındayız. Yine bu bölgede Gembos havzası özellikle soğanlı bitkiler, sert soğan, rizomlu ve yumrulu bitkiler bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bu bakımdan korunması gerekir" şeklinde konuştu.
“İbradı bölgesinde yaklaşık bin 200 bitki”
Bitki çeşitliliği bakımından İbradı bölgesinin oldukça zengin olduğunu söyleyen Çinbilgel, "İbradı baktığımızda yaklaşık bin 200 civarında bitkisi olan bir yerdir. İngiltere’nin neredeyse 2 bin bitkisi olduğunu düşünürsek İbradı bölgesinde bitki çeşitliliğinin oldukça fazla olduğunu ifade edebiliriz. O yüzden burası çok önem kazanıyor. Bu alanlarda doğaya zarar verilmeyecek şekilde faaliyetlerin yürütülmesi gerektiği göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bunun için de çeşitli kuruluşlar ile birlikte çalışmalarımız sürüyor. Dünya Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) 1999 yılında Avrupa’nın biyoçeşitlilik bakımından en değerli ve acil olarak korunması gereken 100 orman alanını belirlemiş ve ’Avrupa Ormanları’nın sıcak noktaları’ olarak tanımlanan ve dokuzu Türkiye’de bulunan bu alanlardan birisinin de İbradı-Akseki çevresindeki doğal alanlarımız olduğunu belirledi” ifadelerini kullandı.
Çinbilgel, ayrıca hem ulusal hem de uluslararası bir çok mevzuat ve sözleşmeyle buradaki doğal alanların koruma statüsünde ve önceliğinde bulunduğuna dikkat çekti.
Panele, Akdeniz Üniversitesi Manavgat Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim üyesi Doçent Doktor İlker Çinbilgel, Isparta Uygulamalı Bilimleri Üniversitesi Öğretim Görevlisi Leyla Akbaş, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Alternatif Turizm İhtisas Başkanı Mikail Köroğlu, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar katıldı.
Kaynak : İHA
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.04.18 12:11:13
Son Düzenlenme Tarihi :
ATSO Başkanı Bahar: KAYBEDECEK BİR DAKİKAMIZ YOK
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Organ Seçimleri sonucu yönetim kurulu başkanlığına seçilen Ali Bahar görevine başladı. Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleriyle birlikte ATSO’ya gelen Ali Bahar, önce Oda çalışanlarını ofislerinde ziyaret ederek tek tek tokalaştı ve görevlerinde kolaylıklar diledi. Ali Bahar, daha sonra beraberindeki Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleriyle birlikte ATSO Atatürk Konferans Salonu’na geçerek basın toplantısı gerçekleştirdi.
TÜRKİYE SEÇİM
TARİHİNDE EMSAL
ATSO’yu kentin en büyük lobi kuruluşu haline
getireceklerini ifade eden Ali Bahar’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle;
“Antalya Ticaret ve Sanayi Odamızın organ
seçimleri 01 Ekim’de gerçekleşmiş, 07 Ekim’de de Yönetim Kurulu ve Yönetim
Kurulu Başkanı seçimi yapılmıştır. Bu ikinci aşama, odamız için hiç hoş olmayan
bir olaylar silsilesini, beraberinde getirmiştir. Kepez 3’üncü İlçe Seçim
Kurulu,kırmızı listelerde şifreli oy kullanımını tespit etmiş, Yüksek Seçim
Kurulu da bu usulsüzlüğüonamıştır. Bu karar,Türkiye seçim tarihinde emsal
olarak yerini alacak ve ümit ediyorum ki bundan sonra insanlar, hür ve özgür
iradeleri dışında birilerinin şahsiçıkarı için oy vermeye zorlanamayacaklardır.
RENKLERİN MÜCADELESİ
ARTIK BİTMİŞTİR, BİTMELİDİR
Seçim bittiğine göre, renklerin mücadelesi artık
bitmiştir, bitmelidir. Az önce de ifade ettiğim üzere, sandıktan çıkan sonuca
yapılan itirazlar yargıya intikal etmiş, titizlikle yapılan inceleme ve değerlendirmeler
neticesinde sonuç, hukukun üstünlüğü ilkesi ışığında, tescil ve ilan edilmiştir.
