SON DAKİKA

logo

LÖSEV 2023 Kurban Bayramı Kampanyasına Başladı

25 yıldır kanserle mücadelede en ön safta yer alan LÖSEV, Kurban Bayramı sevincini lösemi ve kanser tedavisi gören Çocukların yanı sıra yetişkin kanser hastalarının da evlerine taşıyor. LÖSEV, yardımlaşmanın ve paylaşmanın ortak mutluluğunu, 20 yıldır vekaleten kurban kesimleriyle ve “Mutlu Et Projesi” kapsamında gerçekleştirdiği Türkiye geneli et ağıtımlarıyla, sadece veren elden alan ele değil aynı zamanda gönülden gönüle ulaştırıyor. LÖSEV, bu yıl için kurban bağışı fiyatını 5 bin 450 TL olarak belirlediğini duyurdu.

    LÖSEV Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı, 20 yıldır vekaleten kurban kesimlerini sadece yurt içindeki et entegre tesislerinde, hijyenik koşullara ve dini vecibelere uygun olarak gerçekleştiriyor ve ailelere her ay düzenli olarak et ve et ürünü paketleri ulaştırıyor. Vekaleten kurban kesimleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın icazet, cevaz ve esaslarına uygun olarak, Vakıf gözlemci personelleri, noter, veteriner hekim, din görevlisi, firma yetkilisi, kalite güvence sorumlusundan oluşan bir heyet huzurunda vekalet veren bağışçıların isimleri tek tek okunarak gerçekleştiriliyor. Vekaleten adak kesimleri Arife Günü, vekaleten kurban kesimleri ise Kurban Bayramı’nın ilk üç gününde gerçekleştiriliyor. Tüm kesimler, vekaleten kurban bağışlarını yapan bağışçıların talepleri doğrultusunda kesim süresince görüntülü kayıt altına alınıyor bağışçılar kesimleri gerçekleştikçe bilgilendiriliyor.
    LÖSEV, vekaleten kurban kesimi hizmetinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için vekaleten kurban bağışında bulunacak vatandaşlara, bağışlarını son güne bırakmamaları konusunda çağrıda bulunuyor.
Lösemili Çocuklara 12 Ay Taze Et
    Kesilen kurban etinin bir kısmı dinlendirilerek bayramdan hemen sonra kalanı ise kesen kurumlara emanet edilerek 12 ay boyunca vakumlanmış ambalajlarda taze et ve et ürünleri şeklinde LÖSEV’e kayıtlı ailelere ulaştırılıyor. Türkiye genelinde sayıları 70 bini aşkın LÖSEV’e kayıtlı ailelerden sosyal incelemeleri tamamlanan ve ihtiyaçlarına göre sıralanan ailelere yıl içinde düzenli ve eşit olarak bu bağışlar kuşbaşı, parça et, biftek olarak ulaştırılıyor. Ayrıca LÖSEV aileleri; kendilerine LÖSEV tarafından iletilen, yalnızca taze et ve et ürünleri alımı yapabilecekleri, içerisinde kendilerine özel bakiyeleri olan LÖSEV Et Kartları ile yıl içerisinde büyük marketlerden et ve et ürünleri temin edebiliyor.
Bayram Bağışlarıyla Hayat Veriliyor
    LÖSEV’e kayıtlı ailelerin yüzde 87’si asgari ücret ve altında gelire sahip. Bu nedenle, vekaleten kurban bağışları ile sağlanan et ve et ürünü destekleri, tedavi süresince protein ağırlıklı beslenmesi gereken Lösemili Çocuklara can oluyor. Lösemi ve kanser tedavisi gören, Vakfa kayıtlı tüm çocuklar için sürdürülen hizmetlerin devamlılığı adına LÖSEV’e yapılacak bayram bağışları da büyük önem taşıyor. Bugün 70 bini aşkın ve sayıları gün geçtikçe artan, lösemi ve kanser tedavisi gören çocuklar ve aileleri ile yetişkin kanser hastalarına bayram bağışları sayesinde; tedavide ihtiyaç duydukları yurt içi ve yurt dışı tüm ilaçlar, yoğun bakım süreçleri, eğitimlerine katkı sağlanıyor, Sosyal ve psikolojik desteklerin yanı sıra giysiden gıdaya, kıyafetten oyuncağa, mobilyadan beyaz
eşyaya tüm ayni ihtiyaçlarına da kalıcı çözümler yaratılıyor. Geziler, eğitici kamplar gibi etkinliklerle bu süreçte en az ilaçlar kadar etkili moral ve motivasyonlarına sosyal ve psikolojik destekler sağlıyor.
    1990’lı yıllarda lösemide tedavi başarı yüzdesi yüzde 20’lerdeyken bugün gururla söylemeliyiz ki LÖSEV’in Ankara’daki LÖSANTE Hastanesi’nde yüzde 94’e ulaşan tedavi başarı oranı Gönüllü ve bağışçıların destekleriyle yüzde 100’e çıkarılması hedefleniyor.

