Günümüzde futbol, dedelerimiz ya da babalarımızın
zamanındaki gibi tutkuya dayalı olmaktan çıktı. Tıpkı Şenol Güneş'in sözündeki
gibi, "eskiden futbolu fakirler oynar zenginler izlerdi, şimdi zenginler
oynuyor fakirler izliyor."
Dudağımızı uçuklatacak bonservis bedeli ile transfer olanlar, hayatımızın tamamında göremeyeceğimiz kadar "aylık" maaşı olanlar, aldıkları bir maçlık prim ile bizim bir ayda kazandığımızdan kat be kat fazlasını kazananlar...
Böyle bir ortamda, futbola halâ sevgi besleyebilmek oldukça güç. Çünkü günümüz futbol ekonomisi, futbola dair eskiden hissettiğimiz bütün hisleri alıp götürdü.
Elbette bu durum, sadece saha içinde yaşanmıyor..
Eskiden aldığımız formaların dahi bir dokusu vardı...
Takımımızın orjinal formasını aldığımızda, aidiyetin yanında kaliteyi de hissederdik...
Ancak günümüz futbol ekonomisinde, yine en büyük darbeyi taraftar olarak bizler yedik. Aldığımız formaların hem fiyatları katlandı hem de kaliteleri bu fiyatlarla ters orantılı olarak düştü.
Takımınıza ait lisanslı bir eşofman takımı alabilmek ise artık hayalin de ötesine geçti...
Yine de tüm bu olumsuz gelişmelere karşın halâ takımlarına sevgi duyabilen, futbola baplı taraftarlara da büyük saygı duymak gerekiyor... Yaşasın, tribün emekçileri...