Özetle konu kapanmıştır, artık kapanmalıdır. Antalya
Ticaret ve Sanayi Odası an itibariyle, 53 bin üyesi, 283 meslek komitesi üyesi
ve 117 meclis üyesi ile tek bir vücuttur, tek vücut olmalıdır. Bunu sağlamak da
öncelikle şahsımın ve yönetim kurulumuzun sorumluluğu ve vazifesidir. Özellikle
belirtmek isterim ki ‘Birlikte yöneteceğiz’ bir slogan değil, ATSO üyelerine ve
Antalya halkına verdiğimiz bir sözdür. Sizlerden ricam ise verdiğimiz bu sözün
takipçisi olmanız, mümkün değil ama eğer sözümüzden saparsak bize bunu
hatırlatmanızdır.
KAYBEDECEK
BİR DAKİKAMIZ YOK
‘Küsleri barıştıracağız’ demiştik. Çalışmaya
hemen şimdi, bu avludan başlıyoruz. Seçim süreci boyunca ve hatta öncesinde,
istemeden de olsa kırdığımız, incittiğimiz kim varsa, şahsım ve yönetim kurulum
adına herkesten tek tek özür diliyorum. Kırgınlığının, özür dilemek ile
geçmeyeceğini düşünenler için, genel sekreterimize ilk talimatımı huzurlarınızda
iletmek istiyorum.
‘Ben Ali Bahar’a kırgınım ve kendisiyle görüşmek
istiyorum’ diyen herkes ile beni zaman kaybetmeden bir araya getirecek
planlamayı yapınız. Bunun için kimseden onay almanıza gerek yoktur, bu konuda
tam yetkilisiniz.
Şunu da belirtmeden geçmek istemem;
Kaybedecek bir dakikamız yok. Zamanımızı kişisel meseleler yerine
Antalya’mızın, iş dünyamızın, esnafımızın sorunlarının çözümüne, yeni
projelere, ortak aklı hakim kılacak aksiyonlara ayırmayı yeğlerim.
ANTALYA’NIN PANDEMİDE ALDIĞI
YARA HALA TAZELİĞİNİ KORUYOR
Çünkü Antalya’nın pandemide aldığı yara hala
tazeliğini koruyor. Bunu hepiniz görüyor ve yaşıyorsunuz. Başarılı bir turizm
sezonunu geride bıraktık ama yetmez. ‘Bir turizm sezonunu daha geride bıraktık’
demekten dahi rahatsızım. Çünkü turizmi hala 12 aya yayamadık, turizmi
çeşitlendiremedik, çarşıda kışın turist yok, esnafımız turizm gelirlerinden hak
ettiği payı alamıyor. Bu yüzden çok çalışmalıyız. Çok çalışmaktan daha da
önemlisi, birlikte çalışmalıyız.
BAŞKANCILIK
OYNAMAYA GELMEDİK
‘Değişim istiyoruz’ demiştik. Değişimden
kastımız, kişilerin, unvanların değişimi değil, vizyonun değişmesiydi.
Kişileri değil şehri parlatan,
Tekil değil entegre projelerin hayata
geçirildiği,
İş dünyamızın çoğulcu bir yaklaşımla ve ortak
aklı hedefleyen bir vizyon ile temsil edildiği,
Antalya’ya dünya kentivizyonunu kazandıracak,
Kamu kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlayacakve
projeler üretecek bir vizyondu talebimiz.
Yüksek sesle dillendirdiğimiz ve sizler
tarafından kabul gören bu talep, özünde ATSO’nun yeni yol haritasıdır. Başkancılık
oynamaya gelmedik.Bizler soruna çözüm sunmakla kalmayacak, çözüme giden en
kestirme yol olacağız.
Bakınız altını kalın kalın çiziyorum, biz
yalnızca söylemekle mükellef değiliz, Söyledik diye görevimiz bitmedi, sırf
söyledik diye sorumluluklarımızı yerine getirmiş sayamayız kendimizi.Antalya
Ticaret ve Sanayi Odası bir daha asla böyle bir rehavet içerisinde olmayacak. Biz
çözmekle, biz mücadele etmekle, olmadı mı, bir daha, bir daha, bir daha; sonuç
alıncaya kadar denemekle mükellefiz.