Kaynak : İsa KAVLAK
Ekleme Tarihi : 2023.06.04 17:56:45
Son Düzenlenme Tarihi :

Yorum Yap






AKS’den yetişkinler için “Tuvalden Yazıya Rönesans ve Barok “ semineri

AKS’de yetişkin eğitimleri “Tuvalden Yazıya  Rönesans ve Barok “ semineri ile devam ediyor.
Bugün gerçekleşecek olan seminer, saat 19.00'da Dr. Emine Şentürk tarafından verilecek.
  AKS Öğrenme Yetişkin Eğitimleri kapsamında düzenlenen Edebiyat ve Sanat Seminerleri’nde, Batı edebiyatı ve sanatının kesiştiği noktalar geçmişten günümüze bir yolculuk şeklinde sunulacak, mitolojiden edebi eserlere, tablolardan heykellere kadar geniş bir yelpazede sanat yapıtları incelenecek. 
Programın amacı; edebiyat ve görsel sanatları, disiplinler arası bir biçimde ele almak ve birbirlerini nasıl etkilediklerini gözlemlemek.
Örneğin, Lewis Carroll’ın Alice Harikalar Diyarında romanı, Salvador Dali tarafından resmedildiğinde, izleyiciyi hayal ile gerçeklik arasındaki sınırda bir gezintiye çıkarır. Pablo Picasso’nun “Don Kişot” çizimi, Cervantes’e gönderme yaparak bir görselleştirme yaratır, John William Waterhouse’un “The Lady of Shalott” tablosu, Alfred Lord Tennyson’ın 1832’de aynı isimle yazdığı şiirini canlandırır nitelikte bir tablo sunar.
Bunlar gibi pek çok örnekte de görüldüğü gibi kimi zaman edebiyat görsel sanatlardan kimi zaman da sanat edebi eserlerden etkilenmiştir. Kronolojik bir düzen takip edilecek olan bu programın 2. haftasında; Rönesans ve Barok Dönemi  ele alınacak, dönem temsili üç eser üzerinden hem bilgilendirici hem eleştirel incelemeler yapılacak.
- Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu (1482) ve Sarah Dunant’ın Venüs’ün Doğuşu romanı (2003)
- William Shakespeare’in Hamlet oyunundan sahneler ve John Everett Millais’nin 1851-52 tarihli Ophelia tablosu
- Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosu (1665) ve Tracy Chevalier’in aynı isimli romanı
- Cervantes’inDon Kişot (1605) isimli romanı ve Gustave Doré’nin 1868 çizimleri ile Pablo Picasso’nun 1955 tarihli eskizi.
* ERSİN ÖZENÇEL

Kaynak : Ersin ÖZENÇEL
Ekleme Tarihi : 2023.07.27 11:35:43
Son Düzenlenme Tarihi :





Dr. Uçar: “Her 17 çocuktan birinde besin alerjisi var”