Küsmeyeceğiz, kızmayacağız, kavga etmeyeceğiz
ve ne olursa olsun asla pes edip vazgeçmeyeceğiz.
KOLTUKTAN GÜÇ ALMAK İÇİN DEĞİL, KOLTUĞUN
GÜCÜNÜ ARTIRMAK İÇİN BU GÖREVİ TALEP ETTİK
‘ATSO’yu kentin en büyük lobi kuruluşu haline
getireceğiz’ demiştik. Başta meclis üyelerimiz ve siz değerli basın
mensuplarından özel ricamdır. Bundan sonra anlatırken ya da yazarken, ATSO için
‘kentin en büyük sivil toplum kuruluşu’ tarifini kullanmayınız. Çünkü ATSO
artık Antalya’nın en büyük lobi kuruluşu olmak için çalışacaktır. Farkındalığı
artırmak ve değişimi hızlandırmak için, sizlerin ortaya koyacağı bu hassasiyet,
bizler için çok önemli ve değerlidir.
Yeri gelmişken gazeteci dostlarımızdan ve
basın camiasından bir başka ricam olacak. ATSO başkanı için zaman zaman yapılan
bir yakıştırma vardır, sizler de bilirsiniz; “Patronların Patronu.”
Haşa, bizim böyle bir iddiamız yok. Kendimize
hiçbir zaman böyle bir yakıştırmayı uygun bulmadık, bulmayacağız. Biz temsil
etmek için geldik. Biz koltuktan güç almak için değil, koltuğun gücünü artırmak
için bu görevi talep ettik. Biz kimsenin patronu falan değiliz.Bu nedenle de görev
sürem boyunca, şahsımla ilgili yazacağınız bir haber ya da makale de bu sıfatı
kullanmazsanız, beni çok mutlu edersiniz.
EN KISA SÜREDE İŞ YERİNİZE BİR ACI
KAHVENİZİ İÇMEYE GELECEĞİZ
Kentin en büyük lobi kuruluşu olmak için en
önemli gereksinim de budur zaten, çok çalışmak. Koltuktan kalkıp koşmalısınız,
gecenizi gündüzünüze katmalısınız. Size bu görevi verenlerin yanında
olmalısınız. Onların size gelmesini beklemeden, yaşadıkları çevrenin içine
girmeli, sorunlarına bizzat şahit olmalı, aynı masa etrafında toplanıp,
birlikte çözüm üretmelisiniz. Masadaki ortak aklı koltuğunuzun altına alıp,
ilgili tüm kapıları tek tek dolaşıp, bizzat çalmalısınız. Sonuç alıncaya kadar
da o kapıyı çalmaya devam etmelisiniz.
ATSO’nun değerli üyeleri; Odamızın yeni
çalışma şekli budur. En kısa sürede yanınıza, dükkanıza, iş yerinize bir acı
kahvenizi içmeye geleceğiz.
BİZ BİR
AİLEYİZ
Biz bir aileyiz artık, amirinden memuruna
kadar bu ailenin her bir ferdi, bizler için çok değerlidir. Hiç kimse, bundan
sonrası için bir endişeye kapılmasın. Göreceksiniz, geçmişten çok daha iyi
şartlarda, çok daha başarılı bir yerde çalışıyor olacaksınız. Ben sizlere
inanıyor ve güveniyorum, lütfen sizler de bize inanın ve güvenin.
Bugüne kadar bu güzide kurumda görev yapmış,
komitelerinde, kurullarında, meclisinde ve yönetimlerinde çalışmıştüm
üyelerimize gönülden teşekkür ediyorum. Yeni dönemde tüm kurullarda, komitelerde,
meclis ve yönetimde görev alacak üyelerimize de başarılar diliyorum.
Çok uzun ve meşakkatli bir yoldan geldik.
Fakat zerre yorgun değiliz. Aksine çok heyecanlı, çok istekli ve inanç doluyuz.
Bir an önce çalışmaya başlamak, Antalya’ya hizmet etmek istiyoruz. O yüzden ‘az
laf, çok iş’ diyerek müsaadenizi istiyorum. Zira yapacak çok işimiz var.
Bugün başlayan yeni dönemin, kentimize, iş
dünyamıza ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’na hayırlar getirmesi dileğiyle,
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.”