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, tüm dünyada da alerjik hastalıkların salgın gibi yaşandığını, Türkiye’de de her 17 çocuktan birinin besin alerjisi yaşadığını belirterek, “5 yaşından sonra yapılacak test ile çocukların neye alerjisi olduğu kolaylıkla bulunabiliyor” dedi.
Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, modern yaşamın getirdiği çevre kirliliği, daha fazla kimyasal maddeye maruz kalma, aşırı hijyenik ortamlarda yaşama gibi etkenlerin alerjik hastalıkların görülme sıklığını hiç olmadığı kadar artırdığına dikkat çekerek, “Ülkemizde besin alerjisinin görülme sıklığı yüzde 6. Yani her 17 çocuktan biri besin alerjisi yaşıyor. Ayrıca çocukluk çağı astımına yakalanma oranı da yüzde 6-15 arasında. Tüm dünyada da alerjik hastalıkların salgın gibi yaşandığını söylemek mümkün” dedi.
Alerjiyi, vücudun savunma sisteminin, sağlıklı bireylerin reaksiyon vermediği maddelere karşı aşırı reaksiyon vermesi olarak tanımlayan Dr. Uçar, alerjilerin genellikle besin alerjisi, alerjik nezle, ilaç alerjisi başlıklarında toplandığını ifade etti. Kişinin savunma sisteminin, bir alerjenle karşılaştığında ona karşı IgE antikoru üreterek onu hafızasına aldığını belirten Dr. Uçar, “Böylece alerjenle tekrar karşılaştığında onu tanıyor ve hızla reaksiyon veriyor. Bu reaksiyonlar genellikle deride kızarma, kaşıntı, cilt döküntüsü, aksırma, tıksırma, kusma gibi şikayetler olurken bazı alerjiler, ölümcül sonuca yol açabilen anaflaktik şoklara da neden olabiliyor” diye konuştu.

“Saman nezlesi 3-4 ay kadar sürüyor”
Alerjik nezlenin genellikle ağaç, çimen, çalı polenlerine, küf mantarlarına, çeşitli hayvanlara ve ev tozu akarlarına karşı geliştiğinin altını çizen Dr. Uçar, polen nedeniyle oluşan saman nezlesinin 3-4 ay kadar sürdüğünü de söyledi.
Alerjinin nedenleri arasında genetik yatkınlığın yanı sıra her geçen gün artan çevre sorunlarını, hava kirliliğini, iklim değişikliğini, ekolojik ortamın ve hava kalitesinin bozulmasını sayan Dr. Uçar tüm bu etmenlerin alerjen yoğunluğunu artırdığını dile getirdi. Kum fırtınası ve kasırga gibi hava faaliyetleri ile polenlerin uzun mesafelere taşınabildiğini belirtirken astım ve alerjinin, modernleşme ile ilgili olduğu gerçeğini de anımsattı.

“Egzamadan alerjik astıma pek çok türü var”
Alerjinin genetik olarak kendinden sonraki kuşağa aktarılan bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Dr. Uçar, alerjinin yaşamın ilk yıllarında daha çok gıda ve cilt ile ilgili ortaya çıktığını, egzama ya da diğer ismiyle atopik dermatitin ise bebeklikten itibaren büyük sorun oluşturduğunu dile getirdi. Gıda ve beslenmenin, alerjik bebeklerde önemli bir sorun olduğunun altını çizen Dr. Uçar, “Ancak zamanla ve yaşla gıda alerjisinde azalma görülebiliyor. İlkokula doğru solunum yolu alerjileri yani alerjik nezle (rinit), sinüzit ve astım/bronşit ön plana geçiyor. Egzamalıların yaklaşık yüzde 70’i alerjik rinit ve astıma eğilimli oluyor. Tabii bunun tersi de doğru” dedi.

“Kesin tanı alerji testi ile konuluyor”
Çocukların alerjik olup olmadıklarını öğrenmenin eskisine göre daha kolay olduğuna değinen Dr. Uçar, kanda alerji düzeylerinin yüksek olması ve deri testinin, alerji konusunda kesin sonuç verdiğini söyledi. Alerjiden şüphe edilen çocuklarda hangi testlerin uygulanacağına karar verilmesi gerektiğini belirten Dr. Uçar, “Şunu özellikle belirtmek gerekiyor ki her alerjik hastalıkta istenecek testler farklı. Sonucun etkinliği için test yapılan çocuğun 5 yaşından büyük olması da önem taşıyor. Yeni tedavi yöntemleri sayesinde alerjik çocukların ömür boyu ilaç kullanmasına gerek kalmayabiliyor” diye konuştu.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.09.20 21:38:37
Son Düzenlenme Tarihi :